Paylaş
Çünkü yılın ilk günlerinde önce Las Vegas’ta dünyanın en büyük teknoloji şovu CES düzenleniyor, hemen ardından otomotivin anavatanı olarak kabul edilen Detroit’te yine tüm endüstriyi ilgilendiren fuar gerçekleşiyor. Bundan 3-4 yıl önce ‘öldü’ denilen Detroit, bugün Başkan Trump’ın tehditleri ile yeniden yeni model yatırımlarını çekmeye başladı ama fuarcılık anlamında bana pek şansı olmayacak gibi geliyor.
Neden mi? Bugün Amerika’da lüks veya yıldız deyince akla ilk olarak Hollywood’un merkezi Los Angeles geliyor. Kasım ayında düzenlenen ve son 2 yıldır hızla büyüyen LA fuarı bence tartışmasız Amerika’nın Cenevre fuarına dönerken, lüks otomobil markaları ve modelleri için önemli bir fırsat oldu. Diğer taraftan Las Vegas’taki CES fuarı iki yıldır otomotiv markalarının da akınına uğramış durumda. Çünkü artık otomobil ve teknoloji iç içe geçti. Şimdi bu iki fuarın arasında kalan Detroit, açık söylemem gerekirse son 5-6 yıldır can çekişiyor. Geçmişin hatrına ayakta tutulmaya çalışılıyor ama zor. Los Angeles ve Las Vegas’la karşılaştırıldığında şehrin zaten hiç bir cazibesi yok, ayrıca fuarın düzenlendiği tarihte hava eksi 20 derece. Yani dünya basını resmen ‘inşallah donmayız’ diyerek zorla geliyor.
Ayrıca Detroit fuarını bana göre son 5-6 yıldır ayakta tutan marka Alman Mercedes. Yeni C Serisi’nden E Serisi’ne GLA’dan GLE’ye kadar tüm yeni modellerini yılın ilk fuarı olduğu için dünyaya Detroit’ten tanıtıyor. Bu bir gelenek haline geldi. Bu yıl mesela yeni G Serisi’ni sergiliyor. Ama öğrendiğim kadarıyla önümüzdeki yıldan itibaren Mercedes artık yönünü tamamen CES’e çevirip Detroit’te dünya tanıtımını yapacağı bir yeni model ile yer almayacakmış. Detroit için üzücü CES için önemli bir gelişme.
TÜRKLER ‘CES’ DİYOR
Türk otomotiv yetkilileri de açıkçası Detroit’i pek takip etmiyor. Bir çoğu CES’i tercih ederken, bu yıl bu kişilerden biri de Doğuş Otomotiv CEO’su Ali Bilaloğlu’ydu. Bilaloğlu’na fuar sonrası izlenimlerini sorunca şunları söyledi: “Otomotiv ve teknoloji şirketleri git gide iç içe geçtiği için karşılıklı ihtiyaçlar ön plana çıkıyor. CES’te artık elektrikli araçların artık konforlu güncel kullanıma oldukça elverişli hale geldiğini gördüm. Önümüzdeki yıllarda bu araçların satışı küresel anlamda katlayarak büyücek gibi...
Otomobil şirketleri artık sadece araç sayısı ve satış sonrası hizmetleri ile (SSH) para kazanamayacak. Aynı bilgisayar şirketleri gibi sadece donanımla (hardware) değil yazılım (software) satarak para kazanmaları gerekecek. Örneğin; 4 çeker sistem yılın sadece birkaç haftası için satın alınabilinir veya navigasyon ücretli olabilir. Yani standart olan ücretsiz olur da gelişmiş silver ve gold gibi versiyonlar ücretli olabilir. Fuarcılık açısından ise CES organizasyonu pek teknolojik değildi. Online kayıt olmama rağmen uzun kuyruklarda bekleyip giriş kartı almam gerekti. Halbuki artık uçaklara bile elektronik biniş kartı ile biniyorsunuz.”
Bakalım önümüzdeki yıllarda teknoloji ve otomotivin evliliğinde kazanan kim olacak...
ŞAKASI YOK ÖLDÜRÜR!
AMERİKA’da patlak veren dizel skandalı sonrası özellikle Avrupa’da dizel araçların payının çok hızlı bir şekilde düştüğü ortada. Dizelin en yoğun kullanıldığı Belçika ve Fransa’da bile çok ciddi düşüşler var. Yani yüzde 80’lerden 50’lere gerilemiş durumda. Ancak Türkiye’de hâlâ yüzde 60’ın üzerinde. Niye mi? Çünkü tehlikesinin farkında değiliz. Berlin’de temiz ulaşım konusunda araştırmalar yapan Murat Şenzeybak isimli bir okuyucum bana şu önemli mesaj göndermiş: “Dizel araçlara karşı Avrupa’da bu kadar tepki varken ülkemizde olmamasının en temel sebebi ‘NOx’ gazinin zararlarının bilinmemesi veya bu zararların ‘CO2’ gazına atfedilmesi olarak görüyorum. CO2 bir sera gazı olup etkisi genel olarak global ölçektedir, küresel ısınma gibi sorunlarda etkisi vardır. NOx (NO veya NO2) ise doğrudan aracın bulunduğu ortamdaki insanları etkiler ve otomotiv emisyonundan kaynaklanan ölümlerin temel sebebidir. (NOx etkisi). NOx emisyonu dizel araçlarda çok daha fazladır. Büyük şehirlerimizdeki trafik sorunumuzu da düşündüğümüz zaman dizel araçların bizim sağlığımıza etkisi gerçekten korkutucu boyutta. Bu konuda bir kamuoyu yaratılması gerektiğine inandığım için size yazıyorum.”
Paylaş