Başkentli yatırımcılar turizmde yine bir adım önde gidiyor

BOZKIRDA yaşamalarına karşın Başkentli yatırımcılar Türk turizmine de damgasını vuruyor. Ege ve Akdeniz sahilinde yer alan birinci sınıf turizm tesislerinin hem inşasını, hem de işletmesini yapan devler arasında Ankara’nın müteahhitlikle başlayıp, turizmle büyüyen şirketleri başı çekiyor.

Bu gelişime en güzel örnek ise Türkiye’nin Riviera’sı ya da Costa Del Sol’u olarak adlandırılan Belek Turizm Merkezi... Bölge, yan yana sıralanmış beş yıldızlı otel ve tatil köyleriyle insanı büyüleyen bir görünüme sahip. 50 bine yakın nitelikli yatak kapasitesiyle hizmet veren 47 otel ve tatil köyünün yanı sıra, 11 adet golf kulübü bu özel bölgenin ev sahipleri... Ve gelelim Türk turizminin lokomotifi Belek’in Ankara’yla bağlantısına.
Değişik tip ve büyüklükte yan yana yer alan bu tesislerin yüzde 80’ninin sahibi Ankaralı yatırımcılar. Denizden yoksun Ankaralıların sahillerdeki hegemonyası 1980’li yıllara, bir diğer deyişle Turgut Özal dönemine uzanıyor. Turizmin kalkınması için yeni düzenlemelere giden, arsa tahsisi ve düşük faizli kredilerle yatırımları cazip hale getiren Özal, beş yıldızlı tesislerin kurulması için büyük imkânlar sağlıyordu. Üstelik geri ödemede de büyük kolaylıklar getiriyordu. 49 yıllığına kiralanan arsaların ve üzerine kurulacak tesislerin açıldıktan sonra ödenmeye başlanacak kira bedelleri, yatırımcıları cezbediyordu.

DURUMU FARK EDİNCEYE KADAR İŞ İŞTEN GEÇTİ

O yıllarda daha çok devletle iş yapan büyük müteahhitler, turizm sektörüne sağlanan ‘Bol keseden teşvikler’e kayıtsız kalmayarak, kamudan sağladıkları sermaye birikimini turizm yatırımına dönüştürüyorlardı. İstanbul ve diğer illerdeki yatırımcılar ise gerek devletle olan ilişki eksikliğinden, gerekse turizmin önemini kavrayamamaktan, Ankaralılar kadar atılımcı olamıyor. Ancak, tesisler birbiri ardına tamamlanıp, bacasız fabrika da denilen turizm gelirinden pay almaya başlayınca, kayıtsız kalanların istekleri kabarıyor ama iş işten geçiyordu.
Turizmin cazip yatırım sektörleri arasına girmesiyle beş yıldızlı otel ve tatil köyü sahibi Ankaralıların sayısı her geçen gün artıyor. Akdeniz’in diğer turizm bölgeleri ile Ege kıyıları da, bozkırdan gelen yatırımcıların istilasına uğruyor. Rakamlarla örnek vermek gerekirse, Ege ve Akdeniz kıyılarında yer alan beş yıldızlı tesislerin yüzde 45’i Başkentli yatırımcıların eline geçiyor. Özellikle İstanbullu yatırımcılar bu pastadan pay almak için gecikirken iş işten geçmiş oluyor. Belki de bu gelişimi en güzel şu fıkra anlatacaktır...

CENNETE GELDİLER GELMESİNE DE BİRAZ GEÇ KALDILAR

Cennet’in kapıları şiddetli bir şekilde yumruklanmış. ‘Güm güm güm’ sesleri arasında içeriden seslenmişler...
-Kim o?
Dışarıdan gök gürültüsü gibi gelen tok bir ses: Biz İstanbul’u fetheden Fatih’in yiğitleriyiz! diye cevap vermiş. Bu cevap üzerine de içeriden “hoş geldiniz” diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler.
Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış: ‘Güm güm güm’ İçeriden sormuşlar:
-Kim o?
Dışarıdan gök gürültüsü gibi tok bir ses: Biz İstanbul’u fetheden Fatih’in yiğitleriyiz!
İçeriden hemen cevaplamışlar: Hadi len! Onlar 40 yıl önce geldi!
Dışarıdan yine ses gelmiş: Ama biz mehter takımıyız, ancak geldik!

ANKARALI YATIRIMCILAR HALEN BİR ADIM ÖNDE

Aslında bu fıkrayı boşuna aktarmadım. Tesis sahibi Ankaralılar halen fark yaratmayı iyi biliyor ve diğerlerinden bir adım önde. Nasıl mı? Turizmi çeşitlendirip, farklı kulvarlar yaratarak... Buna en güzel örnek de her yaş ve cinsten insana hitabeden golf destinasyonu. Bu spor dalı bir yandan geniş kitleleri peşinden sürüklerken, diğer yandan da Türk turizmine büyük katkılar sağlıyor. Şimdilerde 16 adet uluslararası standarda sahip golf kulübünün bulunduğu ülkemizde, sayı üç yıl sonra 100’ü bulacak. Dolayısıyla da golfle beraber yeni bir yaşam tarzı da meraklılarını kapsamı içine alacak.
Ve deminde bahsettiğim gibi Ankaralı yatırımcılar bu alanda da rakip şehir yatırımcılarından bir adım önde. Yapılan ve yapılmakta olan tesislerin büyük kısmı yine bozkırdan gelen müteahhit ağırlıklı Ankaralı iş adamlarına ait.

1895’DE KURALAN KULÜBE KAHVE İÇMEK AT ÜSTÜNDE GELİRDİ

Aslında son yıllarda popüler bir hale gelen golf sporunun ülkemizdeki tarihi tam 115 yıl öncesine dayanıyor. 1895 yılında Okmeydanı’nda kurulan İstanbul Golf Kulübü, Atatürk’ün İstanbul da bulunduğu sıralarda zaman zaman at üzerinde gidip, soluklandığı bir mekân. Dost olarak bellediği İngiliz Konsolosu P. Loren’i ziyaret amacıyla gidişlerinde, kulüp binası önünde çok sevdiği şekerli kahvesini içmesi ise ayrı bir anekdot. Mustafa Kemal’in bazı ziyaretlerinde, kulübe ait golf sahasında vuruş denemeleri yaptığı da biliniyor. İyi bilinen bir başka gerçek ise İstanbul Golf Kulübü’nün, Avrupa’nın en eski dördüncü golf kulübü oluşu. Bugün Maslak’ta dokuz çukurlu bir sahaya ve görkemli kulüp binasına sahip olan tesis, Türkiye’de golf sporunun yaygınlaşmasında önemli bir yer tutuyor.
Ancak golf sporunun gitgide daha yaygın hale gelmesi ise turizmcilerin, özellikle de Belek Turizm Merkezi’ne yatırım yapan Ankaralı iş adamları sayesinde oluştu. İşte bu oluşuma başından beri tanık olan bir gazeteci olarak golfün yol haritasını çıkarmak için kolları sıvarken de ileri görüşlü Ankaralı yatırımcılardan da bahsetmek istedim. Üstelik Belek’le sınırlı kalmayıp, İstanbul, Dalaman ve Bodrum’daki golf kulüplerini de mercek altına aldım. Golf’un gelişim gösterdiği en önemli yer olan Belek’teki 11 adet golf kulübünün sekiz tanesi Ankaralılara ait.

NURİ BEY VE OĞULLARININ İLERİ GÖRÜŞÜ EN BÜYÜĞÜ YARATTI

Özaltın Ailesi’nin sahibi olduğu Gloria Golf ise Türkiye’nin en büyüğü. Nuri Özaltın ile oğulları Hayrettin ve Nurettin Özaltın’ın ileri görüşlüğüyle yaratılan dev tesis bugün Avrupa’nın da gözde merkezleri arasında. Akkanat Holding’in sahibi Ali Akkanat’a ait Antalya Golf Kulübü’nün ise ilk sahipleri arasında Ankaralı Tekin Ailesi’nin olduğu biliniyor. Nobilis, Cornelia, Sueno, The Montgomerie Papillon, Kaya Eagles, Carya golf kulüplerinin sahipleri de Ankaralı. Dalyan’da bu yıl hizmete girecek Hilton Dalaman Golf Kulübü ise yine Başkentli Göçer İnşaat’ın sahibi Mustafa Göçer’e ait.
Bu arada Carya Golf Kulübü için bir parantez açayım. Sahibi Cemil Uğurlu, turizme gönül vermiş Ankaralı bir iş adamı. Aynı zamanda Belek Turizm Yatırımcıları Birliği’nin başkanı olan Uğurlu, Türk turizminin gelişmesi için diğer işlerini bir kenara bırakan ve tüm mesaisini sektöre harcayan önemli bir isim. Üstelik bu çabasını Belek’le sınırlı tutmayıp, ülke turizmin gelişmesi için elinden geleni yapıyor. Golf turizmi ise onun baştan beri savunduğu önemli bir hedef ki ülke sathına yaymak için çalmadık kapı bırakmıyor. Cemil Bey de çok iyi biliyor ki golf müşterisi tatil müşterisinin beş, hatta altı katı para bırakır.

GOLF TUTKUNLARI İÇİN BELEK NEDEN ÖNEMLİ?

Sözü fazla uzatmadan, uluslararası standartlara sahip golf kulüplerinin hizmet verdiği Belek’ten yola çıkarak gözlemlerimi aktarmaya başlayayım. Güney sahillerimizde doğal güzelliklerin içerisinde bulunan yüksek kapasiteli konaklama tesislerinde bir yandan bu sporu yaparken, diğer yandan da deniz ve doğayla iç içe bir tatil imkânından da yararlanmanız mümkün. Golfün sevilip, yaygın olarak oynanmasının temel nedeni ise çevreye en az zarar veren spor dalı olmasından kaynaklanıyor. Tabii bunda yaş sınırı tanımaksızın herkes tarafından oynanabilen bir açık hava sporu olmasının da katkısı var.

TOP PEŞİNDE KOŞARKEN LÜKS VE HİZMETTE SINIR YOK

Deniz ve ormanla bütünleşen muhteşem doğasını, golf sporunun dinginliğiyle buluşturan Belek’te tam tamına 11 adet kulüp var. Bu kulüplerin kiminde iki, hatta üç ayrı saha mevcut. Yılın 300 günü, güneşin sıcaklığının hissedildiği bölgede, kış ayları da dâhil 12 ay golf sporunu yapabilirsiniz. Hepsi beş yıldızlı olmak üzere 47 adet otelin bulunduğu Belek’te ister kulüplerin kendi otellerinde, isterseniz diğerlerinde kalın her türlü hizmetten faydalanabiliyorsunuz. Ancak, istediğiniz saat aralığında golf oynamak için kulüplerin kendi otelinde ya da anlaşmalı otellerinde konaklamanız size ayrı bir avantaj sağlıyor. Bu avantaj, bir şekilde ödeyeceğiniz ücrete de yansıyor. Hatta seçtiğiniz otelin imkânları doğrultusunda saha dışındaki zamanınızı keyif şölenine dönüştürebiliyorsunuz.
Klasik turizm destinasyonu deniz, kum ve güneş bir kenara Spa&Wellness gibi ünitelerde enerjinize enerji katabiliyorsunuz. Bagi denen golf arabalarıyla doğa içinde gezinti, özel uşağı olan VIP oda ve villalarda sınırsız hizmet, helikopter, uçak gibi araçlarla transfer ve gezinti ise saha dışı olanaklardan sadece bir kaçı...
Yazarın Tüm Yazıları