BİR gün Atina’da bir Yunan gazeteci dostuma şunu sormuştum."Yunan halkı, işadamları hakkında ne düşünür?"
Hiç düşünmeden şu cevabı vermişti:
"Hepsinin hırsız, üçkáğıtçı olduğunu düşünür."
Ne kadar haksız, ne kadar basmakalıp, önyargılarla dolu bir bakış.
Ama dünyanın her yerinde işadamlarının kaderi budur.
Halkın önemli bir kısmı, onlar hakkında olumsuz izlenime sahiptir.
* * *
Çocukluğumda karikatürlerde işadamları hep göbekli çizilirdi.
Hemen hepsi koyu renk takım elbise giyer, papyon takardı.
Hemen hepsi bacak bacak üstüne atmış ve koltukta kaykılmış şekilde çizilirdi.
Bir kısmının ise gözlerinde, siyah gözlü gibi bir maske bulunurdu.
Bu da onların "karaborsacı" olduğu anlamına gelirdi.
İşte bu nedenle Hulusi Kentmen’in öldüğü günlerde bir teklif yapmıştım.
TÜSİAD’ın, Hulusi Kentmen adına bir şeyler yapması gerektiğini söylemiştim.
Çünkü o, işadamı imajının kötü olduğu günlerde, Yeşilçam filmlerinde hepimize tonton bir işadamı portresi çizmişti.
Çoğu kez fabrikatördü ve kızı, fabrikasında çalışan fakir bir delikanlıya áşık olunca, önce itiraz ederdi.
Sonra en tonton haliyle zorla kabul edermiş gibi yapardı.
* * *
Yaşadığım bunca hayat bana şunu öğretti:
Her meslekte iyi insanlar vardır ve bunlar çoğunluktadır.
Ama her meslekte kötü insanlar da vardır.
O nedenle bir mesleğin üyelerine, bir sosyal kategorinin insanlarına genelleyici yaklaşımlar sadece onlara değil, toplumun tamamına zarar verir.
Önemli olan, toplumun sosyal kategorileri arasında dayanışma duygularının güçlendirilmesidir.
Geçen hafta bunun güzel bir örneğini yaşadık.
Bugün onu anlatmak istiyorum.
* * *
5 Aralık 2007 günü, İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Erkan Topuz, Kanal D’de önemli bir tehlikeye dikkat çekti.
Önümüzdeki 10 yıl içinde büyük bir kanser dalgası dünyayı etkileyecekti.
Bugün bile her 30 saniyede bir kişi akciğer kanserinden ölüyor.
2020’de 20 milyon yeni kanser vakası yaşanması bekleniyor.
Peki biz buna hazır mıyız?
İstanbul Onkoloji Enstitüsü, Türkiye’nin en önde gelen kanserle mücadele kuruluşlarından biri.
Ama cihazları çok eski. Örneğin, kobalt cihazı 20 yıllık.
Bunun üzerine Uğur Dündar devreye giriyor ve Prof. Topuz’a bu yenilenmenin kaça mal olacağını soruyor.
Bu enstitünün imkánlarının çağdaşlaştırılması için 10 milyon YTL’ye ihtiyaç varmış.
Dündar bunun temini için İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a başvuruyor ve İstanbul’un önde gelen işadamlarını arayarak bu parayı toplayabileceğini söylüyor.
Kadir Topbaş, o an kendisi 50 bin YTL veriyor.
Ardından Türkiye’nin önde gelen işadamları buna katılıyor.
Kimdir bu işadamları?
İşte listesi:
Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan: 1 milyon YTL.
Ağaoğlu Şirketler Grubu adına Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu: 1 milyon YTL.
Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu: 1 milyon YTL.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç: 1 milyon YTL.
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) adına Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı: 1 milyon YTL.
Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk: 1 milyon YTL.
Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören: 500 bin YTL.
Kalyon Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yrd. Orhan Cemal Kalyoncu: 500 bin YTL.
Atasay Kuyumculuk CEO’su Cihan Kamer: 500 bin YTL.
Bayraktarlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Bayraktar: 250 bin YTL.
Vakko Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko: 250 bin YTL.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) adına Oğuz Satıcı: 250 bin YTL.
Adının açıklanmasını istemeyen bir işadamı: 250 bin YTL.
Kadir Has Vakfı adına Vakıf Başkanı Can Has: 250 bin YTL.
Aşçıoğlu İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Yaşar Aşçıoğlu: 200 bin YTL.
Fenerbahçe Kulübü adına Başkan Aziz Yıldırım: 150 bin YTL.
Fenerbahçe Başkan Vekili, Basın Sözcüsü Nihat Özdemir: 150 bin YTL.
Polat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat: 100 bin YTL.
Böylece bir gecede 9 milyon 400 bin YTL toplanıyor.
Geriye 600 bin YTL eksik kalıyor.
Onu da bir işadamı, bizzat Uğur Dündar’ı arayarak tamamlıyor.
Ama adının açıklanmasını istemiyor.
Ardından Feyyaz Berker adına Tekfen Vakfı 100 bin YTL veriyor ve 10 milyon YTL aşılıyor.
* * *
Şehit ailelerine yardım kampanyasından sonra, Arena’da da bu kadar para toplanması iki şeyi gösteriyor.
Bir medya, toplumsal dayanışma kampanyalarında etkili bir rol üstlenebiliyor.
İki kısa sürede dünya için bile büyük sayılabilecek paralar toplanabiliyor.
Bu da toplumda dayanışma duygusunun güçlendiğini gösteriyor.
Her ikisi de çok iyi gelişmeler.
Tabii bir de şunu gösteriyor.
İşadamlarının büyük kısmı, küçüklüğümdeki kara gözlüklü, göbekli, purolu, karaborsacı tipinde insanlar değil.
O nedenle Uğur Dündar’ın programını seyrederken Hulusi Kentmen’i bir kere daha rahmetle andım.