Paylaş
Astana’da otelde yaşanan Arda-Tuncay oda olayı, Kazak polisinin milli takım futbolcularını aramak istemesi ve Hiddink’in araya girmesi, Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener’in Yeşilköy’de, Kazakistan dönüşü polisle yaşadığı olay. Almanya seyahatinde bir futbolcunun yine bir oda değiştirme olayı ve en sonunda da en önemlisi Arda’nın sakatlığı.
Bir tarafta yabancı Hiddink bir tarafta yabancı Rijkaard. Bir tarafta da olaylara Fransız Türk Futbol Federasyonu. Arda bir aydır kendi takımıyla antrenmanlara çıkmıyor. Hiddink’e göre Milli Takım’da kurtarıcı olacak. Rijkaard ile konuşuyorlar ama yine Arda sakatlanıyor. Belki de onun sakatlığı çok daha uzun sürecek. Acaba Hiddink, Berlin’de yaşanabilecek çok kötü bir neticenin kılıfını mı hazırlıyor. “En büyük silahım Arda yoktu, ben ne yapayım mı?” diyecek?
Artık Türkiye’de bunları yiyecek olanları zannetmiyorum. Zaten Hiddink de söylüyor, “Türk Mili Takım hocalığı benim son durağım.” Futbolcular, Türkiye’ye son duraklarında geliyorlardı. Demek ki bundan sonra antrenörler de Hiddink gibi son duraklarında gelecekler.
Ben, Milli Takım’da da seçimlerin çok sağlıklı yapıldığı fikrinde değilim. Zar zor, ite kaka Bursaspor’un kaptanı Ömer’i kadroya aldılar. O da faydalı oluyor. Ama belki de şu an ligin en etkili adamı Bursaspor’u sırtlayan Volkan Şen kadroda yok. İspanya’da Valencia’da oynayan Mehmet Topal da yok. İkisi de ülkelerinde lider takımların oyuncuları. Bu Hiddink ile Futbol Federasyonu’nun sorunu.
Herşeyin üstü kapatılıyor
Futbol Federasyonu’nun çok konuda iyi gitmediği kesin. Mesela bir Ahmet Güvener olayı oldu ve şu anda olay kapandı gözüküyor. Hem Ahmet Güvener’in hem de Futbol Federasyonu’nun birbirlerini mahkemeye vermeleri gerekirdi. Veyahut Ahmet Güvener’e Federasyon’un zimmet çıkarması gerekirdi. Federasyonda herşeyin üstü kapatılmaya başlandı. Şimdi düşünüyorum da Haluk Ulusoy’un üzerine neden o kadar çok gidildi.
Sahalardaki hakem olayları derseniz, tam bir faciaya dönüşmeye başladı. Hakemler akıllı adamlardır. Durumdan kendilerine hemen vazife çıkarırlar ve gereğini yaparlar. Maç satan hakem olayı iğrenç bir olaydır. Ben hakemlerin o konuda temiz olduklarını düşünüyorum. (İnşaallah yanılmam.) Çünkü bir hakemin maç satmasıyla, ailesini satması arasında hiçbir fark yoktur. Ama bir hakemin eyyam yapması, rüzgara göre maç idare etmesi ve daha da önemlisi korkaklığı en az maç satmak kadar tehlikelidir. Bu da dengeleri değiştirir.
Şu anda Futbol Federasyonu’nun hakem konusundaki tutumu, davranışı ve naklen yayınlarda yapılan yorumlardaki yönlendirmesi tehlikeli bir durum arz etmekte. Daha işin başındayız, eğer gerekli önlemler alınmazsa ileride bu tartışmalar fazla büyüyecek. Daha da önemli olan bir şey var. Sakın, kimse kimseyi aptal zannetmesin.
İşi sulandırmayacaksın
GAZİANTEPSPOR Başkanı İbrahim Kızıl, istenmeyen bir olay yaşadı. Kızıl mücadele etmeyi seven bir insandır. Haksızlıklara da tavır koymak ister. Bursaspor maçında onun da istemediği bir olay gerçekleşti ve maç tatil oldu. Futbol Federasyonu bu gibi durumlarda geçtiğimiz yıllarda zamanında kararlar vererek spekülasyonları önlüyordu. Ama, İbrahim Kızıl’ın durumu dolayısıyla Gaziantepspor’a verilecek cezayı açıklamadı. Bence yanlış yaptı. Ne farkedecek, cezayı zaten İbrahim Kızıl da biliyor. Bir şey söyleyecek hali de yok. Ama, Federasyon nedendir bilinmez bu olayı biraz sulandırmak istedi. Bundan sonra yapacağı uygulamaların benzerlerinde net tutum sergileyemez. Neden? Çünkü, sulandırdığı bu maç var.
Beni mahkemeye ver
SAYIN Uğur Tenekecioğlu, istifa eden TSYD Ankara şube başkanı. 23 Eylül 2010 tarihli yazımdan dolayı Hürriyet gazetesine noterden bir açıklama göndermişsin. Sayın Uğur Tenekecioğlu, yazında yazmışsın da yazmışsın, hikaye anlatmışsın. Bak, yine tekrar ediyorum, sahte faturalarla (naylon faturalar) ilgili işi sulandırma ve uzatma, ben sulandırmayı sevmem. Sana kestirmeden söylüyorum, benim yazılarımdan dolayı beni mahkemeye ver. Hala veremedin. Merakla ve ısrarla bekliyorum. Gözlerinden öperim.
Kabahatlisin Sofuoğlu
KENAN Sofuoğlu’nu canı gönülden tebrik ediyorum. Yaptığı iş çok zor, kazandığı başarı çok büyük. Ama ben onun yerinde olsam soyadımı değiştiririm. “Sofuoğlu” yerine “Safoğlu” veya “Aptaloğlu” yaparım.
Neden mi? Futbolculara, basketbolculara dünyaları veriyorsun. Bu insanlara gelince “Nanik” yapıyorsun. Nasihat veriyorsun, hatta verdiğin ödülleri de takside bağlıyorsun. Sanki çocuklar TOKİ’den ev alıyorlar taksitle. Ama kimi Avrupa, kimi de Dünya Şampiyonu olduğu için çok kabahatliler.
Prim reçetesi
ÇOK konuda kontrolsüz ve heyecanlı olduğumuz için bu primler konusunda da saçma sapan işler yapıyoruz. Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman’ın milli takım oyuncularının prim konusuna karışması son derece yanlış. Çünkü, sıkıştığı zaman kendisi de o yola girecek.
Futbol Federasyonu sıkıştığı için Almanya ve Azerbaycan maçı primlerini fazla tuttu. Neden? Hiddink’e verdiği paradan tutun, kaldığı otelden geçin, verdiği uçak biletlerini atlayın eğer başarılı olamazsa federasyonun durumunu düşünün.
Bakınız bu prim sistemi böyle saçma sapan olmaz. Nasıl olur? Avrupa’da elemeler başlamadan maçların zorluk derecelerine göre iç ve dış saha olarak primi belirlersin. Bunu da Türkiye standartlarına uygun bir şekilde ayarlarsın. Kimse de ağzını açamaz. Bu primleri de maçlardan sonra eğer kazanırlarsa futbolculara verirsin. Sonra da bir madde koyarsın. “Eğer Dünya Şampiyonası’na gidilirse veya Avrupa Şampiyonası’na gidilirse, yani finallere kalınırsa alın size bilmemkaç bin lira” dersin. Yani başarıya göre prim verirsin. Zaten finallere gittiğimiz zaman sponsorlar da sana maddi olarak yardım edecekler.
Ama tonla para verip sonra finallere gidemezsen ne olacak? Bu sistem federasyonlarının kendilerini kurtarma sistemidir. Başka bir şey değil.
Paylaş