BİŞKEK darbesinden kaçan Türkleri taşıyan THY uçağı önceki sabaha karşı İstanbul’a indi. Kırgızistan’dan dönen Türklerin ülkedeki kalkışma ve yağma havasından tedirginlik duyması doğal.
Ama neredeyse tamamına ‘Zaten Kırgızistan’da Türkleri pek sevmezler’ ruh halinin hákim olması ilginçti.
Oysa Kırgızların en büyük halk isyanına komutanlık eden yine Türklerdi.
* * *
Beş kişiydiler, dördü subaydı. Adil Hikmet, Hüseyin Emrullah (Barkan), Kuşçubaşı Selim Sami, İbrahim (Haklıer) ve Tatar Hüseyin.
9 Temmuz 1914 günü yani Büyük Savaş’a sadece birkaç hafta kala sivil kıyafetle İzmir’den Karadeniz vapuruna bindiler.
Amaçları Hindistan üzerinden Afganistan’a gitmekti; ama kısmetlerinde Kırgız isyanına komutanlık vardı. Ruslar o tarihte Türkistan olarak anılan coğrafyadan asker toplamak isteyince halk ayaklandı.
Kırgızistan’daki Yedisu yöresi de isyan merkezlerindendi.
2 Ağustos 1916’da Bişkek, Karakol ve Tokmak bölgelerinde patlak veren isyanın önderleri Kanaat Batır ve Şabdan Batır,Adil Hikmet ile arkadaşlarını yardıma çağırdı. Türk subayların komutasındaki Kırgız asiler Rusları çok zorladı.
2 binden fazla Slav göçmen, 80 kadar Rus asker öldürüldü. Ruslar isyanı bastırana kadar Yedisu nüfusu üçte birine indi, 30 binden fazla aile evsiz kaldı, yüz binlerce Kırgız doğuya göçtü.
Yabancı tarihçiler (örneğin Fransız Maurice Larcher)Türkistan isyanını ciddi miktarda Rus askerini ana cepheden uzak tutması nedeniyle önemsedi.
İsyanın Türk komutanlarına gelince... Maceralı bir yolculuğun ardından 1921’de İstanbul’a dönebilen Adil Hikmet’in hatıraları 1928 yılında 114 gün süreyle Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlandı. Adil Hikmet Bey’in, Orta Asya günlerini bir komutandan çok öğretmen edasıyla aktarması ilginçti:
‘Biz buralara çetecilik için gelmedik. Türklerin irfan (kültür) teşkilatını idare edecektik. Olmadı.’
‘Biz oralara ihtilalcilik için gitmemiştik. Maksadımız biraz nur serpmekti. Hadiseler bizi başka şeylerle uğraşmağa sevk etti. En kara günlerde bile ahali tarafından terk olunmadık.’
‘Biz ırktaşlarımız arasına irşat (aydınlatma) vazifesiyle gidiyorduk ve sefil idik. Halbuki civarımızda yabancı ırk ve yabancı dinlere salik (mensup) olanlar arasında misyonerlik eden Hıristiyanlara bakıyor, içimizi çekiyorduk.’
(Adil Hikmet, Asya’da Beş Türk, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1988)
* * *
Adil Hikmet ve arkadaşlarının Yedisu’dan Kaşgar’a, Bombay’dan Şanghay’a kadar uzanan coğrafyada komutan/öğretmen kılan... Enver Paşa’yı Tacikistan’ın bir köyünde Rus mitralyöz ateşiyle şehit düşüren farklı bir tarih bilinciydi.
İmparatorluğun son muhafızları, Asya için İngiltere ile Rusya arasında sahnelenen Büyük Oyun’un tarafıydı. İmparatorluğu redd-i miras edecek kadar realist politika izleyen, Misak-ı Milli’yi savunan Kemal Paşa’nın politikası çok farklıydı. Kızıl Elma’nın resmi ideolojiden ayrılması bu yüzden. Öte yandan Asya 100 yıl içinde önce Rusya’ya, şimdi de ABD’ye teslim oluyor. Ruhumuz duymuyor, sesimiz çıkmıyor. Bu da hazin!
Türkiye, Kırgızistan’a askeri yardımda bulunuyor, borçlarını siliyor. Oysa Kırgızlar Büyük Ağabey’i pek sevmiyor. Haksızlık, belki de nankörlük. Ama kızmadan önce elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: Bırakın Kırgızları sevmeyi, kaçınız bu ülkenin haritadaki yerini tereddütsüz bulabilir?