Paylaş
Ama ikinci seyredişimde bam diye kafama çakıldı.
“Vay canına” dedim...
*
“Tudors” dizisi 1 Nisan 2007 günü yayınlanmaya başladı.
İngiltere’de Sekizinci Henry dönemini anlatan şahane bir dizidir.
Bizdeki “Muhteşem Yüzyıl” gibi dizilerin esin kaynağıdır da diyebiliriz.
İngiltere tarihinin çok önemli ve ilginç dönemlerinden biri...
Kralın Vatikan’la mücadeleye girdiği, Thomas More, Cromwell gibi çok etkili düşünür ve siyasetçilerin yükseldiği, sonra kellelerini kaybettiği bir dönem...
*
Diziyi 13 yıl sonra yeniden seyrettim.
İkinci sezonda öyle bir cümle var ki, benim gibi her tür algıda haddinden fazla seçici davranan bir insan bunu nasıl atladı diye düşündüm.
Dizinin başkahramanı tabii ki VIII. Henri...
Ama o döneme damgasını vuran bir de kadın var: Anne Boleyn...
Babasının siyasi entrikacılığı, kendisinin cazibesi, hırsı ve babadan genetik olarak geçen entrikacılığı ile kralı avcunun içine alır.
Hatta kral onun yüzünden Vatikan ile savaşa bile girer.
*
Sekizinci Henri, evlenmeden önce Fransa Kralı ile buluşur.
Akşam verilen şölende bir ara Fransa Kralı ile kraliçe koltuğuna oturmaya hazırlanan Boleyn yan yana oturur.
İngiltere tahtında olup bitenleri çok yakından bilen Fransa Kralı, Boleyn’in kulağına eğilir ve fısıldar:
“Kral olmak için doğmasaydım, kesinlikle bu kaderi istemezdim...”
Kısa bir sessizlikten sonra devam eder:
“Getirileceğiniz makam kolay bir yer değil... Özellikle öyle doğmayanlar için...”
Ve arkasından, bence diziye damgasını vuran şu sözü söyler:
“Her şeye sahip olmak, hiçbir şeye sahip olmamaktan zordur...”
*
Dizinin ayrıntılarını anlatmayayım...
Ama bugünden o günlere baktığımızda dünyanın bütün güç sahibi insanlarının çıkarması gereken ders şuymuş:
Her şeye sahip olduğunuza inandığınız an ve yer, her şeyi kaybetmeye en yakın olduğunuz an ve yerdir...
13 YIL SONRA ‘TUDORS’U YENİDEN SEYREDERKEN
“TUDORS” dizisini Makyavel’in “Prens”ini okur gibi izledim.
Kenara şu notları almışım:
En tehlikeli liderler, kendini Tanrı sanıp onun yetkilerini kullandığını sananlardır.
Kontrolsüz güç en tehlikeli güçtür.
Kontrolsüz güç büyüdükçe kirlenir, kirlendikçe vahşileşir, vahşileştikçe yalnızlaşır, yalnızlaştıkça korkusu büyür...
Korkusu büyüdükçe zulmü artar... Zulüm büyüdükçe son yaklaşır.
GÜÇLÜ BİR KRALLA ÇALIŞANA TAVSİYE
SEKİZİNCİ Henry döneminin kraldan sonra en güçlü yöneticisi olan Kardinal Vosley kendinden sonra gelecek olan Cromwell’e diyor ki: “Krala ne yapacağı söylenmez, ne yapması gerektiği söylenir...”
Vosley, kral yönetme sanatını çok iyi bildiği halde, kendini kraldan bile güçlü hissettiği anda koltuğunu ve hayatını kaybeder.
Kıssadan hisse: Kendini Tanrı sanan krala şirk koşulmaz...
MAFYA FİLMİ MERAKLISINA YENİ ‘SOPRANOLAR’ GELİYOR
BENİM gibi Amerikan mafya filmlerine düşkünler için iyi haber var.
Yeni bir mafya filmi geliyor.
Üstelik bu diziyi yapmak için öyle bir üçlü bir araya geldi ki...
Allaaahhh şimdiden ağzım sulanmaya başladı.
*
Kadro şöyle:
Bu türün en baba klasiklerinden ikisi sayılan “Sıkı Dostlar” ve “Casino” filmlerin çekildiği romanları yazan, ayrıca “Irishman”in yapımcısı Nicholas Pileggi...
“Sopranolar” ve “Boardwalk Empire” gibi iki efsane mafya dizisinin yapımcısı Terence Winter...
Ridley Scott’ın çektiği “Amerikan Gangsteri” filminin yapımcısı Brian Grazer...
Dizi “Showtime” için yapılıyor.
TÜRKİYE’NİN EN GİZLİ EN BÜYÜK Z KUŞAĞI FENOMENİ BU KIZ MI
Dün Uçankuş TV’de program yapan Erol Köse bir mesaj attı.
Geçen hafta YouTube ülkeler listesinde Türkiye’den 1 numarada Zehra’nın “Cennetten Çiçek” adlı şarkısı varmış.
“Dinle beğeneceksin. Bu kız fenomen” dedi.
*
Girip baktım...
Aman Allahım...
Şarkı YouTube’a 1 ay önce yüklenmiş.
40 milyon kere görüntülenmiş...
329 bin kişi beğenmiş...
Bu sosyal aysbergin altında dahası da var...
*
Erol Köse’nin verdiği bilgi şu:
“Bu rakam kızın resmi sitesinde görüntülenen. Bunu başkaları da çekti ve 350 milyon üstü görüntülendi. Üstelik bu sadece bir aylık data.
Big data analizlerine göre ise şu öngörü yapılıyor:
Yıl sonu toplamda 2 milyar görüntülenme.
Resmi klip ise 200 milyon üstü görüntülenme...”
*
Rakamlar doğruysa, bizim kuşakların hiç görmediği gerçek bir Z kuşağı fenomeni ile karşı karşıyayız... Çünkü bu rakamlar Güney Kore K-Pop’ının starlarının performansına yakın...
Bence sosyologların inip derinine bakması gereken bir olayla karşı karşıyayız...
BEN ‘PİZZA FIRINI ERKEĞİYİM’ PARMAK ARASI TERLİK GİYERİM
BEN yazın parmak arası terliği sevenlerdenim.
Sadece sevmem çok da cool bulurum.
Bu yüzden, estetik bulmayan T24 yazarı Mehmet Yılmaz’la aramızda yıllardır süren bir polemik var.
Ama bunu erkeklik meselesi olarak görenler de var.
Mesela “taşfırın erkeği” Tamer Karadağlı...
Deniz Akkaya ve Dr. Yusuf Topal’ın yaptığı “Biz Bize” programında şöyle diyor:
“Ben bir erkeğin giymemesi gerektiğini düşünüyorum...”
Sebebini anlayamadım. Acaba parmak arası terliği, ipli mayo gibi, bir tür ayak tangası olarak falan mı görüyor...
ÇÜNKÜ BAZI ERKEKLERDE TIRNAK DEĞİL TOYNAK VAR
BİR kadın arkadaşım bunun gerekçesini bana daha ikna edici şekilde şöyle açıkladı: “Valla bu ayağa bağlı. Bazı erkeklerde tırnak yerine toynak var...”
Neyse ben pizza fırını erkeği olduğum için parmak arası da giyiyorum, sandalet de...
BİR DÜZELTME, BİR EK
Dünkü yazımda CHP Parti Meclisi’ne giren olacak Umut Akdoğan’ın İş Bankası Yönetim Kurulu’nda görev aldığını yazmıştım. İş Bankası’ndan aradılar. Hiçbir zaman görev almamış.
Konur Sokak’taki Yankı dergisinden hangi gazetecilerin geçtiğini yazmıştım.
Hasan Bülent Kahraman’ı unutmuşum. Onu da ekliyorum.
Paylaş