Halkın kendisi na kadar dürüst

12 Şubat Salı akşamı Türkiye'nin önde gelen bazı gazetecileri Ortaköy'deki Feriye Restoranı'nda bir yemeğe davet edildi.

Yemeğin ev sahibi TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı) olacak.

Yemekte üç öğretim üyesi, gazetecilere bir araştırmanın sonuçlarını açıklayacak.

Bu öğretim üyeleri Prof. Burhan Şenatalar, Prof. Fikret Adaman ve Doç. Ali Çarkoğlu.

Aynı araştırma bundan iki gün sonra, 15 Şubat günü yapılacak bir konferansla kamuoyuna da duyurulacak.

Konferansın çok önemli dört konuğu var.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer.

Devlet Bakanı Kemal Derviş.

Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler.

Ve Dünya Bankası Başkan Yardımcısı.

TRAFİK POLİSİ

Pazarlaması böylesine etkili biçimde yapılan bu araştırmanın konusu şu:

‘‘Yolsuzluk ve iş dünyası.’’

Araştırmacılar 8 aydır Türk iş dünyasının yolsuzluk konusundaki görüşlerini ve tutumunu ortaya çıkarmak için çalışıyor.

Bunun için işadamlarından oluşan ‘‘fokus grupları’’ kuruldu.

35 üst düzey yönetici ile yüz yüze görüşüldü.

Ayrıca 1250 şirkete anket formları gönderildi.

Bunun sonunda iş dünyasının yolsuzluk konusundaki gerçek tutumunun fotoğrafı çekilmiş olacak.

Bu çalışma, TESEV'in yayınlayacağı ikinci araştırma olacak.

Birincisi Türk halkına göre ‘‘yolsuzluğun nedenleri’’ idi.

Araştırmanın sonucunda ayrıca yolsuzluğun önlenmesi için yapılan öneriler de yer alıyordu.

İlk araştırmada çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmıştı.

Mesela bu araştırmaya göre, yolsuzluğun en yaygın olduğu kesim trafik polisi.

Daha doğrusu ‘‘halkın yüzde 75'ine yakın bölümü’’ trafik polisinde yolsuzluk yapıldığına inanıyor.

Onu yüzde 72 ile gümrükler izliyor.

Halkın yüzde 67'si vergi dairelerinde ve Maliye'de yolsuzluk yapıldığına inanıyor.

Bunu tapu daireleri, belediyeler, trafik dışı polis, devlet hastaneleri, mahkemeler izliyor.

Yolsuzluğun en az olduğu kurum olarak ise Silahlı Kuvvetler görülüyor.

Tabii burada bir noktanın altını çizeyim.

Verdiğim sonuçlar, bu kurumlarda ille de bu kadar yaygın biçimde yolsuzluk yapılıyor anlamına gelmiyor.

Ama yapılmasa bile ‘‘halk böyle düşünüyor’’.

Şimdi işadamlarının yolsuzluk konusuna bakışlarını öğreneceğiz.

O yüzden bu araştırmanın sonuçlarını merakla bekliyorum.

Ancak ‘‘yolsuzluk konusu’’ her açıldığında benim de bir karşı argümanım var.

Ben bu tür araştırmaların, ülkeleri daha da kötüye götürecek bir ‘‘popülizme’’ hizmet etmemesi için, bunu destekleyecek başka araştırmaların da yapılması gerektiğine inanıyorum.

HALK NE DÜŞÜNÜYOR

Türkiye'de şöyle yaygın bir psikoloji var.

Halkın neredeyse tamamı, ‘‘Ben dürüstüm ama ötekiler hırsız’’ duygusunu taşıyor.

Bu duygu normaldir.

Ancak ülkenin bütün kurumlarında ‘‘yaygın bir yolsuzluk’’ bulunduğuna inanan halkın kendisi ne ölçüde dürüsttür?

Önümde bazı çarpıcı rakamlar var.

Vergi verecek çağa gelmiş insanların yüzde 50'den fazlası hálá ‘‘vergi mükellefi’’ değil.

Yani devlete ‘‘Vergi vereceğim’’ diye bir beyanda dahi bulunmamış.

Kaçak elektrik kullanan nüfus oranının ve kullanılan kaçak elektriğin miktarının ne olduğunu bir haftadır hep birlikte izliyoruz.

Bir başka toplumsal kuralı da hatırlatmak isterim.

Rüşvet alanlar varsa mutlaka verenler de vardır.

O nedenle 15 Şubat'ta yapılacak yolsuzluk konferansına katılacak olan Cumhurbaşkanı'ndan ve bakanlardan, halka da bu konuda sorumluluğunu hatırlatacak bir konuşma yapmalarını bekliyorum.

Adalet Bakanı’nın haklı uyarısı

ADALET Bakanı Hikmet Sami Türk geçen hafta çok haklı bir uyarı yaptı.

Bir medya grubunun Dinç Bilgin'i yargılayan mahkemeyi etkileyici yayına başladığını belirterek, bundan kaçınılmasını istedi.

Banka suçları ile ilgili davaların DGM'lerden alınıp normal mahkemelere verilmesi bir yanlışlığı düzeltmişti.

Ancak bazı çevreler bunu çarpıtarak, normal mahkemeleri töhmet altında bırakacak nitelikte yayınlar yaptılar.

Oysa davaların DGM'lerden alınması normaldi. Üstelik Bankalar Kanunu değişince devletin bu tür olaylara bakışı da değişmiş oldu.

Geçen yıl olsa el konulacak nitelikteki bankalara şimdi bırakın el koymayı, devlet yardım yapmayı bile kabul etti.

O nedenle halen yargısı sürmekte olan davalara da bu yeni devlet politikası ışığında bakılması, hakkın teslimi anlamına gelecektir.
Yazarın Tüm Yazıları