İNSAF edin, elinizi kalbinize koyun ve serinkanlı biçimde düşünün. Bir an için insanları ‘bizimki’, ‘karşı taraf’ diye sınıflandırmayı bir yana bırakın.
Hepsine eşit bakın.
Ve şu sorunun dürüst bir cevabını verin:
Böyle bir Af Kanunu olur mu?
Böyle adalet olur mu?
ADALETSİZLİĞİN MANTIĞI
Şartla Tahliye Yasası çıkarılırken yazdığım bir yazının ne kadar haklı olduğu iyice ortaya çıktı.
Bu kanunun önümüze koyduğu kahredici gerçek şudur:
Bir çocuğun ırzına geçip, sonra onu katleden katilleri affettik.
Ama banka batıran, ekonomik suç işleyen insanları affetmedik.
Bu adaletin mantığı şudur:
‘İnsan canı, maldan kıymetsizdir.’
Katilleri affederken de tuhaf bir adalet mantığı ortaya koyduk.
Adi suç işleyen katilleri affettik, siyasi suç işleyeni ayırarak, bazılarını affetmedik.
Bu adaletin mantığı da şudur:
‘Sıradan insanların canı, bazı siyasilerin canından kıymetsizdir.’
Yetmedi, siyasi katilleri de kendi arasında ayırdık.
Sağcıları öldüren solcu katillerin birden fazla cinayetine tek ceza verirken, solcuları öldüren sağcı katillerinkini üç beş saydık.
Yetmedi, ekonomik suçları da tuhaf bir adalet mantığına göre ayırıp, ya affettik ya affetmedik.
VATANDAŞ HAKKI
Ekonomik suçu işleyen kişi, özel bir şahıssa affetmedik. Ama bu suçu işleyen kişi devlet memuruysa affetmeye kalkıştık.
Bunun mantığı da şudur:
‘Ekonomik suçu işleyen vatandaşın hakkı, aynı suçu işleyen devlet memurunun hakkından azdır.’
İnsaf edin ve söyleyin.
Böyle bir adalet mantığı, izanı olabilir mi?
Dünyanın hangi ülkesinde adalet mantığı, ‘insan canı, devlet malından kıymetsizdir’ denklemi üzerine kuruludur?
Biz neden böyleyiz?
İşte işin asıl vahameti bu sorunun cevabıyla başlıyor.
Çünkü Af Kanunu skandalını sadece siyasilerin üzerine yıkarak, elimizi temizleyemeyiz.
Bu çifte standart, topluma da sirayet etmiş durumda.
Her birimizin kafasında ayrı bir adalet anlayışı var.
Kızdığımız bir insana haksızlık yapılsa bile buna karşı çıkmıyor, tam aksine alkışlıyoruz.
Katiller affediliyor, ekonomik suç işleyenler affedilmiyor.
‘Yaşasın hortumcular çıkmadı’ diye alkışlıyoruz. Neden?
ALTAYLI’YA KIZIYORUZ
Çünkü gözümüzün önünde beş tane ‘hortumcu’ fotoğrafı var, onlara fena halde içerliyoruz. Çünkü toplumun bütün hastalığını onların üzerine yıkıp, ruhumuzu arındırıyoruz.
‘Arkadaş, insan canı maldan daha kıymetlidir. Ekonomik suçu affetmiyorsan, katilleri de affetme’ diyemiyoruz.
Bunun tam aksi de oluyor.
Sevdiğimiz, taptığımız bir insan yanlış yaptı mı, onu görmezlikten geliyor, görenlere de kızıyoruz.
Bir avukat hanım çıkıp Türkiye’nin şerefli ordusunun subaylarına ve askerlerine ‘tecavüzcü’ iftirası attığı zaman sesimizi çıkarmıyor, tam aksine alkışlıyoruz.
Ama Fatih Altaylı çıkıp buna tepki gösteren bir laf etti diye ayağa kalkıyoruz.
Çünkü orada da bu adaletsiz affın çifte standart mantığı aynen çalışıyor:
‘Türk ordusunun şerefi, bir avukat hanımefendinin şerefinden daha önemsizdir.’
AKSİNİ İSTEYEMEYİZ
Sonunda, biz böylesine derin bir çifte standardın batağına gömülmüşsek, siyasilere niye kızıyoruz ki?
Bu adaletsiz Af Kanunu, aslında hepimizi kemiren, toplumu sömüren ve giderek yaygınlaşan çifte standart tümörünün aynadaki aksinden ibarettir.
Bu çarpık af, hepimizin içindeki o çifte standardın ikiz kardeşidir.
Bu çifte standart, makul çoğunluğa bile sirayet etmiş bir hastalıktır ve bu toplum yargılarını, sevdiklerine ve sevmediklerine göre ikiye ayırdığı sürece, Meclis’inden de aksini isteyemez.