Paylaş
Ben de cuma akşamından kutlamalara başlamıştım...
***
Bir kadeh viski...
Sonra hafif caz müziği...
Tansu’yla harika bir sohbet.
***
O sırada Instagram’a Bild gazetesinin eski genel yayın yönetmeni Kai Diekmann’ın bir paylaşımı düştü.
Hayvan barınağından bir kedi almışlardı... Şimdi bir tane daha gelmiş...
Onun fotoğrafını koymuş.
***
Ben de “Bu ikinci mi” diye sordum.
Bana mesaj attı.
“Hayır üçüncü ama bu da gerçek rakamın sadece yarısı...”
Anladım ki bahçede de kediler var ve oradaki durum da bizimkinin aynısı...
***
Tam o sırada bizim evin yeni gelen dördüncü sokak sarmanı önümden geçti...
Haa bu arada adı Tarçın ve daha 4 aylık...
Onun fotoğrafını çekip Kai’a göndermek istedim.
Gecenin ondan sonraki bölümü aynen şöyle gelişti.
***
Koltuğun arkasında bir yere saklanmış.
Tam çıkarken yere diz çöküp cep telefonumla çekmeye çalıştım.
Ama gördüğü her şeyin üzerine atlama alışkanlığı olan Tarçın kameraya doğru yürüyünce, ben de tam kadraja almak
için biraz geri çekildim...
O atlamaya devam edince, ben de üçüncü defa geriye çekilirken dengemi kaybettim ve sağ ayağımın üzerine kontrolsüz biçimde düştüm...
Olayın cereyan edişi böyle...
Ondan sonraki bölüm ise tıbbi müdahale...
YILBAŞI GECESİ JASON MASKESİYLE BİTEN SÜREÇ
ONDAN sonraki durum şöyle gelişti...
Ben biraz acıyla oturur pozisyona geçtim...
“Galiba ayağım kırıldı” dedim...
Ancak sonra acı geçti kalktım koltuğa oturdum.
Kızım Gülümsün “Hayır baba hemen hastaneye gidip film çektiriyoruz” dedi...
İtiraz ettim...
***
Bu defa böyle durumlarda birden ailenin en otoriter kişiliği haline gelen Tansu devreye girdi...
Pardon böyle durumlarda derken abarttım, aslında her durumda demem lazımdı...
***
Acıbadem Hastanesi’ne gittik...
Acil servisteki doktor, sağ ayağımın sağ tarafına dokundu ve “Muhtemelen kırılmış” dedi...
Sonra filmler, tomografiler ve sabah saat 07.30’da kendimi Acıbadem’in profesörlerinden Ata Can Atalar’ın eline teslim ettim.
Gerisi bir çivi, çeşitli teller falan...
İnsana güven veren bir doktorun önemini bir kere daha anladım.
Evet olay bu...
Şimdi evde bir ayağım alçıda yatıyorum...
Düşmeden önce çektiğim son fotoğrafta Tarçın bu pozdaydı...
***
Yeni yıla ise işte bu pozda benim yatağımda girdik...
Yüzümdeki, korku filmlerinin efsane karakteri Jason maskesi ve kafamdaki yoldaş kalpağı, torunum Sinan Ali’nin tasarımı...
‘ÖRDEK’LE HAYATIMDA İLK TANIŞMAM BU OLDU
EVDE yönetim tamamen Tansu’nun eline geçmiş durumda... Bu yazıyı da gizli gizli yazıyorum...
Yanımda idrarımı yapmak için hastaneden verilen “ördek” denilen ve ayağı kırılan bir erkeğin hayatını gerçekten çok kolaylaştıran bir şey var...
Ergonomisi mükemmel...
Kullanımı çok kolay...
Ve en güzeli dönüşebilir maddeden yapılmış...
KIRIK BACAKLARA GÜZEL BİR REPERTUVAR
- Ameliyattan çıktığım gece: “Peaky Blinders”, BBC yapımı. 1920’lerde Birmingham ve Londra’da geçen bir yerel mafya hikâyesi...
Yahudi mafya şefi rolündeki Tom Hardy acayip, gerçekten acayip oynuyor... Dört sezonunu birden bitirdim.
***
- Ameliyattan sonra üçüncü gece: “El Chapo”, ikinci sezon... Meksika karteli şefi Guzman’ın hapisten kaçtıktan sonraki gelişmeler...
AMELİYATTAN SONRA GEÇMİŞ OLSUN İÇİN ARAYAN İLK KİŞİ KİM OLDU
YILLAR önce böbrek taşı düşürdüğümde ilk arayan kişi rahmetli Süleyman Demirel olmuştu...
Bu defa daha büyük bir sürpriz oldu...
Telefonum çaldı...
Arayan Deniz Baykal’ın kızı Aslı...
“Babam konuşmak istiyor” dedi ve telefonu verdi...
Deniz Bey “Geçmiş olsun” dedi...
Ben de ona “Dönüşünüzü bekliyorum. Çok iyi bir şişe şarabım var ve birlikte caz dinleyeceğiz” dedim...
Fark ettim ki, bu yıl aldığım en güzel yılbaşı hediyesi Deniz Bey’in sesiydi...
Özlemişim onun sesini ve sağlık haberini...
1013 SAYFALIK ANNA KARENİNA’YI OKUMAK İÇİN BÜYÜK FIRSAT
TOLSTOY’un “Anna Karenina”sını yıllarca önce Fransa’da okumuştum.
Geçenlerde bir daha okumaya karar verdim.
Baktım 1013 sayfa...
Yüce Allahım, bana bunu ikinci defa okumam için iyi bir yatak izni verdi...
Yani önümüzdeki günlerde bol bol Anna Karenina konusu açılırsa şaşırmayın.
KIRIK BİR BİLEKLE BİLE ŞAŞIRMADIĞIM HABER
KIRIK bacakla yatıyorum ama aklım bir yandan İran’da...
Yatağın etrafında yapılan konuşmalara bakılırsa insanlar İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin “Halkın gösteri yapma özgürlüğü vardır” demesinden çok etkilenmiş.
Bense şaşırmadım...
İlk seçildiği yıl Davos’ta küçük bir gazeteci grubuyla onunla sohbet etmiştik... Orada tanıdığım siyasetçi işte tam buydu...
SONUNDA YILBAŞINI KAZASIZ BELASIZ ATLATMA YÖNTEMİNİ BULDUK
'AMİRİM, bölgemizde hiçbir olayın meydana gelmesine izin vermedik...’
İstanbul’da yılbaşında verilen raporlar herhalde böyleydi. Meğer çözüm ne kadar basitmiş...
Yılbaşı kutlamaları yasaklandı... Korku dalgası yayıldı, insanlar da sokağa çıkmayınca...
Hiçbir olay çıkmadan yılbaşı geçiştirildi...
Demek ki sokağa çıkmayınca olay olmuyormuş...
Bu hesapla sürücüler yola çıkmazsa trafik sorunu da halledilir... Bence bundan sonraki 19 Mayıs, 29 Ekim kutlamalarında, 15 Temmuz anmasında, maçlarda, AVM’lerde de iyi bir model olabilir... Her türlü kutlamayı yasaklarsınız...
Hiç olay çıkmaz...
“Peki bu geçen yılki IŞİD’ci teröristin zaferi değil mi” sorusunu ise gelecek yıla bırakıyorum...
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş