Paylaş
İslamcısı-laikçisi neredeyse herkes yanlış buluyor, Anayasa Mahkemesi'nin kararını... Oysa soğukkanlı bir şekilde okursanız, siz de bana hak verebilirsiniz.
Öncelikle, konuyu özetleyelim:
AYM bu kararı kendiliğinden almadı.
Erzurum'da bir çift (ikisi de 18 yaşından büyük) imam nikahı ile evlendi. Gelinin annesinin İHA'nın yayınladığı ifadelerine göre damat resmi nikahı daha sonra kıyacaklarını söyledi. Ancak çift resmi nikah yaptırmadan konu, gelinin annesine göre bir "geçimsizlik," akrabalara göre ise gelinin hamile kalması üzerine jandarmaya intikal etti. Cezai işlem süreci başladı.
Bu arada araları düzelen ve gelinin annesine göre "mutlu olan" çift ile nikahı kıyan imam, kendilerini sanık sandalyesinde buldu. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Birden çok evlilik, hileli evlenme, dinsel tören” başlıklı 230’uncu maddesinin 5 ve 6’ncı fıkraları, bu gibi durumlarda 2 aydan 6 aya kadar hapis cezası öngörüyordu.
Pasinler Sulh Ceza Mahkemesi, çifti mahkum etmek yerine, söz konusu yasa fıkralarının Anayasa'ya aykırı olduğundan hareketle iptal istemiyle AYM'ye başvurdu. AYM 27 Mayıs'ta konuyu görüştü ve 4'e karşı 12 oyla bu kanun hükümlerinin iptaline karar verdi.
Kararı eleştirenler içinde bana son derece mantıklı gelen tek bakış açısını, kendisi de bir hukukçu olan Hürriyet köşeyazarı Taha Akyol seslendirdi. Akyol, kararı "liberal" bulan bakış açısına karşı, "Keşke AYM aynı özgürlük hassasiyetini 'yapboz kanunları' ile kurulan sulh ceza hakimliklerini onaylarken de gösterseydi" diyor.
Bu dilek son derece haklı. Fakat mahkeme bugün bir karar verirken, tutarlı olmak adına dünkü yanlış duruşunu sürdürse miydi? Yani dün demokrasiye, özgürlüklere aykırı kararlar verdi diye AYM bugün de mi aynısını yapsaydı?
Yine Hürriyet'te okudunuz: Bursa Orhangazi Asliye Ceza Mahkemesi, eski TCK’nın ilgili maddesindeki düzenlemesinin iptali için 1999 yılında AYM’ye başvurmuştu. Ve AYM, o günkü "katı laikçi" anlayışıyla bu talebi oybirliğiyle reddetmişti. Oysa insan haklarını ihlal etmeden laik değerlere bağlı kalan bir devletin, tam aksine, dini bir törenin yasal konumuyla ilgili bir düzenleme yapmaktan kaçınması gerekirdi.
Bugün benzer bir laiklik vurgusuyla AYM kararına itiraz eden 4 üyenin görüşü de elbette değerli. Ancak iptal kararı veren 12 üyenin ciddi bir çoğunluk teşkil ettiği ve kararda kısıtlamaları değil özgürlükleri vurguladığı açık.
AYM bu kararla, nikahsız birlikte yaşayanlara TCK’da herhangi bir ceza öngörülmezken, resmi nikâh yaptırmadan dini nikah kıyanlara hapis cezası öngörülmesinin Anayasa’nın 10’uncu maddesinin aykırı olduğunu saptıyor. Kararın, din ve vicdan özgürlüğü ile özel hayatın korunması ilkeleri doğrultusunda alındığı belirtiliyor.
Eğer bu karar çıkmasaydı, bu kanun hükümleri nedeniyle mahkum olan her çift Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidip Türkiye'yi hak ihlali nedeniyle tazminat ödemeye mahkum ettirebilirdi.
Bunu anlamak için "imam nikahı" kavramını kafanızdan çıkarın. Hatta çiftleri de unutalım. Dini bir seromoni düzenlediği için bir din adamının hapsedilmesi size normal geliyor mu?
Veya gelişmiş demokrasilerde güvence altına alınan hakları düşünün. Örneğin Avrupa ülkelerinde, evlenmediği halde evli çiftlerin haklarından yararlanabilen iki yetişkin insanın, Budist nikahı yaptılar diye hapsedilmeleri söz konusu olabilir mi?
Elbette konu Türkiye olunca, terörle mücadeleden milli eğitime dek birçok konuda olduğu gibi yine "istisnacılık" (exceptionalism) ortaya çıkıyor. Yani "Ama bizde durum farklı" diyenler... "Demokratik hakları ara sıra ihlal ediyoruz ama bir sor, neden" diyenler... "Taşrada çocuk evliliklerini engellemek için bu yasa çıkarıldı" diyenler...
Öncelikle, demokratik ve özgürlükçü değerleri esas alan bir yüksek mahkemenin, genel bir hak ihlaline yol açan yasal düzenlemeye, özel durumlarda sağladığı yararlar nedeniyle tahammül etmesi beklenemez.
Kaldı ki, 1999'da Bursa'da görülen davadan bu sene Erzurum'da yaşanan olaya dek konunun gündeme dahi gelmemesi, aslında bu sorunlu yasanın caydırıcılığının da olmadığının kanıtı. Aksi halde son 10 yılda artan çocuk gelin sayısından bahsetmiyor olurduk bugün, değil mi?
Öyleyse milletvekillerinin yapması gereken, AYM'yi bu karar nedeniyle eleştirmek yerine, hak ihlaline neden olmadan kadın haklarını geliştiren ve çocuk yaşta evlilikleri engelleyen yeni yasalar hazırlamaktır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam'ın bu yönde verdiği mesaj olumlu.
Türkiye'de mahkeme kararları arasındaki tutarsızlıklara rağmen, AYM'nin son dönemde ifade özgürlüğü başta olmak üzere insan haklarına yaptığı katkı yadsınamaz.
İmam nikahı kararı, AYM'nin oluşturduğu, bence Türkiye demokrasisi için bir gurur kaynağı olan bu özgürlükçü içtihatı lekelemek bir yana, perçinlemiştir.
Bu karar, doktorun yazdığı bir ilaçtır; onun olası yan etkilerini bertaraf etmek ise siyasetçilerin işidir.
Paylaş