Köpekbalığıyla ’Biz de otomobil satıyoruz’ mesajını veriyoruz
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Otobüste uluslararası marka haline gelen kamyon üretiminde ise büyümeyi hedefleyen Temsa, bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde yeniden yapılanmaya giderek, hem şirket hem de yönetim yapısında değişikler yaptı.
Uluslararası bir marka olma yolunda hızla ilerlediği için ’Temsa Global’ ismini alan ve genel merkezini İstanbul’a taşıyan şirketin Genel Müdürü Mehmet Buldurgan yeni yapılanmada CEO’luk pozisyonuna yükseldi. Buldurgan’ın yardımcısı Yusuf Soner ise Kamyon ve Otomotiv İş Birimi’nin Genel Müdürü oldu. Yani Adapazarı’ndaki kamyon fabrikası ve Mitsubishi markalı ticari ve binek araç satış ve pazarlaması Soner’den sorulacak. Tüm bunları anlatmamın sebebi, Temsa’daki yeniden yapılanmaya bağlı olarak Mitsubishi markası için de düğmeye basılmış olması.
40 YILLIK PAZARLAMA STRATEJİSİ
Bildiğiniz gibi Temsa son yıllarda ağırlıklı olarak otobüs işine konsantre olduğu için, Mitsubishi markalı araçların imajına ve pazarlamasına yönelik öyle büyük bir çalışma yapmamıştı. Şimdi yeniden yapılanmayla birlikte harekete geçilmiş. Zaten son dönemde buna bağlı olarak heryerde karşımıza ’Köpekbalığı karaya çıktı’ sloganlı reklam ve ilanlar çıkıyor. Hemen konuyla ilgili olarak Yusuf Soner’i aradım. Soner, 40 yıllık standart pazarlama stratejisi olan AIDA’yı uygulamaya başladıklarını belirterek şunları söyledi: "AIDA, Attention (Dikkat çekmek), Interest (ilgi çekmek) Desire (Etkilemek) ve Action (harekete geçmek) kelimelerinden oluşuyor. Biz şimdi ’Köpekbalığı’ ile dikkat çekme aşamasındayız. Aslında yeni reklam kampanyamızla Lancer modelimize değil markamıza dikkat çekmek istiyoruz. Yani reklam yaptım, sattım durumu yapmıyoruz. Açıkçası Mitsubishi markası olarak tüketicinin aklına otomobil diye gelmiyoruz. Daha çok ticari araç markası olarak değerlendiriliyoruz. Bu yüzden biz ’Köpekbalığı karaya çıktı’ sloganıyla önce ’Biz de otomobil satıyoruz" mesajını vermek istedik. Ayrıca bu reklamla herkesi internet sitemize yönlendirerek, onlara kendimiz hakkında bilgi veriyoruz. Google desteğiyle kurduğumuz internet sitesine şu ana kadar 6 bin test sürüşü talebi geldi."
EVO’YLA DA ETKİLEYECEĞİZ
Soner, bir sonraki aşamanın ise Lancer Evo’yla gerçekleşeceğini belirterek, "Evo’yla da AIDA’nın Desire yani etkileme kısmını gerçekleştireceğiz. Evo, otomobilseverler tarafından çok beğenilen dikkat çecici bir araç. Yeni Evo’yla Mitsubishi markasının etkileyeceği olduğunu da anlatacağız" dedi. Yusuf Soner, Mitsubishi markalı ticari araçlarda yakaladıkları başarıyı otomobilde de yakalamak istediklerini belirterek şu açıklamayı yaptı: ""Bizim Mitsubishi Canter’deki pazar payımız yüzde 57’lere çıktı. Yılda 7 bin 500-8 bin adet Canter satıyoruz. Pick-Up sınıfında da L200 yüzde 30’lu pazar payı ile liderliğe ulaştı. Amacımız binek otomobillerden de bir Canter çıkartabilmek. Bu yıl 3 binli adetlerde binek otomobil satmayı hedefliyoruz. Amacımız ise 3 yıl içinde binek satışlarında 7-8 bin adetlere çıkmak.Yani satışlarımızı 2.5 kat artırmak istiyoruz. "
Yeni Evo’yu artık işe giderken de kullanacağız
Yusuf Soner, yıl sonuna kadar yeni Lancer’dan ayda ortalama 250 adet satmayı hedeflediklerini belirterek, "Yeni Lancer Evo’yu da Türkiye’ye getirmeye başladık. Yıl sonuna kadar alabildiğimiz kadar satmayı planlıyoruz. Bu yıl bu rakam 50 olur, 2009’da ise 120-150 arası Evo satarız" dedi. Evo’nun 75 bin Euro’ya 0’dan 100’e 5.4 saniyede çıktığını hatırlatan Soner, "2.0 litrelik 4 silindirli 16 supaplı 295 beygir gücünde turbo motorun bulunduğu yeni Evo’nun manuel vitesli baz versiyonunun fiyatı 62 bin Euro’dan başlıyor. Debriyaj pedalını ortadan kaldıran Twin Clutch SST 6 vitesli şanzıman sistemli Evo’nun ise iki farklı versiyonu var. Bunların fiyatları da 65 bin ila 75 bin Euro arasında" diye konuştu. Mitsubishi’nin motor sporlarındaki iddialı modeli Lancer Evolution’un son yıllarda Avrupa’da rakiplerinin çoğaldığını da hatırlatan Soner şunları söyledi: "Yeni Evo artık sadece sportif bir araç değil. İşe giderken de kullanabileceğiniz bir araç haline geldi. Yani eskiden bu aracı alıp, sadece haftasonları performans amaçlı kullanırlardı. Ama şimdi gelişen sportif yapısının dışında içinde konfor unsurları da var. 3-4 katı fazla fiyata Avrupalı rakipleri yerine Evo’yu rahatlıkla alabilirsiniz. Hem de Japon bir marka."
Aybar farkıyla SINIF atladık
Bugün Türk otomotiv sektörü, ekonominin lokomotifi olup, kamuoyu ve hükümet nezdinde çok önemli bir sektör haline gelmişse bundan bizim yani otomotiv basının da oldukça önemli bir payı olduğu bir gerçek. Düne kadar sadece firmalar tarafından gönderilen bültenler daha doğrusu onların istediği konular ve modeller haber yapılırken, bugün artık dünyadaki tüm gelişmeler, sektördeki değişimler ve yeni modellerin birbirinden ilginç hikayeleri gazete sayfalarında geniş yer buluyor. Ekonomi kökenli otomotiv editörlerinin de haberleri üretim, istihdam ve istatiksel verilerle birleştirmesiyle bugün hemen hemen her gün gazetelerin ekonomi sayfalarında otomotivle ilgili haberler okur hale geldiniz. Bunun sonucunda da sektör tüm kesimler tarafından daha fazla ilgi görmeye ve destek bulmaya başladı. Bu da sektörün gelişmesini sağladı.
Baksanıza dünü kadar hükümet tarafından çok fazla destek görmeyen otomotiv sektörünün bugün artık bir bakanı bile var. ’Ben Otomotiv Bakanıyım’ diyerek dikkatleri üzerine çeken Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, sektörle ilgili hem bizle hem de yetkililerle sürekli irtibat halinde. Soruyor, öğreniyor araştırıyor. Özel kalemi bile, son dönemde en çok otomotiv sektörüyle ilgili çalışıyor. Zaten, hem Auto Show fuarı hem de automotiveİst’i evsahibi olarak açacak olması da Çağlayan’ın bu sektöre verdiği önemin net bir göstergesi. İnşallah bu destek artarak, sektörün hakettiği büyüklüğe kavuşmasını sağlar.
Beni en çok mutlu eden ise artık hem hükümet hem de otomotiv sektörü yetkililerinin basının öneminin farkına varmaları. Geçtiğimiz günlerde Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Başkanı İbrahim Aybar ve Genel Sekreteri Işık Dikmen’le biraraya gelerek, Auto Show fuarı hakkında bir görüşme yaptık. Aybar, fuarın yapılacağı CNR’ın yetkililerini de toplantıya çağırarak, bizim isteklerimizi onlara birinci ağızdan iletmemizi istedi. Ama önce otomotiv basınının önemi hakkında yukarıda yazdıklarıma benzer şeyler söyledi. Kendi kendime işte Aybar farkı dedim. Çünkü, günümüzde basının gücünü farkedemeyenler ne yazık ki, sektördeki büyük rekabette yok oluyorlar. Doğru iletişimle bizi kullanabilenlerin durumu ise çok net ortada. Sonuçta İbrahim Aybar, başkanlığının ilk yılında Türkiye’ye yakışır bir uluslararası otomobil fuarı düzenlemek istiyor. Bunun da yolununu önce basından geçtiğinin farkında. Bu yüzden CNR yetkilileriyle bizi biraraya getirdi. Biz konuştuk, onlar not aldı ve sonunda İbrahim Aybar CNR yetkililerine dönerek, "Arkadaşlar sorunları anladınız, bunları hemen çözüyoruz" açıklamasını yaptı. Evet, gerçekten bu toplantıyla otomotiv sektörünün ve otomotiv basınının artık sınıf atladığını net olarak gördüm. Artık, otomotiv basını sadece tüketiciyle sektör arasında bir köprü değil, otomotiv sektörünün en önemli oyuncularından biri. Bizim de artık bu sektörün gelişiminde önemli payımız olduğu gerçeği anlaşılmaya başlandı.
Vergi yüzde 13, benzin 1 dolar olunca, Rusya pazarı tabii ki patlar
Son dönemde uluslararası otomotiv üreticilerinin en önemli kurtarıcısı olan Rusya’da otomotiv pazarı hızla büyüyor. Bu yıl sonunda otomotiv pazarının 3.8 milyon adede ulaşması bekleniyor. Yani nerdeyse son 2-3 yılda 5 katlık bir büyüme anlamına geliyor. Peki Rusya pazarı nasıl oluyor da tüm dünyada otomobil satışları düşerken bu denli hızlı bir büyüme içinde. Cevabı çok açık. Bir kere potansiyeli çok yüksek. 143 milyon nüfuslu ülkede otomobil sahipliği daha yüzde 20’lerde. Enerji kaynaklarıyla ülkenin refah seviyesinin de hızla arttığı düşünülerse, büyüme hızının daha uzun yıllar süreceği ortada. İkinci en önemli etken ise otomobil vergilerinin yüzde 13’le sınırlı olması. Türkiye’de vergiler küçük otomobilde yüzde 60’lardan başlayıp, yüksek hacimli motorlara sahip araçlarda yüzde 125’lere çıktığı düşünülürse, yüzde 13 gibi sabit bir vergi satışlardaki artışının en önemli sebeplerinin başında geliyor. Diğer taraftan petrol fiyatları da pazarın büyümesini etkiliyor. Bugün Türkiye’de 1 litre benzinin fiyatı 3 doları aşarken Rusya’da 1 litre benzin 1 dolar. Yani bir taraftan ülkenin gelir seviyesi artarken diğer taraftan vergi oranları ve petrol fiyatları bu ülkeyi en cazip pazar haline getiriyor. Sonuçta iç pazar satışlarının artması demek, ülkeye giren otomotiv yatırımlarının sayısının ve hacminin de artması anlamına geliyor. Hükümet yetkilileri için acaba bu birşey ifade ediyor mu?
Geçtiğimiz hafta otomobil fuarı için Moskova’daydım. İnanın Moskova’nın trafiğini bizzat yaşadığım için bana artık İstanbul trafiği vız gelir. Biz boşuna trafikten dert yanıyoruz. Moskova’da 10-15 kilometrelik mesafeyi inanın 2.5 saatte zor katediyorsunuz. Rusya’da otomobil satışları patlıyor ama bence bu satışlar dengeli yayılmalı. Aksi takdirde, Moskova, trafik sıkıntısı nedeniyle büyük problemler yaşayacaktır.