Lübnan’ın efsane sesiydi...
Dün bütün gün onun “Le Beirut” şarkısını dinledim.
*
“Ey Beyrut” diye başlayan Rodrigo’nun o şahane gitar konçertosunun Arapça uyarlaması...
“Selam sana yüreğimin derinliklerinden
Kabul edin selamımı ey denizler, evler
Ve eski denizlerin yeni yüzü çöller
Yaşlı bir denizcinin yüzü kadar
Bodrum’da sık sık Zülfü Livaneli ile mesajlaşıp sohbetler yapıyorlarmış.
*
Ondan istifade edip ben de bir mesaj atıp çok merak ettiğim bir şeyi sordum.
Bugünlerde ben de Zülfü ile sohbet etmeyi çok isterdim.
Abdülhamid’i anlatan bir kitap yazıyor.
Kitabı ağustos ayı sonunda yayınevine teslim ediyormuş.
Ve kitabın adı şu olacakmış: “Kaplanın Sırtında”...
15 yıl önce dünyada yoksulluk içindeki insanlar için “Live 8” isimli bir konser düzenlenmişti.
Bu tür küresel dayanışma eylemleri hayatım boyunca beni çok etkiledi.
Efsane Live Aid konserinin organizatörü Bob Geldof’un düzenlediği konsere kimler katılmamıştı ki...
Pink Floyd 24 yıl sonra ilk defa bu yardım konseri için bir araya gelmişti...
O nedenle o günü çok iyi hatırlıyorum.
Ama o yıldan ve günden aklımda kalan en önemli olay, ülkemin başbakanının da bu küresel eylemde rol almasıydı.
O günlerde dünya müziğinin en güçlü kurumu olan MTV müzik kanalı, bu konser için dünyanın önde gelen liderleri ile mülakat yapmış ve yayınlamıştı.
Bundan 130 yıl önce, 27 Temmuz 1890 sabahı Van Gogh, Paris yakınında Auvers-Sur-Oise köyündeki handa kaldığı odasından çıktı...
Akşam hava kararırken otele döndüğünde ağır yaralıydı.
Karnından vurulmuştu.
Sanat tarihinin en büyük simalarından biri olan Van Gogh, iki gün sonra aldığı bu yaradan dolayı öldü.
O gün 29 Temmuz 1890 günüydü.
Ve bu ölümün sırrı hâlâ çözülemedi.
*
Buradan da tatsız ama eğlenceli bir bayram hikâyesi çıktı.
Hiç zaman kaybetmeden bu hikâyeyi anlatayım.
*
Gazetenin yazılı versiyonunu okuyanlar şöyle bir başlık gördüler.
“Eğlenceli bir bayram parodisi...”
Yazı, Suudilerin bu yıl hacla ilgili düzenlemesini anlatıyordu.
Önceki gün yazdığım yazının devamıydı.
Bir gün önce şeytanın steril taşlarla taşlanacağını, zemzemin pet şişede verileceğini yazmıştım.
Hiç zaman kaybetmeden bu hikayeyi anlatayım.
***
Bugün gazetenin yazılı versiyonunu okuyanlar şöyle bir başlık gördüler.
“Eğlenceli bir bayram parodisi…”
Tavaf eden hacılar çekilmiş, meydan temizlikçilere kalmış.
Pandemi yüzünden zemin dezenfekte ediliyor.
Herhalde bugüne kadar oradan böyle bir fotoğraf gelmemiştir.
Kâbe bu yıl tarihinde hiç görülmedik bir hacca sahne oluyor.
Dün New York Times’ta ayrıntılarını okudum.
Bu yıl Kurban Bayramı sırasındaki hac için sadece 1000 kişiye izin verilecekmiş.
Bunların hepsi de Suudi Arabistan vatandaşı olacakmış.
Ama ikinci seyredişimde bam diye kafama çakıldı.
“Vay canına” dedim...
*
“Tudors” dizisi 1 Nisan 2007 günü yayınlanmaya başladı.
İngiltere’de Sekizinci Henry dönemini anlatan şahane bir dizidir.
Bizdeki “Muhteşem Yüzyıl” gibi dizilerin esin kaynağıdır da diyebiliriz.
İngiltere tarihinin çok önemli ve ilginç dönemlerinden biri...