ÇANKAYA'daki resmi davetler, dışardan sıkıcı gibi görünse de Ankara gazetecileri için çok verimli bir alandır.
O davetlerde ilgi çekici ayrıntılar yakalanabilir.
Mesela CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın eşi Olcay Baykal'ın önceki akşamki yemeğe katılması.
MEVHİBE HANIM EKOLÜ
Ben Olcay Hanım'ı eskiden beri takip ederim.
CHP'de rahmetli İnönü'nün eşi Mevhibe İnönü geleneğini, daha da geri planda kalarak sürdürür.
Onu şimdiye kadar kamuoyu önünde bir defa gördük.
O da eşinin CHP genel başkanlığını bıraktığını açıkladığı gündü.
Olcay Baykal önceki akşam Çankaya'da Portekiz Başbakanı onuruna verilen yemeğe katılması birçok gazeteci gibi benim de dikkatimi çekti.
Acaba bu tesadüfi bir şey mi diye baktım.
Olcay Baykal bir süredir Antalya'daydı.
Yani bu davet için özel olarak Ankara'ya gelmişti.
Demek ki onun Çankaya'daki davete katılmasına yol açan önemli bir neden olmalıydı.
Bu davetin Baykal Ailesi açısından bir başka özelliği daha var.
Deniz Baykal da Çankaya'daki davetlere katılmıyordu.
Yanlış bilmiyorsam, ana muhalefet partisi lideri olarak bu, Çankaya'da katıldığı ikinci resmi davet oluyordu.
Birincisi, İsrail Cumhurbaşkanı onuruna verilen davetti.
Olcay Baykal davetlere katılmama alışkanlığından neden vazgeçti?
Acaba Çankaya'dan bir mesaj mı gelmişti?
Bilmiyorum. Ama gazetecilikte geçirdiğim yıllar bana sanki böyle bir şey varmış hissi verdi.
Çankaya'da Türkiye Cumhuriyeti devleti adına verilen davette ilginç bir görüntü ortaya çıkıyor.
DAVETİYE PROTOKOLÜ
Ülkenin başbakanının eşi davette yok.
Ama ana muhalefet partisi başkanının eşi var.
Şunu merak ediyorum: Çankaya davet işini nasıl hallediyor?
Askerlerin yaptığı gibi başbakana ‘‘Eşsiz’’, ana muhalefet partisi başkanına ‘‘eşli’’ davetiye mi gidiyor? Öğrendiğime göre karşılıklı mutabakat sonucunda Erdoğan ve Gül’e davetiyeler hep eşsiz gönderiliyormuş.
Bu görüntü herhalde gelen konukların da dikkatini çekiyordur.
Türkiye bu görüntüyü mutlaka düzeltmeli.
Ama nasıl?
Eğer bu konuda iyi niyetliysek, artık hepimiz bu konuyu düşünmeliyiz.
Dikkat edin ‘‘iyi niyetliysek’’ diyorum.
Çünkü anahtar kelime bu.
DOST TAVSİYESİ
Bu ülkede türbanlı kadınlar varsa, Meclis'inde de, öteki kurumlarında da olması kadar doğal bir şey yoktur.
Ne var ki bu ‘‘doğallığın’’ sağlanması için, artık türbanın orasından burasından kemiren, sömüren marjinal çevrelerin elinden kurtarılması gerek.
Ne yazık ki, ülkenin bazı çevreleri türban konusunda ne kadar ‘‘hassas’’ ise, öteki bazı çevreleri de türbanı kaşımak konusunda o derece hoyrat.
3 Kasım seçiminden beri aynı şeyi yazıyorum.
Ülkenin biraz dinlenmeye, karşılıklı güven tazelemeye ihtiyacı var.
Her şey güzel gidiyor.
Üç beş fanatiğin keyfi yerine gelecek, milli görüşün üç beş militan ruhu tatmin olacak diye bu iklimi bozmamak gerekir.
Bunu yazıyorum, çünkü son zamanlarda gereksiz bazı konuların kaşınmaya başladığına dair işaretler artıyor.
Bunu söyleyen sadece ben değilim.
Türban konusuna ve AKP'nin hassas olduğu bazı konulara çok liberal yaklaşımı ile tanınan Gülay Göktürk geçen pazar günü ‘‘Tercüman’’ gazetesinde AKP'ye çok samimi bazı uyarılarda bulundu.
Daha doğrusu tam anlamıyla bir ‘‘dost tavsiyesi’’.
Türk Ceza Kanunu'nda yapılan bazı değişikliklerin AKP'nin gerçek hedefi konusunda soru işaretleri uyandırdığına dikkati çekti.