Öncelikle F.Bahçe sahaya hangi kadroyla çıkacak o önemliydi. Buradaki tek isimde bence Cristian’dı. Herkes hemşerisi Alex’le aynı kulvarda koşan Cristian’ın da kadro harici kalıp, bu maça götürülmeyeceği fikrindeydi. Ama herkes bir şeyi atladı. Cristian, Aziz Yıldırım’la antrenmanda grekoromen güreş yapmıştı. Demek ki Cristan bırak kadroda olmayı, takımda oynayacaktı. Nitekim o Cristian dün akşamki maçın kritik adamı oldu. Hem oynadığı futbolla, hem attığı gollerle çakma Alex rolünü mükemmel oynadı. Yalnız Cristian değil, diğer F.Bahçeli futbolcularda yardımlaştılar. Bu maçtan çıkacak kötü sonucun altında kalmak istemediler. M’gladbach kötü bir takım ama bu F.Bahçe’nin dün akşamki 4-2 galibiyetini gölgelememeli.
Kritik viraj
Hep şunu söylerim, Alman takımıyla oynuyorsan 90 dakikanın bitiş düdüğünü beklemeden rahatlayamazsın. Maç bir ara o tehlikeye girdi ama F.Bahçeli oyuncular yaptıkları üstün mücadeleyle işi o tehlikeye sokmadılar. Mesela Meireles, ilk meyvesini attığı bu golle F.Bahçe’ye verdi.
Dün akşam bence sahanın en iyi adamı Caner’di. Futbolda yapılabilecek herşeyi yaptı ona Gökhan Gönül de yardım etti ama F.Bahçe defansının hem alan savunmasını hem adam savunmasını beğenmedim. Bakınız bazı maçlar vardır, kişilik maçlarıdır. Dün gece F.Bahçeli futbolcular böyle bir maç oynadı. Çok yardımlaştılar, 4 tane de gol attılar ama defansta inanılmaz hatalar yapıp 2’de gol yediler. Galip geldiğin maçtan sonra özeleştirini yaparsan başarılı olursun. Dikkat edin, F.Bahçe’nin yediği ikinci golde, golü atan futbolcu neredeyse 5 dakika (mübalağa ediyorum) elini havada tuttu. Sanki taksi çağırıyor. Nitekim de golünü attı. Bu golleri yersen, fazla yürüyemezsin.
Türk futbolunun belli bir hastalığı var. Defans yaparken, herkes önüne bakıyor, arkasına bakmıyor. Beyler tehlike arkadan gelir, önden değil. Maçın hakemleri için söylenecek fazla bir şey yok, düzgün bir maç yönettiler. F.Bahçe Aziz Yıldırım ve Aykut için çok önemli bir virajı döndü. Devamı lazım, daha önde çok viraj var.
Fernandes kalite olarak iyi. İyi şeyler de yapmaya çalışıyor. Ama yanında onun kalitesine yakın adamlar yok. Bu tarz takımların önce iyi defans yapmaları lazım. Ama bir gol yiyorlar, fıkra gibi. Önce, hakem barajı 9.15’e açıyor. Sonra o baraj neredeyse 5 buçuk metreye geliyor. Beşiktaşlı oyuncular, böyle bir barajda serbest vuruşu kullanıyorlar. Zaten acemlikleri burada. O kısa mesafedeki barajı, hakeme açtıracaksın. Açtıramazsan eğer, dün akşamki gibi golü yersin... Neden? Baraj 5 buçuk metreye düştü. Siyah beyazlılar, baraja kendi futbolcularını da soktular. Serbest vuruşu en son kullanan Almeida, barajdaki arkadaşını önce futbol topuyla kalçasından vurdu. O geri dönen top, santraya geldi. Bu sefer Beşiktaşlı Uğur, futbol topuyla Fernandes’i vurdu. O top da tıpış tıpış gitti, Beşiktaş kalesine gol oldu.
Bu gol, Beşiktaş’ın yediği gol değil. Siyah beyazlıların kendi ayaklarına sıktığı kurşun gibi bir şey oldu. Rıza Çalımbay, teknik adamlık yolunda bayağı ilerleme kaydetti. Beşiktaş’ı iyi tanıyor, kilitlemekte zorlanmadı. Böyle de bir gol bulunca; 3 puanı kaptı, gitti.
Neyi feda ettiler?
Sahaya yabancı madde fırlatan bir Beşiktaşlı, yani takımını çok seven bir taraftar, Beşiktaş’ın sahasını kapattı. Bu Beşiktaşlı taraftarlar, takımlarını çok seviyorlar. Son 3-4 yıldır kombine alanlar, paralarının yarısını heba mı ettiler, feda mı ettiler, hibe mi ettiler? Bu sorunun cevabını onlar daha iyi bilirler.
Yalnız “feda” lafını Beşiktaş fazla uzatmaya başladı. Böyle giderse kendileri de feda olacaklar. 70. dakikadaki Sivasspor aleyhine kalkan ofsayt bayrağı, net biçimde yanlış. Hem de bariz gol şansı var. İbrahim Toraman’ın hem kendi ceza alanı içinde, hem de rakip ceza alanı içindeki iki penaltı pozisyonu da penaltı değil. Hakem iyi niyetli, kabiliyetli birisi. Ama ona tavsiyem; hakemin otoritesi kartlarla olmaz. O 9.15’leri tam açacaksın. Zaten 9.15’i açamazsan, hakem olamazsın.
Televizyonu yeni açan birisi sahadaki oyunu görse, sarı lacivertli takımın skor olarak önde olduğunu maçı bitirmek adına vakit geçirmek için yan top yaptığını zanneder. İşte size maçın özeti... Çünkü iki takım arasında bırakın teknik farkı, her şeyden önce olması gereken fizik farkı çok farklıydı... O da Kasımpaşa’nın lehine... Bakmayın maçın 2-0 bittiğine... Kasımpaşa biraz daha gaza bassa 5 olurdu.
15 gün evvel, Kasımpaşa-Sivasspor maçından önce Metin Diyadin’le konuşuyordum. ‘Abi’ dedi, ‘Sivas’tan galibiyetle dönersem, Fenerbahçe ve Trabzon maçları iyi geçer’ ve ‘Lider olursam, sürpriz olmaz’ diyordu. Ama hazırladığı takımın bugünlerini göremedi...
Sakın, Aykut Kocaman’ın gidip, işlerin düzeleceğini zannetmeyin. O, denizde bir karpuz kabuğu... Fenerbahçe yönetiminde, köklü ve temelden bir değişiklik olmaz ise, Fenerbahçe camiası çok sıkıntılı günler geçirecek. Aykut’un gitmesi yaraya merhem değil... Bunu sevgili Fenerbahçeliler kafalarının bir tarafına koysunlar. Çünkü sorun Aykut’ta değil, en yukarıda...
Sizde neden yok
Bindirilmiş seyirci otobüsleriyle, yalancı pompalarla bir yere varamazsınız. Eski çamlar bardak oldu. Kasımpaşa, Uche diye bir futbolcu almış. Başka takımlarda değişik oyuncular var. Hem de mantıklı paralara... Siz büyükler niye alamıyorsunuz? Yoksa almıyor musunuz? Yoksa..!
Söyleyin bana... “Fenerbahçe 90 dakika boyunca şu pozisyonlara girdi. Bunları kaçırdı” dediğiniz dakikalar var mı? İnanın Kasımpaşa, iki takım halinde antrenman maçı yapsaydı, bu kadar rahat oynayamazdı.
İlker Meral de, eski maçlarına göre düzelme var. Biraz daha cesaret...
Yazının sonunda da küçük takımdan iki yudum satır yazılır. Biz bugün ters söyleyelim. Önce Orduspor’u yazalım. Kaliteli bir teknik adamları var. Dünkü maçın içinde zaten net bir şekilde görülüyor. Adam, Galatasaray’ı iyi tahlil etmiş. Tahlil sonuçlarına göre de, takımına ilaçlarını vermiş. 90 dakika sonunda da hiç bir spekülasyona ve tartışmaya meydan vermeden maçı kazanmış.
Terim seyirci gibi
Bu maç, sabaha kadar oynansa; bu Orduspor, bu G.Saray’ı yener. Neden? G.Saray’ı, önce üstüne çekeceksin. Boş alan bırakmayacaksın. Kafa kafaya oynamayacaksın. Sahanın her yerinde pres yapmayacaksın. Geleceksin kendi yarı sahana, alan savunması yapacaksın. Eğer G.Saray, senin bu oyun planını görüp; topu kenar çizgilere taşır, aut çizgisine iner, yan ortalar yaparsa, o zaman seni bozar. Eğer Umut oynarsa, yanına da yardımcı sokabilirsen işi bitirebilirsin. Ama dün Fatih Terim, maçı seyirci gibi izledi. Oyuna müdahale edemedi. Hücumda oyunu açamadı.
Ders almaları gerek
Galatasaray defansı, duruş, rakip kovalama ve top takibi hatası yapıyor. Özellikle hücum ederken, arka tarafı inanılmaz zaaflar veriyor. Çabuk gelen her takım, bu defans yapısında çok pozisyon yakalar. Melo, bazen fazla hırslı mı oynuyor? Yoksa, hırsını kontrol edemiyor mu? Aradaki ince çizgi, zarar veriyor. Semih, sağın-solun dolmuşuna kulağını tıkasın. Alırlar seni göklere çıkarırlar. Sonra bırakırlar aşağı, oradan... Paramparça olursun...
Galatasaray, iyi düşünsün. Bu mağlubiyetten ders alsın. Manchester United maçından sonra, ‘Muazzam Galatasaray’, ‘Süper Galatasaray’, ‘Harika Galatasaray’ diyenler, acaba şimdi ne diyecekler?
Bakınız, kötü oynayabilirsiniz, gol kaçırabilirsiniz, hatalı gol yersiniz. Futbolda bunların hepsi var. Ama bir şeyi yaparsınız. Neyi? Mücadele etmeyi. 10 metre öteye pas atamayabilirsiniz. Ama 20 metre ileriye koşmayı kimse engelleyemez.
Uzatmayalım... F.Bahçe çok kötüydü de, Trabzon çok mu iyiydi? İki takım arasındaki fark şuydu... Trabzonlular çok mücadele ettiler, tekmeye kafa koydular. Ama berabere kaldılar. Neden? Pozisyonları inanılmaz şekilde kaçırdılar.
Olcan eski Olcan değil. Sebebini kendi bilir... Onur’un uzun zamandır oynamaması kendini gösteriyor. Zaman zaman kaledeki duruş yerlerini kaybetti. Ama bundan faydalanacak F.Bahçeli var mıydı? Tabii ki yok. Size F.Bahçe orta sahasından 4 isim sayıyorum. Mehmet Topal, Mehmet Topuz, Stoch ve Raul Meireles... Dördünü alt alta ya da yan yana toplayın bir tane oyun kurucu çıkmaz. Hepsi tornadan çıkmış gibi aynı tip oyuncular. Atatürk Orman Çiftliği’nin yarım litrelik şişe sütü gibiler. Peki yoğurdu yapacak adam nerede? Kenarda. Kocaman’ın yanında. Baroni...
Meireles niye geldi?
Emre’yi bedava verdin, sebebini sen daha iyi biliyorsun. Yeni oyuncu aldın, Meireles... Neden? Emre’nin açığını kapatsın diye. Tonla paraya... Emre’nin açığını kapatmak için almadın. Seyircinin ağzını kapatmak için aldın. İstifa sesleri duymamak için. Nasıl olsa para senin cebinden çıkmıyor. F.Bahçe Başkanı ninni söylüyor, teknik direktörü ‘Uyu bebeğim uyu’ diyor. Bunun da Türkçe’de bir karşılığı var: “Körler sağırlar birbirini ağırlar.”
NOT: Türk insanını aptal sanıp, marka değerini artırmaktan bahsettiniz. Marka değerini bu zeminlerde değil artırmak, toprağın içine gömüp, üstüne musalla taşı dikiyorsunuz. Tonla paraya aldığınız Meireles acaba zeminden dolayı mı sakatlandı? Ne dersiniz?
Ama şunu net söyleyebilirim, iki takım arasında hem tecrübe farkı var, hem de kalite. Bu cümleden sakın Manchester United’ın çok iyi oynadığı anlaşılmasın.
Galatasaray çok adamla hücum ediyor, Manchester çok adamla karşılıyor. Top dönüyor, Manchester az adamla hücum ediyor, daha tehlikeli ve etkili oluyor.
Sebebi çok çabuk çıkıyorlar ve birbirlerini iyi tanıyorlar.
G.Saray ağır oynuyor, mehter takımı gibi. Rakip kaleye gelen kadar, United bütün delikleri kapatıyor. Arada bir G.Saray çabuk çıkmaya kalkıyor, o pozisyonlarda da adamlar çok güzel taktik faulle oyunu kesiyorlar.
” İyi güzel de, adam sahada basmadık yer bırakmıyor. Çatır çatır mücadele ediyor. Kafa topuna sıçrıyor. Tekmeye kafa uzatıyor. Peki aynı Fernandes, sabaha kadar uyusaydı bunların hiçbirisini yapmasaydı? O zaman iyi çocuk mu olacaktı? Futbolcu sahada diri olduğu, iyi oynadığı müddetçe eleştirilemez. Ne zaman sallanır, o zaman haliyle eleştirilir.
Quaresma için, “Kendine çok iyi bakar. Evden çıkmaz” diyorlardı. Ama aynı Quaresma’yı sahada göremedik. Bir de şu var, Fernandes’i diğer oyuncular seviyor. Etrafında birleşiyorlar. Zaten olayın püf noktası da burada. Gerisi hikaye. Bir olayda sevgi varsa, başarı gelir.
Beşiktaş, çatır çatır mücadele ediyor. Çok koşuyorlar, daha da önemlisi sahanın her yerinde rakibe basıyorlar. Elazığspor, 20-25 dakika bu baskıya cevap verdi. “Eğer”, dedim, “Maç sonuna kadar böyle giderse, çok güzel bir karşılaşma olacak.” Ama belli bir noktadan sonra onların da gardı düştü.
Israr etme Kuddusi
Yalnız, 26. dakikada Kuddusi Müftüoğlu’nun yaptığını yazmadan geçemeyeceğim. Elazığ hücumunda, Sivok rakibini ceza alanı içinde çekerek düşürüyor. Hem penaltı, hem de kırmızı kart. Çok net bir pozisyon. Kuddusi de bunu çalacak yürek olabilseydi, maç bundan sonra ne olurdu? Veya yorumu ters çevirelim... Hakem maça tesir etti mi? Cevap, köküne kadar. Aynı Kuddusi, 90 artıda futbolcular birbirine vururken, arkasına bakmadan maçı devam ettiriyordu. Sevgili Kuddusi, fazla ısrar etme. Bu futbolculara da takımlara da yazık olmasın. Yeter artık. Nokta koy. Gençlerin de önünü aç.
Son sözüm Beşiktaş seyircisine. Forması için mücadele eden, heyecanlı, tekmeye kafa sokan bir takımınız var. Fena da futbol oynamıyorlar. Ama siz stadı boş bırakıyorsunuz. Demek ki siz, çalışandan yana değilsiniz. Veya içi boş, kof ama ismi büyük takım istiyorsunuz. Yani bu takıma yazık ediyorsunuz. Şu anda Beşiktaş, milyonlarca Euro verilerek kurulan Fenerbahçe’den çok daha fazla seyredenlere heyecan veriyor.
Golü çabuk buldular, Antalyaspor da hemen teslim oldu. Skor artınca da G.Saray pek gaza basmadı.
Antalyaspor, çok etkili değildi. Bu maçta yeni alınan Cris, yerini yadırgamadı gibi gözüktü. Ama aşının ne kadar tutacağını görmek için Şampiyonlar Ligi maçlarına bakmak lazım.
Galatasaray, ilk golü atıyor, taç atışından. Golün asistliğini de Amrabat’a topu çabuk veren top toplayıcı çocuk yapıyor. Özellikle Amrabat’a ayrı bir parantez açmak lazım. Eğer yerinde kullanılır ve yardım edilirse, bence bu sene G.Saray’ın en faydalı adamı olacak. Çünkü iki çizgide de oynayabiliyor. Rakibin üzerine gidip iki tarafa da çalım atabiliyor, topa vuruyor. Bir futbolcudan daha fazla ne isteyebilirsiniz?
Golsüz maçı olmaz
Galatasaray’ın bu sene golsüz bir maçının geçeceğini düşünmüyorum. Çünkü kadroda her türlü futbolcu var. Dün gece sarı kırmızılıların yalnız bir şeyini beğenmedim. Tamam, Manchester United gibi üst düzey bir vitrin maçı oynayacaksın.
Oyunu rölantiye de alabilirsin, o da tamam. Ama futbol ukalalığı yapmayacaksın. Rölanti de olsa, ciddi oynayacaksın.
Umut, Burak ve Selçuk birbirlerini tanıyorlar. Diğerleri de birbirlerine alıştıkları zaman ortaya iyi bir Galatasaray çıkacak gibi. Ama Fatih Hoca’nın, Umut, Burak, Amrabat ve Elmander arasında oynatma açısından sıkıntı yaşayacağı kesin. Çünkü bu futbolcuların hangisi yedek kulübesinde oturursa, diğerlerine vıdı vıdı yapacak ve sorun çıkaracaktır.