PİYASALAR, faiz kararı ne olursa olsun, Merkez Bankası’nın dövize vakit geçirmeden, mutlaka müdahale etmesini istiyor ve çıkışın başka türlü durmayacağını düşünüyor.
Bu yazı para Politikası Kurulu Toplantısı bitmeden önce hazırlandı. Ancak faiz kararı ne olursa olsun, faiz ne kadar artarsa artsın, döviz müdahalesi olmadan bu işin çözülmeyeceği konusunda, hemen hemen tüm piyasa oyuncuları hemfikir durumda.
Bankacılar Merkez Bankası’nın yeni yönetiminin yaptığı döviz müdahalelerinden rahatsız. Bir banka deaları, geçen Cuma günü kaç yıldır gördüğü en telaşlı müdahaleyi yaşadığını belirtirken., dealing room’larda Merkez Bankası’nın tavrı "titrek" olarak nitelendiriliyor.
Yabancıların normal döviz kotasyonu vermediğini kaydeden bir dealar, yabancıların Merkez Bankası müdahalesi gelene kadar beklediğini, Merkez’den döviz alıp daha sonra kuru yeniden yukarı çıkardığını söylüyor. Yabancıların Merkez Bankası’nın kararlı tutum takınmamasından yararlandığını ve kolay para kazandığını belirten aynı dealar, "yabancılar belli bir seviyenin üzerine çıkılmasına izin verilmeyeceğini görseler, spekülasyon vazgeçecekler" dedi.
Aynı konuda bilgi veren bir banka üst düzey yöneticisi ise, şu anda herkesin döviz almaya çalıştığını çünkü kurun sürekli yukarı çıktığını söyledi. Yetkili, Merkez Bankası’nın tavrı kararlı görülmediği için sürekli artacak eğiliminin oluştuğunun da altını çizdi.
Merkez Bankası’nın dövize kararlı müdahale edip, faturası ne olursa olsun, kaç milyar dolar satılırsa satılsın, belli bir seviyede ısrarlı olması halinde, bu eğilimin tersine döneceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bankacıların tümü birden "Merkez Bankası bu döviz rezervini boşa mı biriktirdi. Şimdi satmayacak ne zaman satacak?" diye soruyorlar.
İşte bu nedenle yüklü bir faiz artırımı daha bekleyen bankacıların hemen hepsi, aynı zamanda döviz müdahalesini şart görüyorlar.
Yerli bankaların dövize müdahale edilmesini istemelerinin nedeni ise kurlardan çok faiz oranlarıyla ilgili. Yani dövize müdahaleyi "faizlerin daha yukarı çıkmasına engel olsun" diye istiyorlar. Kur bahane asıl dertleri faiz oranları.
FAİZ ARTIŞI ÇÖZÜM DEĞİL SORUNU BÜYÜTEBİLİR
İşte 2001’den bugünü ayıran en önemli piyasa özelliği de bu. Bankalar, döviz riskleri olmadığı için kurları savunmuyor. Bir banka genel müdürüne "Neden kuru savunmadıklarını" sorduğumuzda verdiği yanıt; "Geçmişte açık pozisyonumuz vardı savunuyorduk. Niye şimdi kuru savunalım da arada kalalım, zarar yazalım" oldu.
Bankaların derdi faiz. Çünkü şu anda ellerindeki hazine bonosu ve devlet tahvillerinden epey zarar etmiş durumdalar ve sürekli zarar yazmaya devam ediyorlar.
İşte bu nedenle dövize müdahale edip belli bir seviyede durdurulmasını, yeniden TL’ye talep yaratılmasını istiyorlar. Yani belli bir kur istikrarı sağlandığında, yabancıların zaten yükselmiş faiz ve tahmin edilebilir kurla yeniden girişe başlayabileceği görüşündeler. Stopaj kararı nedeniyle bu kez yabancıların daha rahat gireceğini söyleyen bankacılar, dolayısıyla yeniden yabancı girişiyle faizlerin ineceğini, ellerindeki tahvil bonolardan daha fazla zarar etmekten de kurtulacaklarını düşünüyorlar.
Bizim asıl korkumuz ise faiz çok yukarı çıktığı takdirde, reel sektörün çok hızlı biçimde zarar görmeye başlayacağı noktasında. Bankaların konut kredileri ve tüketici kredilerinde fiks oranlara sahip olduklarını, yani artan maliyeti bu kredilere yansıtamayacağını biliyoruz. Geriye roll-over dönemi gelen özel sektöre açılmış krediler kalıyor. Yani orta ve küçük boy işletmeler bundan çok zarar görür. Bu arada zaten riskli olan işletmelere açılan krediler, faiz yukarı çekilmesini kaldıramayacakları için, bankalar tarafından geri çağrılabilir.
Kısacası; bankalar zorunlu olarak, artan maliyetlerini plasmanlarına yansıtmak, dolayısıyla reel sektörün kredilerine yüklenmek zorundalar. Yani faizi artırıp o seviyelerden bir süre geri dönülmemesi, gelip reel sektörü vurur. Bu nedenle faiz artışında dikkatli olmak gerekiyor.
İşte bu nedenle diyoruz ki; faiz kararı istikrar için yeterli olamaz. Sorun çok daha büyük.