Erman Toroğlu

Lig angarya

19 Şubat 2011
ÖYLE bir maç ki ne yazarsanız yazın, sonuç hikaye. Galatasaray, Türkiye Ligi’ni angarya oynuyor.

Önde bir tek hedef var; Türkiye Kupası. Bugün Gaziantep’i seyrettikten sonra Galatasaraylılar herhalde gerilmişlerdir. Dün gece, Galatasaray takımı için “artı bunu oynadı”, “eksi bunu oynadı” deme şansımız yok. Herkesin kafası Ziraat Türkiye Kupası’na geçip, o kupayı almakta. Alamazlarsa zaten Hagi de kalmayacak, futbolcular da. Koca Galatasaray takımının, sezonun yarısında bu hallere düşmesi büyük ayıp. İlk 5 için bile şansları sıfıra yakın. Çınar dibine çamaşır suyuMaçın kritiğini yapıp, ne olur ne olmaz diye bakıyorsunuz, bu konuda bile şansınız yok. Galatasaray Başkanı’na göre seyretseniz, hakeme bakmamız lazım. Onda da bir hareket yok. Rakip tekme attı, kafa attı deseniz o da yok. Futbol deseniz o da yok. Neyi bekleyeceğiz? Gaziantepspor kupa rövanşını... Koca Galatasaray, şu anda o maça endeksli. Taraftar neredeStada bakıyorsun, taraftar da yanında yok. Ama onlar kendi aralarında kavga yapıyorlar, “Türk Telekom mu? Ali Sami Yen mi?” diye. Futbolun kalitesinden bahseden yok. Düşünün, bu maçın yorumunu yapmak istiyoruz, teknik-taktik olarak yapamıyoruz, nelerden bahsediyoruz... La Fontaine’den masallardan...Türk futbolunun çınarlarından birisi Galatasaray. Çınarın dibine, çamaşır suyu dökerseniz, ağacı kaybedersiniz. Ama bu çamaşır suyunu maalesef, rakipleri değil, Galatasaraylıların kendileri dökmeye çalışıyor.

BEĞENMEDiM

Galatasaray takımının mücadele tarzı ve şeklini beğenmedim.

DİKKAT

Güzel stat yapmak önemli değil, güzel futbol oynamazsan, kimseyi bulamazsın.

Yazının Devamını Oku

Unutulur gider

18 Şubat 2011
DİNAMO Kiev iyi bir takım değil. Beşiktaş, nasıl bir takım? O, takım değil. Seyirci, bu maça önem vermemiş. Çok boşluk var. Pazar günü Fener maçı mutlak dolar. Seyirci, tezahürat yapıyor; “Bastır bastır bastır...”

Sahaya çıkan kadroya bakıyorum, bu söylediklerinden anlayan iki tane futbolcu var. Biri kaleci Hakan, diğeri İsmail Köybaşı. Diğerleri hiçbir şeyden anlamıyor.
Teknik direktör Schuster’e bakıyorum, “hakem diyecek” diyemez. Çünkü Portekizli ilk 20 dakika yardımcılarıyla beraber yapabileceği her şeyi yaptı. Kol verdi, omuz verdi. Sırtını verdi ama baktı ki olmuyor. Federasyon derseniz, o da yok. UEFA var.
 Buzdolabına koysaydınİlk iki golü yan toptan yedin. İbrahim Toraman kenarda oturuyor. Neden İbrahim Üzülmez yüzünden. O zaman olayı buzdolabına alsaydın, dondursaydın, bu maçı bekleseydin. Bu maç senin hayati maçın. Bundan sonra Üzülmez yok. Toraman’ı da oynatsan ne olur oynatmasan ne olur? Zaten seyirci oynatmaz. Peki bu kararları veren kimler? Teknik direktör Schuster ve yönetim. Yani başkan Yıldırım Demirören...
Bakınız, maçı yazacağız ve yazıyoruz ama oynanmadan kazanılıyor veya kaybediliyor. Dünkü maçın özeti bu.
Seyirci Hakan’a kızıyor, ıslıklıyor. Bu konuda en günahsız Hakan. Ama golü yerken en son adam o. Zaten futbolda bizi aldatan da o. Yıldırım Demirören golü yemiş, Schuster yemiş, transferler yemiş. Top Hakan’ın yanından kaleye girmiş. Zavallı Hakan, günah keçisi.
Takım olamadıBeşiktaş, transferler yaptı ama takım olamadı. Önceleri heyecan veriyordu, şimdi onu da veremiyor. Beşiktaş kötü yönetiliyor. Bunu sakın ola ki, dün akşamki neticeden sonra yazıyor demeyin. Aldıklarıyla sattıklarıyla yaptıklarıyla Yıldırım Demirören, Beşiktaş’ı kötü yönetiyor. 
Siyah beyazlılar bundan sonra ancak şunu yapabilirler. Mesela pazar günü tam oynatacakları yabancı transferleriyle beraber F.Bahçe’yi yenerler. Nasıl olsa lig bitti. Avrupa da yok. Bir tek kupa kaldı. Hiç olmazsa şov yapalım, bir Fener galibiyetiyle bütün hatalarımızı temizleyelim diyebilirler. Türk insanı da nasıl olsa balık akıllı. Fener’i yendikleri zaman hepsini affederler, unuturlar. Takımı da yönetimi de bağırlarına basarlar. Biz büyük oynamayı sevmiyoruz. Ufak olsun bizim olsun diyoruz.

BEĞENDiM

Yazının Devamını Oku

Farkını gösterdi

15 Şubat 2011
BU sezon Fenerbahçe’nin seyrettiğim en dengeli, en mücadeleci, en kontrollü, en presli maçıydı. Öncelikle en geri ve en ilerideki mesafeyi açmadan oynadılar. Aynı anda 5-6 kişiyle pres yaptılar. Bence Kayserispor kötü olduğu için değil, Fenerbahçe iyi olduğu için varlık gösteremedi. Sarı lacivertliler bu tarz oynarlarsa, futbolcu kalitesi otomatik olarak sahneye çıkıyor ve zorlanmıyorlar.
Fenerbahçe’de en büyük noksanlık bence şuydu: Alex koşuyordu, hep boşa çıkıyordu, golleri atıyor ve attırıyordu. Ama arkadaşları ona ayak uyduramıyorlardı. Bu maçta diğer futbolcular da Alex kadar koştular. Ve bu fark iki takım arasındaki maçta ortaya çıktı.

Volkan Babacan hasta etti

Bu maçı alsaydı Kayserispor’un bir nebze de olsa şampiyonlukta iddiası olacaktı. Dünkü maçtan sonra o konuda devre dışı kaldılar. Fenerbahçe takımında kötü oynayan değil, kötü mücadele eden yoktu. Hava biraz daha soğuk olsaydı, Fenerbahçe kalecisi Volkan zatürreden hastaneye kaldırılabilirdi. Eski Fenerli Volkan da, Kayseri kalesinde yaptığı hareketlerle kendi taraftarlarını zaten hasta etti.
Fırat Aydınus, fazla zorlanmadan düzgün bir maç yönetti. Neden? Kayserisporlu futbolcular zaten iyi futbol oynayıp kendilerini göstermek istiyorlardı. Fenerli futbolcular da haftaya oynayacakları Beşiktaş maçını düşünerek hakemle ve rakiple kontak noktasına girmediler.

BEĞENDİM
Fenerbahçe’nin şampiyon olma arzusunu.

BEĞENMEDİM
Kayserisporlu futbolcuların takıma değil kendine oynamalarını.

DİKKAT
İsteyince hakemle oynanmıyormuş.
Yazının Devamını Oku

Schuster eriyor

14 Şubat 2011
DİYELİM ki, Beşiktaş dün gece kazandı. Çünkü bu yazıyı yazmaya başladığımızda dakika 86’ydı. Beşiktaş iki gol bulup kazanabilirdi. Peki, o zaman diyebilir miydik, “Beşiktaş bu maçı almayı hak etti. İnanılmaz goller kaçırdı, baskı üzerine baskı yaptı. Ankaragücü takımının kafasını yerden kaldırtmadı?” Hayır... Peki A.Gücü çok mu iyi futbol oynadı? O da hayır. Kendi çaplarında mücadele ettiler. Çok fazla Beşiktaş’ın üzerine gitmediler. Aslında böyle oynamaları, Beşiktaş’ın lehine. Çünkü enerjilerini tamamen hücuma yönelik yapmaları lazım o zaman. A.Gücü ancak çok çabuk kontrataklar yapsaydı, Beşiktaş’ı zorlayabilirdi.

İsmail Köybaşı girdikten sonra Beşiktaş, Simao ile beraber sol tarafta biraz rahatladı. Daha tehlikeli gelmeye başladılar. Ama soldan getirdikleri toplardan golü ters taraftan bulmaları gerekirken oraya adam sokamadılar. Ankaragücü, Beşiktaş’ın arka tarafına özellikle ikinci yarı sarkamadı. Bir tek Serdar Özkan biraz gelebildi, o kadar. Serdar Özkan hem Beşiktaş’ta hem Galatasaray’da oynadığından çok daha iyi bir görüntü verdi. Devamlı da oynarsa daha da iyi olacağa benziyor.

Takım olamadılar

Beşiktaş hala takım oyunu oynamıyor. Bireysel olarak iyi şeyler yapabiliyorlar. Daha da önemlisi Guti olmayınca takımda liderliğe soyunacak bir oyuncuları yok. Quaresma zaten bir var, üç yok. Aslında kamera zaman zaman yedek kulübesinde Schuster’i gösteriyor; onun yüzü takımının ne kadar kötü futbol oynadığını yansıtıyor.
Ankaragücü takımında Adem mükemmele yakın oynadı. Koca 90 dakikada bir tek hata yaptı, gereksiz top kaptırdı. Ama şu var; Ankaragücü’nde herkes iyi mücadele etti.

Beşiktaş’ta bütün futbolcular mücadele ediyor gibi gözüküyor ama yalandan. Çünkü aynı anda baskı yapamıyorlar. Birileri baskı yaparken bazıları seyrediyorlar. Aynı anda bir beyinden düşünemiyorlar. Zaten düşünseler takım olacaklar. Schuster yavaş yavaş eriyor. Böyle giderse Türkiye’de çabuk yaşlanacak. Herhalde saçları beyazlamaya başlamıştır.

Toraman kaldı Batuhan atıldı

Türkiye’de en kolay şey hakeme sallamak. Dün gece Özgür Yankaya, bence iyi maç yönetti. Hataları olmadı mı? Kesinlikle oldu. Mesela rakibinin ensesine dirsek atan Toraman’a sarı kart bile göstermedi. Gündüz benzer pozisyonda rakibinin beline dirsek atan Batuhan’ı hakem oyundan attı. Ama ense köküne dirsek atana bir başka hakem sarı kart bile vermedi. İşte bütün mesele burada başlayıp, burada bitiyor.

BEĞENDİM
Ankaragücü’nün mücadele gücünü.

BEĞENMEDİM
Beşiktaş’ın takım olma gayretini.

DİKKAT
19 Mayıs Stadı’nda iki takım mücadele ediyor; 31 maç oynandı. Bu hava şartlarında zemini düşünün.
Yazının Devamını Oku

Tebrikler Özgener

11 Şubat 2011
Bu konuşmadan sonra Aziz Yıldırım, Adnan Polat ve Yıldırım Demirören, Mahmut Özgener’i düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Özgener, “Her gün öleceğime bir defa ölürüm” düşüncesiyle bu konuşmayı yaptı. Helal olsun.

TÜRKİYE Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, dün şu ana kadar hiçbir TFF Başkanı’nın yapmadığı bir konuşma yaptı. Kendisini tebrik ediyorum. Evelemeden, gevelemeden, çok net. Anladığım kadarıyla Mahmut Özgener, “Ya bu işi düzgün yaparım ya da çeker giderim” diyor. Çünkü bu konuşmadan sonra başta Aziz Yıldırım olmak üzere, Adnan Polat ve Yıldırım Demirören, Mahmut Özgener’i seçimlerde düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Mahmut Özgener, “Her gün öleceğime bir defa ölürüm” düşüncesiyle bu konuşmayı yaptı. Helal olsun.
Bir özür bekliyorumYıllarca Karamehmet grubunda görev yaptım. Ayrılış sebebim çok ani ve entrasan olmuştu. Aslında buna ayrılmak denmez, kovulma denir. Federasyon Başkanı’nın dünkü konuşması itibariyle beraat ettim. Türkiye’deki ikili, üçlü oyunları bizzat TFF başkanı açıkladı. Benim yıllarca görsel ve yazılı basında anlattıklarımı tekrarladı. Burada bir tek isteğim olacak; Digitürk Genel Müdürü’nün benden özür dilemesi... Çünkü ihale biter bitmez, Avrupa’nın en pahalı liglerinden birine sahip Türkiye liglerinin ihalesini alan kurumun başındaki ismin kameralara söyledikleri hala kulaklarımda çınlıyor... Ne demişti genel müdür;
“Marka değerini yükseltmek için her şeyi yapacağız.”
Ama birinci sorun Erman Toroğlu idi marka değeri için.
Aslında Türkiye’de marka değeri konusunda bir kavram kargaşası yaşanıyor. Digitürk’un bu kadar para verdiği malın şu anda marka değeri yok. Sadece ticari değeri var. Süper Lig’in 18 takımının 9 tanesi göğüs reklamı alamıyorsa, oynanan maçlar Avrupa’ya veya başka ülkelere satılamıyorsa marka değerinden bahsedemezsin, ticari değerden bahsedersin. Önce bunu kabul edelim, sonra bu malın marka değerini arttırmaya çaba sarfedelim.

Herkes ateş ediyor

BU Futbol Federasyonu iyi niyetli. Tamam hakemler de iyi niyetli ve namuslular. Ama bu TFF bir şeye net karar veremedi... Ellerindeki bu ceza listeleri bile bazı yerleri ve şahısları hizaya getirmeye veya ders vermeye yeterli... Ama hep yeni yasa isteniyor... Aziz Yıldırım habire soyunma odası basıyor, hakemlere küfür ediyor; 21 gün ceza veriyorsunuz. Bu bir kez olmuyor ki. Alışkanlık halinde. Bu kez diğer başkanlar ve yöneticiler de ateş etmeye başlıyorlar. Bu konuda ateş etmekte Adnan Polat da haklı, Serdar Adalı da...

Yazının Devamını Oku

Kendin ol

6 Şubat 2011
DÜN geceki maçın özeti şu. F.Bahçe, her zamanki F.Bahçe gibi, Manisaspor da kendini Fenerbahçe zannetmiş olacak ki onlar gibi oynadı. O zaman da 3 tane golü kalelerinde gördüler. Sende Alex yoksa o zaman Alex’i tutacaksın. Eğer varsa, bırak oynasın. O zaman da Fenerbahçe seni tutsun. Maçın genelinde top Manisaspor futbolcuları arasında gezdi. Fenerbahçe hücuma çıkıyor, 7-8 Manisaspor oyuncusu geride ve 3 ya da en fazla 4 Fenerbahçeli var hücumda. 1-0 mağlup olduğu durumda bile Fenerbahçe arka tarafında hep en az 4, hatta 5 kişiyle rakibini bekledi. İşte böyle olduğu anlarda Manisaspor top yaptı gibi gözüktü. Ama, onlarda Alex olmayınca sabaha kadar oynasalar da hiç bir şey yapamayacakları belliydi.

Dia oynamalı

Sen Fenerbahçe’yi yeneceksen, Manisa gibi mücadele edip isteyeceksin, hırslanacaksın, rakibe ve topa bakacaksın. Burnunun ucuyla, ayak içiyle ve dışıyla oynarsan işte böyle olursun.
Aykut Kocaman hiç maceraya girmedi. Belki, “Gol yerim” dedi ama “Nasıl olsa Manisaspor’a yediğimden fazlasını atarım” da dedi. Nitekim de dediği gibi oldu.

Semih ve Niang yanyana oynadıkları zaman bence birisi fazla. Niang yoksa Semih oynamalı. Semih’in yerine Dia oynasa çok daha doğru olur. Çünkü, Niang hem topu aldığı zaman daha iyi saklıyor, hem topu aldıktan sonra daha iyi başlatıyor, hem de mızrak gibi rakibe batıyor. Fazla kenara girince bu özelliklerinden faydalanamıyorsun.

Galip haklıdır ama

Semih, Niang kadar rakibi ürkütmüyor. Bütün bunların yanında Niang bir de vücudunu daha iyi kullanıyor. Alex her aldığı topta hem takımını rahatlattı, hem rakip defansın en ölü yerlerinden, arkadaşlarının önüne doğru topu oyuna soktu. Emre de defansa yardım edince, orta alan iyi gözüktü.Ama bu aldatmasın. Manisaspor gibi oynarsa rakip, o zaman Fenerbahçe iyi gözükür. Ama rakip biraz basarsa, şemsiye tersine döner. Ancak galip gelen her zaman haklıdır. Hele skor 3-1 ise hiç kimse bir şey söyleyemez.

Beşiktaş maçını televizyondan ve bu maçı da canlı canlı statta izledikten sonra şunu söyleyebilirim. Beşiktaş maçının hakemi kötü değildi. Çok kötüydü. Bu maçın hakemi de iyi değildi. İnşallah yanılırım. Acaba tanrı katı böyle mi istiyor.

BEĞENDiM
Fenerbahçe’nin oyun disiplinini.

BEĞENMEDiM
Manisaspor’un vıdıvıdı futbolunu.

DİKKAT
Manisa gibi bir yerde, futbol oynanan zeminin daha iyi olması gerekir.
Yazının Devamını Oku

Bu nasıl kankalık

3 Şubat 2011
Adnan Polat’la Aziz Yıldırım’ın arasında su sızmıyor. Bu nasıl oldu?

İki başkan kamuoyuna değişik değişik, ters ters beyanatlar veriyor. Sonra da çıkıp, “Biz kankayız” diyorlar. Bu nasıl kankalık? Kankalar genelde böyle mi yaparlar?  Konuşur musunuz ey kankalar!

Bu hakemlere kimler etki ediyor, söyler misiniz?

GALATASARAY Kulübü Başkanı Adnan Polat, “Birinciyle ikinciyi hakemler belirliyor” diyerek dert yanıyor. Adnan Polat’a soruyorum; “Hakemler bu sıralamayı belirleme kararını yıllarca yaptılar mı! Yoksa son zamanlarda mı yapıyorlar! Adnan Polat’ın çok daha aşağılarda çalıştığı zamanlarda hakemler aynı işleri yaptılar mı yoksa şimdi mi bozuldular?” Hakemler o zaman iyiydi de sonra mı kötü hale düştüler? Çok merak ediyorum. Eğer bu sorularıma cevap verirse keyifle bu satırlarda size aktarırırm.
Yine soruyorum... Adnan Polat’ın o meşhur 20.45 sözünü kullandığı dönemlerde aynı hakemler mi vardı? Polat, o kadar emin bir şekilde “20.45” diyordu. O zaman da mı birinciyi hakemler tayin etmişti? Yoksa bu bir tesadüf müydü? Öyle sanıyorum ki, buna her zaman olduğu gibi “espriyle karışık söylenmiş bir laf” diyecektir.
20.45 senaryosunun gerçekleştiği maç için Aziz Yıldırım hala “araştırılsın, soruşturulsun” diyor. Oysa aradan yıllar geçti.
İki başkan kamuoyuna değişik değişik, ters ters beyanatlar veriyor. Sonra da çıkıp, “Biz kankayız” diyorlar. Bu nasıl kankalık? Kankalar genelde böyle mi yaparlar? Konuşur musunuz ey kankalar! Söyler misiniz, cevap verir misiniz ey sevgili kankalar. Bu hakemlere kimler etki ediyor, söyler misiniz?

Senaryoyu yazan da oynayan da belli!

BÜNYAMİN Gezer, otoriter gözüken ama otoriter olmayan, sert gözüken ama bence öyle olmayan bir hakem. İyi bir insan olabilir ama maçları idare ederken duruma göre karar veriyor, duruma göre maç yönetiyor. Neden? Cevabı çok basit. Çünkü önünde hiçbir hedef yok. FIFA hakemi değil ki, Avrupa hedefi olsun. Benim için en tehlikeli hakem tipi budur. Bu tip hakemin kafasında bin türlü şekil vardır, işin içinden bir türlü çıkamaz. Ahlaklı ise zaten bir şey yapmaz. Ahlaksızsa bu sefer paraya karşı oynar. Veya “Hakemliği bıraktıktan sonra ben ne yapacağım arkadaş? MHK’de görev almak için bazı kulüplere ve bazı başkanlarla ters düşmeyeyim. Güçlü takımların aleyhinde karar vermeyeyim, antipatik gelmeyeyim” der. Bu cümleleri Bünyamin için yazmıyorum. Genel hakemlik tablosu için yazıyorum.

Yazının Devamını Oku

Fener çok istedi ve kazandı

31 Ocak 2011
Kadıköy’de dün geceki mücadelede net bir şey vardı. Fenerbahçe, kritik karşılaşmayı kazanmayı Trabzonspor’a göre daha fazla istedi.

ÖZELLİKLE Fenerbahçe bu maçı kazanmayı Trabzonspor’a göre daha fazla istemiş. Bu dün gece net bir şekilde gözüktü. Belki aman aman futbol oynamadılar ama yardımlaştılar, kimse kimseyi seyircinin kucağına atmadı. Herkes elinden geldiğince maça katkı yapmaya çalıştı.
Trabzonspor doğru dürüst gol pozisyonuna bile giremedi. Böyle giderlerse, böyle oynamaya devam ederlerse ilk üç bile hayal olur. Bu kadar zaafı olan Fenerbahçe’den eğer faydalanamıyorsan, şampiyonluğu düşünemezsin. Koca Trabzonspor takımında oyuna etki edebilecek bir tane oyuncu var, o da Jaja. Onu da Fenerbahçeliler zaman zaman faulle, zaman zaman ikili ve üçlü markajla durdurdular. Peki ona yardım eden yok muydu? Maalesef yoktu. O zaman da bu sonuç Trabzon için kaçınılmaz oldu.
Tamam hakem 2-0 olana kadar bazı şeyler yaptı ama Trabzonspor oynadığı futbolla hakemi bile zorlayamadı. Düşünün, bordo mavili futbolcular rakibe ve hakeme sinirlenmediler bile. Demek ki Trabzonsporlu futbolcular şampiyon olmak istemiyorlar. İşin özeti bu.
Niang’a istediği topu getirdiğin taktirde, nasıl gol atılacağını dün gösterdi. Çünkü, attığı gol tam bir usta işi vuruş. Trabzonspor’un Lugano’dan yediği gol tam bir fotokopi golü. Fenerbahçe neredeyse basıp basıp dağıtacak. Egemen’in yokluğu Trabzonspor için büyük kayıp. İkinci sarı karttan atılan Glowacki’nin yaptığı tam bir amatörlük. Trabzonspor iyi futbol oynamadı. Daha da önemlisi iyi mücadele etmedi. Fenerbahçe de aman aman futbol oynamadı ama iyi mücadele etti. İki takım arasındaki 90 dakikanın özeti bence buydu. Maçın kalitesi derseniz, kötüydü. Hakem derseniz, o da çok kötüydü.
Mehmet Topuz, mükemmel çalıştı. Neredeyse iki kişilik oynadı ve mücadele etti. F.Bahçe’de kötü oynayan yoktu. Daha doğrusu mücadele etmeyen.
Şener sorumlu olurAziz Yıldırım’ın, Aykut Kocaman’ı ortaya çıkarıp, “Trabzonspor’un penaltıları irdelenmeli” diye ateş ettirmesi hedefine ulaştı. Sadri Şener, çok beyefendidir. Aziz Yıldırım’ın da iyi arkadaşıdır. Ama o Trabzonspor Başkanı olduğunu unuttu. Dostluklarla bu iş yürümez. Adamın elinden meyveyi kapıverirler. Aslında bu maçı Aziz Yıldırım, o zaman kazanmış. Bundan sonra Sadri Şener ne konuşursa konuşsun, hikaye anlatır. Hele şampiyonluk kaçarsa, sorumlusu odur.

Yazının Devamını Oku