Paylaş
“Suriye’nin parçalanmasına hizmet etmeyin.
Suriye parçalanırsa domino taşı gibi hepinizin üzerine gelir...”
* * *
O taş üzerimize devrildi.
Biz Suriye’ye, Ortadoğu’ya nüfuz etmek, hatta girmek istiyorduk.
Ama o Ortadoğu, Kurtuluş Savaşı’nda bile işgal kuvvetlerinin giremediği Ankara’ya canlı bombaları ile girdi.
* * *
İstanbul’daki son bomba, pazar günkü New York Times’ta tek sütundu.
Yani Şam’da, Halep’te, Kâbil’de, Bağdat’ta patlayan bomba dışarıda ne parça etkisi yapıyorsa bizimki de o kadar...
Ortadoğu kontenjanındayız artık...
* * *
Suriye politikamız, ne yazık ki, tarihimize Sarıkamış’taki askeri faciaya benzeyen diplomatik bir facia ile sonuçlandı.
Destan yazıyoruz denilen şey, bir diplomasi enkazına dönüşmüştür.
Bu enkazın kaldırılması, maalesef en az 15-20 yıl alacaktır.
* * *
“Ne yapmak gerekir” sorusun sorma zamanı gelmiş de geçmektedir.
Yanlışın neresinden dönülürse o kadar kârdır deyip, yarın değil bugün bu politikanın değişmesi ve reel politikaya çevrilmesi gerekir.
* * *
Heyhat...
Öylesine içine dalındı ki, geri adım atmak, yanlışlığı itiraf etmek hiç kolay değil...
Ama bilelim ki yanlışlıkta ısrar daha büyük bir felaket getirecektir.
Stada girecek teröristten mi yoksa atılacak slogandan mı
DÜN New York’ta Cüneyd Zapsu’dan “İstikbalbenim” hashtag’i ile bir mesaj geldi.
Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın bir mesajını herkese duyuruyor.
“Alışveriş yapacağız, sokak müziği dinleyeceğiz, kitap okuyacağız, sinemaya, tiyatroya gideceğiz...”
Eee maça gitmeyecek miyiz... Biri bana mantıklı şekilde anlatsın. Belediye başkanları bu mesajı atarken, Vali maçı niye oynatmıyor?
Stat dediğin bu yerin girişi-çıkışı belli değil mi...
Üstelik Passolig uygulaması yapıyorsun.
Devlet, mani olamam diye seyircisiz oyna diyor...
Galatasaray, seyircisiz oynamam, öyleyse iptal edin diyor...
Teröristten mi korkuluyor, yoksa seyircinin atacağı slogandan mı?
Ahmet Misbah’ın mesajını kimse duymadı ama Galatasaray-Fenerbahçe maçının terör korkusuyla iptal edildiğini New York’taki sağır sultan bile duydu.
Evet teşhis doğru ama cümle yanlış
MEHMET Barlas diyor ki...
“Türkiye gibi devlet yapısı sağlam ve halk ile devlet arasında karşılıklı güven duygusunun sağlam olduğu bir ülkede teröristler sonunda mutlaka yok edilirler.”
Teorik olarak bu saptamaya bütünüyle katılıyorum.
Ama sorun şu:
Türkiye’de halk ile devlet arasında güven var mı? Halkımızın tamamı adalete, hukuka, devletin adil davrandığına, yolsuzluklara bulaşmadığına, halkına iyi ve eşit muamele yaptığına inanıyor mu?
Anketlere bakıyorum, çevreme bakıyorum, yazılanlara bakıyorum, yaşananlara
bakıyorum...
En azından halkın yüzde 50’sinde böyle bir duygu yok... O yüzden Barlas’ın cümlesini şöyle yorumluyorum:
Eğer terörle mücadelede başarılı olmak istiyorsak, halkın devletine olan güvenini sağlamak zorundayız...
Nasıl olacak o...
Demokrasiyle, adaletle, hukukla, bağımsız yargıyla, eşit muameleyle...
Sean Penn 30 yıl önceki dedikodu için neden dava açtı
Sean Penn, “Empire” dizisinin yapımcılarından Lee Daniels aleyhine 10 milyon dolarlık dava açmış.
Nedeni, Daniels’in orada burada, evliyken Sean Penn’in eşi Madonna’ya fiziki şiddet uyguladığını söylemesiymiş.
Herkesin merak ettiği şu: 1980’li yıllardaki evliliği ile ilgili yıllardır bu yolda dedikodular olduğu hale, 30 yıl sonra neden bu hassasiyeti gösterdi? Sean Penn, Haiti depreminden sonra kendini hayır işlerine verdi. Orada kadınlara yardım eden bir kuruluşta da çalışıyor.Karısını dövdüğü yolundaki dedikoduların bu çalışmalarını olumsuz etkileyeceğini düşündüğü söyleniyor.
Vücuttaki anlaşılmaz dövmeler boşanmak için neden olur mu
Amerika, Ben Affleck’in eşi Jennifer Garner’dan ayrılma kararını konuşuyor.Özellikle eşinin Vanity Fair’e verdiği mülakat işi iyice alevlendirdi.
Boşanma nedeninin “Ben Affleck’in kötü hal ve gidişi, evine ilgisizliği ve vücudundaki anlaşılmaz sarı ve kırmızı dövmeler” olduğu söyleniyor.
Deniz tuzlu çikolata
NEW York’ta 48 saat içinde en çok dikkatimi çeken şeylerden biri “deniz tuzlu çikolatanın” yaygınlaşması. Özellikle de dark (siyah) çikolatada ve karamelle yapılan ve içine deniz tuzu konulan çikolata raflarda bayağı geniş yer tutmaya başlamış. Hatta biberli çikolatayı çok geride bırakmış. Ben de çok seviyorum.
İstinye Park’taki Zuma Londra’dakinden daha güzel olmuş
GEÇEN hafta Zuma’nın İstinye Park’ta açılan yeni yerine gittim.
Abartmadan söylüyorum, bugüne kadar Türkiye’de gördüğüm en iyi restoran mekânı olmuş diyebilirim.
Bırakın Ortaköy’deki eski yerini, Londra’daki Zuma’nın mekânından bile çok daha iyi. Zuma’nın kendi mimarları yapmış.
Özellikle dışarıda, alışveriş merkezinin açık sokak bölümüne bakan kısmı insana çok modern bir ülkede olduğu hissi veriyor.
Ayrıca mönü yenilenmiş. Biraz daha hafiflemiş gibi geldi. 33 yaşındaki genç İtalyan müdür ve öteki çalışanların müşterilerle ilişkilerini de çok sevdim.
Giden herkesten de olumlu sözler duydum.
Yeni Zuma İstanbul için kazanç olmuş.
Paylaş