Adı, Vangelis Papadopoulos...
Gazeteci...
Çok değil, sadece 8 yıl önce Türkiye’nin o günkü Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir kitap yazmıştı.
Kitabın adı şuydu:
Ankara’da, Piyade Sokak’ta, zemin kattaki evimizin penceresine bir ekim akşamı gelmişti...
Adını ‘Kedi’ koymuştuk...
*
Bize çok uğur getirmişti...
Kedi, 16 yıl sonra Gökova’da Tansu’nun kucağında öldü...
Viyana... Güneşli bir gün...
Haluk Kardaş adlı bir Türk, Nachtmarkt mevkisinin hemen yanı başında dolaşırken, eskiden tanıdığı Alex adlı birine rastlar.
Alex birlikte kahve içmeyi teklif eder ve Cafe Cortez’e giderler.
*
Oturdukları kafe, Saraybosnalı birine aittir ve biraz ilerideki Cafe Wild kapandıktan sonra esnafın mekân edindiği bir yerdir.
Melanjlarını ısmarladıktan hemen sonra, Alex çantasından deftere benzeyen bir şey çıkarır ve “Sanırım bu ilgini çeker” der...
Haluk Kardaş bir süre inceler ve...
Şundan dolayı...
Çünkü o Antarktika kıtasına giden ilk Türk belediye başkanı...
Çünkü benim yıllardır yapmak isteyip de bir türlü yapamadığım şeyi yaptı...
Çünkü oraya gitti, bilimsel çalışmaları gördü...
Bir de yaşadığımız kıtada kaybetmeye başladığımız temiz çevreyi gördü...
Gerçi orası da artık kirlilikten ve küresel ısınmadan nasibini alıyor...
Ama yine de bembeyaz...
Bir adamı, hiçbir af veya indirim talebine sahip olmaksızın hayat boyu hapse mahkûm etti.
“Ağırlaştırılmış müebbet” kavramına gerçek anlamını veren bir karar yani...
*
Adını bile anmak istemediğim bu adam, bir cuma namazı sırasında camiye girerek 51 Müslümanı acımasızca öldürdü.
Katil Hıristiyan olduğunu söyleyen biriydi.
Peki bu ülkenin insanlarının inancı nedir?
Şimdi dikkat...
Ohh be...
Nihayet beni gülümseten bir haber...
Ellerine sağlık Umut...
Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosu Müdürü, sanatçıların ortak WhatsApp grubuna bir mesaj atmış ve özetle demiş ki:
“Bundan böyle hangi iç çamaşırını giyeceğinize ben karar vereceğim...”
Gerekçesi de şu:
“Çünkü içinizde konsere hangi iç çamaşırı ile çıkılacağını bilmeyen var...”
“İstanbul-Bodrum yolunda 4 saat önce Bursa çıkışına meteor düştü. Şimdi Bodrum’a giriyoruz, bir meteor daha düştü. Birileri dünyaya taş fırlatıyor bu gece...”
Evet, 19 Ağustos gecesi bütün dünya gökyüzünden gelen meteor yağmurunu izledi...
Peki o gece yağan aslında neydi?
Tanrı’nın attığı taşlar mıydı? İlahi bir güç, 21’inci yüzyılda adaletsizliklerle, vicdansızlıklarla, savaşlarla, çevre tahribatıyla şeytanlaşmış bir dünyayı taşlıyor muydu?
*
Her zamanki gibi o gece de uzaya baktığımız zaman gördüğümüz tek şey Ay, Güneş ve yıldızlardı...
Yerinde duran veya düşen meteorlardan ibaretti.
Fotoğraf, geçen cumartesi akşamı Almanya’nın Leipzig şehrindeki Quarterback Arena’da çekildi.
İlk bakışta sıradan bir konser gibi görünüyor...
Ama konserden çok öte bir şeyin fotoğrafı bu...
Tarihin, insan üzerinde deney yapılan ilk konseri...
*
Salonda 4 bin kişi var ve bunlar sıradan seyirci değil...
Gönüllü kobay seyirciler.