Önde bir tek hedef var; Türkiye Kupası. Bugün Gaziantep’i seyrettikten sonra Galatasaraylılar herhalde gerilmişlerdir. Dün gece, Galatasaray takımı için “artı bunu oynadı”, “eksi bunu oynadı” deme şansımız yok. Herkesin kafası Ziraat Türkiye Kupası’na geçip, o kupayı almakta. Alamazlarsa zaten Hagi de kalmayacak, futbolcular da. Koca Galatasaray takımının, sezonun yarısında bu hallere düşmesi büyük ayıp. İlk 5 için bile şansları sıfıra yakın. Çınar dibine çamaşır suyuMaçın kritiğini yapıp, ne olur ne olmaz diye bakıyorsunuz, bu konuda bile şansınız yok. Galatasaray Başkanı’na göre seyretseniz, hakeme bakmamız lazım. Onda da bir hareket yok. Rakip tekme attı, kafa attı deseniz o da yok. Futbol deseniz o da yok. Neyi bekleyeceğiz? Gaziantepspor kupa rövanşını... Koca Galatasaray, şu anda o maça endeksli. Taraftar neredeStada bakıyorsun, taraftar da yanında yok. Ama onlar kendi aralarında kavga yapıyorlar, “Türk Telekom mu? Ali Sami Yen mi?” diye. Futbolun kalitesinden bahseden yok. Düşünün, bu maçın yorumunu yapmak istiyoruz, teknik-taktik olarak yapamıyoruz, nelerden bahsediyoruz... La Fontaine’den masallardan...Türk futbolunun çınarlarından birisi Galatasaray. Çınarın dibine, çamaşır suyu dökerseniz, ağacı kaybedersiniz. Ama bu çamaşır suyunu maalesef, rakipleri değil, Galatasaraylıların kendileri dökmeye çalışıyor.
BEĞENMEDiM
Galatasaray takımının mücadele tarzı ve şeklini beğenmedim.
DİKKAT
Güzel stat yapmak önemli değil, güzel futbol oynamazsan, kimseyi bulamazsın.
Sahaya çıkan kadroya bakıyorum, bu söylediklerinden anlayan iki tane futbolcu var. Biri kaleci Hakan, diğeri İsmail Köybaşı. Diğerleri hiçbir şeyden anlamıyor.
Teknik direktör Schuster’e bakıyorum, “hakem diyecek” diyemez. Çünkü Portekizli ilk 20 dakika yardımcılarıyla beraber yapabileceği her şeyi yaptı. Kol verdi, omuz verdi. Sırtını verdi ama baktı ki olmuyor. Federasyon derseniz, o da yok. UEFA var.
Buzdolabına koysaydınİlk iki golü yan toptan yedin. İbrahim Toraman kenarda oturuyor. Neden İbrahim Üzülmez yüzünden. O zaman olayı buzdolabına alsaydın, dondursaydın, bu maçı bekleseydin. Bu maç senin hayati maçın. Bundan sonra Üzülmez yok. Toraman’ı da oynatsan ne olur oynatmasan ne olur? Zaten seyirci oynatmaz. Peki bu kararları veren kimler? Teknik direktör Schuster ve yönetim. Yani başkan Yıldırım Demirören...
Bakınız, maçı yazacağız ve yazıyoruz ama oynanmadan kazanılıyor veya kaybediliyor. Dünkü maçın özeti bu.
Seyirci Hakan’a kızıyor, ıslıklıyor. Bu konuda en günahsız Hakan. Ama golü yerken en son adam o. Zaten futbolda bizi aldatan da o. Yıldırım Demirören golü yemiş, Schuster yemiş, transferler yemiş. Top Hakan’ın yanından kaleye girmiş. Zavallı Hakan, günah keçisi.
Takım olamadıBeşiktaş, transferler yaptı ama takım olamadı. Önceleri heyecan veriyordu, şimdi onu da veremiyor. Beşiktaş kötü yönetiliyor. Bunu sakın ola ki, dün akşamki neticeden sonra yazıyor demeyin. Aldıklarıyla sattıklarıyla yaptıklarıyla Yıldırım Demirören, Beşiktaş’ı kötü yönetiyor.
Siyah beyazlılar bundan sonra ancak şunu yapabilirler. Mesela pazar günü tam oynatacakları yabancı transferleriyle beraber F.Bahçe’yi yenerler. Nasıl olsa lig bitti. Avrupa da yok. Bir tek kupa kaldı. Hiç olmazsa şov yapalım, bir Fener galibiyetiyle bütün hatalarımızı temizleyelim diyebilirler. Türk insanı da nasıl olsa balık akıllı. Fener’i yendikleri zaman hepsini affederler, unuturlar. Takımı da yönetimi de bağırlarına basarlar. Biz büyük oynamayı sevmiyoruz. Ufak olsun bizim olsun diyoruz.
BEĞENDiM
TÜRKİYE Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener, dün şu ana kadar hiçbir TFF Başkanı’nın yapmadığı bir konuşma yaptı. Kendisini tebrik ediyorum. Evelemeden, gevelemeden, çok net. Anladığım kadarıyla Mahmut Özgener, “Ya bu işi düzgün yaparım ya da çeker giderim” diyor. Çünkü bu konuşmadan sonra başta Aziz Yıldırım olmak üzere, Adnan Polat ve Yıldırım Demirören, Mahmut Özgener’i seçimlerde düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktır. Mahmut Özgener, “Her gün öleceğime bir defa ölürüm” düşüncesiyle bu konuşmayı yaptı. Helal olsun.
Bir özür bekliyorumYıllarca Karamehmet grubunda görev yaptım. Ayrılış sebebim çok ani ve entrasan olmuştu. Aslında buna ayrılmak denmez, kovulma denir. Federasyon Başkanı’nın dünkü konuşması itibariyle beraat ettim. Türkiye’deki ikili, üçlü oyunları bizzat TFF başkanı açıkladı. Benim yıllarca görsel ve yazılı basında anlattıklarımı tekrarladı. Burada bir tek isteğim olacak; Digitürk Genel Müdürü’nün benden özür dilemesi... Çünkü ihale biter bitmez, Avrupa’nın en pahalı liglerinden birine sahip Türkiye liglerinin ihalesini alan kurumun başındaki ismin kameralara söyledikleri hala kulaklarımda çınlıyor... Ne demişti genel müdür;
“Marka değerini yükseltmek için her şeyi yapacağız.”
Ama birinci sorun Erman Toroğlu idi marka değeri için.
Aslında Türkiye’de marka değeri konusunda bir kavram kargaşası yaşanıyor. Digitürk’un bu kadar para verdiği malın şu anda marka değeri yok. Sadece ticari değeri var. Süper Lig’in 18 takımının 9 tanesi göğüs reklamı alamıyorsa, oynanan maçlar Avrupa’ya veya başka ülkelere satılamıyorsa marka değerinden bahsedemezsin, ticari değerden bahsedersin. Önce bunu kabul edelim, sonra bu malın marka değerini arttırmaya çaba sarfedelim.
Herkes ateş ediyor
BU Futbol Federasyonu iyi niyetli. Tamam hakemler de iyi niyetli ve namuslular. Ama bu TFF bir şeye net karar veremedi... Ellerindeki bu ceza listeleri bile bazı yerleri ve şahısları hizaya getirmeye veya ders vermeye yeterli... Ama hep yeni yasa isteniyor... Aziz Yıldırım habire soyunma odası basıyor, hakemlere küfür ediyor; 21 gün ceza veriyorsunuz. Bu bir kez olmuyor ki. Alışkanlık halinde. Bu kez diğer başkanlar ve yöneticiler de ateş etmeye başlıyorlar. Bu konuda ateş etmekte Adnan Polat da haklı, Serdar Adalı da...
İki başkan kamuoyuna değişik değişik, ters ters beyanatlar veriyor. Sonra da çıkıp, “Biz kankayız” diyorlar. Bu nasıl kankalık? Kankalar genelde böyle mi yaparlar? Konuşur musunuz ey kankalar!
Bu hakemlere kimler etki ediyor, söyler misiniz?
GALATASARAY Kulübü Başkanı Adnan Polat, “Birinciyle ikinciyi hakemler belirliyor” diyerek dert yanıyor. Adnan Polat’a soruyorum; “Hakemler bu sıralamayı belirleme kararını yıllarca yaptılar mı! Yoksa son zamanlarda mı yapıyorlar! Adnan Polat’ın çok daha aşağılarda çalıştığı zamanlarda hakemler aynı işleri yaptılar mı yoksa şimdi mi bozuldular?” Hakemler o zaman iyiydi de sonra mı kötü hale düştüler? Çok merak ediyorum. Eğer bu sorularıma cevap verirse keyifle bu satırlarda size aktarırırm.
Yine soruyorum... Adnan Polat’ın o meşhur 20.45 sözünü kullandığı dönemlerde aynı hakemler mi vardı? Polat, o kadar emin bir şekilde “20.45” diyordu. O zaman da mı birinciyi hakemler tayin etmişti? Yoksa bu bir tesadüf müydü? Öyle sanıyorum ki, buna her zaman olduğu gibi “espriyle karışık söylenmiş bir laf” diyecektir.
20.45 senaryosunun gerçekleştiği maç için Aziz Yıldırım hala “araştırılsın, soruşturulsun” diyor. Oysa aradan yıllar geçti.
İki başkan kamuoyuna değişik değişik, ters ters beyanatlar veriyor. Sonra da çıkıp, “Biz kankayız” diyorlar. Bu nasıl kankalık? Kankalar genelde böyle mi yaparlar? Konuşur musunuz ey kankalar! Söyler misiniz, cevap verir misiniz ey sevgili kankalar. Bu hakemlere kimler etki ediyor, söyler misiniz?
Senaryoyu yazan da oynayan da belli!
BÜNYAMİN Gezer, otoriter gözüken ama otoriter olmayan, sert gözüken ama bence öyle olmayan bir hakem. İyi bir insan olabilir ama maçları idare ederken duruma göre karar veriyor, duruma göre maç yönetiyor. Neden? Cevabı çok basit. Çünkü önünde hiçbir hedef yok. FIFA hakemi değil ki, Avrupa hedefi olsun. Benim için en tehlikeli hakem tipi budur. Bu tip hakemin kafasında bin türlü şekil vardır, işin içinden bir türlü çıkamaz. Ahlaklı ise zaten bir şey yapmaz. Ahlaksızsa bu sefer paraya karşı oynar. Veya “Hakemliği bıraktıktan sonra ben ne yapacağım arkadaş? MHK’de görev almak için bazı kulüplere ve bazı başkanlarla ters düşmeyeyim. Güçlü takımların aleyhinde karar vermeyeyim, antipatik gelmeyeyim” der. Bu cümleleri Bünyamin için yazmıyorum. Genel hakemlik tablosu için yazıyorum.
ÖZELLİKLE Fenerbahçe bu maçı kazanmayı Trabzonspor’a göre daha fazla istemiş. Bu dün gece net bir şekilde gözüktü. Belki aman aman futbol oynamadılar ama yardımlaştılar, kimse kimseyi seyircinin kucağına atmadı. Herkes elinden geldiğince maça katkı yapmaya çalıştı.
Trabzonspor doğru dürüst gol pozisyonuna bile giremedi. Böyle giderlerse, böyle oynamaya devam ederlerse ilk üç bile hayal olur. Bu kadar zaafı olan Fenerbahçe’den eğer faydalanamıyorsan, şampiyonluğu düşünemezsin. Koca Trabzonspor takımında oyuna etki edebilecek bir tane oyuncu var, o da Jaja. Onu da Fenerbahçeliler zaman zaman faulle, zaman zaman ikili ve üçlü markajla durdurdular. Peki ona yardım eden yok muydu? Maalesef yoktu. O zaman da bu sonuç Trabzon için kaçınılmaz oldu.
Tamam hakem 2-0 olana kadar bazı şeyler yaptı ama Trabzonspor oynadığı futbolla hakemi bile zorlayamadı. Düşünün, bordo mavili futbolcular rakibe ve hakeme sinirlenmediler bile. Demek ki Trabzonsporlu futbolcular şampiyon olmak istemiyorlar. İşin özeti bu.
Niang’a istediği topu getirdiğin taktirde, nasıl gol atılacağını dün gösterdi. Çünkü, attığı gol tam bir usta işi vuruş. Trabzonspor’un Lugano’dan yediği gol tam bir fotokopi golü. Fenerbahçe neredeyse basıp basıp dağıtacak. Egemen’in yokluğu Trabzonspor için büyük kayıp. İkinci sarı karttan atılan Glowacki’nin yaptığı tam bir amatörlük. Trabzonspor iyi futbol oynamadı. Daha da önemlisi iyi mücadele etmedi. Fenerbahçe de aman aman futbol oynamadı ama iyi mücadele etti. İki takım arasındaki 90 dakikanın özeti bence buydu. Maçın kalitesi derseniz, kötüydü. Hakem derseniz, o da çok kötüydü.
Mehmet Topuz, mükemmel çalıştı. Neredeyse iki kişilik oynadı ve mücadele etti. F.Bahçe’de kötü oynayan yoktu. Daha doğrusu mücadele etmeyen.
Şener sorumlu olurAziz Yıldırım’ın, Aykut Kocaman’ı ortaya çıkarıp, “Trabzonspor’un penaltıları irdelenmeli” diye ateş ettirmesi hedefine ulaştı. Sadri Şener, çok beyefendidir. Aziz Yıldırım’ın da iyi arkadaşıdır. Ama o Trabzonspor Başkanı olduğunu unuttu. Dostluklarla bu iş yürümez. Adamın elinden meyveyi kapıverirler. Aslında bu maçı Aziz Yıldırım, o zaman kazanmış. Bundan sonra Sadri Şener ne konuşursa konuşsun, hikaye anlatır. Hele şampiyonluk kaçarsa, sorumlusu odur.