BİR yerlerde toplu bir para gördük mü, hemen nasıl harcayabileceğimizin hesabını yapmaya başlıyoruz. Başka amaçlar için birikmiş parayı amaçları dışında harcamak toplumsal içgüdümüz haline dönüştü. Bunun son örneğini de geçenlerde gördük.
İşsizlik sigortası kuruldu. Amacı belli bir dönem işsizlik sigortasına prim ödemiş çalışanların işsiz kaldıklarında belli bir süre gelir elde etmesiydi. Yeni kurulmuş olması nedeniyle, sistem, harcaması az, geliri yüksek bir dönemini yaşıyor. Doğal olarak da, sistemde para birikiyor. Biriken paralar içimizi gıcıklamaya başladı.
HEP YAPIYORUZ
İşsizlik sigortasında biriken paralar çeşitli kesimlerin gözüne batmaya başladı. "Dağıtın da, yiyelim" sesleri yükselmeye başladı. Hemen yeni projeler üretilmeye başlandı. Projelerin en yenilerinden birisi bu paraların yeni istihdam edilen çalışanların sosyal güvenlik primlerinin ödenmesinde kullanılması oldu. İlk duyulduğunda, kulağa hoş gelen bir öneri.
En büyük sorunu işsizlik olan bir ülkede birikmiş bir parayı yeni istihdam edilenlerin sosyal güvenlik primleri için kullanılması işverenler açısından yeni insanların işe alınmasını daha az maliyetli yapacak. Böylece, istihdam artacak!
İşsizlik sigortasında 25 milyar YTL birikmiş görünüyor. Bu para bitince ne olacak? İşsizlik sigortasından gelir elde etmeye hak kazanmışların paraları nasıl ödenecek? Yoksa, işsizlik sigortasını da sosyal güvenlik sistemine mi benzetmeye çalışıyoruz? Hazır paraları bol keseden dağıttıktan sonra devlete yaslanmayı mı planlıyoruz? Kaynağı varmış gibi görünen, aslında başka işlerin kaynağı olacak birikimlerden harcanacak her kuruş yarın Hazine’nin üstlenmek durumunda kalacağı ek harcama kalemleri olacaktır.
Geçmişte bütün bunları yaşadık. Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF) kuruldu. Fonda önce para birikti. Biriken paralar iştahımızı kabarttı. Fonun harcama kapsamını genişletip iflas ettirdik. Sonunda paralar bitti, harcamaları devlet bütçesinin üzerinde kaldı.
Yatırımları teşvik ediyoruz diye Kur Riski Sigorta Fonu (FERİS) kuruldu. Enflasyonun yüzde 50 olduğu ülkede yüzde 25 TL faiziyle şirketlerin dış borçları devlet tarafından üstlenildi. Önce büyük paralar birikti. Paraların biriktiğini görünce, fon kapsamındaki kredilerin TL faizlerini düşürüp kapsamını genişlettik. 1980’lerin sonunda sistem çatırdamaya başladı. Önce 1994, ardından 2001 krizleri FERİS’i darmadağın etti. Zararlarını Hazine ödedi.
Tasarrufları Teşvik Fonu kuruldu. Bunun uygulama aslında istihdam vergisinin bir başka biçimiydi. Devletin bireylerden bir çeşit borçlanması şeklinde düşünüldü. Paralar çarçur edildi. Buharlaşan paraları Hazine geri ödemek durumunda kaldı.
SORGULAMALIYIZ AMA DELMEMELİYİZ
İşsizlik sigortasında biriken paralar devletin oluşturduğu teşvik mekanizmasının bir parçası olarak kullanılmamalıdır. Kullanılırsa, bunun da akıbeti diğerlerinden farklı olmayacaktır.
İşsizlik sigortası çalışanlar için kurulmuş güvence mekanizmasının önemli bir parçasıdır. Biriken para beklenenin üzerinde olmuş olabilir. Olasılık hesapları geniş tutulup aslında toplanan primler gereğinden yüksek olmuş olabilir. Öyleyse, konunun bu yönü araştırılmalıdır. Ama, sistemdeki para çarçur edilmemelidir. Amaçları dışında kullanılmamalıdır.
Aksi bir uygulama, geçmişteki içgüdülerimizin depreştiği anlamına gelecektir.