İKTİSADİ sıkıntıya düşen ülkeler hep IMF'den şikayet ederler. Çünkü, ‘‘değirmenin suyu’’ kesilmiştir. Yapılan hovardalıklar ülkenin yeni borç alabilme olanaklarını tıkamıştır. Ülkenin harcamalarını kesmesi karşılığında, IMF borç verip vadesi gelen diğer borçların ödenmesine yardım eder.
Borçlanamayan ülkeler, olmayan kaynakları heba ederek aldıkları borçların faizlerini dahi ödeyemeyecek duruma düşenlerdir. Düştükleri durumdan çıkabilmek için yalnızca hovardalıklarını kesmek yetmez. Artan faiz harcamalarını ödeyebilmek için temel ihtiyaçlardan da kesmek gereklidir. Aksi taktirde, yeniden borçlanabilme konumuna gelmeleri hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
BİR ÖRNEK
Bir aile düşünün. Baba aile bireylerine limiti bol olan kredi kartları vermiş. Çocuklar kredi kartıyla kitap ve defter alma yanında her gece barlarda, lokantalarda sürtüyorlar. Anne her gün alış-verişte. Öğle yemeklerini dışarıda yiyip bir giydiğini bir daha giymiyor. Aile, 100 birim geliri varken 150 birim para harcıyor. Her ay 50 birim kredi kartı yoluyla borçlanılıyor. Aile bireyleri memnun olduğundan baba da durumdan memnun.
Kredi kartı borcu geldiğinde 5 birim asgari ödeme yapılıp bir sonraki ay kredi kartlarıyla 55 birim harcanıyor. Bir sonraki ay, 5 birim faiz işlediği halde, baba, 10 birim ödeme yapıyor ve kredi kartlarıyla 60 birim harcama yapılıyor. Giderek, borcun faizi borçlanarak ödenip kredi kartlarının limiti doluyor.
Aile kredi kartlarıyla yeni harcama yapamaz duruma düşüyor. Kredi kartlarının asgari ödemelerini yapabilmek için babanın maaşı yetmiyor. Banka aile gelirinin yüzde 25'ine mahkeme kararıyla el koyduruyor. Ayda 150 birim harcamaya alışmış aile 75 birimle idare etmek zorunda kalıyor. Önce, bar ve lokanta harcamalarıyla giyim masrafları kesiliyor. Yetmiyor. Çocuklar, kitaplarını alamaz, okul harçlarını ödeyemez duruma düşüyorlar.
Aile bireyleri bankadan şikayetçi oluyorlar. Ancak ev kirasını ödeyebiliyorlar ve karınlarını zor doyuruyorlar. Hovardalıklarını kesmek yetmiyor. Temel ihtiyaçlarından da fedakarlık etmek zorunda kalıyorlar. Çünkü, ellerindeki kaynakları heba etmişlerdir.
ZORUNLULUK
Bu ailenin durumuyla ülke ekonomileri arasında hiçbir fark yoktur. Kabahatli banka değil, geçmişte yapılan hovardalıklara ‘‘dur’’ diyemeyenlerdir. Yani, biziz. Hovardalıkları yapanların ‘‘değirmenin suyunun nereden geldiğini’’ görememeleri bu durumu yaratmıştır.
IMF ülkenin giderlerinin gelirleriyle orantılı olmasına çalışmaktadır. Kabahatli IMF değildir. Geçmişte işlenen günahların bedeli ödenmektedir. Bu bedel ödenirken, temel ihtiyaçların karşılanamıyor olması, ‘‘IMF'nin ülkenin gelişmesini önlediği’’ şeklinde yorumlanması konuyu saptırmaktır. Bedava mama istemektir. Kısa olmayan bir süre boyunca ‘‘kalkınma programı’’ değil, ‘‘borç ödeme programı’’ uygulamak zorundayız.
Ülkelerin kalkınmaya ve büyümeye ihtiyaçları vardır. Kalkınma ve büyüme eldeki kaynakların miktarı ile sınırlıdır. Bugün kullanılabilecek kaynakların geçmişte harcanması bugün daha sınırlı kaynaklarla idare edilmesini zorunlu kılar. Durum bundan ibarettir.
Seçimden sonra iş başına gelecek hükümet de, geçmişte heba edilen kaynaklar nedeniyle çok daha sınırlı kaynaklarla işi idare etmek zorundadır. IMF'yi kovalamak ya da ‘‘başka seçenekler’’ aramak hiçbir biçimde çözüm değildir. Durumu bu şekilde halka anlatabilip iktidara gelecek partiler halkı aldatmamış olurlar. Gerisi palavradır.