Dirsek dirseğe, kol kola, yüz yüze, baş başa Avrasyacılığın sonu mu

 Zirve yazıları çok sıkıcıdır... Bildim bileli de klasik formatlarla yazılır...

Haberin Devamı

Ancak bu NATO Zirvesi bence son yılların en önemlisiydi...

O nedenle, sıkıcılığı göze alarak bu zirve ile ilgili görüşlerimi yazmak istiyorum.

Dirsek dirseğe, kol kola, yüz yüze, baş başa Avrasyacılığın sonu mu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO Zirvesi’ndeki temasları bence Türkiye açısından son derece önemli oldu.

Bunu hangi somut bilgiye dayanarak söylüyorsun diye sorarsanız, cevabım şu...

Kimsenin bilmediği ve benim bildiğim şeylerden biliyordum demeyeceğim. Çünkü kimsenin bilmediği şeyleri şu an itibarıyla ben de bilmiyorum...

Ama yıllardır bu tür olayları izleyen bir gazeteci olarak, yapılan açıklamalardan, gördüğüm fotoğraflardan, vücut dillerinden çıkardığım bazı sonuçlar var.

Haberin Devamı

Kaynaklarım, liderlerin karşılaşma anlarındaki vücut dilleri, dokunuşları, yüz ifadeleri...

Ve bir de bazı cümleler...

Şimdi size herkesin bakıp gördüğü, benim de bakıp gördüğüm bazı şeyleri özetleyeyim.

1) BAŞ BAŞA
Görüşmenin iki kadın şahidi var ama zabıt tutuldu mu bilmiyoruz

Erdoğan-Biden görüşmesinin büyük bölümü baş başa geçti.

Belki tesadüf ama iki tercüman da kadındı. Amerikan geleneğinde baş başa görüşmelerin de zabıtları tutulur ve bakanlık arşivine girer.

Bizde Ecevit, Demirel ve Mesut Yılmaz döneminde toplantı sonrası zabıt tutulduğunu ve devlet arşivine girdiğini biliyorum. Buna karşılık Tansu Çiller’in bazı baş başa görüşmeleri tutanak haline getirmediğini de biliyorum.

Bu toplantıyla ilgili bir bilgi sahibi değilim.

2) SIRT SIRTA
Türkiye S-400’de ve YPG’de aynı yerinde, ABD hangi konularda aynı yerinde

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz S-400 konusunda ve PKK-YPG konusunda aynı yerdeyiz” dedi. Türkiye’nin hangi konularda aynı yerde olduğunu onun ağzından duyduk. Peki karşı tarafın da “Aynı yerde durduğu” konular var mı? Biden bu konuda bir ipucu vermedi.

3) DİRSEK DİRSEĞE
Fransa 3.5 milyon Müslümanına Türkiye üzerinden mi mesaj verdi

Bu zirvede Cumhurbaşkanı Erdoğan açısından en önemli mesaj bence Fransa Cumhurbaşkanı’ndan geldi. Macron, Erdoğan’a “Ben İslam karşıtı değilim, bazıları yanlış izlenim yaratıyor” demiş. Bu mesajı Erdoğan’a vermesi şunu gösteriyor:

Haberin Devamı

Ülkesinde yaşayan 3.5 milyona yakın Müslüman var. Gerek onlara, gerek İslam alemine seslenmenin yolunun Erdoğan’dan geçtiğini görüyor ve bir anlamda bu imajın düzelmesi için ondan yardım istiyor.

Dirsek dirseğe, kol kola, yüz yüze, baş başa Avrasyacılığın sonu mu

4) EL ELE
Macron ‘Bu benim iç meselem’ demediğine göre

Erdoğan ve Macron birbirleri aleyhine çok ağır ifadeler kullanmışlardı. Şimdi Macron’un bir anlamda “kendi iç meselesi olan” Müslüman nüfusu ile ilgili bir konuyu Erdoğan’a açması, bazı konularda “el ele” gitmenin önemini gösteriyor.

Bu, bana 2004-2008 yılları arasındaki Erdoğan’ın dünyada başardığı bir işi hatırlattı. Cumhurbaşkanı Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanı idi ve o dönemdeki demokratik açılımlarda, insan hakları uygulamaları ile İslam ve Hıristiyan alemi arasında yumuşatıcı bir misyonu yerine getirebiliyordu. Bunun üzerinde dikkatle durmakta yarar var.

Haberin Devamı

5) KOL KOLA
Bir Akdeniz gerçeği: Ne ben hep birlikte yenerim, ne sen tek başına direnebilirsin

Bence en yapıcı görüşme Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı arasında geçti. Bunu vücut dillerinden, ifadelerinden, yüz ifadelerinden okuyorum.

Dirsek dirseğe, kol kola, yüz yüze, baş başa Avrasyacılığın sonu mu

Yorumum şu:

Yunanistan Başbakanı Arap ülkelerini, AB’yi, Amerika’yı yanına alsa da Akdeniz’deki meseleyi çözüme bağlayamayacağını gördü.

Türkiye de bir zamanlar “Değerlik yanlızlık” gibi absürd bir cümleye indirgenen yapayalnızlık politikası ile Akdeniz’de sorunları çözemeyeceğine anladı.

İki taraf da bu işi anlayınca, mesele “Kırmızı hat” yoluna girdi.

Bence banko, zirvenin en yararlı buluşmasıydı.

6) YÜZ YÜZE
Erdoğan’ın en önemli cümlesi Avrasyacılığın sonu mu oldu

Cumhurbaşkanının bu zirvede söylediği en önemli cümle bana göre şuydu:

Haberin Devamı

“Türkiye’nin sınırları NATO’nun sınırlarıdır.” Cumhurbaşkanı zirvedeki bütün konuşmalarında NATO’nun önemini vurguladı. Türkiye’nin NATO ile ilişkilerinin altını çizdi. Dolayısıyla bu zirve bence, son yıllarda bazı çevrelerce çok ön plana çıkarılan “Avrasyacılığın sonu” olarak yorumlanabilir.

Türkiye, bizzat Cumhurbaşkanı’nın ağzından Batı’ya dönme arzusunu iletti... Ancak Türkiye’nin yeni bir niyeti varsa, NATO’nun da artık yeni bir niyeti var.

7) SIRT SIRTA
Atlantik Şartı’ndaki iki önemli madde ve Ukrayna giriş şartı

NATO Zirvesi’ne damgasını vuran bir gelişme ABD Başkanı Biden’la İngiltere Başbakanı Johnson’ın “İkinci Atlantik Şartı” denilen yeni bir anlayışı vurgulaması oldu. İkinci Atlantik Şartı’nda “Demokrasi”, “İnsan Hakları” ve “Yolsuzlukla Mücadele” konuları, birlikteliğin de yeni şartı haline geldi. Biden’ın Ukrayna’nın NATO’ya alınması konusundaki şartı ise “Önce yolsuzluk meselesinin çözülmesi” oldu. Öyle görünüyor ki, NATO, yeniden şekillenirken, Avrupa Birliği’nin “Kopenhag Kriterleri”ne benzeyen yeni beklentileri olacak. Bunların başında da demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğü bulunacak. Bu da Türkiye’nin adalet ve insan hakları reformlarının önemini daha da arttırdı.

Haberin Devamı

Dirsek dirseğe, kol kola, yüz yüze, baş başa Avrasyacılığın sonu mu

8) YUMRUK YUMRUĞA
Financial Times gazetesinin birinci sayfasındaki haksız bir enstantane

Zirve sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden’ın ilk karşılaşma anını hepimiz seyrettik. Aynen şöyle oldu. Biden gelirken Erdoğan oturuyordu. Onu görünce yerinden kalktı ve dirseği ile dokundu. Ancak sosyal medyada bazı kişiler ayağa kalkış anının bir saniyesini dondurarak sanki Cumhurbaşkanı, Biden’ın önünde eğilmiş gibi bir hava yarattılar. Dünyanın her tarafında görülebilecek bir kasıtlı durumdu. Ancak ertesi gün Financial Times gazetesi de bütün zirveden tek kare olarak o anı birinci sayfasına taşıdı. Bence bunda artık giderek belirginleşen “Erdoğan karşıtlığı”nın açık etkisi vardı. Haksız ve kasıtlı bir kare tercihiydi bu ve besbelli kötü amaçlıydı. Ama bu olay Türkiye’deki bazı çevrelerin de geçmişte rahmetli Bülent Ecevit’i Başkan Clinton karşısındaki fotoğrafı üzerinden insafsızca eleştirmesinin ne kadar haksız olduğunu bir kere daha gösterdi.

KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin

Yazarın Tüm Yazıları