Oynanmadığına göre, sahadaki gerçek bizim lehimize. Benzer iki pozisyonun hakem değerlendirmesi klasik ev sahibinden yana olunca, haliyle sonuç da ona göre oluyor. Maçı yayınlayan kuruluşun kameramanı da, yönetmeni de futbolu bilmeli. Onlar da statlardaki öğeleri tahmin edebilmeliler. Gol atıyoruz, Emre Belözoğlu birilerine koşuyor. Neden koşuyor? Niçin koşuyor? Televizyondaki seyirci merak içinde. Kameramanla yönetmen, yaleleri oynatıyorlar.
Estonya takımı fizik olarak kötü değil. Ama eksik kalınca, kolları kanatları kırıldı. Umut, her geçen gün üstüne koyuyor. Burak, bildiğimiz gibi. Hep yardım, hep yardım dileniyor ve yakışmıyor. Emre çok faydalı oynadı. Defansta, yine büyük hatalar yaptık. Allah’tan adamlar eksildi de kurtardık.
Avcı artık anladı
Futbolda bazı detaylar var. Önemsiz gibi gözüküyor ama çok önemli. Hala Milli Takım’da oyuncularımız, taç atışlarını, yani elleriyle kullandıkları atışları, rakibe atıyorlar.
Hollanda maçından sonra, bu sonuç iyi geldi. Ama aldanmayalım. Hala iyi değiliz.
Abdullah Avcı, kendini hala kulüp teknik direktörü zannetmesin. Her milli takım teknik direktörüne o ülke vatandaşının hesap sorma hakkı vardır. Onun da, her Türk vatandaşının tenkitine saygı duyması mecburiyeti vardır.
Avcı, Hollanda milli maçından sonra, Milli Takım Teknik Direktörü olduğunu anlamaya başladı.
Milli takımlar, kulüp takımlarına benzemez. Çünkü kulüp takımlarında önünde telafi edecek çok maç vardır. Milli takımda yoktur. Onun için de, milli takımdaki futbolcularla satranç gibi oynayacaksın. Kahvede oynadığın okey taşları gibi değil... Hayatta, her şeyde olduğu gibi futbolda da arka tarafına dikkat edeceksin. Nasıl olsa önden iş yaparsın. Bir gol yedin mi, iki tane atman lazım.
Kornerleri seyretsinlerAbdullah Avcı ve dün akşam oynayan futbolcular, Hollanda’nın attığı kornerleri oturup bir izlesinler... Hollandalı oyuncular nerede duruyorlar? Kendileri nerede? Çünkü adam, rakibiyle mücadele etmeden 3 metre depar atıp havaya kalkarsa, senin üzerinden veya yanından vurur. Gol yapar. Bütün riskleri almış hücum ediyorsun, bizden 1 oyuncu santrada, onlardan da 1 oyuncu var. Ama iki oyuncu arasındaki fark, 15 metre... Bizim oyuncu herhalde, İstanbul’daki arkadaşlarını düşünüyor olsa gerek... Rakibinin yanında dursa, ikinci gol olmayacak. Belki o ikinci gol, seni finallere götürür veya götürmez.
Hollanda hazır değildiUmut’un yanına, bir adam sokamadıktan sonra, Umut’u oynatma... Hamit, kendi takımında zaten formsuz... Dün gece Hollandalılar orayı maden gibi işlediler. Mehmet Topal kendi işini bıraktı, Hamit’in arkasını toparlamaya kalktı. Emre biraz iş yapmaya başladı, oyundan alındı. Hani Hollanda hazır takım olsa, tıkır tıkır işlese de bizi yenseler, yüreğim yanmayacak. Ama onlar son 7-8 dakikayı yerde yatarak geçirmeye kalktılar. Düşünün hallerini...
‘Boş çocuk’ dedirtmesinArkadaşlar Milli Takım, Çocuk Esirgeme Kurumu değil, çocuk yuvası da değil... O anda elinde bulunan en iyi oyuncularla oynarsın. ‘İstikbalin A Milli Takımı’nı kuruyorum’ gibi futbolda aptalca bir hedef olamaz. Şu anda Türkiye’nin en iyi orta sahası Selçuk... Hem de kendini ispat etmiş bir oyuncu ama sen saçma sapan isimlerle maça başlıyorsun. Sakın hakemlere falan bahane aramayın. İyi maç yönettiler. Abdullah Avcı, iyi çocuk hoş çocuk ama kendisine ilerde ‘boş çocuk’ dedirtmesin. A Milli Takım Teknik Direktörlüğü, deneme tahtası değildir. Ağırlığını kaldıramazsan, altında ezilirsin. Çünkü, ‘canımla, ciğerimle’ bu işler yürümez.
NOT: Türkiye’de bazı yöneticiler, basından şikayetçi... Eğer şikayetçi oldukları bu basının yarısını kalp krizinden öldürmek istiyorsanız, diğer yarısının da maça gelmesini istemiyorsanız basın tribününü Amsterdam’daki Arena Stadı gibi yaparsınız. Ve bütün basını temizlersiniz.
Her zaman olduğu gibi. Aşağıdaki “A”lar, oyuncak... Onlarla oynanmıyor, eğleniliyor. Belki de şahsi tatmin yapılıyor. Ama olan büyük Fenerbahçe’ye ve büyük Fenerbahçe taraftarına oluyor.
Sivas öyle aman aman futbol oynamadı. Bazen televizyonlara öyle şeyler yansıyor ki çok şey anlatıyor. İki takım ikinci yarıya çıkıyor. Tam tünelin başında, Aykut Kocaman ile Ali Yıldırım muhabbet ediyor. Sanki başka yer yokmuş gibi. Çünkü insanın aklına bin tane şey geliyor. Türkiye’de takımlarda oynayan futbolcular, koşsunlar, mücadele etsinler istiyoruz. Ama dünkü maçta olduğu gibi, bu kadar amatörce rakibe top verilsin veya kaptırılsın istemiyoruz. Arada iyi oynayan futbolcuları da ya teknik adamlar istemiyorlar, ya da başkanlar. Çünkü ağırlıkları onları aşıyor. Fenerbahçe eğer bu maçı kazansaydı diyecektik ki, büyük takım farkı. Ama onu da yapamadılar, o ağırlığı koyamadılar.
Yardımcı problemi
Bakmayın siz Alex olayına. Hikaye. Bugün Alex olayı olacak bitecek, yarın Aykut Kocaman başlayacak bitecek, ama birileri hep kalacak. Ve hep Fenerbahçe’yle oynayacaklar, taraftarla oynayacaklar.
Yunus Yıldırım için kolay maç oldu. Ama soruyorum, Türkiye’de her pozisyona burnunu uzatan yardımcı hakemler, belki de maçın en önemli pozisyonu olan Egemen-Enaramo mücadelesinde neden hakeme gidip de yardım edemedi. Çünkü yardımcılar büyüklere yardım ediyorlar.
Transfer yapmak, takım elbise almaya benzer. Elbiseyi alırsın ama sende taşıyacak vücut yoksa, ayakkabısını, kemerini, kravatını eğer halledemezsen; yağmur yemiş sıçan gibi olursun. Herkes seni, pırıl pırıl elbiseli, gömlekli, kravatlı, güzel ayakkabılarla beklerken; ağlayan bir fareye dönersin. Ama hala kuyruğu dik tutarsın. Faresin ya... Bir şeyleri ısırman lazım, ufak ufak. Boyun da kısa, sandalyenin üstünü ısıramadığına göre, ayaklarını ısıracaksın. Bu yazdıklarımdan kimler alınır bilmem, isterseniz biz maça geçelim...
Daha da iyi olacak
Beşiktaş’ta, büyük büyük transferler vardı. Çarşı’ya göre, havalimanını büyütmek lazımdı. Ama şimdi teker teker, aynı havalimanından seyircisiz gidiyorlar. Tek Fernandes kaldı. Diğerleri sahneden çekilince, o çok rahatladı ve Beşiktaş’ı sırtladı. Şu anda sahada görünen şu; Fernandes ve tayfası. Allah’ı var, Beşiktaş iyi mücadele ediyor. Daha da önemlisi Samet Aybaba ile birlikte, müdafada daha az hata yapmaya başladılar.
Eğer futbolcu olarak, ukalalık ve şımarıklık yapmazlarsa; daha da iyi olacak gibi gözüküyorlar. Uğur Boral, attığı golle Fenerbahçe’ye mektup gönderdi. Fernandes, defanstan dönen takibi ile orta sahadan daha fazla işler çıkaracağını gösterdi.
Destek ve yardımlaşma var
Beşiktaş’ta daha da önemlisi, oynayana arkadan destek geliyor. Öyle veya böyle, yardımlaşma çok iyi. Herkes diğerinin açığını kapatmaya çalışıyor. Özellikle, geçen seneki Beşiktaş’ta bu yoktu. Herkes, herkesin açığını tribüne işaret ediyordu. Hakem İlker Meral de özellikle avantaj kuralında ilerleme var. Ama 25. dakikada İbrahim Toraman, kalecisine faul yapıyor, Mehmet Yıldız’a değil. Sen düdük çalmasan belki Mehmet Yıldız gol atacak. O seni ilgilendirmez. Görüntü; büyüklere kıyak gibi gelir sonra.
Alex oyuna girene kadar iki takım da tenis maçı yaptılar. Topu ayağına alan karşıya şişirdi. Aykut Kocaman’la, Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe için neler yaptıkları veya neler yapacakları ortada...
Takımını ölümüne seven Fenerbahçe seyircisi, artık yavaş yavaş her şeyi görmeye başladı. Çünkü ortadaki toz bulutu yavaş yavaş kalkıyor. Bilet alacaksın, seyahatlerde takımını yalnız bırakmayacaksın, formanı alacaksın, ondan sonra da tribüne gelip cefa çekeceksin. Birileri de senin sırtından hava yapacak.
Alex 9 senedir, Fenerbahçe takımına her şeyini verdi. Hem de efendice. Ama şimdi Alex’i arkadan vurmaya uğraşıyorlar; neymiş efendim, bu kadar sene Fenerbahçe’den 30 milyon Euro almış. 10’ar milyon, 5’er milyon, 15’er milyon alanlar hiçbir şey vermeden gittiler. Onlara bu paraları verenler kimlerdi? Bir gün Fenerbahçe seyircisi her şeyi anlayacak. Ama geçen zamana yazık olacak.
Fizik olarak hazır değiller
Kuyt ile Sow hücumda iyi oyuncular. Peki onlara gollük topları kim getirecek? Kim pas atacak. Alex girene kadar sarı lacivertliler kenarlardan aut çizgisine inemedi ve orta yapamadı. Bakınız, ben maçı Ankara’da bir restaurantta izledim Alex maça girmek için hazırlandığında alkış koptu. Çünkü seyirci takımı için kimlerin neler yaptığını çok iyi biliyor. Fenerbahçe için iyi şeyler yazamıyorsunuz. Bir defa fizik olarak hazır değiller. Rakip 10 kişi kalmasına rağmen iki takım sanki 11-11 oynuyor gibiydi. Bu fizik farkından olur.
Dün gece Spartak Moskova değil de, biraz ayağa top oynayan ve süratli çıkan bir takım olsaydı, Fenerbahçe için çok kötü bir skor çıkardı ortaya. Düşünün, sarı lacivertlilerin ilk 45 dakikada bir tane gol pozisyonu yok. Maçın hakemi için, daha önce hep aleyhte yorumlar yapıldı.
Ama Alman güzel maç yönetti. Geçen sene büyük travma geçiren Fenerbahçe seyircisine Allah bu sene de sabır versin. İnşallah onlarla bazıları oynamaya devam etmezler.
Yine hakem, yine hakem. Dün gece çok net bir şekilde Bülent Yıldırım Beşiktaş’ın galibiyetini elinden aldı. Yani emeğe haksızlık etti.
Burak pozisyona giriyor, rakip oyuncudan en ufak bir müdahale yok. Çok zaman olduğu gibi, kendi sol ayağını alçıya alıyor ve yere bırakıyor. Bırakın penaltıyı çalmayı, Burak’a sarı kart gerekir. Peki, bu pozisyon olurken hakemin yeri nerede? Pozisyona 7-8 metre mesafede. Hem de olayı kesitten görüyor. Eliyle de devam işareti yapıyor. Pozisyonun penaltı olmadığına inanıyor, doğru bir şekilde. Ama kendisi yedi metredeyken, 47 metre uzaklıktaki yardımcı hakemin ikazıyla kararını değiştiriyor. Penaltı veriyor.
“Bülent Yıldırım, o zaman sen düdüğünü ver yardımcıya, bayrağı da sen al geç kenara.” Madem Burak’ı indiriyorlar, bariz gol şansından dolayı kırmızı kartın nerede? Yardımcıya sorsaydın ondan da yardım isteseydin... Dün gece Bülent Yıldırım’ın şansı vardı. Pozisyon maçın sonunda oldu, maç çabuk bitti. Zaten bu pozisyondan sonra toz şeker gibi oldu. Pardon, pudra şekeri gibi oldu...
Helal olsun Fernandes’e
Maçta heyecan yüksek, tansiyon yüksek, gol pozisyonu adedi yüksek, kaçırılan pozisyonlar yüksek, atılan gol oranı da yüksek, ama futbol alçak. Hakem fiyasko... Hakem 2 nolu yardımcıyla beraber fiyasko. Helal olsun Fernandes’e. Gece geziyor diyorlar, içki içiyor diyorlar, sabaha kadar uyumuyor diyorlar. Adam sahada bu futbolu oynarsa hiçbir şey diyemezsin. 24 saatin 18 saati uyusan kendine baksan, fazla bir şey oynamasan daha mı makbul olacaksın?
Beşiktaş, bu zihniyetle devam ederse ve destek alabilirse Türkiye’deki çok yöneticiye ders verir. Çünkü Türkiye’de zaten futbol oynanmıyor, biraz koşan kazanıyor. Biraz da ahlaklı mücadele edersen başarılı oluyorsun.
Gaziantepli futbolcuların kaleci Mert’e çarptırdıkları ve Mert’in kurtardıkları olmasa G.Antep 5 farklı öne geçirdi. Dün gecenin yıldızı kaleci Mert Ama F.Bahçe maçı bayağı farklı kazanıyor. Kazanmak güzel şey, keyfini süreceksin fakat kazandığında hatalarını göremezsen bundan sonraki maçlarda işin çok zor olur.
Gol el yardımıyla
Mehmet Topal’ın attığı 1. gol net bir biçimde el kol yardımıyla... Aynı pozisyona hakem G.Antep aleyhine elle oynama düdüğü çaldı. Krasiç’in ayakkabılarının altında herhalde zeytin yağı var, ayakta durmak istemiyor. Hakemler yerse!
Gelinen bu noktada görünen şu; Fenerbahçe Yönetimi ve Aykut Kocaman sarı lacivertlilerde Brezilya hegemonyasına son verme kararı almışlar. Mutlaka bir sebebi vardır. ‘Uygulama artı mı eksi mi getirir?’ neticesini yakın zamanda görürüz. Alex konusunda hep aynı şeyi yazmak ve söylemekten gına geldi. Ya Alex’le vedalaşıp, öpüşüp ayrılacaksınız ya da Alex’i oynatacaksınız. Sambaı evde oturursa sorun olur, tribüne çıkarsa sorun olur, yedek kulübesinde oturursa sorun olur.
Son 30 yılda F.Bahçe’ye Alex etkinliğinde bir futbolcu gelmedi. Onun için de ‘Alex’ diye bağıran seyirciyi susturmaya kalkarsanız. Susturamazsınız. Çünkü adamın yaptıkları ortada. Skora kimse aldanmasın G.Antepli futbolcuları anlamak mümkün değil. F.Bahçe takımına karşı bu kadar gol pozisyonuna girip atamazsan, sonucuna katlanacaksın. Ama sakın F.Bahçeliler bu skora aldanmasınlar... Bu arada sezon başı olmasına rağmen Şükrü Saraçoğlu Stadı’nın zemini de çok iyi değil...
Kuyt ve Sow iyi oyuncular özellikle Dirk Kuyt şu anda Alex’in yokluğunu hafif de olsa kapatabiliyor, inşallah birkaç ay sonra onu bozmayız... Krasiç henüz hazır değil, Sow’a da istediği toplar henüz atılamıyor. Bir pozisyona girdi, net bir golcü vuruşu yaptı. Bu vuruş bile onun kalitesini gösteriyor.
Sonunda bayan seyircilerde sahaya atlamaya başladılar. Demekki taraftarın erkeği de bir kadını da, ayıramıyorsun. O sırada F.Bahçe gol pozisyonunda maç berabere olsa, hakem oyunu durdursa o pozisyon güme gitse acaba ne olurdu?
Eğer 1-0 mağlup bitirseydi, 2 gol lazımdı. Altını çizerek söylüyorum, gol yemeden bir gol atarlarsa turu geçiyorlar. Dün gece Fener, rakibini kilitleyerek oynadı. Ama rakibini kilitlerken kendi de kilitlendi. Çok az bir risk alması durumunda galip de gelebilirlerdi. Ama o cesaret Aykut Kocaman’da da yoktu, futbolcularında da...
Ruslar daha tehlikeli
Şimdi İstanbul’daki maçta Ruslar daha tehlikeli olacak. Çünkü Fenerbahçe’nin galip gelmesi lazım, risk alması lazım... Yani gol atacak. Ama maalesef Fenerbahçe defansı bu riski almaya müsait değil. İnşallah beni yanıltırlar. Emenike bir gol atıyor, -göstere göstere- Fenerbahçe’nin stoperlerinin elleri havada, sanki Orta Anadolu oyun havasındalar. Hakeme Emenike’nin ofsayt olduğunu izah edecekler. Ama arkadan gelen Emenike, ayağının içiyle plaseyi bırakıyor. Niye topa ya da rakibe gitmiyorsun? Zaten 9 kişiyle defans yapıyorsun... Yarın Fenerbahçe Stadı’nda 5-6 kişiyle hücum ederken ne yapacaksın? Kademen nerede?
Skor tur için yeterli
İkinci gol yeniyor duran toptan, yine kademe yok. Demek ki, futbolda ‘Çok adamla defans yaparsan az gol yersin, çok adamla hücum edersen çok gol atarsın’ diye bir zihniyet yok. Aslında dün akşamki skor tur için yeterli. Peki bu Fenerbahçe bundan faydalanabilir mi? Ben inşallah diyorum. Maçın hakemine gelecek olursak. Bizim yerlilerden birisi idare etseydi, herhalde 20 tane faul çalar, en az 8 tane sarı kart gösterirdi. Maalesef futbolda daha çok öğreneceklerimiz var.
Aferin sana UEFA
Bir çift lafım da UEFA’ya... Gaziantep’te halktan 10 kişi ölüyor, Fenerbahçe siyah bantla çıkmak istiyor ancak UEFA reddediyor. EURO 2012’de İtalya’nın Afganistan’da bir tane askeri öldü diye siyah bant takımasına izin verildi. Aferin UEFA’ya... Demek ki bir gün İtalya’nın 10 tane askeri bir yerde ölürse Avrupa’da futbolu yasaklayacak.