İNTERNET ve cep telefonu kullanıcılarının onayı olmadan reklam mesajı gönderimini yasaklayan Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun mayıs ayı başında uygulamaya girdi. Firmalar portföylerinde yer alan potansiyel müşterilerden izin alma telaşına düştü. Bu telaşı gören ve ‘e-mail pazarlama’ diye adlandırılan bazı toplu mesaj gönderim şirketleri de bu firmaları kıskaca alacak yeni bir yöntem geliştirdi. Yeni uygulamaya göre eğer firmalar tüketiciye izinsiz gönderi yaparlarsa 1000-5000 TL’den başlayan ve katlanarak artan ceza ödemesiyle karşılaşıyor. Ceza almamak için firmaların reklam mesajı gönderdikleri müşterilerden tek tek onay alması gerekiyor. İşte toplu mesaj gönderim şirketleri milyonlarca cep telefonu ve internet kullanıcısından reklam mesajı onayı aldıklarını iddia ederek bu izinleri toplu halde firmalara pazarlamaya çalışıyor.
SPAMA DÜŞMÜYORMUŞ
Reklamları her gün veritabanlarında yer alan milyonlarca kullanıcıdan 10 binlercesine ulaştırmayı vaat eden bu e-mail pazarlama kuruluşları, demografik kriterlere göre belirlenmiş hedef kitleye uygun filtreleme yaptıklarını, reklamların Hotmail, Gmail gibi servislerde dahi spama düşmesinin engellendiği de savunuyor. Tüm bunları da geliştirdikleri yazılımlarla gerçekleştirdikleri vurgulanıyor. Bu yazılımların, reklam mesajını gönderenlerin mail adreslerinin kullanıcıların mail kutusundaki iletişim listesine otomatik olarak eklenmesini sağlattığı ve bunun da gönderilen maili izinli hale dönüştürdüğü savunuluyor.
KANUNDA ONAY ŞARTI VAR
Elektrikte serbest tüketici olma hakkı kazanan mevcut abonelerini kaptırmak istemeyen firmalar, tüketicilere, iki sözleşme sunuyor. Abonelik sözleşmesiyle serbest tüketici sözleşmesi de imzalatan firmalar böylece aboneliğin kurum içinde kalmasını sağlıyor.
ABONELERE istediği şirketten elektrik alabilme imkanı sunan serbest tüketici statüsüne geçmek için uygulanan barajın yıllık 4 bin kilovatsaate, yani aylık ortalama 130 liralık faturalara çekilmesi, elektrik dağıtım şirketleri arasında rekabetin kızışmasını sağladı. Bu da, birbirinden abone kapma yarışına giren firmaların şebekesini taşıyacak abonelere yüzde 15’i bulan indirimli tarife üzerinden iki yıl sabit fiyat garantisi vermesinin yanı sıra, cep telefonu, tablet bilgisayar, market çeki gibi cazip hediye kampanyalarını devreye sokmalarına yol açıyor. Ancak, rakiplerine, abone kaptırmak istemeyen firmalar boş durmuyor. İşi baştan sağlama almak için yeni abone kaydı yaptıracak tüketicilere, abonelik sözleşmesiyle birlikte serbest tüketici sözleşmesi de imzalatıyor. İmzalatılan ikinci sözleşme, abonenin serbest tüketici hakkı elde etmesiyle birlikte uygulamaya konularak, aboneliğin serbest tüketici statüsünde de kurum içinde kalmasını sağlıyor.
ŞİKÂYETLER ARTIYOR
Okuyucularımızdan Atilla Karael gibi abonelerin “tüketici kazanımları engelleniyor” diye tepki gösterdiği bu uygulamayı devreye sokan elektrik dağıtım kuruluşları ise uygulamanın “aboneleri ek prosedür işlemlerinden kurtarmak” olduğunu savunuyor. Kuruluş yetkilileri ayrıca, “Sözleşmeyi uygulamaya koymadan önce, serbest tüketici limitlerini yakalayan abonelerimizi mutlaka telefonla arayıp bilgilendirme yapıyor ve onların onaylarını alıyoruz. Onayını almadığımız abonelerimizi kesinlikle serbest tüketici yapmıyoruz” diyor. Kademeli şebeke taşıma uygulamasına geçilmesi, daha önce sadece yüklü miktarda elektrik tüketimi olan işyerleri ve işletmelerin yararlanabildiği serbest tüketici uygulamasından konut abonelerinin de yararlanabilmesine imkan sağladı. Bu da, belirlenen limitlerde elektrik tüketimi gerçekleştiren tüm abonelerin, hangi şebekeye bağlı olurlarsa olsun, kendi şebekelerini kendileri belirleme imkanı sağladı. Böylece abonelere Türkiye’nin herhangi bir bölgesinde elektrik dağıtım işi üstlenen tedarikçi kuruluştan birini seçme imkanı yaratıldı.
Yasa, internet ve cep telefonu üzerinden ticari elektronik ileti gönderen kişi ve kuruluşlara reklam içerikli SMS ya da e-posta göndermeden önce, portföylerinde yer alan potansiyel müşterilerinden onay alma zorunluluğu getiriyor. Onay alınmadan gönderilen mesajlar için bin liradan 15 bin liraya kadar idari para cezalarını öngörüyor. Bu da, bir anda ceza yaptırımıyla karşı karşıya kalan firmalarda, telaş yaşanmasına yol açıyor. Bu panik de özellikle çeşitli kanallarla pazarlanan e-posta adres ve cep telefonu numaralarıyla potansiyel müşteri portföylerini oluşturan firmalarda yaşanıyor. Bu firmalar şimdi, yüklü para cezalarını ödememek için potansiyel müşterilerinin e-posta adresleri ile cep telefonlarına mesaj atarak, bundan sonra gönderilecek kampanya ve reklam mesajlarına onay vermelerini istiyor.
ONAY MESAJI ŞART
Geçtiğimiz ekim ayının sonunda TBMM’de kabul edilerek, 5 Kasım 2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve firmaların internet ve cep telefonu kullanıcılarının kabusu haline dönüşen kampanya ve reklam içerikli mesajlarına ‘onay’ zorunluluğu getiren 240 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun, Avrupa Birliği uyum çerçevesinde kişisel veriler ile tüketicileri e-ticarette korumayı, iletişimin gizliliğini sağlamayı amaçlıyor. Yasa, internet ve cep telefonu üzerinden ticari elektronik ileti gönderen kişi ve kuruluşların bundan böyle reklam içerikli bu SMS ya da e-postaları göndermeden önce, müşterilerinin onayını alma zorunluluğu getiriyor. Onay alınmadan gönderilen mesajlar için idari para cezalarını kapsıyor. Yasa, firmalara müşterilerinden bu onayı da, sözleşme imzalatma, SMS yoluyla onay mesajı göndertme ya da sitenin üyelik sayfasına tıklatma yöntemiyle alabilmelerine imkan sağlıyor. Bu onay izni alınmadan spam mesajlarının toplu halde gönderilmesi durumunda ise cezaların katlanarak uygulanmasını içeriyor.
İLETİYİ ALMAKTAN VAZGEÇME HAKKI
Yeni yasa, tüketicilere, onayladıktan sonra bu iletileri almayı istedikleri zaman durdurabilme hakkı da veriyor. Mesajların gönderildiği internet ve cep telefonu kullanıcıları, diledikleri zaman bu mesajları almaktan gerekçe göstermeksizin vazgeçebiliyor. Firmaların tüketicinin bu hakkını gönderdikleri e-posta ya da SMS’lerde açıkça belirtmeleri de zorunlu olarak gerekiyor. Yasaya göre, tüketicinin bu letileri almak istemediğini belirtmesinden sonraki 3 gün içinde firmaların reklamlarını göndermeyi sonlandırmaları gerekiyor. Bu kurala uymayan farmalara ise uygulanacak ceza, 2 bin liradan başlayıp, 15 bin liraya kadar çıkıyor.
Gönderdikleri e-posta ve SMS mesajlarıyla, uzmanlarının bile en az 6 ayda başarabildiği internet sitelerini arama motorlarında ilk sıralara yükseltme işlemini 100 TL ile 500 TL arasında değişen bedeller karşılığında yaptıklarını söyleyerek vurgun gerçekleştiriliyor. Ancak hizmetin bedeli ödendikten sonra bu firmalara bir daha ulaşılamıyor.
GÖNDERDİKLERİ e-posta ve SMS mesajlarıyla internet sitelerini arama motorlarında ilk sıralara yükseltme garantisi vererek, vurgun gerçekleştiriyorlar. Bu uyanık girişimciler, uzmanlarının bile en az 6 ay yoğun olarak çalışıp, başarabildiği bu işlemi, 100 lira ile 500 lira arasında değişen bedellerle garantili olarak anında yaptıklarını iddia ediyor. Üstelik bunu da 20 ile 40 anahtar kelimeyle gerçekleştirdiklerini savunuyor. Ancak hizmetin bedeli, mobil ödeme sistemiyle cep telefonu faturaları üzerinden tahsil edildikten sonra, bu firmalara bir daha ulaşılamıyor.
İnternet kullanıcılarının içeriklerine kolayca ulaşmasını sağlamak isteyen web sitelerinin ilk hedefi, sitenin önde gelen arama motorlarında ilk sıralarda yer almasını sağlatmak oluyor. Ancak bu, imkansız olmadığı gibi vurguncuların savunduğu kadar da basit ya da garanti edilecek bir hizmet de değil. Oysa, bazı kişi ve kuruluşlar, gönderdikleri mesajlarda “sitenizi arama motorlarında ilk sayfaya ya da ilk sıraya taşıyalım” sloganıyla reklam yapıyor.
HÜSRANLA BİTİYOR
Bu reklamlarda, siteyi arama motorlarında ilk sıralara taşıyacak anahtar kelime sayısını bazıları 20 kelimeyle sınırlı tutarken, bazıları da işi abartıp, 40’a kadar çıkarıyor. Bunun bedeli de 100 TL’den başlayıp, 500 TL’ye ulaşıyor. Talep edilen hizmet bedellerinin tahsilatı da kredi kartı ya da banka havalesi yerine genellikle mobil ödeme yöntemiyle cep telefonu faturaları üzerinden gerçekleşiyor. Ödeme yapılana kadar verilen tüm sözler, taahüd edilen tüm garantiler, ödemenin ardından bir anda unutuluyor. Sitenin aynı içeriğe sahip yüz binlerce siteyi geride bırakıp, arama motorlarında ilk sıralarda yer almasını bekleyenler, bir anda hüsran yaşıyor. Verilen garantilerin yerine getirilmemesi nedeniyle yapılan bedel iade talepleri ise sonuçsuz kalıyor.
Ürünü fason olarak üreten İntema adlı firma da şikayetler üzerine AlkaDays’i bir daha Türkiye’de üretmeme kararı aldı. Ancak, tüm bunlar içilen suyun PH oranını 7.36’dan 10’a çıkararak, fazla kilolardan arınmayı sağlattığı savunulan AlkaDays’in Türkiye’de satışını engellemeye yetmedi. Nerede ve kim tarafından hangi kimyasallar kullanılarak üretildiği belli olmayan sahte ürünler, farklı adlar altında oluşturulan internet siteleri üzerinden pazarlanmaya devam ediyor.
BECKHAM BAŞLATTI
Victoria Beckham’ın başlattığı ve Hollywood’da birçok yıldızın ardından Türkiye’de de bir anda popüler olan alkali diyetinin ana mantığından yola çıkılarak geliştirilen AlkaDays adlı bu ürün, bir bardak suya 2-3 damla eklendiğinde içilen sıvının pH’ını 10’a kadar yüksettiği iddia ediliyor. Bunun da günboyu alınan besinlerle oluşan asidik ortamı engellediği, bunun sonucunda da sağlıga olumlu etki sağlamasının yanı sıra, vücudun atamadıgı toksinlerin birikmesinin önüne geçtiği, yağlanmanın ve dolayısıyla da kilo yapmasını önlediği savunuluyor. Ürünün bu özelliğinin kilo vermede ve yağlardan kurtulmada en çok ihiyaç duyulan ürün olduğu ileri sürülüyor. Su içerek zayıflamayı vaad eden ürünün fiyatları ise 48 lira ile 120 lira arasında değişiyor. Ürün ile ilgili yoğun şikayetler üzerine İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, bu ürünü pazarlayan alkadays.com adlı siteye erişimi engelledi.
BARKODA KADAR KOPYALAMIŞLAR
Buna rağmen, AlkaDays’i pazarlamaya devam eden internet sitelerinden www.alkali-diyeti.net’in yetkilileri, “Mahkeme kararıyla erişimi engellenen siteyle bizim herhangi bir bağımız yok. Biz İntima adlı firmanın ürettiği ürünü pazarlıyoruz. Bu ürünle ilgili olarak da şu ana kadar şikayet almadık. Bu nedenle de satışa devam ediyoruz” derken, AlkaDays’in üreticisi İntima Gıda Medikal’den Havva Koç ise “Bu ürünü bir defaya mahsus olmak üzere geçtiğimiz Ağustos ayında sadece 10 bin adetlik tek bir parti ürettik. Ancak, sağlığa zararlı herhangi bir kimyasal içermemesine rağmen ürünün satışıyla ilgili çok fazla şikayet gelince, firma olarak bir daha bu ürünü üretmemeye karar verdik. Bazıları arıyor, ürünü istiyor, bazıları da arayıp, ‘sizi mahkemeye vereceğiz’ diyor. Oysa, piyasada bizim üretmediğimiz o kadar çok ürün var ki, bunlardan hangisi gerçek, hangisi sahte ayırt etmek imkansız hale gelmiş durumda. Sahtelerin üzerinde barkodumuza kadar bire bir taklit edilmiş ambalajlar yer alıyor” diye açıklama yaptı.
Ancak zararın tazminine geldiğinde işin rengi değişiyor. Çünkü sistem sizi zararın tazmini için yalan beyanda bulunmaya kadar zorluyor.
CEP telefonları başta olmak üzere, hemen hemen tüm elektronik cihazları garanti kapsamı dışında kalan risklere karşı güvence altına alan cep telefonu ve elektronik cihaz kasko poliçeleri, satır aralarına eklenen bazı “özel şartlar” nedeniyle tüketicilerin ya mağdur olmasına ya da yalan beyanda bulunmasına neden oluyor. Ürün bedelinin yüzde 5 ile yüzde 10’u oranında fark ödenerek düzenlenen bu poliçelerde çarpma, düşme, kırılma, sıvıyla temas etme, yüksek voltaja mağruz kalma, kavrulma, gasp, kapkaç, hırsızlık gibi risklere karşı sigorta güvencesi altına aldığı savunuluyor.
ÇOCUK KIRARSA ZOR
Ancak, sıra zararın tazminine geldiğinde işin rengi bir anda değişiyor. Bu kez, çarpmayı, düşürüp, kırmayı ya da suyla teması kimin, nasıl yaptığı, gasp ve kapkaçı gerçekleştiren hırsızın ne tür yöntem uygulayarak bu hırsızlığı gerçekleştirdiği, hasar beyanında kimin bulunduğu, poliçenin ambalajının saklanıp, saklanmadığı gibi unsurlar ön plana çıkıyor.
10 milyon 330 bin emekliye her ay kamu bankaları üzerinden maaş olarak ödenen 10 milyar lira özel bankaların iştahını kabartıyor. Bu parayı kendilerine çekmek için özel bankalar emeklilere çeyrek altından kefilsiz, dosya masrafsız krediye, alışverişlerde kullanılacak ekstra para puanlardan maaşı eve götürmeye kadar uzayan cazip vaadler sunuyor. Ancak emeklilerin bu promosyon şansı sözleşmelerin dikkatlice okunmaması yüzünden hüsranla sonuçlanabiliyor. Buna da ya imzalatılan taahhütnamelerin arasına sıkıştırılmış bazı maddeler ya da eksik evrak gibi ileri sürülen sudan sebepler yol açıyor.
Bunun sonucunda sözleşme imzalanmadan önce emeklilere nakit olarak vaad edilen promosyon, sözleşmeye eklenen maddelerle alışverişte kullanılacak para puanlara dönüşebildiği gibi eksik evrak gerekçesiyle buharlaşabiliyor da. Ayrıca, maaşı taşıma şartına karşılık emeklilere 400 liraya kadar vaadedilen bir banka promosyonu, sözleşme imzalandıktan sonra bir anda kesintiye uğrayarak, yarı yarıya düşebiliyor. Yarıya inen promosyon da 6 ayda bir 50 liralık dilimlere bölünebiliyor. Her yıl yenilenecek diye lanse edilen taahhüdde bulunma süresi, sözleşmelerde 3 yıla çıkabiliyor.
YILDA 120 MİLYAR LİRA
SGK verilerine göre, Türkiye’de bulunan 10 milyon 330 bin emeklinin 5 milyon 612 bini SSK’dan, 2 milyon 256 bini Bağ-Kur’dan, 1 milyon 881’i Emekli Sandığı’ndan, 581 bini de yaşlılık ve fakirlik maaşı alan emekliler oluşturuyor. TÜİK’in verilerine göre ise bu emeklilerin yüzde 80’inin her ay maaşı, Ziraat, Halk ve Vakıfbank üzerinden ödeniyor. Geri kalan emeklilerin yüzde 20’si ise maaşlarını özel bankalar ile PTT şubelerinden alıyor. Bu emeklilere ödenen maaşların toplamı da yılda 120 milyar lirayı buluyor. Böyle olunca da, daha önce sadece kamu bankaları arasında yaşanan rekabet, özel bankalara da sıçramış oluyor.
HIZLA YAYGINLAŞIYOR
Hacker bedava bilet hediye edeceği vaadiyle yazıştığı kişiden ‘Arkadaşım, kaybettim’ diyerek cep numarasını istiyor. Arkadaştan gelen hediye çeki sanılan mesaja ‘Evet’ diyenin faturasından 75 TL gidiyor.
“SOSYAL paylaşım sitesi Facebook’ta gezinirken bu uygulamaya ait messenger üzerinden bir mesaj aldım. Yazan, lise yıllarından tanıdığım bir Facebook arkadaşımdı. Kısaca merhabalaştık, hal-hatır sorduk, ‘Ben x marketin hediye çeklerini dağıtıyorum’ dedi. Uzun süredir ilk kez yazıştığım arkadaşımdan gelen bu bilgiye şaşırdım. Sonraki mesajda bu hediye çekleriyle ilgili benden telefon numaramı istedi. Oysa onun telefonu bende, benimki de onda vardı. Uzun süredir görmediğim arkadaşım birden ortaya çıkmış ve bana hediye çeki vermek için yanıp tutuşuyordu. Gariplik sezgisiyle “Sen bana numaranı gönder, arayayım” dedim. Yanıt gelmedi. Hemen numarasını çevirdim. Karşıma arkadaşım çıktı. Ancak olanlardan haberi yoktu. Onlarca arkadaşı kendisini aramış. Çünkü Facebook hesabı hacklenmiş. Ondan geldiğini sandıkları cep telefonu mesajına ‘evet’ cevabı verenler 75 TL’den olmuş. Ben ucuz atlattım.”
Bu sözlerin sahibi son günlerde Facebook üzerinden mağdur edilenlerden Hürriyet’e ulaşan bir okurumuz. Facebook hesabı hacklenen binlerce kişi şu anda arkadaşlarının dolandırılması tehlikesiyle karşı karşıya.
CAN YAKAN MOBİL ÖDEME
GSM kuruluşlarının kredi kartlarına alternatif olarak geliştirdiği Mobil Ödeme Sistemi, bu tür dolandırıcıkta kullanıldığında can yakıyor. İnternet siteleri ile iOS ve Android cihazlar için mobil uygulamalar geliştiren kuruluşların cep telefonları aracılığıyla GSM abonelerinden tahsilat gerçekleştirmelerini sağlatan bu sistem, yapıldığı ileri sürülen alışveriş bedellerinin, cep telefonu faturalarına yansıtılmasına yol açıyor. Bu da, kolay yoldan vurgun gerçekleştirmek isteyenler için bulunmaz fırsat oluşturuyor.