Ertuğrul ÖZKÖK:: Ankara'ya sorun

DANIŞTAY saldırısı, mahkemenin kararıyla başka bir yola girdi.Türkiye belki de tarihinin en ağır dezenformasyon olayını yaşadı.

Şimdi herkes şunu merak ediyor.

Başbakan’a bu açıklamaları kim yaptırdı, kamuoyunu kim yanılttı?

Bu cinayeti türban kararı yüzünden işlediğini itiraf eden bir kişinin eylemini, neredeyse devletin, ordunun üzerine yıkmaya kim kalktı?

Bir hafta boyunca, hükümet yanlısı medyaya ağır bir bilgi sızdırma operasyonu yapıldı.

Mesela, bu kişilerin uzun süreden beri teknik takipte olduğu bilgisi verildi.

Kimse de çıkıp bunu yalanlamadı.

Bu arada bütün gözler, ilk bilgilerin geldiği İstanbul polisine döndü.

Dün yurtdışındayken İstanbul Valisi Muammer Güler aradı, bu konuyu konuştum.

İlginç bazı bilgiler verdi.

TEKNİK TAKİP YAPMIYORDUK

İlk sorum şu oldu:

"Bir gazetede bu kişileri uzun süredir teknik takibe aldığınız yazıldı. O zaman bizim aklımıza da şu soru geliyor: Öyleyse Danıştay cinayetini niye engelleyemediniz?"

- Bu kişilerin teknik takipte olduğu kesinlikle doğru değil. Öyle olsa, buna izin verir miydik?

"Peki olayın üzerinden daha iki saat geçmeden nasıl oldu da Cumhuriyet Gazetesi’ne bomba atan kişi olduğunu tespit ettiniz?"

- Olayın teknik boyutu şöyle: Biz Cumhuriyet’e son bombanın atıldığı gün, o çevredeki baz istasyonundan yapılan bütün konuşmaları tespit ettik.

O SAATTE 4 BİN KİŞİ KONUŞMUŞ

"Sadece numaralarını mı?"

- Evet, sadece numaralarını. O gün o saatlerde o baz istasyonundan 4 bine yakın kişi konuşmuştu. Ama bunlar arasında bizim teknik takip yaptığımız kimse yoktu. Ankara’da Danıştay’a saldıran kişinin adı gelince elimizdeki numaralara baktık ve orada bu kişinin de konuştuğunu tespit ettik.

"Yani önceden bu kişiler hakkında elinizde hiç bilgi yoktu."

- Hayır kesinlikle bilgi yoktu.

GÜVENLİK KAMERASI GÖRÜNTÜLERİ FLUYDU

"Elinizde güvenlik kamerası görüntüleri vardı. Ondan tespit edemediniz mi?"

- Görüntüler fluydu. Oradan tespit edemedik. Ankara’ya gönderdik, onlar da tespit edemedi. Yani bu kişi Danıştay’a saldırmasaydı, belki de uzun yıllar bombayı atanın kimliğini belirleyemeyecektik.

"Peki, hükümete yakın gazetelerde çıkan teknik takip haberleri dezenformasyon muydu?"

- Evet, çünkü doğru değildi.

"Öyleyse bunları neden yalanlamadınız?"

- Yalanlamamakla yanlış yapmış olabiliriz.

YÜZBAŞININ SORGUSUNU BİLE BİZ YAPMADIK

"Herkesin üzerinde durduğu bir şey var. Ankara’da yakalanan bu kişi hakkındaki ilk bilgiler İstanbul polisinden geldi. Neden?"

- Bakın, bazı olayları aydınlatma konusunda çeşitli emniyet birimleri arasında yarış vardır. Arkadaşlarımız da bunun heyecanı içinde olabilir.

"Yakalanan kişiler hakkında elinizde ne bilgiler var?"

- Biz bu olayın sadece Cumhuriyet Gazetesi boyutuyla ilgilendik. Ankara bizden kimi almamızı istediyse alıp anında gönderdik. Hatta yüzbaşının sorgusunu bile biz yapmadık, hemen Ankara’ya havale ettik.

"Hükümetin çeşitli üyelerine bunların çete, örgüt olduğu yolunda açıklamalar yaptırıldı. Sizce bunlar neydi?"

- Örgüt dendiyse bu Ceza Kanunu’nun tarifi çerçevesinde örgüt anlamına geliyordu. Yani bir eylemi gerçekleştirmek için birkaç kişinin bir araya gelmesi. Cumhuriyet olayı böyleydi. Yoksa bildiğimiz belli bir yapılanma yok. Ayrıca varsa bile bunu öyle 4 günde ortaya çıkarmak mümkün değil.

TÖRENDE KOMUTANA ANLATTIM, RAHATLADI

"Ama bazı çevreler, daha ilk günden bunu devlete, hatta ordunun üzerine yıkmaya kalkıştı."

- Geçen gün şehitleri anmak için bir tören yaptık. Orada komutana da anlattım. Çok üzgün ve gergindi. Ben anlatınca rahatladı. Ben 15 hükümet döneminde valilik yaptım. Bu devletin ve ordusunun kıymetini benden daha iyi bilen kişi olamaz.

"Peki, Danıştay’a saldıran bu kişi sizce kim?"

- Bana göre Mehmet Ali Ağca’nın 2006 versiyonu. Biraz dinci, biraz milliyetçi, biraz ulusalcı. Karmakarışık bir adam.

"Aynı soruya geliyorum. Size göre bütün bu bilgileri kim sızdırdı?"

- Avukatları. Ben hep şunu söylüyorum: Bu Ceza Kanunu ile suçlu yakalamamız mümkün değil. PKK’lı teröristleri alıyoruz. Adamın avukatı geliyor, o da PKK’lı. Yakaladığımız adamın verdiği ifade iki gün sonra Kandil Dağı’nda tartışılıyor ve karşı taktik hazırlanıyor.

ANKARA’DA KİM, NASIL TAKDİM ETTİ BİLEMEM

"Ama bu olayda avukatlar, müvekkillerinin aleyhine olacak bilgiyi neden sızdırsın? Ayrıca içerdeki sanık ’Ben bu işi Danıştay’ın türban kararını protesto etmek için yaptım’ diyor. Ama birtakım çevreler dışarıya, ucu orduya kadar dayanan komplo teorileri sızdırıyor."

- Bu olayın Ankara boyutu var. Onlar bizden ne istediyse verdik. Sorguyu bile Ankara’ya bıraktık.

"Öyleyse hükümete ve medyaya bu bilgileri kim sızdırdı?"

- Ankara’da bunu kim takdim etti, nasıl takdim etti, kim kime bilgi verdi bilemem. Size şerefim üzerine yemin ediyorum ki, teknik takip falan yoktu. Biz sadece Cumhuriyet Gazetesi olayını aydınlattık, gerisine karışmadık. Bu kişiler teknik takipte olsa mutlaka yakalardık. Burada herkes kendine göre mevzi alıyor.

HAVALİMANI YANGINI KAYNAK YÜZÜNDEN

"Hazır sizi bulmuşken son bir soru sorayım. Atatürk Havalimanı yangınının sebebi nedir? Sabotaj ihtimali tamamen kalktı mı?"

- Bizim tespitimiz şu. O gün orada kaynak çalışması yapılıyormuş. Aşırı güçte elektrik çekilmiş ve kablolar yanmış. Elektrik kablolarının hepsi tavandan geçiyor. Yangın bir anda her yere yayılmış. Bu da sabotaj ihtimalini çok azaltıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yangın uçakları olmasa gerçek bir felakete dönüşebilirdi.
Yazarın Tüm Yazıları