Ertuğrul Özkök: Gelecek: Derviş-Erdoğan savaşı mı






Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

DÜN sabah Ankara'da Hilton Oteli'nin kahvaltı salonunda Devlet Bakanı Kemal Derviş'le karşılaştım. İlk izlenimim şu:

Televizyonlarda göründüğünden daha zinde ve daha etkileyici.

Kahvaltı salonunda ilgi merkeziydi.

SİHİRLİ DOKUNUŞ

Birçok kişi yanına gelip, desteğini bildiriyordu.

Kısa bir sohbet yaptım.

Daha sonra basın toplantısında tekrarladığı şeyleri söyledi:

‘‘En büyük sıkıntım zaman. Şu 24 saatlik günü ikiye katlayabilsem mesele hallolacak.’’

Benden kısa süre sonra Ankara Temsilcimiz Sedat Ergin de kendisiyle karşılaşmış.

İkimizin de aynı şey dikkatimizi çekti.

Karşılaştığı kişilerin omzuna dokunuyor.

Rahmetli Özal'ın kendine has bir dokunuşu vardı.

Konuşurken insanın hemen dirseğinin altından kolunu tutardı.

O zamanlar kendi aramızda buna ‘‘magic touch’’ (sihirli dokunuş) derdik.

Çünkü bu dokunuş, Özal'ın etkileme kabiliyetinin bir parçasıydı.

Bugün yayınladığımız Strateji Mori araştırması, Derviş'in çok önemli bir halk desteğiyle işe başladığını gösteriyor.

Ama bundan daha önemlisi, ‘‘Türk ekonomisi daha iyiye gidecek’’ diyenlerin, ‘‘Daha kötüye gidecek’’ diyenleri geçmesi.

Yanılmıyorsam, 1980'li yılların sonlarından beri bu eğilim ilk defa tersine dönüyor.

İYİMSERLİĞİN DÖNÜŞÜ

Çünkü 1980'li yılların başında Türk halkı, iyimserlik eğilimine girmişti.

Ancak 1980'li yılların sonundan itibaren bu eğilim tersine döndü ve Türk halkı, tam anlamıyla bir ‘‘karamsarlık spiraline’’ girdi.

Şimdi krizin tam ortasında, bu eğilimin iyimserliğe dönüşü nasıl izah edilecek?

Bu olayı yazı işlerinde konuştuğumuz zaman, bazı arkadaşlarımızın tepkisi şu oldu:

‘‘Ekonomi dibe vurdu. Herhalde insanlar bundan daha kötüsü olmaz diye düşünüyor.’’

Ancak konuştuğum sosyologlar, kamuoyunda böyle bir düşünce tarzının söz konusu olmayacağını belirtiyorlar.

Kamuoyunun daha yalın ve daha ‘‘içgüdüsel’’ bakışlara sahip olduğunu, dolayısıyla, bu eğilimin tamamen ‘‘Kemal Derviş'in kişiliğine olan güvenden kaynaklandığı’’ konusunda birleşiyorlar.

Strateji Mori'nin Yönetim Kurulu Başkanı Selim Oktar'la konuştum.

Ankette ortaya çıkan bu eğilimin, ‘‘Bir siyasi umuda dönüşme’’ potansiyeli taşıdığını söylüyor.

DERVİŞ-TAYYİP

Daha açıkça söylemek gerekirse, Derviş'in şahsında yeni bir liderin doğduğu anlamına geliyor.

Oktar'ın yorumu şu:

‘‘Kemal Derviş, ekonomide biraz iyileştirme sağlayabilir ve sonra bir partinin başına geçerse, 1983'te Özal'ın sağladığı başarıya ulaşabilir.’’

Çok iddialı görünen bir yorum.

Ama etrafınızdaki insanlarla konuştuğunuzda, aldığınız izlenim de bundan farklı değil.

İnsanların çoğu onda yeni bir siyasi liderin doğuşunu görüyorlar.

Selim Oktar'a göre, doğmakta olan ikinci lider de ‘‘Tayyip Erdoğan’’.

Çünkü son anketlere göre halkın yüzde 50'si ‘‘Hiçbir partiye oy vermeyeceğini’’ söylüyormuş.

Tayyip Erdoğan ise tek başına bir parti kadar oy alıyormuş.

Oktar bu verilerden yol çıkarak, önümüzdeki dönem için şu sonuca ulaşıyor:

‘‘Türk siyasetinin gelecekteki mücadelesi Kemal Derviş ile Tayyip Erdoğan arasında geçer.’’

Peki bugünden o güne geçecek süre içinde mevcut siyasi kadro, Kemal Derviş'i tasfiye edemez mi?

TASFİYE EDİLİR Mİ

Ekonomide çok büyük bir felaket olmadığı takdirde bu bana zor görünüyor.

Çünkü Cumhurbaşkanı Sezer örneğinde olduğu gibi, halkın umudu haline gelmiş bir lidere yönelik her saldırı, her tasfiye hareketi, bir bumerang gibi yapana dönüyor.

Umut olan kişiyi ise daha da yükseltiyor.

Dolayısıyla en iyisi, doğmakta olan yeni liderle ‘‘birlikte yaşamayı’’ öğrenmek.

Yazarın Tüm Yazıları