Paylaş
‘Olmaz böyle şey.’ Dün UEFA'nın aldığı karar önümüze geldiğinde hepimizin ağzından dökülen cümle aşağı yukarı buydu.
Kesin bir haksızlık.
Ama ondan daha kahredici bir rencide ediliş.
‘‘Size 80 kişilik VIP kontenjanı veriyorum, ama sakın hadise çıkaracak adam getirmeyin’’ tavrı.
RENKLERİMİZ
Bu olaya tepkisiz kalınabilir mi?
İşte bu ortak duygu bizi bu kararı almaya yöneltti.
O gün Leeds'e gidip, gazeteyi orada hazırlamak ve oranın havasını aktarmak.
Neden böyle bir kadro?
Başyazarımız Oktay Ekşi, herhangi bir takımı tutmaz. Bütün hayatı boyunca sadece üç tane sporla ilgili yazı yazmış.
Hiç tereddüt etmedi.
‘‘Gitmemiz lazım’’ dedi.
Yayın Koordinatörümüz Seçkin Türesay ve Yazı İşleri Müdürümüz Nurcan Akad sıkı birer Galatasaray taraftarıdır.
Öteki Yazı İşleri Müdürümüz Tufan Türenç ise Fenerbahçeli.
Uğur Dündar'ın hangi takımı tuttuğunu herkes biliyor.
Ben Fenerbahçeli'yim.
Yani ekibimiz karma.
Şimdi gelelim yine o aynı soruya.
Neden başyazarımız, yazı işleri müdürlerimiz, siyasi konularda yazarlarımız? Neden Türkiye'nin bir numaralı araştırmacı gazetecisi?
Neden onlar da o gün orada olacaklar?
ALATURKA HEZEYAN
Amacımız elbette kimseye meydan okumak değil.
Öyle alaturka bir hezeyan hiçbirimizin içinden geçmiyor.
Amaç, hudutları çoktan sporun dışına taşan bir uluslararası olayı okurumuza aktarmak.
Yani gazetecilik yapmak.
Ama sadece o da değil.
Spor artık bir ülkenin övünç ve gurur hanelerine yazılıyor.
Türk takımlarının futboldaki, basketteki ve öteki spor dallarındaki başarıları, toplumumuzun gelişme istikametinin yol işaretleri haline geliyor.
Böyle bir küresel statta takımlarımıza yapılan haksızlık, hepimizin içine oturuyor.
O GÜN ORADA
Galatasaraylı olsak da oturuyor, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Trabzonlu, Diyarbakırsporlu olsak da oturuyor.
Bu ülkenin kulüpleri, spor sahalarında bilgi, teknoloji, fiziki beceri ve akılla elde ettikleri zaferlerin, üç-beş cani ruhlu fanatiğin cinayetiyle tarumar edilmesini istemiyor.
UEFA'nın kapalı odalarında yapılan haksızlıklarla tersyüz edilmesini içine sindiremiyor.
O gün oraya işte bu duyguların hegemonyasında gidiyoruz.
O havayı buraya, Türkiye'ye aktarmak istiyoruz.
Ama Türkiye'deki havayı da İngiliz meslektaşlarımıza taşımayı arzu ediyoruz.
Taksim'deki canilerin bizleri nasıl bir acıya gark ettiğini, o iki İngiliz'in vücuduna saplanan bıçakların bizim vicdanımızı da delik deşik ettiğini anlatmak istiyoruz.
Orada kurulan çiçek tarlasına bir demet çiçek de biz bırakmak istiyoruz.
Amacımız bu.
Bu olayın, dünyada ‘‘holiganizm’’ denilen belanın sonu olmasını istiyoruz.
Spor her geçen gün önemini artırıyor.
Hayatımızın önemli bir parçası haline geliyor.
Yarışma duygusu giderek bir eğlence, eğitim sektörü haline dönüşüyor.
Bir zamanlar mahalli lig vardı.
Onu aştık.
Milli lig, taraftarlık ufkumuzu, mahalle ve semtten çıkarıp milli sınırlara taşıdı.
Avrupa ligleri, halklararası bir güzellik haline dönüştü.
TAKSİM'İ KOPYALAMAK
Taksim, o güzelliğe sokulan bir hançer oldu.
Şimdi aynı şeyi Leeds'te kopyalamak kimseye yarar sağlamaz.
Amacımız bu mesajı hem İngilizlere, hem kendi okurlarımıza vermek.
Paylaş