Paylaş
Bu sözler, 21 Mayıs günü manşetimize taşıdığımız hırsızlık mağduru
Turgay Değirmenci’ye ait.
Söz konusu vakayı, diğer hırsızlık olaylarından ayıran ve manşete çıkmasına sebep olansa, hırsızlık zanlısının farkında olmadan kendini deşifre etmiş olmasıydı.
* * *
Şöyle ki, Değirmenci tabletine yedekleme yazılımı yüklemiş ve bu sayede bilgisayara yüklenen her dosya, Değirmenci’nin internetten ulaşabildiği bir hesapta saklanıyordu. İki kişi oldukları anlaşılan zanlılardan biri de diğerinin kamyonet içinde fotoğrafını çekmişti.
Bu kişi, her gün aynı kamyonetle 100. Yıl Mahallesi civarında dolaştığı söylenmesine rağmen bir türlü yakalanamıyordu.
* * *
Aradan dört ay daha geçti hala yakalanamamış, bizzat kendim gördüm.
Perşembe akşamı, gözümün önünden geçiyordu.
Benzetmiş olma ihtimaline karşı, mağdura ulaşıp hırsızın yakalanıp yakalanmadığını öğrenmek istedim. Cepten ulaşamayınca Facebook’tan mesaj yazdık, hemen döndü ve hırsızın henüz yakalanmadığını söyledi.
Artık iyice emindik. Kendisine hırsızın yerini bildirecektim, o da polisi arayacak, polis de gelip hemen yakalayacaktı.
* * *
Kazın ayağı öyle değilmiş meğer.
Polis Değirmenci’nin her ihbarında işlem yapmak için, karakola gelerek yazılı bildirimde bulunmasını istiyormuş. Tabii sözlü bildirim yapıldığı sırada, konumu belli olan zanlı, yazılı malumat tamamlanana kadar mekan değiştiriyormuş. Belirlenen adrese giden polis de haliyle eli boş dönüyormuş.
* * *
Mağdur öylesine bezmiş ki; umutsuz bir şekilde yazının girizgahında okuduğunuz yanıtı göndermiş.
Biz de kendisinin söylediği gibi, uğraşmadık, yorulmadık.
Tıpkı, polisin, savcının, hakimin uğraşmadığı gibi; kanun koyucu Meclis’in can ve mal güvenliğini güvence altına alacak caydırıcı yasaları uğraş edinip yorulmadığı gibi...
KİME GÜVENMELİ
BU ülkede can ve mal güvenliğinden endişe etmeyen bir kişi kalmış mıdır acaba?
Hiçbir şey olmasa, insan kaldırımda yürürken endişe ediyor ‘Kafama birşey düşer mi?’ diye. Gasp, tehdit, hırsızlık falan onlar, ‘hayat piyangosu’nda başa gelmesi daha muhtemel şeyler.
Nitekim, önceki gün İstanbul Mecidiyeköy’ün ortasındaki cam silici dehşetini gördük hep birlikte.
Bu görüntüleri izleyen hangi vatandaş bu saatten sonra, can güvenliğinden şüphe duymaz?
Anlattığımız hırsızlık hikayesini okuyan hangi kişi, hırsızlık mağduru olduğunda devlete güvenebilir? Aylardır ‘yakalanamayan’, elini kolunu sallaya sallaya gezen bu hırsız, artık nasıl bir cüret sahibidir siz düşünün? En ufak bir korku duyuyor mudur, suç işlerken?
TÜRK POLİSİ YAKALAR AMA...
NASIL oluyor da hırsızlık zanlıları, bu kadar rahat dolaşabiliyor diye, Emniyet’i yakından takip eden arkadaşlarıma sordum. Hırsızlık vakaları sonrasında yapılan parmak izi tespitinde olaya karışanların yaklaşık yüzde 95’inin daha önceden sabıkasına rastlanıyor, parmak izine ilk kez rastlananların oranıysa yüzde 5 civarında çıkıyormuş.
Yani, hırsızlık suçunun neredeyse tamamını Emniyet’in ‘bildiği’, ‘tanıdığı’ kişiler işliyor. Polis, her biri ortalama 10-15 sabıka sahibi bu kişileri buluyor, adalete teslim ediyor, fakat eğer işin içinde gasp ya da darp gibi fiili bir saldırı yoksa, zanlıların neredeyse tamamı ‘adli kontrol’ şartıyla serbest kalıyor.
Bu durumda ‘Türk polisi, yakala yakala’ nereye kadar? Bir yerden sonra, demek ki polis de ‘uğraşmıyor’.
Paylaş