Paylaş
ABD’de son bir yılda “Hour of Code” etkinlikleriyle milyonlarca çocuk ve genç, bilgisayar programı yazarken, birçok AB ülkesinde de 10 binlerce çocuk ilk bilgisayar programlarını hayata geçirdi.
Peki dünyanın büyük önem verdiği kodlama eğitimi konusunda biz ne yapıyoruz?
Türkiye Bilişim Derneği Genel Başkanı Rahmi Aktepe’yle yaptığımız söyleşide bu sorunun yanıtını aradım. Aktepe’nin ilk tespiti ise oldukça şaşırtıcı oldu: “30 yıl içerisinde günümüzün popüler olan meslekleri teknolojinin gelişmesi ile yok olacak. Yakın bir zamanda savcıya, öğretmene hatta doktora bile ihtiyaç duymayacağız. Bu da gelecekte istihdamın değişeceğine, çocuklarımızın şu anda adını bile duymadığımız mesleklere sahip olacağını gösteriyor. Anne ve babalar olarak bu gelişime ve değişime ayak uydurmamız gerekiyor.”
2025’TE 1 MİLYAR BAĞLANTI
2025 yılı öngörülerine de değinen Aktepe, “Türkiye’nin geleceğe hazırlanmasında çocuklar için programlama-kodlama eğitiminin yaygınlaştırılması da önemli” diyerek, şunları söyledi: “2025’te yaklaşık bir milyar insan internete bağlı elbiseler giyecek. Üç boyutlu yazıcıların etkisiyle artık evlerimiz fabrikaya dönüşecek. Klasik üretim araçları ve fabrikaları yok olacak. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Avrupa Birliği üye ülkelerinde ve bazı uzak doğu ülkelerinde çocukların eğitim hayatlarının ilk yıllarından itibaren programlamayla tanışması yönünde büyük çaba harcanıyor. Gelecek internet üzerine kurulu olacak ve interneti şekillendirecek olanlar bugünün çocukları olacak. Bu nedenle özellikle gelişmiş ülkeler ulusal ve uluslararası bazda çocuklara yönelik ‘kodlama hareketleri’ başlattılar.
YAZILIM KODLAMASI ÇOK ÖNEMLİ
Çocuklar internet tabanlı programa öğrenerek sistematik düşünme, problem çözebilme, olaylar arasındaki ilişkileri görebilme, yaratıcı düşünebilme gibi yetiler kazanıyor. Programlama bilen bir kişi bir makinanın ya da sistemin işleyişini çok daha kolay ve daha hızlı kavrayabilecek ve problem çözerken makinanın çalışma mantığını göz önüne alarak daha kestirme çözümler üretebilecek. Türkiye Bilişim Derneği olarak çocuklarımızın yazılım kodlamasını küçük yaşlarda öğrenmesini sağlamak istiyoruz. Çocuklarımızı teknoloji tüketen değil, teknoloji üreten çocuklar olarak yetiştirmek istiyoruz. Temel amacımız ise geleceği tasarlayan, özgür düşünen çocuklar yetiştirmek. Çocukların robotları yaratan, o robotlara yazılımlar yazan çocuklar olarak yetişmesi lazım. Onun için de çocukların özgür, araştırıcı bir anlayışla yetişmeleri gerekiyor. Bunu yapabildiğiniz zaman o robotları yaratabilirsiniz. O robotları hareket ettiren yazılımları yapabilirsiniz yahut da akıllı kentleri. Akıllı dediğimiz her şeyin arkasında bir yazılım var.
50 BİN ÇOCUĞA KODLAMA EĞİTİMİ
Bill Gates, Steve Jobs, Mark Zuckerberg gibi bilişim alanındaki önemli isimlerin hepsinin ortak özelliği küçük yaşta bilgisayar programlamayı öğrenmiş olmaları. Biz çocuklarımızın kodlama öğrenmesinin önünü açarak, geleceği şekillendirenler arasında yer almasını sağlayabiliriz. Bu amaçla üniversiteler ve yerel yönetimler işbirliği ile 50 bin çocuğumuza kodlama eğitimi vereceğimiz bir projenin hazırlığı içindeyiz. Proje, Ankara, İstanbul ve İzmir illerimizde ilkokul ve ortaokul öğrencilerine yönelik olacak.
MİLLİ YAZILIMLA CARİ AÇIĞI KAPATABİLİRİZ
Ülkelerin geleceğinin bilişimde olduğunu ve bilişimin tüm sektörlere verimlilik kattığını belirten Aktepe, buna karşın bilişim teknolojilerinin Türkiye’de yeterince yaygınlaşmadığını söylüyor. Bilişim teknolojilerinin ekonomik güç alanı olarak görülen KOBİ’lerde bile yeterince yaygın olmadığını da kaydeden Aktepe, özellikle milli yazılım üzerinde duruyor. Aktepe’nin milli yazılımla ilgili tespitleri ise şöyle: “Kalkınmanın anahtarı bilişimde, yazılımda, özellikle de yerli yazılımdadır. Kendi üretimimiz olan, kendi mühendislerimizce, insan gücümüzle ürettiğimiz, milli ve yerli yazılım sistemlerimizi desteklemeli ve her alanda kullanmalıyız. Bu ülke güvenliği için de önemli koşullardan biri.
Cari açığımızı yerli bilişim çözümlerimiz ve yerli yazılım ile kapatma şansına sahibiz. Bu nedenle bilişimde yerlileşme ve millileşme hamlesine hız vermeliyiz. Türkiye Bilişim Derneği olarak biz, bu konuda yapılacak her adımda öncülük etmeye ve üzerimize düşeni yapmaya hazırız.
YEREL YÖNETİM, ŞEHRİ GELECEĞE TAŞIMALI
Bilişim artık, hayatın her alanında. Savunma, üretim, eğitimin yanı sıra artık bilişimi kentlerde günlük hayatımızda da kullanıyoruz. Aktepe bu nedenle, şehirlerde kentsel dönüşüme gidilirken bunun içinde mutlaka akıllı, çevreci ve sürdürülebilir kent ortamlarının yaratılması gerektiğine dikkat çekiyor. “Kenti daha yaşanabilir bir duruma getirmek zorundayız” diyen Aktepe, ‘akıllı kentler’le ilgili de şunları söylüyor.
“Gündelik yaşamımızda nasıl teknolojiye ihtiyaç duyuyorsak, kentlerde giderek artan ihtiyaçları karşılamak içinde artık akıllı şehir teknolojilerine ihtiyaç duyuyoruz. Akıllı şehir denilince, Akıllı Durak, Akıllı Otopark, Akıllı Kavşak, Öncelikli Geçiş, Akıllı Aydınlatma, Uzaktan Sayaç Okuma, Akıllı Sulama, Hasta Takip, Panik Buton, Engelli Navigasyonu, Akıllı Atık Toplama gibi kentte yaşayan insanların hayatını kolaylaştıracak uygulamaların gündelik hayatta yaygınlaşması akla gelmelidir. Yerel yönetimlerin temel prensiplerimizden birisi de şehirlerimizi geleceğe taşımak olmalı.
AMSTERDAM AÇIK PLATFORMU KURDU
Akıllı kentle ilgili temel unsur verimlilik üzerinde durarak, var olan kısıtlı kaynakların verimli kullanılmasıyla o şehirde yaşayanların memnuniyetinin sağlanmasıdır. Yani kaynaklardan tasarruf sağlanacak, insanlar da mutlu olacak. Mesela otobüs ile bir yere gideceksiniz. Fazla beklememek için otobüsün geliş saatini bilmek zorundasınız. İşte bunu da teknolojiyi kullanarak bilmeniz mümkün. Amsterdam’dan örnek vermek gerekirse, 2012 yılında “Open Data” (Açık Veri) açık iletişim platformunu kurmak üzere çalışmalara başlandı. Bu sistem ile her vatandaşın ve kurumun veri aktarabilmesini sağlandı. Şehirde akıllı şebekeler, akıllı sayaçlar, enerji tasarrufu sağlayan sistemler kuruldu, CO2 miktarını azaltan çözümler üretildi. Böylelikle ekonomik büyüme hızlandı. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Akıllı Kavşak Yönetimi gibi sistemler sayesinde sensörler aracılığıyla kavşaklardaki trafik yükü ölçülerek gereksiz beklemelerin önüne geçilebiliyor.
Paylaş