Hürriyet’in hem Ankara hem de Moskova temsilcisiydim.
*
Birinci olay: Sovyetler Birliği döneminde 26 Ermeni’nin öldürülmesinden sonra bütün dünyaya kapatılan Sumgait şehrine girmesine izin verilen ilk iki gazeteci rahmetli Mehmet Ali Birand ve bendim...
Sumgait olayları hâlâ karanlıktır.
*
İkinci olayı 1989’da yaşadım. Yanımda Sovyet Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili ile birlikte Bakü’deydim.
Orada Azeri Yazarlar Birliği’nin düzenlediği bir basın toplantısındaydım.
Bir ara gözüm yan tarafta sessizce izleyen zayıf sakallı bir adama takıldı.
Siz de “Memleketin bunca meselesi varken sen nelerle uğraşıyorsun lobisi”ndenseniz bu yazıyı atlayın.
Çünkü bugünkü konum, 1970’ler ve sonrasının en efsane rock gruplarından birinin gitarları olacak.
*
İlgilenenler okumuştur. Geçen yıl yine bir pazar günü Pink Floyd grubunun gitaristi
MAGAZİN ÂLEMİNİN KURUCU BABALARI
En renkli ve en eski siyasi magazinci: Müşerref Hekimoğlu... 1970’lerde Ankara yıllarımın en renkli ve güzel gazetecisiydi. Cumhuriyet gazetesinde ve ANKA Ajansı’ndaki yazılarının hastasıydım.
En korkulan magazinci: Hiç kuşkusuz rahmetli Çetin Emeç ve başında olduğu Hafta Sonu gazetesi... Magazin haberi ile bakan deviren gazeteci olarak tarihe geçti.
Magazine en sınıf atlattıran fahri magazinci: Banko Hıncal Uluç. Sanat, edebiyat, kültür ve daha birçok alanı magazin coğrafyasına o soktu.
En edebi magazinci: Selim İleri. 70’li ve 80’li yıllarda hazırladığı kültür sanat sayfalarında edebiyat, sinema ve sanat dünyasının ünlü simalarının evlerini ve dedikodularını öyle harika bir tarzla anlatırdı ki, benim magazinci olmamda çok etkisi oldu.
Cihangir fısıltı magazininin en derin babası: Sabiha Deren ve Yeni Sabah gazetesindeki köşesi “Fısıltı”... Hiç şüphesiz bugün “Düzeyli magazin” denilen Cihangir magazinciliğinin kurucu babası o. Gerçek adı da Hakkı Devrim.
Babıâli’nin en yazmayan magazincisi: Ergil Tezerdi.
Sadece bana değil, 1963 yılında Beatles’a da siyah dik yaka kazağı giydirip “With The Beatles” kapağına bu kazaklarla poz verdiren kadın yine oydu...
Adı Juliette Greco’ydu...
Fransa’da Saint Germain semtinin egzistansiyalizmin başkenti olduğu yıllarda, o sol entelektüel mahallenin kraliçesiydi...
Onun ilk fotoğraflarını, İzmir Namık Kemal Lisesi bahçesinde, Varlık Yayınları’ndan Sartre, Camus ve Gide’i okurken görmüştüm.
Ben, egzistansiyalizmin ne olduğunu öğrenmeden önce egzistansiyalist olan bir neslin çocuğuyum...
*
Beatles
Fotoğrafın en solunda bir lider daha vardı ve o da Putin’di.
O gün bu kareyi yorumlayan bir yazı yazmıştım...
Hepsinin beden dilini ve psikolojilerini yorumlamıştım.
Önceki gün telefonla yapılan üçlü zirveden ve AB’nin Türkiye’ye yaptırımlar çıkması beklenen zirvesi ertelendikten sonra bu kareye bir de şu açıdan baktım.
Bu fotoğrafı çok sevdim... Çünkü dış politikada Cumhurbaşkanı ve ülkemi görmek istediğim yeri anlatıyor...
Yani Avrupa’yı...
Dolayısıyla, ülkemin Cumhurbaşkanı’nı o fotoğrafta Avrupa ile el ele görmek bana umut veriyor.
Yoksa içimden mi gelmedi pek karar veremedim.
Ama bu topa girenlerin yazdıklarını, Instagram ve Twitter’da oluşturulan sosyal medya jürisinin neredeyse oybirliğiyle aldığı “Tutukla” kararını görünce, doğrusu bir jüri üyesi olarak ben de görüşümü yazmadan duramadım.
İşte benim itiraz şerhim:
*
BİR: Sosyal medyaya yansıtılan görüntüleri seyrettim, olayı tam anlayamadım.
Vardığım sonuç şu oldu:
Görüntüler ya çok yeteneksiz bir montajcının ya da çok manipülatif bir makasçının elinden çıkmış gibiydi.
*
“Pisliğin teki” deyip geçtim...
Ama iş büyüdü...
Büyüyünce de Hürriyet’in Atina muhabiri Yorgo Kırbaki’yi arayıp sordum:
Neyin nesidir bu gazete?
“Aşırı sağın da aşırı sağı bir gazetedir...”
Ya tirajı nedir? Kim alır, kim okur?
“Yunan gazeteleri artık tiraj açıklamıyor. Ama son açıklamada 5-6 bin satan (bana göre bedava dağıtılan) bir gazete...
Dünyaca tanınmış siyasetçiler... Bütün bu insanlar önceki gün ve dün Instagram’da bir kadının ardından veda mesajları attılar...
Bugün size, erkek heykelleri altında oturan bu iki kadının hikâyesini anlatacağım...
*
Hikâyeme, önce sağdaki kadından başlayacağım.