ANKARAKORKUYLA beslenen rejimin çocukları olarak, "yok" demek zaten bize yakışmazdı.
Ama ve lakin bir zamanlar her kış imanla komünistleri bekleyen... "İran olursunuz ha!" sopasıyla hizaya getirilen aydınların irticayı tanımda anlaşmaları gerek!
İşin aslına inersek; irtica tabiri koruyup korumak istediğimiz Cumhuriyet’ten bile eski.
31 Mart isyanı, Meşrutiyet’e başkaldırıydı. Hedefi mevcut rejimi yıkıp eskiye dönüştü.
O yüzden irtica, yani gericilik din kaynaklı rejim tehdidiyle eşanlamlı kullanılır oldu.
Oysa Türkiye’yi geri götürme arzusunda köktendinci akımlar asla yalnız kalmadı ki.
Üç askeri darbe, demokrasiyi kaç yıl geri taşıdı hatırlasanıza. Ya da etnik milliyetçi isyanlar, Güneydoğu’yu kaç on yıldır yerinde saydırıyor görmüyor musunuz?..
Örnek çok, yerimiz az... O yüzden kestirme söyleyeyim.
1980’li yıllara kadar üniversitede türban sorunu yoktu.
80’lerin sonunda Anayasa Mahkemesi kararıyla icat edildi.
Hükümet Anayasa’da değişiklik yaparak tekrar eskiye dönmek istiyor.
Yani evet, irtica ihtimali var. Ama kabul edin ki, her geri dönüş zarar vermez.
Aksi halde darbelerden demokrasiye geçişi de yasaklamak gerekir.
Küpeli’nin üçte biri temizlendi
GENELKURMAY Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt diyordu ki:
"Küpeli Dağı’nın (Gabar) genişliği 40 km, derinliği 30 km. 1200 kilometrekarelik bir yüzölçümü eder. Bu dağda 100 terörist geziyor, bir arada da durmuyor, sadece eylem için bir araya geliyor. Yani bulması iğneyle kuyu kazmaya benziyor. Şimdi teröristi bulmak için en geniş kuvveti araziye yayıyoruz. Gerçek istihbarat alsam, bir bölük bir Kobra yetecek." (10 Kasım 2007)
Sınır ötesi hava operasyonları nedeniyle dikkatten kaçtı. Küpeli Dağı’nda barınan 100 teröristten 27’si geçen 15-20 günde etkisiz hale getirildi. Yani terör örgütünün simge saydığı coğrafyadaki gücünün neredeyse üçte biri temizlendi. Abartmak istemiyorum ama bu temizliğin psikolojik etkisi, Irak’ın kuzeyine yapılan hava akınlarıyla kıyaslanabilir gibi geliyor bana!
El Anbar formülü
ABD, PKK için Türkiye’ye siyasi çözüm öneriyor mu, rivayet muhtelif.
Diyelim ki, Washington dillendirmese de öyle istiyor.
O zaman siyasi çözümden ne anlıyor?
Belki de Irak işgalinde Sünni ağırlıklı El Anbar deneyi, bu soruya ışık tutabilir: ABD istihbaratı uzun ve çok maliyetli çalışmayla El Kaide ile Sünni direnişçi grupları ayrıştırdı.
ABD çok para harcadı, askerlerine kurşun atan Sünnileri ikna için alttan aldı.
Ama sonunda El Kaide’yi, El Anbar’da tek başına bırakmayı becerdi.
Hikáyeyi anlatana sorma gereği duyduk:
- Bu teşbihe göre Türkiye kiminle işbirliğine gitmeli?
- Irak’ın kuzeyindeki gruplar olabilir!
Yani ABD’nin siyasi çözüm odağını doğru anlamalı.
Diyarbakır’dan çok Erbil’i işaret ettiği görülmeli.