Geçtiğimiz hafta net olarak anlaşılan tek şey, Maliye’nin ileride satışları artması halinde elektrikli otomobillerin vergisini çok rahat ve hızlı bir şekilde artırabileceği oldu. Neden mi? 15 Şubat’ta komisyondan geçen torba tasarıda elektrikli otomobillere ilişkin maddede ÖTV oranları yüzde 37 ile 84 arasında yer aldı. Bununla ilgili yazdığım haber üzerine Maliye Bakanlığı bir açıklama yaparak Bakanlar Kurulu kararıyla yasa geçtiği an bunun geçmişte olduğu gibi yüzde 3 ila 15’e çekileceğini açıkladı ve ekledi, “Elektrikli otomobillere 1 kuruş zam yapılmayacak.” İyi güzel ama bu durum yasada oranların yüksek olarak yer aldığı gerçeğini değiştirmez. Bir başka deyişle ileride elektrikli otomobillerin sayısı ve satışları arttığında yasanın uygulanmayacağı garantisi verilemez. Yani Türkiye’de yeni dönemde Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) de alınmaya başlanacak elektrikli otomobiller konusunda kafalar oldukça karışık.
Peki bizde bu gelişmeler yaşanırken üyesi olmak için mücadele ettiğimiz Avrupa Birliği’nde (AB) neler oluyor. İngiliz Cambridge Üniversitesi’nin araştırma kolu Cambridge Econometrics tarafından geçtiğimiz hafta AB’de elektrikli araçlara geçiş hakkında detaylı bir çalışma yayınlandı. Bir çok örgütün, sendikanın ve markanın da katkı verdiği araştırmaya göre elektrikli araçlar, temiz ve güçlü ekonomi vaat ediyor. Araştırmada dikkatimi çeken temel bulgular şöyle:
HER AÇIDAN AVANTAJLI
Elektrikli taşıma sayesinde Avrupa 2030’da 49 milyar Euro daha az petrol ithalatı yapacak. Halihazırda, Avrupa Birliği ham petrolünün yüzde 89’unu ithal ederken bunun büyük bir kısmı ulaşım yakıtı olarak kullanılıyor. Yani ithal petrol yerine yerel olarak üretilen enerji kullanımı milyarlarca Euro’nun Avrupa ekonomisinde kalmasını sağlayacak.
AB ekonomisi güçlenecek. Ele alınan her üç senaryoda da, elektrikli taşımaya geçiş Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’da (GSYH) hafif bir artışa yol açıyor. Genel anlamda, binek araçlarının AB’nin 2020 CO2 standartlarına uyumlu hale getirmek için daha verimli geliştirilmesi 2030’da yıllık GSYH’nın yüzde 0.1’ne eşdeğer, ek bir artış meydana getiriyor. İleri tarihli iklim hedeflerinin tutturulması için yapılacak başka yenilikler ise 2025’ten sonra ulusal GSYH’ı daha da artıracakmış. Bu da, 2030’da GSYH’de yıllık yüzde 0.2’lik ve 2050 itibarıyla yüzde 0.5’lik bir artışa yol açabilecek.
Elektrikli taşıma 2030 yılına kadar Avrupa’da 206 bin yeni iş olanağı sağlayacakmış. Ancak bunun önemli dönüşümsel değişikliklerinin üstünü örtmesine müsaade edilmemesi gerektiği de belirtiliyor. Yani halihazırda eski teknoloji üreten işçilerin, geleceğin teknolojileri üretiminde de vasıflı işler için eğitilmesi gerekiyormuş.
2030 yılına kadar satışa çıkarılan yeni araçların dörtte birinin sıfır emisyonlu araçlar, dörtte birinin tamamıyla hibrit ve geriye kalanının hafif hibrit olduğu bir senaryoda, Avrupa 2050 yılına kadar binek araçlardan kaynaklanan CO2 emisyonlarını yüzde 88 oranında azaltabilecek. Teknolojideki bu iyileştirme otomobillerden kaynaklanan NOx emisyonlarını yılda yaklaşık 1.3 milyon tondan yılda yaklaşık 70 bin tona indirecek ve böylece hava kirliliğinin her yıl Avrupa’da 467 bin erken ölüme yol açmasının önünü kesecekmiş.
Sıfır emisyon araçların ve dizel/benzinli araçların satın alım maliyeti 2030’da hemen hemen eşitlenecekmiş. 2020 yılında, bataryalı elektrikli araçlar ve yakıt hücreli elektrikli araçların dizel ve benzinli araçlar ve hibrit türlerinden daha pahalı olması öngörülürken, 2030’a gelindiğinde, dizel ve yakıtlı araçlar hava kirliliği ve CO2 standartlarını karşılayabilmek için daha pahalanacağı ve sıfır emisyon araçların sayısı arttıkça maliyeti düşeceği için, aralarındaki fiyat farkı azalacakmış. Her ne kadar 2030 yılına geldiğinde tam başa baş olmasa da, maliyetlerin birbirine yaklaşacağı öngörülüyor.
Bunun için tam bir ‘Rüya Takımı’ kurduğumuzu, yakında büyük sürprizlere hazırlıklı olmanız gerektiğini söylemiştim. Sektörün yakından tanıdığı ünlü isimler Hürriyet Oto için ilk yazılarını tamamladı ve gönderdi. Bu hafta içinde sitede yeni tasarlanan yazarlar kategorisiyle birlikte merakla beklenen bu yazıları yayınlamaya başlayacağız. Ama şunu net olarak söyleyebilirim, bugüne kadar otomobil üretiminde, satışında, pazarlamasında ve iletişiminde uzman olan bu kişilerin içinde gerçekten birer yazar gizliymiş. Gerçekten ‘müthiş yazılar yazan müthiş yazarlar geliyor’ diyebilirim.
Diğer taraftan geçtiğimiz hafta Hürriyet Oto’da düğmeye basar basmaz hızla işe koyulduk. Günde en az ortalama 10 haber girmeye, takipçi sayılarını hızla arttırmaya başladık. Bugüne kadar sadece listeleme (satılık ilanı) ile takipçi çeken Hürriyet Oto’da bu durum tamamen değişti ve artık içerikle okuyucu çekiyoruz. hurriyetoto.com şimdiden günde 100 bini aşan okunma sayılarına ulaşırken, geçen hafta yayınladığı ‘İşte yerli otomobilin koordinatörü’ haberi tüm gün hurriyet.com.tr’nin manşetinde yer aldı. Bu özel haberimizi ertesi gün neredeyse tüm gazeteler sayfalarına taşıdı. Özel haber olmasına rağmen kaynak göstermemeleri kuşkusuz onların ayıbı ama Hürriyet Oto şimdiden referans olacağının sinyallerini vermeye başladı.
‘PHOTOSHOP’A BENZETMİŞTİM
TOYOTA Türkiye CEO’su ve ALJ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Haydar Bozkurt, 2 yıl önce 2. el otomobil sektörüne yönelik bir şirket kuracaklarını ve ismini ‘Otoshops’ koyacaklarını ilk söylediğinde, “Abi o nedir Photoshop gibi...” diyerek espri yapmıştım. Sayın Bozkurt’un böyle bir şirket kurmasının önemi geçtiğimiz hafta yayınlanan ‘İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmeliği’ ile daha net anlaşıldı. Çünkü yayınlanan yeni yönetmelik 2. el pazarında güven artırıcı önlemler getiriyor. Kurumsal firmaların çoğalması, bu işi yapan işletmelerin yetki belgesi ve belirli fiziki niteliklere sahip olması, merdiven altı tabir edilen yerlerin zamanla ortadan kalkması anlamına geliyor. 5 yılda bir yenilenecek olan yetki belgesi ile 2. el pazarı kontrol altına alınacak ve bu sayede sektördeki kurumsal firmaların pazardaki payları yükselecek.
Otoshops Genel Müdürü Tuğrul Denizaşan, 2017’de 5 milyon 190 bin adede ulaşan 2. el pazarında satışların sadece yüzde 5’inin kurumsal firmalar tarafından gerçekleştiğini hatırlatarak, “Yüzde 45’i ise galeriler tarafından yapılıyor. Kalan yüzde 50 bireysel satıcılar. Yayınlanan yeni yönetmelikle 5 yıl içerisinde toplam pazarda kurumsal firmaların payının yüzde 20’lere çıkmasını bekliyoruz. Kurumsala talep arttıkça pazar güvenle büyüyecektir. Ayrıca yeni yönetmelik ile birlikte 2. el otomobil pazarı cazip bir yatırım alanı olacak” açıklamasını yaptı.
Denizaşan’ın bu açıklamasından sonra Otoshops’un ulaştığı rakamlara baktım. 2017 yılına 5 bin adetlik satış hedefi ile giren şirket bunun yüzde 33 fazlasını gerçekleştirerek 6 bin 640 adetlik satışa ulaşmış. 2018 yılı hedefleri ise 8 bin 500 araç. Adı ister Otoshops ister Photoshop olsun yeni yönetmelikle bu pazarda kazanan kurumsal şirketler ve tüketici olacaktır.
Patronundan, Genel Yayın Yönetmeni’ne, CEO’sundan Ekonomi Müdürü’ne kadar tüm Hürriyet Ailesi otomotiv sektörünün öneminin ve ülke ekonomisi için yarattığı değerlerin farkında. Öyle ki sektörle ilgili tüm gelişmeleri aktarırken, ana sayfalarda yer bulurken ve son dönemde internette hep arkamda otomotive inanan bu ailenin desteğini hissettim. Bu destek sayesinde Hürriyet’in gazete ve internette yayınlanan otomotiv haberleri haftada yaklaşık 4 milyon kişiye ulaşmaya başladı.
Şimdi bunu bir adım daha ileriye taşımak için yaklaşık 2 yıldır aktif olmayan Hürriyet Oto’yu yeniden devreye alıyoruz. hurriyetoto.com isimli bağımsız web sitesinden yayın yapan bu önemli mecraya artık hurriyet.com.tr’nin ekonomi sayfalarında yer alan ‘otomobil’ kategorisinden de erişebileceksiniz. Bugün Hürriyet Oto’nun en büyük özelliği Türkiye’de hem içerik hem de listelemeyi (satılık araç ilanı) aynı anda yapıyor olması. Yani bazı web siteleri sadece içerik sağlarken bazıları ise sadece listeleme ile faaliyet gösteriyor. Bizim farkımız bunun ikisini birden yapıyor olmak. Geçmişte Hürriyet Oto ağırlıklı olarak listeleme sitesiyken artık içeriğin ön planda olduğu bir siteye hayata geçiriyoruz.
Elbette bunu tek başıma yapmayacağım. Bunun için tam anlamıyla bir ‘Rüya Takım’ kuruyoruz. Öncelikli olarak bundan böyle sadece bu site için benimle birlikte çalışacak Meriç Türkbıkmaz isimli yakında otomotiv mühendisi olarak diplomasını alacak genç bir arkadaşımızı bünyemize kattık. Buna ek olarak garajsepeti.com isimli sitedeki arkadaşlar da gerektiği durumlarda bize içerik sağlayacaklar. İçerik konusunda bize dışarıdan destek verecek önemli isim ise otomotiv sektörünün yakından tanıdığı Autobest üyesi usta gazeteci Okan Altan olacak. Okan, sektörü en iyi tanıyan, global otomotiv endüstrisindeki gelişmeleri en yakınen takip eden gazetecilerden biri. Kendisi bize hem içerik konusunda destek verecek hem de analiz yazılarıyla katkı sağlayacak.
En büyük sürprizimiz ise yeni yazarlarımız olacak. İşte ‘Rüya Takımı’nı oluşturacak bu yazarlar sırasıyla şöyle;
- Oyak Otomotiv Grubu eski Başkanı ve duayen otomotivci Celal Çağlar,
- Borusan Otomotiv İcra Kurulu Üyesi ve eski CEO’su Eşref Biryıldız,
- Bridgestone Dünya Başkan Yardımcısı Hakan Bayman,
- İstanbul Park pistinin ve Intercity’nin sahibi
Hürriyet gazetesi olarak da üzerimize düşeni yaparak bu konudaki problemleri ve gelişmeleri sürekli gündemde tuttuk.
2017 yılı sonu itibarıyla TÜİK verilerine göre traktör ve motosiklet hariç Türkiye’de toplam araç parkı (otomobil ve ticari araç toplamı) 17 milyonu aşarken, bunun 5.7 milyon adedi 16 yaş üstü otomobil ve ticari araçlardan oluşuyor. Yani araç parkımızın 3’te 1’i çok yaşlı. Şöyle çarpıcı bir örnek daha vereyim yollardaki toplam otomobil sayısının yüzde 36.1’i bugün 16 yaş ve üstünde. Yani her 100 otomobilden 36’sı adeta çevremizde patlamaya hazır bomba gibi dolaşıyor. Çünkü bu araçlar trafikte yaralanmalı ve ölümlü kazaların en önemli nedenlerinden biri. Üzerindeki güvenlik unsurlarının son derece düşük olması sebebiyle bu araçların trafikten çekilmesi trafikte can ve mal kayıplarının önemli ölçüde önüne geçecektir. İş sadece kazalarla da sınırlı değil. Bu araçlar çevreye de adeta zehir saçıyor. Eski araçlar kilometrede ortalama 220 gram karbonmonoksit salınımı yaparken yeni otomobillerde bu oran 130 ve daha aşağıya inmiş durumda. Yeni araçların emisyon oranlarının düşük olması sebebiyle bu düzenleme çevresel ve sağlık açısından da büyük katkı sağlayacaktır.
Otokoç Genel Müdürü ve CEO’su Görgün Özdemir de tam bu konuya dikkat çekerek çok çarpıcı detayları paylaştı;
- Yeni araçların CO2 emisyon değerlerinin daha düşük olması nedeniyle, ömrünü tamamlamış araçlara göre çevre dostu oldukları biliniyor. 16 yaş ve üzeri araçların ortalama CO2 salınımı 220 g/km’dir. Günümüzde üretilen araçlarda ise bu oran 130 g/km’dir. TÜİK raporuna göre 16 yaş ve üzeri 5 milyon 721 bin aracın olduğu ve ortalama olarak bir aracın yılda yaklaşık 20 bin km yol yaptığını düşünülürse 1 yılda 10.2 milyar kilogram CO2 doğaya salınmamış olacak. 1 ağacın yıllık karbon tutma miktarı 12 bin gramdır. Böylece salınan 10.2 milyar kg CO2’nun tutulabilmesi için toplam 858 milyon adet ağaca ihtiyaç vardır ve bu da 317 adet Belgrad Ormanı’na denk gelmektedir.
- Hurda bir araçta toplam 22 kilo alüminyum bulunuyor. Bu alüminyum geri dönüştürüldüğünde 4.400 KW/saat enerji elde edilebiliyor. Bu enerji miktarı 1 TV’nin 1 yıllık enerji miktarına eş değerdir. 5.7 milyon araç için bu değer ülkemizdeki hane sayısının yaklaşık yüzde 30’unun 1 yıllık TV enerji tüketimine denk geliyor.
- Ayrıca Türkiye, dünyanın en büyük hurda ithalatçısı ülkelerinden biridir. Özellikle çelik hurdasında yeterli hurda üretimi bulunmuyor. Hurda araçların yoldan çekilmesi ve dönüştürülmesi ile demir çelik ithalatının azalması cari açığa olumlu katkı sağlayacaktır.
Özdemir
Mesajlar Facebook’un kurucusu ve CEO’su Mark Zuckerberg’in 150 milyon dolara aldığı ve 5 aydır gizli tuttuğu ultra lüks yatına ilişkin özel haberimle ilgiliydi. Mesaj atanlardan biri de Facebook’un Türkiye temsilcisi Rengin Öztürk’tü. Öztürk çok kibar bir şekilde o teknenin Mark’a ait olmadığının açıklandığını belirterek, “Kime ait olduğunu açıklamıyoruz fakat Mark’ın olmadığı konusunda eminiz” yorumunu yapmıştı. “Bu konuda yazılı bir açıklama mı yaptınız?” soruma ise “Hayır sadece yurtdışında bize ulaşan bir iki yayına bu açıklama yapıldı. Türkiye’de herhangi bir yayın bize ulaşmadı, biz de kendilerini doğrudan aramadık” cevabını verdi. Bunun üzerine kendisinden yazılı bir açıklama isteyince; “Haberde bahsedilen tekne Mark Zuckerberg’e ait değildir–Bir Facebook Sözcüsü” e-mailini gönderdi. Sonuçta ismini gizli tutan bir Facebook sözcüsünün açıklaması yurtdışındaki sitelerde yayınlanınca Türkiye’de Hürriyet’i hedef alan bazı kesimler sosyal medya üzerinden karalama kampanyası başlattı. Hepsine aslında anlaşılır bir şekilde cevap verdim, ama tekrar ediyorum; “Haberim doğrudur ve arkasındayım.”
SATIŞI KİM YAPTI?
Şimdi yazdığım haberle ilgili detaylara dönersem öncelikli olarak teknenin satış işleminin Stuart Larsen isimli ünlü bir komisyoncu (broker) tarafından yapıldığını belirtmeliyim. Bu zaten www.stuartlarsen.com isimli sitede resmi olarak açıklanmış. Miami’de ofisi olan ünlü broker ‘Ulysses’ isimli teknenin ilk sahibi Graame Hart gibi Yeni Zelandalı. Yani yakın arkadaşlar. Hart’ın tüm teknelerini bugüne kadar hep Larsen satmış. Zuckerberg’e ‘Ulysses’ teknesinin satıldığı da aslında Larsen’in bunu özel müşterilerine anlatmasıyla ortaya çıkmış.
Mark Zuckerberg 15 Aralık’ta Hawaii tatilinde böyle görüntülendi.
Ayrıca büyük bir tesadüfe de dikkat çekmek istiyorum! O da Mark Zuckerberg ve Ulysses isimli teknenin aralık ayında yani aynı tarihlerde Hawaii adalarında görüntülenmesi. Zuckerberg zaten Hawaii’de uzun bir tatil yapacağını kendi Facebook sayfasından açıklamıştı. Ayrıca Hawaii adalarında ailesiyle birlikte bir sürü fotoğrafı çekildi ve dünya basınında yer aldı. Ama ne büyük tesadüftür ki, Ulysses de aynı tarihlerde Hawaii’nin Molokai adası limanında görüntülendi. Nereden mi biliyorum? Çünkü bu tekne büyük protestolara neden oldu ve bir çok yayın organında haberleri çıktı.
Çünkü yılın ilk günlerinde önce Las Vegas’ta dünyanın en büyük teknoloji şovu CES düzenleniyor, hemen ardından otomotivin anavatanı olarak kabul edilen Detroit’te yine tüm endüstriyi ilgilendiren fuar gerçekleşiyor. Bundan 3-4 yıl önce ‘öldü’ denilen Detroit, bugün Başkan Trump’ın tehditleri ile yeniden yeni model yatırımlarını çekmeye başladı ama fuarcılık anlamında bana pek şansı olmayacak gibi geliyor.
Neden mi? Bugün Amerika’da lüks veya yıldız deyince akla ilk olarak Hollywood’un merkezi Los Angeles geliyor. Kasım ayında düzenlenen ve son 2 yıldır hızla büyüyen LA fuarı bence tartışmasız Amerika’nın Cenevre fuarına dönerken, lüks otomobil markaları ve modelleri için önemli bir fırsat oldu. Diğer taraftan Las Vegas’taki CES fuarı iki yıldır otomotiv markalarının da akınına uğramış durumda. Çünkü artık otomobil ve teknoloji iç içe geçti. Şimdi bu iki fuarın arasında kalan Detroit, açık söylemem gerekirse son 5-6 yıldır can çekişiyor. Geçmişin hatrına ayakta tutulmaya çalışılıyor ama zor. Los Angeles ve Las Vegas’la karşılaştırıldığında şehrin zaten hiç bir cazibesi yok, ayrıca fuarın düzenlendiği tarihte hava eksi 20 derece. Yani dünya basını resmen ‘inşallah donmayız’ diyerek zorla geliyor.
Ayrıca Detroit fuarını bana göre son 5-6 yıldır ayakta tutan marka Alman Mercedes. Yeni C Serisi’nden E Serisi’ne GLA’dan GLE’ye kadar tüm yeni modellerini yılın ilk fuarı olduğu için dünyaya Detroit’ten tanıtıyor. Bu bir gelenek haline geldi. Bu yıl mesela yeni G Serisi’ni sergiliyor. Ama öğrendiğim kadarıyla önümüzdeki yıldan itibaren Mercedes artık yönünü tamamen CES’e çevirip Detroit’te dünya tanıtımını yapacağı bir yeni model ile yer almayacakmış. Detroit için üzücü CES için önemli bir gelişme.
TÜRKLER ‘CES’ DİYOR
Türk otomotiv yetkilileri de açıkçası Detroit’i pek takip etmiyor. Bir çoğu CES’i tercih ederken, bu yıl bu kişilerden biri de Doğuş Otomotiv CEO’su Ali Bilaloğlu’ydu. Bilaloğlu’na fuar sonrası izlenimlerini sorunca şunları söyledi: “Otomotiv ve teknoloji şirketleri git gide iç içe geçtiği için karşılıklı ihtiyaçlar ön plana çıkıyor. CES’te artık elektrikli araçların artık konforlu güncel kullanıma oldukça elverişli hale geldiğini gördüm. Önümüzdeki yıllarda bu araçların satışı küresel anlamda katlayarak büyücek gibi...
Otomobil şirketleri artık sadece araç sayısı ve satış sonrası hizmetleri ile (SSH) para kazanamayacak. Aynı bilgisayar şirketleri gibi sadece donanımla (hardware) değil yazılım (software) satarak para kazanmaları gerekecek. Örneğin; 4 çeker sistem yılın sadece birkaç haftası için satın alınabilinir veya navigasyon ücretli olabilir. Yani standart olan ücretsiz olur da gelişmiş silver ve gold gibi versiyonlar ücretli olabilir. Fuarcılık açısından ise CES organizasyonu pek teknolojik değildi. Online kayıt olmama rağmen uzun kuyruklarda bekleyip giriş kartı almam gerekti. Halbuki artık uçaklara bile elektronik biniş kartı ile biniyorsunuz.”
Bakalım önümüzdeki yıllarda teknoloji ve otomotivin evliliğinde kazanan kim olacak...
ŞAKASI YOK ÖLDÜRÜR!
‘Türkiye’de yatırım düşünüyoruz’ veya ‘Türkiye yatırım için aday ülkelerden biri...’ şeklinde açıklama yapan otomotiv markası ‘hop’ manşetlerdeydi. Özellikle biz ekonomi kökenli otomotiv gazetecilerinden o dönem gazetede geniş yer bulmak adına bu tip müjdeli haberleri getirmemiz istenirdi. Yani bir fuardan sadece yeni modellerle manşet olamıyor, Türkiye’ye ilişkin müjdeli bir haberimizin olması şart koşuluyordu. Bu yüzden dünyanın neresinde olursak olalım, yakaladığımız uluslararası yöneticilere ilk sorduğumuz soru, ‘Yatırım düşünüyor musunuz?’ oluyordu.
Bu o dönemler öyle bir hal aldı ki, Türkiye’de iletişimciler üst düzey yöneticilere önceden bilgi verip, bizim bu tip sorularımıza karşı yuvarlak cevap vermelerini tembih ediyor, bu sayede haberleri büyük çıkıyordu. Ama sonuçta şöyle bir dönüp baktığımızda bugüne kadar mevcut markaların dışında son 20 yıldır Türkiye’ye hiç bir yeni markanın gelmediğini görebiliriz.
Tabii ki biz yapılan bu açıklamaların yani haberlerin takipçisiyiz ama her seferinde yuvarlak cevaplarla karşılaşmaktan da bunaldık. Bu duruma iyiden iyi sıkılmaya başlayınca da bundan vazgeçtik. Tabii ki yatırımlarla ilgili konuşuyoruz ama artık ilk önceliğimiz bu değil.
MEVCUTLAR BÜYÜYOR
Şunun da hakkını vermek lazım; Türkiye’de mevcut yatırımı olan markalar ise aynı dönemde çok hızlı büyüdü. Mesela yan manşette gördüğünüz Oyak Renault, bugün 360 bin adetlik kapasitesinin tamamını kullanıyor. Tofaş, 400 bin adetlik üretime gidiyor. Toyota, 300 bin adetlere yaklaştı. Hyundai 2. fabrikayı planlıyor. Ford Otosan 3 fabrikada üretim yapıyor. Mercedes-Benz otobüs ve kamyonla hızla büyüyor.
Peki bu hep böyle mi devam edecek. Yani mevcutların dışında Türkiye’ye yeni yatırım gelmeyecek mi? İşte son yıllarda bu konuda bizi en çok umutlandıran marka Japon Nissan oldu. Çünkü Nissan’ın önünde ortağı Renault gibi bir örnek vardı. Fransız marka Bursa’da üretim yapıp dünyanın 60 ülkesine satıyor hem de önemli kâr elde ediyordu. Zaten hem Nissan hem Renault’nun tepesindeki isim olan Carlos Ghosn 5 yıl önce Türkiye’de Nissan üretimini mutlaka gerçekleştireceklerini, bunun “eninde sonunda” olacağını söylemişti.
Ama tahmin edersiniz ki o günden bu yana hiç bir ses yok.
Sadece Nissan Türkiye’nin ilk Türk Genel Müdürü
Uzun süredir kanser tedavisi gören annemi, ‘Tam her şey yoluna giriyor’ derken bir anda kaybettim, yıkıldım... Yani 2017’i istesem de hiç bir zaman unutma şansım yok, çünkü annemin yattığı yer bana hep hatırlatacak. Ama kuşkusuz hayat durmuyor, devam ediyor.
Mesleki olarak 2017 yılına baktığımda otomotiv sektörüne ilişkin hemen hemen tüm gelişmelerin ‘Hürriyet Dünyası’ndan takip edildiğini söyleyebilirim. Sadece son 3 ayda hurriyet.com.tr’de de yayınlanan otomotiv haberleriyle birlikte haftada 4 milyonun üzerinde kişi, sektöre ilişkin gelişmeleri Hürriyet’ten okumuş.
Bu Hürriyet olarak hem otomotiv sektörüne verdiğimiz önemi, hem de sektörün gelişimi için sarf ettiğimiz çabayı ortaya koyuyor. Yani Hürriyet, tüm yazılı ve internet basınında olduğu gibi otomotivde de açık ara en büyük amiral gemisi olduğunu bir kez daha gösterdi. 2017 yılında birçok haberimiz hükümet nezdinde de ses getirdi. 2016 yılının son aylarında bir gece ansızın yapılan ÖTV artışı ve matraha dayalı yeni sistemin etkilerini geçtiğimiz yıl sadece Hürriyet gündeme getirdi ve getirmeye devam ediyor. Yeni ÖTV sistemiyle her ay gizli zammın devreye girdiğini, hem sektörün hem tüketicinin kafasının karıştığını ve bunun değişmesi gerektiğini sürekli gündemde tuttuk. Sonuç olarak geçtiğimiz hafta Maliye Bakanlığı’nın 2018’de matrah limitlerini artırmaya sıcak baktığı ortaya çıktı.2017 yılında diğer bir ses getiren haberimiz, Motorlu Taşıtlar Vergisi’ne (MTV) yönelik zam haberleri oldu. Hükümet, 2018’de MTV oranlarının yüzde 40 artacağını açıklasa da, gerçek zammın yüzde 40’tan başlayıp 68’e çıktığını sadece Hürriyet yazdı. Bu haber üzerine oluşan tepkiler sonrası hükümet geri adım atarak, yüzde 40 zammı 25’e çekti. Yani yeni kademeli MTV sisteminde zam oranları yüzde 40 ila 68 arasından, yüzde 25 ile 50 arasına çekildi. Sonuçta yine zam var ama Hürriyet’in sorumlu yayıncılığı zammı bir nebze de olsa indirtmeyi başardı.
2017 yılına damgasını vuran bir diğer haberimiz ise ‘yerli otomobil’ ile ilgili gelişmeler oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 babayiğit tarafından yapılacak ‘Türkiye’nin otomobili’ projesini açıklarken, biz 2015 yılında İsveçli Saab’dan satın alınan ve TIR’larla Türkiye’ye getirilen 45 milyon dolar değerindeki platform ve prototiplerin çöp olduğunu yazdık. Bu haberi Türkiye sadece Hürriyet’ten okudu. Yine aynı şekilde kış lastiği ve engellilere yönelik haberlerimiz sonrası hükümetten adımlar atıldı.
YENİ SÜRPRİZLER YOLDA
2017 yılında yine otomotiv sektöründeki atamalara, yatırımlara, dünyanın bir çok noktasında fuarlara ilişkin özel haberlerde yine Hürriyet öne çıkıyordu. Düşünün henüz kendileri bilmezken aylar önce Doğuş Otomotiv’deki markalarının yönetimlerinin değişeceğini sadece Hürriyet yazdı.
Sonuçta patronundan CEO’suna, genel yayın yönetmeninden ekonomi müdürüne kadar tüm Hürriyet ailesi, ekonominin lokomotif sektörü olan otomotivin yanında olduğunu açık bir şekilde gösteriyor. 2018’de bunu artarak göstermeye devam edeceğiz. Bu konuda yeni sürprizlerimiz de olacak, bizi takip etmeye devam edin. Herkese mutlu yıllar. Umarım 2018’de her şey daha güzel olacak.
‘TAM 5.5 MİLYON ARAÇ ÜRETTİK’