MERKEZ Bankası şubat ayı enflasyon verisinin, gıda fiyatlarındaki düşüş nedeniyle iyi gelmesini bekliyor. Buna karşılık piyasalardaki beklenti ilk 3 aydan sonra enflasyonun yönünü yeniden yukarı çevireceği yönünde.
Buna bağlı olarak piyasalarda, artık faiz indirimi değil faiz artışları konuşulmaya başladı.
Libya’daki olaylar, bölgenin daha uzun süre karışıklıklara ve kaosa sahne olacağı beklentisi, küresel piyasaları rahatsız etmeye başladı. Petrol fiyatları da buna bağlı olarak ciddi biçimde yükselmeye başladı.
Petrol fiyatlarındaki 10 dolarlık artışın, Türkiye’nin hampetrol ithalatını 1.5 milyar dolar civarında artırması bekleniyor. Bildiğimiz kadarıyla Hükümet 2011 yılı ortalama dünya petrol fiyatını 85 dolar civarında belirledi. Şimdiden 100 doları aşan petrol fiyatlarının, bu karışıklıklar olmasa bile 100-110 dolar arasında seyredeceği söyleniyordu. Şimdi Ortadoğu ve Afrika ülkelerindeki karışıklık nedeniyle bu tahminler daha yukarı çıkarılmaya başladı.
Yani 2011 yılında petrol fiyatlarının, zaten çok yüksek olan cari açığı daha da büyüteceği açık. Buna karşılık içeride, hem artan maliyetler hem de enflasyon açısından da petrol fiyatları önemli bir risk olmaya başlıyor. Her ne kadar Hükümet zorlayarak artırılmasını önlemeye çalışsa da, akaryakıt fiyatlarının ciddi biçimde artması kaçınılmaz. Tam seçim öncesi belki bir vergi indirimi ile fiyatların fazla artmasını engellerler ama bunu yaparlarsa, seçim sonrası verginin misliyle artacağını da unutmamak gerek. FAİZ ARTIŞI SON ÇEYREĞE KALIR MI?
Para Politikası Kurulu (PPK)nun geçen hafta aldığı, faiz oranlarını mevcut düzeyinde koruma kararının ardından tutanaklar önceki gün yayımlandı. Merkez Bankası, şubat ayında yıllık enflasyonun, gıda enflasyonundaki baz etkisine bağlı olarak, gerileyeceğini söyledi. Banka, gıda ve akaryakıt fiyatlarının hizmet fiyatlarında maliyet baskısı oluşturduğu değerlendirmesinde bulunurken, yakın dönemde alınan tedbirlerin iç talepteki büyüme hızını sınırlayacağını, bunun işaretlerini gördüklerini kaydetti.
Merkez Bankası’nın yayımladığı beklenti anketinde ise faizde küçük bir artış beklentisi olsa da, enflasyon beklentilerinde önemli bir değişiklik görülmüyor. Bence piyasalar, Merkez Bankası’nın mevcut propagandasının de etkisiyle henüz enflasyonda bir endişe duymuyorlar. Ancak cari açığın yanı sıra, mart ayından sonra, ciddi olarak enflasyonda artış korkusunun da artmaya başladığını görecek gibiyiz.
Piyasalarda yeni faiz indirimi beklentisi, artık neredeyse tümüyle kaybolmuş gözüküyor. Yanısıra yeni munzam karşılık artışı tahminlerinin de giderek zayıfladığını görüyoruz. Bu yeni beklentide Merkez Bankası’nın son söylemleri belirleyici oluyor. Merkez Bankası son yayımladığı PPK notunda da, “Şu anda sağlıklı bir değerlendirme yapmak için açıklanan verilerin yeterli olmadığını ve gelişmelerin yakından izlenmeye devam edileceğini” kaydetti.
Bu nedenle faiz indiriminin artık yapılmayacağı, munzam karşılık artışı için ise en erken Mart ayındaki PPK toplantısına kadar bekleneceği söyleniyor.
Piyasaların enflasyondaki gelişmeleri merak etmelerinin asıl sebebi ise, faizlerin bundan sonraki seyrini kestirmeye çalışmaları. Her ne kadar enflasyon için bir şey söylemeseler de, faizler konusunda endişenin başladığını söyleyebiliriz. Daha önce piyasalardaki yorumcular bu yıl faiz artışı yapılmasına pek ihtimal vermezlerken, son dönemde böyle bir beklenti oluşmaya başladı. Aslında hem oluşmaya başladı, hem de kısa sürede muhtemel faiz artış oranı konusundaki tahminler de yükselmeye başladı.
Son tahminlerde yılın son çeyreğinde Merkez Bankası’nın toplam 1.5 puanlık artış yapacağı yönündeki beklentilerin dillendirilmeye başladığını görüyorum. Bence bu beklenti yıl ortasına geldikçe, giderek daha öne çekilebilir...