Paylaş
Santraya top konulduğu an, tüm şartlar aleyhimizeydi. Yoğun bir yağış, dolayısı ile sırılsıklam, bir o kadar ağır ve kötü bir zemin, fiziksel olarak ragbi seviyesinde bir sertlik ile oynamaya hevesli bir rakip. Bu şartlar altında kolay bir 90 dakika beklemek imkansızdı. Montella’nın 11 tercihlerinin de şartlara uygun olduğunu söylemek zor. Abdülkerim’in yokluğunda geride sol tarafın Emirhan-Eren’e emanet edilmesi ve ön tarafta uzun oynanıp top tutacak bir ismin olmaması, çözüm üretemediğimiz anlarda hep daha fazla sıkıntıya girmemize yol açtı.
Karadağ üstün mü oynadı? Tabii ki hayır ancak basit bir planla, Eren’i boş bırakarak hücuma gönderip, sonrasında arkadaki alanda Krstovic’in birebirlerdeki fizik avantajıyla ve kapasitesinin de üzerindeki son vuruşlarıyla ilk yarıda 2, değişikliklerimize rağmen ikinci yarıda 1 gol bulmayı başardılar.
Biz ise kendi oyunumuzu oynayamadığımız bir gidişatta bile aslında pozisyon ve gol bulduk. Rakipten istatistik kağıdında her hücum kategorisinde üstte olmamıza rağmen skoru alamadık. Ceza sahası çevresi şutlarında biraz daha net vuruşlar yapabilsek, A Ligi’ndeki rakiplerimizi beklemeye geçebilirdik.
Çok iyi götürdüğümüz, hep bir şeyler vadettiğimiz Uluslar Ligi grup aşaması serüvenini, kötü şartlara ve rakibe ayak uydurarak, liderliği altın tepsiyle Galler’e hediye ederek hayal kırıklığıyla bitirdik.
Paylaş