Paylaş
Halka açık bazı bankaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmesiyle ortalık karıştı. Bankacılık mevzuatımız bankaların halka açık olabileceğini hesaba katmadığından şimdi ne yapacağımızı bilemez duruma düştük.
İlke olarak, devletin el koyduğu halka açık bankaların Borsa'da işlem gören hamiline yazılı hisselerine devletin el koyması yanlıştır. Devletin bu hisseleri belli bir fiyattan yatırımcılardan alması da yanlıştır. O halde, işin doğrusu ne olabilir?
MEVZUAT
Mevzuata göre, banka hisselerinin nama yazılı olması esastır. Ancak, bankanın halka açılacak hisseleri hamiline yazılı olabilir. Bankalar Kanunu'nun 14. maddesine göre, devlet ancak nama yazılı hisselere el koyabilmelidir.
Yine mevzuata göre, bir kişi ya da kuruluşun bir bankada pay sahipliği belli bir oranı geçtiğinde devletten izin alınması zorunluluğu vardır. Bir kişi ya da kuruluş borsada alım yaparak mevzuatta belirlenen oranların üzerinde bir bankada hissedar olabilir. Bu durumda da, devletten izin alınması zorunlu olacaktır. Bankaya el konulacaksa, devlet, hamiline yazılı olsa dahi, mevzuatta belirlenen oranı aşan hissedarların sahip olduğu hisselerine el koymalıdır.
Diğer bütün hamiline yazılı hisseler, devlet bankaya el koyduktan sonra da, borsada işlem görmeye devam etmelidir.
Bu öneri bir anlamda mevzuatı zorlamak olmaktadır. Fakat, bankacılık mevzuatımızın mantığı da bankaların halka açılmalarına engeldir.
Örneğin, eski mevzuata göre, halka açık bir banka 64. madde kapsamına alındığında borsa ve dolayısıyla yatırımcılar bilgilendirilmiyordu. Halbuki, bu çeşit bir bilgi hisse fiyatının ‘‘en doğru bilgiler ışığında’’ oluşabilmesi için hayati bir öneme sahiptir. Bu çeşit bir bilgiye büyük hissedarlar sahip olurken, küçük hissedarlar ‘‘eksik bilgi’’ ile yatırım yapmak durumunda kalmaktadırlar.
Devletin görevi hissedarları kurtarmak değil, bankaya borç veren mevduat sahiplerinin haklarını korumaktır. Bu çerçevede, el konulan bankaların borsada işlem gören hisse senetleri de eskiden olduğu gibi işlem görmeye devam etmelidir.
MAĞDURİYET
Doğal olarak, el konulan bankaların sahipliği devlete geçtiğinden bu yatırımcıların hisselerinin havadan değer kazandığı (windfall gain) tezi de ileri sürülebilir. Doğrudur da.
İşin bir başka yönü daha var. Yatırımcılar, hisse senetlerini aldıkları bankaların devlet tarafından el konulacak kadar kötü olduğu konusunda resmen bilgilendirilselerdi, aldıkları hisselere verdikleri fiyatı verirler miydi? Büyük bir olasılıkla, hayır.
İşin bu yönü de düşünüldüğünde, halka açık bankaların borsada işlem gören hisselerinin işlem görmeye devam etmesi fikri daha mantıklı oluyor.
Bugün olduğu gibi, bu hisselerin borsada işlem görmesini durdurmak yatırımcıyı mağdur etmektir. Bir hissenin fiyatının sıfır olması devleti ilgilendirmemelidir. Fakat, yatırımcının elindeki hisseyi istediği zaman piyasa fiyatından satamaması mağduriyetin en büyüğüdür.
Paylaş