Erdal Kaplanseren

İnternet'ten bedevaya 'alo'

6 Haziran 2005
Tüm dünyada kullanıcı sayısı hızla yükselen Skype adlı yazılım sayesinde İnternet üzerinden ek ücret ödemeksizin sesli iletişim mümkün. Üstelik yeni arkadaşlar edinme olanağı da var.

Sanal alemin en büyük dosya paylaşım sistemlerinden biri olarak efsaneleşen KaZaA'nın yapımcıları tarafından yaratılan 'Skype' adlı sohbet yazılımı, kullanıcılara İnternet üzerinden çok daha ucuz bir şekilde sesli iletişim imkanı sunuyor. Tıpkı KaZaA'daki gibi bir sistem kullanan Skype, dosya paylaşımı değil, iletişim sunuyor.

Klasik anında sohbet yazılımdakilerine benzer şekilde yazılı iletişim de sağlayan bu programın elbette en büyük artısı, dünyanın neresinde olursa olsun, İnternet'e bağlı ve bu yazılıma sahip herkesle sesli iletişim kurma olanağı. Üstelik normal telefondan çok daha yüksek bir ses kalitesine de kavuşuluyor. Ücretsiz olarak 'web.skype.com/download.tr.html' internet adresinden indirilerek bilgisayara kurulabilen Skype'de listeye eklenen kişilerden o esnada bağlı olanlar görülebiliyor. PC'lere uyumlu yazılımın Linux ve Macintosh versiyonlarının yanı sıra, cep bilgisayarlarına yüklenen sürümü de mevcut.

Görüntülü iletitişim de mümkün

Üstelik Skype'nin yeni yazılım desteği sayesinde kullanıcılar artık sesin yanında görüntülü iletişim de kurabilecekler. Bu destekle beraber Skype hizmetinin popülaritesinin iyice artması bekleniyor. Bu destekle beraber, başta genişbant bağlantıya sahip kullanıcılar gelmek üzere Skype'ın popülaritesi iyice artacak gibi görünüyor.

Dialcom adlı bir şirket tarafından geliştirilen ve video konferans sağlayan eklenti yazılımı, Skype'ın yanı sıra üçüncü parti VoIP (İnternet üzerinden sesli iletişim) yazılımlarında da çalışıyor. 'Spontania Video4skype' isimli yazılımdan faydalanabilmek için kullanıcıların genişbant bağlantı, web kamera ve bir Skype hesabına sahip olması yetiyor. Skype hizmetine günde ortalama 150 bin yeni kullanıcı katılıyor. Hizmetten faydalanan toplam kayıtlı kullanıcı sayısı ise 40 milyon civarında. Detaylı bilgi ve yükleme için http://www.skype.com adresine başvurulabilir.

Yazının Devamını Oku

Mobil özgürlük BlackBerry Türkiye'de

27 Mayıs 2005
Cep telefonunu bir bilgisayar gibi kullanmak, e.posta okuyup cevaplamak ve hatta dosyalamak ister misiniz? Peki tüm bu özel ayrıcalığın yanında kapsamlı bir takvim, ajanda, adres defteri, görev listesi, hatırlatma, hesap makinesi ve alarm programlarını da kullanabileceğinizi söylersek ne dersiniz? Evet, artık hayal değil. Çünkü 'BlackBerry' hepsini birden yapabilecek gücü sunuyor.

Her zaman her yerden ağa bağlanmak ve işlerini aksatmadan hızlı biçimde yürütmek isteyenler için taşınabilir ofis sunan BlackBerry, Turkcell'in ve Avea'nın altyapı desteğiyle birlikte Türkiye'de hizmete geçiyor. Dünya mobil iletişim pazarındaki etkin şirketlerden biri olan RIM (Research In Motion) tarafından sunulan 'BlackBerry' ürünleri, bundan sonra Türkiye'de iki dev operatörün çözümleri arasına bulunacak. E.posta hesaplarına sürekli olarak ve güveli bir şekilde erişim sağlayan 'BlackBerry', ayrıca telefon, SMS, İnternet tarayıcısı, entegre bir platform üzerinden veri uygulamaları ve takvim gibi işlevler de sunuyor.Türk operatörlerle yaptıkları anlaşmayı anlatmak için Türkiye'ye gelen RIM yöneticileri, BlackBerry'nin sunduğu profesyonel hizmetlerden ve Türkiye pazarına katacaklarından söz ettiler. Dünyada en yaygın kullanılan mobil iletişim platformlarından biri olan BlackBerry servisi Türkiye'de Turkcell'in ve Avea'nın GSM/GPRS şebekesi üzerinden, yurtdışında da GPRS dolaşım anlaşması olan yabancı operatörler üzerinden sunulacak.Turkcell ve Avea arasında bir düelloya neden olan Blackberry için aslında herhangi biri önce sunmuş durumda değil. Çünkü bu hizmetin kullanımına yarayan cihazlar henüz Türkiye'de satışa sunulmadı. Ön siparişler henüz alınıyor ve ithalatın yapılması için de gerekli izinler tamamlanmadı. Test aşamaları henüz tamamlanan BlackBerry hizmeti, Kasım 2004'te piyasaya çıkan BlackBerry Enterprise Server 4.0 versiyonu ile yepyeni özellikler de kazandı. Örneğin, tüm e.posta ve ajanda uygulamalarının tamamen kablosuz olarak senkronizasyonu kullanıcılar için önemli avantajlar içeriyor.

BLACKBERRY'Yİ TANIYALIMBlackBerry, işlerini ve kişisel iletişimlerini hareket halindeyken de çabuk ve kolayca sürdürebilmeyi arzu eden mobil profesyoneller ve kuruluşlar için geliştirilmiş bir kablosuz teknoloji çözümü. Ocak 1999'da Kuzey Amerika'daki Research In Motion tarafından geliştirilip üretilmiş olan BlackBerry, Avrupa'da ilk olarak Eylül 2001'de hizmete girdi. Şu anda dünyada 2 milyonun üzerinde BlackBerry abonesi bulunuyor.Hafif ve gelişmiş cihazların yanı sıra çeşitli yazılım ve servisleri de içeren BlackBerry, kullanıcılarına şebeke operatörüyle birlikte her tür iletişim ihtiyaçlarını mobil durumdayken giderme olanağı sunan uçtan uca bir kablosuz çözüm. Kablosuz hizmetler e.posta, ses, SMS ve İnternet'te gezinmeyi içerirken, bu seçenekler kurumsal kullanıcılar için takvim, İnternet ve şirket ağı (İntranet) üzerinde gezinme ve şirketin güvenlik duvarı arkasında yer alan diğer kurumsal bilgilere erişme olanağını da kapsayacak biçimde genişleyebiliyor. Bunların yanı sıra avuçiçi boyutlarındaki BlackBerry cihazı, kişinin kendi ajanda bilgilerine de kablosuz erişmesini sağlıyor.

Yazının Devamını Oku

Öğretmen bilgisayarı Q klavyeli

6 Nisan 2005
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in "F klavye sözü"nü şirketler tutmadı. Şirket yetkilileri vatandaşa "dizüstü bilgisayarlarda klavyeler Q" açıklamasını yapıyor.

Teknik özelliklerde sorunlar varEn baştan tartışmalarla dolu bir çalışma bu. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yetkililerle konuşuyorum, "Kampanya bizim değil, VakıfBank sorumlu, biz sadece destekliyoruz" diyorlar; firmaların ağzını bıçak açmıyor. Normal bir vatandaş olarak arayıp sordum bilgisayarların konfigürasyonlarını. Çoğu yeterli bilgiye sahip değil. Fakat oldukça eminler klavyenin Q olduğun konusunda. Fakat dikkatimi çeken bir başka konu da, konfigürasyonlarda teknik özelliklerin son derece yuvarlatıldığı. Bu işin bir kalite standardı olmalı. Kablosuz İnternet Kartı diyorlar. İyi de markası ne bunun? Pekçok bileşenin ne marka olduğu belli değil. Zaten maşallah klavyeyi anlatırken F mi Q mu olduğunu söylemek dışında her türlü detayı vermiş bazıları. VakıfBank'ın sitesindeki kampanya sayfasındaki klavye kısmında (http://www.vakifbank.com.tr/meb.htm) ise "TR klavye" denmiş. Bu ne demek oluyor şimdi? Bu şekilde durumu geçiştirebileceklerini mi sanıyorlar?

Böyle bir model var mı gerçekten?En üst seviye dizüstü bilgisayarı satacak olan Toshiba'nın sitesindeki kampanya sayfasında (http://www.tnb.com.tr/modelozellik.asp?modelad=187) söz konusu bilgisayarın teknik özellikleri anlatılıyor. Yersiz bir evham olabilir; fakat Toshiba'nın kampanyada satacağı model olan "Satellite L10-102" ile ilgili deneyimleri okumak isteyip Google'da arattım. Fakat ne ilginçtir ki, çıkan sonuçların (ki toplamı zaten 25'ti) yüzde 90'ı öğretmenlere bilgisayar kampanyasıyla ilgili sayfalardı. Umarım gerçekten de böyle bir model vardır. Yoksa Toshiba bu kampanya için özel olarak mı üretti bu modeli.

TBMM'deki önergeler cevaplanmadıBugün yarın dağıtımına başlanacak dizüstülerle ilgili en önemli tartışmalardan bir diğeri de içerdiği yazılımlar oldu. "Neden 'alternatifi var mı' diye düşünülmeden ve araştırmadan Microsoft'la anlaşma yapıldı" sorusu çok soruldu fakat ne yazık ki cevaplayan bulunamadı. CHP Uşak milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun verdiği soru önergeleri de süresinin dolmasına az bir zaman kala, hâlâ cevaplanmamış biçimde duruyor TBMM'de. Yaklaşık 650 bin öğretmene dağıtılması planlanan dizüstü bilgisayarda, "neden TÜBİTAK'ın geliştirdiği Ulusal İşletim Sistemi Pardus, Gelecek Linux veya diğer yerli alternatifler değil de, Microsoft'un işletim sistemi bulunduğunu" hazırladığı 6 soru önergesiyle Meclis gündemine getiren Coşkunoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in yanıtlaması istemiyle verdiği önergelerde, "Microsoft'un peşinen tercih edilmesinin nedenini" de sormuştu.

Olan tüketiciye olabilir Bu işi başından beri takip eden ve ilgi gösteren nadir siyasilerden biri olan Osman Coşkunoğlu, dizüstü ve masaüstü bilgisayarların kendilerine göre avantajları olduğu, fakat bu kampanyada sadece dizüstü olmasının büyük yanlış olduğu görüşünde. "Acaba birilerinin elinde mi kaldı bu bilgisayarlar" sözüyle de şüphelerini dile getiriyor. Şunu kabul etmek gerekir ki büyük bir iletişim ve bilgilendirme sorunu var. Eşim 5 senelik öğretmen olduğu için eğitim dünyasını yakından tanıma fırsatım da oldu. Ondan ve çevresinden duyduklarım bana bazı fikirler veriyor. Öğretmenlerin çoğu neler olduğunu, ne yapmaları gerektiğini, bir dizüstü almanın doğru bir iş mi olacağını bilmiyor. Onlara akıl verecek birileri de yok. Ne Bakanlık, ne VakıfBank, ne de üretici şirketler bir iletişim ağır kurmuş durumda. Öğretmenleri bilgisayar kullanıcısı haline getirmek istiyorlarsa bu işi çok daha açık bir ortamda yapmalıydılar. Öncelikle işin içinde sivil toplum kuruluşları olmalıydı. İşin ehli olan insanlara haber bile verilmedi, görüşleri alınmadı. Üstelik Türkiye'nin bilgisayarlaşma stratejisinin bir parçası olması gereken önemli bir fırsat da tepiliyor.

Polislere verilecek bilgisayarlar da incelenmeli Donanım ve yazılım güncellemeleri, gelecek bir-iki yıl içerisindeki kapasite yükseltmeleri konusunda da bilgi yok. Servis hizmetleri konusunda kim ne yapacak belli değil. Yarın öbür gün Microsoft gelip "Biz Longhorn'un çıkartıyoruz, ya bunu satın alırsınız ya da başınızın çaresine bakarsınız" dediğinde ne olacağı belli değil. CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu ile aynı fikirdeyim: Öğretmenlere tercih yapma şansı bırakılmadı hiçbir konuda. Dileyen dizüstü dileyen masaüstü alabilmeliydi. Bu bilgisayarlarda yazılım olarak da Microsoft'un işletim sistemi ve ofis yazılımları şark koşulmamalıydı. Öte yandan yürütülen bir başka projede, bu ülkenin beyinleri bir işletim sistemi geliştirdiler. Üstelik devletin parasıyla. İçinde temel masaüstü ihtiyaçlarını karşılayacak tüm araç ve yazılımlar var. TÜBİTAK'a bağlı çalışan bir ekip tarafından geliştirilen "Ulusal İşletim Sistemi Pardus" (

Yazının Devamını Oku

Öğretmen bilgisayarında klavye aldatmacası

6 Nisan 2005
Milli Eğitim Bakanlığı'nın öncülüğünde Vakıflar Bankası tarafından organize edilen "öğretmenlere yarı fiyatına dizüstü bilgisayar kampanyası" için geri sayım başladı.

Fakat pek çok belirsizlik hüküm sürmeye devam ediyor. Kampanyadaki Q klavye zorbalığını gazeteciler olarak gündeme getirmiş ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'ten "F klavye sözü" almıştık.Fakat korktuğum oldu. İhaleyi kazanan Exper (Datateknik), Casper, KRN (Sentim) ve Toshiba şirketlerinin kampanyalarla ilgili çağrı merkezlerini aradım. Ve kampanyada verilecek dizüstülerin Q klavyeye sahip olduğu gerçeğiyle karşılaştım. Yanlış okumadınız, Bakan'ın 'tavsiye'sini ortalığı yumuşatacak bir açıklamadan ibaret görmüşlerdi muhtemelen. Bu şirketlerden sadece Casper, sunduğu modelde F klavye seçeneğini sunuyor. Yalan olan vaatlerden bir başkası da KDV konusundaydı. Kampanyanın ilk duyurulduğu tarihlerde konuyu takip edenler hatırlayacaktır, gazeteler bu kampanyadaki dizüstü bilgisayarlara “yüzde 1” KDV uygulanacağını yazmıştı. Bu bilgiyi veren Maliye Bakanı Kemal Unakıtan idi. Fakat şimdi görüyoruz ki her bir model için yüzde 18’lik KDV’ler pek güzel uygulanmış. Nerede kaldı yarı fiyatına bilgisayar o zaman? Galiba sözde kaldı, sözde...Muhtemelen diğer şirketler müşterilerine F klavye için ek bir maliyet çıkaracak. Belki de üzerinde harfler olan etiketlerden verip "Alın bunları tuşların üzerine yapıştırın, F klavyeniz olsun" diyecekler. İhale şartnamesinde Türkçe F klavyenin standart olarak konulmaması sadece biz gazetecilerin dikkatini çekmişti ve biz yazdıktan sonra Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik derhal bu konuda harekete geçmişti. Kendisinin bu konudaki duyarlılığını takdir ediyorum. Fakat görünen o ki, bu işi birilerinin de takip etmesi gerekiyor. Bakan'ın her tarafa yetişmesi ve teftiş etmesi mümkün değil.

Teknik özelliklerde sorunlar varEn baştan tartışmalarla dolu bir çalışma bu. Milli Eğitim Bakanlığı'ndan yetkililerle konuşuyorum, "Kampanya bizim değil, VakıfBank sorumlu, biz sadece destekliyoruz" diyorlar; firmaların ağzını bıçak açmıyor. Normal bir vatandaş olarak arayıp sordum bilgisayarların konfigürasyonlarını. Çoğu yeterli bilgiye sahip değil. Fakat oldukça eminler klavyenin Q olduğun konusunda. Fakat dikkatimi çeken bir başka konu da, konfigürasyonlarda teknik özelliklerin son derece yuvarlatıldığı. Bu işin bir kalite standardı olmalı. Kablosuz İnternet Kartı diyorlar. İyi de markası ne bunun? Pekçok bileşenin ne marka olduğu belli değil. Zaten maşallah klavyeyi anlatırken F mi Q mu olduğunu söylemek dışında her türlü detayı vermiş bazıları. VakıfBank'ın sitesindeki kampanya sayfasındaki klavye kısmında (http://www.vakifbank.com.tr/meb.htm) ise "TR klavye" denmiş. Bu ne demek oluyor şimdi? Bu şekilde durumu geçiştirebileceklerini mi sanıyorlar?

TBMM'deki önergeler cevaplanmadıBugün yarın dağıtımına başlanacak dizüstülerle ilgili en önemli tartışmalardan bir diğeri de içerdiği yazılımlar oldu. "Neden 'alternatifi var mı' diye düşünülmeden ve araştırmadan Microsoft'la anlaşma yapıldı" sorusu çok soruldu fakat ne yazık ki cevaplayan bulunamadı. CHP Uşak milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun verdiği soru önergeleri de süresinin dolmasına az bir zaman kala, hâlâ cevaplanmamış biçimde duruyor TBMM'de. Yaklaşık 650 bin öğretmene dağıtılması planlanan dizüstü bilgisayarda, "neden TÜBİTAK'ın geliştirdiği Ulusal İşletim Sistemi Pardus, Gelecek Linux veya diğer yerli alternatifler değil de, Microsoft'un işletim sistemi bulunduğunu" hazırladığı 6 soru önergesiyle Meclis gündemine getiren Coşkunoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in yanıtlaması istemiyle verdiği önergelerde, "Microsoft'un peşinen tercih edilmesinin nedenini" de sormuştu.

Olan tüketiciye olabilir Bu işi başından beri takip eden ve ilgi gösteren nadir siyasilerden biri olan Osman Coşkunoğlu, dizüstü ve masaüstü bilgisayarların kendilerine göre avantajları olduğu, fakat bu kampanyada sadece dizüstü olmasının büyük yanlış olduğu görüşünde. "Acaba birilerinin elinde mi kaldı bu bilgisayarlar" sözüyle de şüphelerini dile getiriyor. Şunu kabul etmek gerekir ki büyük bir iletişim ve bilgilendirme sorunu var. Eşim 5 senelik öğretmen olduğu için eğitim dünyasını yakından tanıma fırsatım da oldu. Ondan ve çevresinden duyduklarım bana bazı fikirler veriyor. Öğretmenlerin çoğu neler olduğunu, ne yapmaları gerektiğini, bir dizüstü almanın doğru bir iş mi olacağını bilmiyor. Onlara akıl verecek birileri de yok. Ne Bakanlık, ne VakıfBank, ne de üretici şirketler bir iletişim ağır kurmuş durumda. Öğretmenleri bilgisayar kullanıcısı haline getirmek istiyorlarsa bu işi çok daha açık bir ortamda yapmalıydılar. Öncelikle işin içinde sivil toplum kuruluşları olmalıydı. İşin ehli olan insanlara haber bile verilmedi, görüşleri alınmadı. Üstelik Türkiye'nin bilgisayarlaşma stratejisinin bir parçası olması gereken önemli bir fırsat da tepiliyor.

Polislere verilecek bilgisayarlar da incelenmeli Donanım ve yazılım güncellemeleri, gelecek bir-iki yıl içerisindeki kapasite yükseltmeleri konusunda da bilgi yok. Servis hizmetleri konusunda kim ne yapacak belli değil. Yarın öbür gün Microsoft gelip "Biz Longhorn'un çıkartıyoruz, ya bunu satın alırsınız ya da başınızın çaresine bakarsınız" dediğinde ne olacağı belli değil. CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu ile aynı fikirdeyim: Öğretmenlere tercih yapma şansı bırakılmadı hiçbir konuda. Dileyen dizüstü dileyen masaüstü alabilmeliydi. Bu bilgisayarlarda yazılım olarak da Microsoft'un işletim sistemi ve ofis yazılımları şark koşulmamalıydı. Öte yandan yürütülen bir başka projede, bu ülkenin beyinleri bir işletim sistemi geliştirdiler. Üstelik devletin parasıyla. İçinde temel masaüstü ihtiyaçlarını karşılayacak tüm araç ve yazılımlar var. TÜBİTAK'a bağlı çalışan bir ekip tarafından geliştirilen "Ulusal İşletim Sistemi Pardus" (http://www.uludag.org.tr) hakkında bir araştırma yapılmaması ve seçenekler arasına koymak zahmetine girilmemesi ülkemize önemli miktarlarda zaman ve paraya mal olacak. Türkçe F klavye standart olup, Q klavye seçenek olarak konması gerekirken, saman altından su yürüterek kullanıcılara Q klavye dayatıldı. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in sözü bir kulaklarından girip diğerinden çıkmış galiba. 

Ulusal güvenlik meselesi olabilirBirilerinin çıkıp açıklama yapması gerekiyor. Çünkü basit bir ticari iş değil bu. Geleceğimizi ilgilendiren bu tip konularda daha duyarlı ve dikkatli olmalıyız. Benzer durum polislerimize ve diğer memurlarımıza satılacak bilgisayarlar için de geçerli. Çok dikkatle irdelenmesi gereken, uzmanına danışılması gereken ve ülkelerin teknoloji politikalarını belirleyen çalışmalar bunlar. Yüz binlerce bilgisayar satmak, ülkenin bilgisayarlaşmasında önemli adımlar yapmak anlamına gelen bu tür kampanyalarda teknoloji politikaları da göz önünde bulundurulmalı. Pekçok Avrupa, Güney Amerika ve Asya ülkesinde terk edilen ve alternatifleri üzerinde durulan bir işletim sistemine koşulsuz teslim olmak nasıl açıklanabilir?CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu'nun bu tür projelerdeki bir diğer kaygısı da, -uçuk gelebilir ama- ulusal güvenlikle ilgili. Coşkunoğlu, bilişim alanında atılacak adımların gizli anlaşmalar yoluyla değil, ulusal bir strateji çerçevesinde yapılması gerektiğine dikkat çekmişti kampanyanın ilk duyurulduğu günlerde. Öğretmenlere, polislere ve yargı mensuplarına bilgisayar dağıtılması gibi projelerin, ulusal teknolojinin gelişmesi için çok önemli fırsatlar olduğunun altını çizmişti Coşkunoğlu. ABD ve AB'nin, ulusal güvenlik kaygıları nedeniyle Microsoft Windows işletim sistemini dışladığını vurgulayan açıklamış ve Microsoft'un yoğun bir biçimde pazar arayışlarına yönelerek, bu çerçevede Türkiye'de de görüşmeler gerçekleştirildiğini ifade etmişti. Hafızamızı sürekli yenilemeli ve bu uyarıları hatırlamalıyız. Çünkü yarın gerçekten geç kalmış olabiliriz.

Yazının Devamını Oku

Öğretmen bilgisayarında klavye aldatmacası

6 Nisan 2005
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in “F klavye sözü”nü şirketler tutmadı. Şirket yetkilileri vatandaşa “dizüstü bilgisayarlarda klavyeler Q” açıklamasını yapıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öncülüğünde Vakıflar Bankası tarafından organize edilen “öğretmenlere yarı fiyatına dizüstü bilgisayar kampanyası” için geri sayım başladı. Fakat pek çok belirsizlik hüküm sürmeye devam ediyor. Kampanyadaki Q klavye zorbalığını gazeteciler olarak gündeme getirmiş ve Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’ten “F klavye sözü” almıştık. Fakat korktuğum oldu. İhaleyi kazanan Exper (Datateknik), Casper, KRN (Sentim) ve Toshiba şirketlerinin kampanyalarla ilgili çağrı merkezlerini aradım. Ve kampanyada verilecek dizüstülerin Q klavyeye sahip olduğu gerçeğiyle karşılaştım. Yanlış okumadınız, Bakan’ın ‘tavsiye’sini ortalığı yumuşatacak bir açıklamadan ibaret görmüşlerdi muhtemelen. Bu şirketlerden sadece Casper, sunduğu modelde F klavye seçeneğini sunuyor.

Muhtemelen diğer şirketler müşterilerine F klavye için ek bir maliyet çıkaracak. Belki de üzerinde harfler olan etiketlerden verip “Alın bunları tuşların üzerine yapıştırın, F klavyeniz olsun” diyecekler. İhale şartnamesinde Türkçe F klavyenin standart olarak konulmaması sadece biz gazetecilerin dikkatini çekmişti ve biz yazdıktan sonra Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik derhal bu konuda harekete geçmişti. Kendisinin bu konudaki duyarlılığını takdir ediyorum. Fakat görünen o ki, bu işi birilerinin de takip etmesi gerekiyor. Bakan’ın her tarafa yetişmesi ve teftiş etmesi mümkün değil.

Teknik özelliklerde sorunlar var

En baştan tartışmalarla dolu bir çalışma bu. Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yetkililerle konuşuyorum, “Kampanya bizim değil, VakıfBank sorumlu, biz sadece destekliyoruz” diyorlar; firmaların ağzını bıçak açmıyor. Normal bir vatandaş olarak arayıp sordum bilgisayarların konfigürasyonlarını. Çoğu yeterli bilgiye sahip değil. Fakat oldukça eminler klavyenin Q olduğun konusunda. Fakat dikkatimi çeken bir başka konu da, konfigürasyonlarda teknik özelliklerin son derece yuvarlatıldığı. Bu işin bir kalite standardı olmalı. Kablosuz İnternet Kartı diyorlar. İyi de markası ne bunun? Pekçok bileşenin ne marka olduğu belli değil. Zaten maşallah klavyeyi anlatırken F mi Q mu olduğunu söylemek dışında her türlü detayı vermiş bazıları. VakıfBank’ın sitesindeki kampanya sayfasındaki klavye kısmında ( http://www.vakifbank.com.tr/meb.htm ) ise “TR klavye” denmiş. Bu ne demek oluyor şimdi? Bu şekilde durumu geçiştirebileceklerini mi sanıyorlar?

Böyle bir model var mı gerçekten?

En üst seviye dizüstü bilgisayarı satacak olan Toshiba’nın sitesindeki kampanya sayfasında ( http://www.tnb.com.tr/modelozellik.asp?modelad=187 ) söz konusu bilgisayarın teknik özellikleri anlatılıyor. Yersiz bir evham olabilir; fakat Toshiba’nın kampanyada satacağı model olan “Satellite L10-102” ile ilgili deneyimleri okumak isteyip Google’da arattım. Fakat ne ilginçtir ki, çıkan sonuçların (ki toplamı zaten 25’ti) yüzde 90’ı öğretmenlere bilgisayar kampanyasıyla ilgili sayfalardı. Umarım gerçekten de böyle bir model vardır. Yoksa Toshiba bu kampanya için özel olarak mı üretti bu modeli.

TBMM’deki önergeler cevaplanmadı

Bugün yarın dağıtımına başlanacak dizüstülerle ilgili en önemli tartışmalardan bir diğeri de içerdiği yazılımlar oldu. “Neden ‘alternatifi var mı’ diye düşünülmeden ve araştırmadan Microsoft’la anlaşma yapıldı” sorusu çok soruldu fakat ne yazık ki cevaplayan bulunamadı. CHP Uşak milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun verdiği soru önergeleri de süresinin dolmasına az bir zaman kala, hâlâ cevaplanmamış biçimde duruyor TBMM’de.
Yaklaşık 650 bin öğretmene dağıtılması planlanan dizüstü bilgisayarda, “neden TÜBİTAK’ın geliştirdiği Ulusal İşletim Sistemi Pardus, Gelecek Linux veya diğer yerli alternatifler değil de, Microsoft’un işletim sistemi bulunduğunu” hazırladığı 6 soru önergesiyle Meclis gündemine getiren Coşkunoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in yanıtlaması istemiyle verdiği önergelerde, “Microsoft’un peşinen tercih edilmesinin nedenini” de sormuştu.

Olan tüketiciye olabilir

Bu işi başından beri takip eden ve ilgi gösteren nadir siyasilerden biri olan Osman Coşkunoğlu, dizüstü ve masaüstü bilgisayarların kendilerine göre avantajları olduğu, fakat bu kampanyada sadece dizüstü olmasının büyük yanlış olduğu görüşünde. “Acaba birilerinin elinde mi kaldı bu bilgisayarlar” sözüyle de şüphelerini dile getiriyor.
Şunu kabul etmek gerekir ki büyük bir iletişim ve bilgilendirme sorunu var.
Eşim 5 senelik öğretmen olduğu için eğitim dünyasını yakından tanıma fırsatım da oldu. Ondan ve çevresinden duyduklarım bana bazı fikirler veriyor. Öğretmenlerin çoğu neler olduğunu, ne yapmaları gerektiğini, bir dizüstü almanın doğru bir iş mi olacağını bilmiyor. Onlara akıl verecek birileri de yok. Ne Bakanlık, ne VakıfBank, ne de üretici şirketler bir iletişim ağır kurmuş durumda.

Öğretmenleri bilgisayar kullanıcısı haline getirmek istiyorlarsa bu işi çok daha açık bir ortamda yapmalıydılar. Öncelikle işin içinde sivil toplum kuruluşları olmalıydı. İşin ehli olan insanlara haber bile verilmedi, görüşleri alınmadı. Üstelik Türkiye’nin bilgisayarlaşma stratejisinin bir parçası olması gereken önemli bir fırsat da tepiliyor.

Polislere verilecek bilgisayarlar da incelenmeli

Donanım ve yazılım güncellemeleri, gelecek bir-iki yıl içerisindeki kapasite yükseltmeleri konusunda da bilgi yok. Servis hizmetleri konusunda kim ne yapacak belli değil. Yarın öbür gün Microsoft gelip “Biz Longhorn’un çıkartıyoruz, ya bunu satın alırsınız ya da başınızın çaresine bakarsınız” dediğinde ne olacağı belli değil.

CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu ile aynı fikirdeyim: Öğretmenlere tercih yapma şansı bırakılmadı hiçbir konuda. Dileyen dizüstü dileyen masaüstü alabilmeliydi. Bu bilgisayarlarda yazılım olarak da Microsoft’un işletim sistemi ve ofis yazılımları şark koşulmamalıydı.

Öte yandan yürütülen bir başka projede, bu ülkenin beyinleri bir işletim sistemi geliştirdiler. Üstelik devletin parasıyla. İçinde temel masaüstü ihtiyaçlarını karşılayacak tüm araç ve yazılımlar var. TÜBİTAK’a bağlı çalışan bir ekip tarafından geliştirilen “Ulusal İşletim Sistemi Pardus” ( http://www.uludag.org.tr ) hakkında bir araştırma yapılmaması ve seçenekler arasına koymak zahmetine girilmemesi ülkemize önemli miktarlarda zaman ve paraya mal olacak.

Türkçe F klavye standart olup, Q klavye seçenek olarak konması gerekirken, saman altından su yürüterek kullanıcılara Q klavye dayatıldı. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in sözü bir kulaklarından girip diğerinden çıkmış galiba.

Ulusal güvenlik meselesi olabilir

Birilerinin çıkıp açıklama yapması gerekiyor. Çünkü basit bir ticari iş değil bu. Geleceğimizi ilgilendiren bu tip konularda daha duyarlı ve dikkatli olmalıyız. Benzer durum polislerimize ve diğer memurlarımıza satılacak bilgisayarlar için de geçerli.

Çok dikkatle irdelenmesi gereken, uzmanına danışılması gereken ve ülkelerin teknoloji politikalarını belirleyen çalışmalar bunlar. Yüz binlerce bilgisayar satmak, ülkenin bilgisayarlaşmasında önemli adımlar yapmak anlamına gelen bu tür kampanyalarda teknoloji politikaları da göz önünde bulundurulmalı. Pekçok Avrupa, Güney Amerika ve Asya ülkesinde terk edilen ve alternatifleri üzerinde durulan bir işletim sistemine koşulsuz teslim olmak nasıl açıklanabilir?

CHP Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun bu tür projelerdeki bir diğer kaygısı da, -uçuk gelebilir ama- ulusal güvenlikle ilgili. Coşkunoğlu, bilişim alanında atılacak adımların gizli anlaşmalar yoluyla değil, ulusal bir strateji çerçevesinde yapılması gerektiğine dikkat çekmişti kampanyanın ilk duyurulduğu günlerde. Öğretmenlere, polislere ve yargı mensuplarına bilgisayar dağıtılması gibi projelerin, ulusal teknolojinin gelişmesi için çok önemli fırsatlar olduğunun altını çizmişti Coşkunoğlu. ABD ve AB’nin, ulusal güvenlik kaygıları nedeniyle Microsoft Windows işletim sistemini dışladığını vurgulayan açıklamış ve Microsoft’un yoğun bir biçimde pazar arayışlarına yönelerek, bu çerçevede Türkiye’de de görüşmeler gerçekleştirildiğini ifade etmişti. Hafızamızı sürekli yenilemeli ve bu uyarıları hatırlamalıyız. Çünkü yarın gerçekten geç kalmış olabiliriz.
Yazının Devamını Oku

Hakiki Türk işletim sistemi: PARDUS

22 Mart 2005
Bilmeyenler duysun, artık bizim de nur topu gibi bir işletim sistemimiz var. Adı Pardus...

Pardus, Anadolu Parsı'ndan, Panthera Pardus Tulliana'dan geliyor. Türk mühendislerinin, yazılımcılarının gece gündüz çalışması ve TÜBİTAK'ın girişimiyle inşa edilen "Ulusal İşletim Sistemi Pardus", açık kaynağın ve Linux'un bayrağını Türkiye'de yükseltecek. Onu kullanmanız için pek çok neden var. İlk üçünü ben sayayım: Pardus tamamen Türkçe, tamamen bedava ve tamamen bizden.Biz Avrupa Birliği tantanasını, Bill Gates'in bir hışımla gelip geçişini, Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmenlere dizüstü kampanyasını, ADSL'deki değişiklikleri ve benzer klasik meseleleri konuşurken, bizim mühendisimizin, yazılımcımızın geliştirdiği Ulusal İşletim Sistemi  Pardus sessiz sedasız çıktı ve kullanılmaya başlandı. Projeyi geliştiren ekip TÜBİTAK'a bağlı Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) çatısı altında çalışıyor. Yani devletin mühendisleri. Devlet kurumunda devletin mühendislerinin hazırladığı bir işletim sisteminde devletin bakanlıkları haberdar mı? Bence değil. (Bkz: Önceki yazımda değindiğim öğretmen bilgisayarı kampanyası)

Hemen indir, hemen kullanÖncelikle biraz yakından tanıyalım işletim sistemimizi. "Pardus Çalışan CD" adlı Ulusal İşletim Sistemi, tamamen CD üzerinden çalışan, kurulum gerektirmeyen ve çalışmak için sabit diskinize veri yazılmasına gerek bırakmayan, Linux çekirdeği ve bu çekirdek üzerinde çalışan bir ürün. İşletim sistemine dahil olarak çoğu açık kaynak kodlu özgür yazılımlar ile proje ekibi tarafından geliştirilmiş yazılımlar bulunuyor. Aslanlar gibi çalışan bu işletim sistemi bilgisayarınızda yüklü diğer işletim sistemlerine ve verilere zarar vermiyor. Uslu, aklı başında bir pars yani sizin anlayacağınız.Pardus Ulusal İşletim Sistemi ilk aşamada bilgisayar okur-yazarı olmanın gerektirdiği temel masaüstü ihtiyaçlarını karşılayacak kapasitede dizayn edilmiş. Projenin devamında ise çok daha geniş ihtiyaçları karşılacayak ve farklı kullanıcı profillerini tatmin edebilecek düzeye eriştirilecek. İşletim sisteminin CD üzerinde çalışan sürümünde ofis araçları (metin düzenleyici, hesap tablosu, sunum hazırlayıcı, vb.), İnternet araçları (tarayıcı, e.posta, sohbet, vb.), çokluortam ve grafik araçları (film oynatıcı, müzik çalar, vb.), oyunlar ve çok sayıda uygulama mevcut.

Türkiye'nin işletim sistemiPardus öncelikle bilgisayar kullanıcılarının temel masaüstü ihtiyaçlarını karşılayabilmek, mevcut Linux dağıtımlarının üstün yönlerini kullanarak, sahip olduğu araçlarla kurulum, yapılandırma ve kullanım kolaylığı sağlamak üzere geliştirilen bir GNU/Linux dağıtımı olarak dikkate ve ilgiye değer bir işletim sistemi. Fakat sadece böyle basit bir tanım yetmez onu anlatmaya. Kullanır kullanmaz nasıl da bize özgü olduğunu anlayacaksınız. Bir defa tamamen Türkçe ve zorlama tercümeler yok. Yeni başlayanlar için de çok pratik ve kolay. Temel ofis uygulamaları için rahatlıkla işinizi görebilecek dünyaca ünlü "OpenOffice" adlı açık kaynak yazılımı emirlerinize amade.İşletim sistemi içindeki araçların isimleri de bir harika. Örneğin yapılandırma yöneticisinin adı "Tasma". "Çomar" ve "Pisi" gibi araç isimleri de var. Sözü fazla uzatmadan sizi Pardus'la tanışmaya davet ediyorum. Detaylı bilgilere ve yükleme dosyasına http://www.uludag.org.tr ana sayfasından ulaşabilirsiniz. (Projenin adı Uludağ, tabi Uludağ Üniversitesi ile alakası olmadığını da belirtelim.) Pardus özel etkinliklerde ve üniversitelerde CD ortamında ücretsiz olarak dağıtılıyor. Fakat üşenmeyin, indirin İnternet'ten ve CD'ye yazarak çalıştırın. Ulusal İşletim Sistemi'mizin gelişmesi için desteğimizi esirgemeyelim. Son sözüm de şudur ki, "Yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı".

Yazının Devamını Oku