Paylaş
SEN Cengiz Çandar, ilginç geçmişe sahip birisin. Önce Maocu, sonra Beyrut'taki lüks otel lobilerinde sözde ‘‘Filistin gerillası’’, sonra İran mollalarının yandaşı, sonra Turgut Özal'ın Talabani'ye gönderdiği özel kurye, daha sonra Turgut Özal'la Talabani arasında kuryelik yapan, Sabah'ta çalışırken Amerika'da evinde yaşadığı arkadaşını ansiklopedi promosyonu uğruna satışa getiren, onunla yaptığı konuşmaları gizlice banda alıp manşetten açıklayan, Sabah'tan kovulunca kapağı dinci gazeteye atıp kendini ‘‘Demokrasi ve fikir özgürlüğü şampiyonu’’ ilan eden birisin!
Şimdi görüyorum ki, yalan söyleme, korkma ve kıvırma huyun dinci gazetede de sürüp gidiyor. Karşına belgelerle çıkıyorum, inkára yelteniyorsun.
PKK'nın televizyonu MED TV'ye demeç verdiğini yazdım. İnkára kalkıştın. Dinci gazetedeki köşende 26 Ocak 2001 günü aynen şöyle diyordun:
‘‘Medya TV beni aradı, Talabani'nin Ankara temasları ve Kuzey Irak'taki gelişmeler konusunda demeç istedi. O sırada yurtdışında bulunduğumu, konuyu iyi izlemediğimi, dolayısıyla demeç vermeyeceğimi söyledim. Demeç vermeyeceğime ilişkin sözlerimi demeç diye yayınlayıp Emin Çölaşan'ın işlemesine sebep oldularsa, bu konuyu doğru dürüst araştırmayıp itham haline dönüştüren Çölaşan'ın sorunudur.’’
Olmadı Cengiz olmadı! PKK televizyonu Medya TV'ye verdiğin demeç 10 Ocak 2001 tarihli haber programında yayınlandı. İnkár etme, ayıp oluyor. Dinci gazetede yazdığına göre, sen ‘‘Müslüman’’ adamsın! Yalan söyleme. Haber MED TV'de aynen şöyleydi:
‘‘YNK lideri Celal Talabani'nin Ankara'daki temasları konusunda gazeteci Cengiz Çandar da televizyonumuza değerlendirmede bulundu. Çandar, Talabani'nin Türkiye'ye duymak istediği sözleri söylediğini belirterek Talabani'nin gerçek niyetinin ne olduğunun ise belli olmadığını söyledi.
Talabani'nin Türk devlet yetkilileriyle ne görüştüğünün de belli olmadığını söyleyen Çandar, önemli olanın da bu muğlaklığın aşılması olduğunu belirtti.
Ankara anlaşmasına PDK'nın dahil olduğunu hatırlatan gazeteci Çandar, bu nedenle Ankara sürecinin hayata geçip geçmeyeceğinin, Barzani'nin Türkiye'ye gelmesinden sonra anlaşılabileceğini kaydetti.’’
Bak Cengiz, PKK'nın televizyonuna bülbül gibi konuşmuşsun. Niçin ‘‘Beni aradıklarında yurtdışındaydım, konuşmadım’’ diyorsun? Koca adamsın, bu kadar yalan söylemek kime yakışır? Eğer korkuyorsan, hiç konuşma.
Haaa, geriye bir tek olasılık kalıyor. PKK'nın televizyonu, sen onlarla konuşmadığın halde konuşmuş gibi göstermiş ve senin ağzından hayali bir demeç yayınlamıştır!
O takdirde kıyameti koparman gerekmez mi? Niçin susuyorsun? Niçin tepki göstermiyorsun? Niçin bir basın toplantısı düzenlemiyorsun, ekranlara çıkıp bu sahtekárlığı kınamıyorsun, eleştirmiyorsun?
Ben yarın bir yazı yazsam ve ‘‘Cengiz beni arayıp demeç verdi, Atatürk'ün yolunda, laiklik çizgisinde olduğunu, PKK'ya da karşı olduğunu açıkladı’’ desem, ‘‘Yalan söylüyor, ben konuşmadım’’ diye tepki göstermez misin?
* * *
Ama Cengiz, işin dahası da var! Sen sadece PKK'nın televizyonuna konuşmakla yetinmiyorsun. Aynı zamanda PKK'nın gazetesine de bülbül gibi şakıyorsun.
İşte bu gazetenin 8 Ocak 2001 tarihli nüshası. Onlarla bir söyleşi yapmışsın. Metnin yanında bir de fotoğrafın var. Söyleşinin başlığı:
‘‘Cengiz Çandar: Değişim Sancıları Başladı.’’
PKK gazetesiyle yaptığın uzun söyleşide Ahmet Necdet Sezer'e övgüler düzüyorsun, 28 Şubat sürecini eleştiriyorsun, Kürtçe eğitime destek veriyorsun. Söyleşi ertesi gün de devam ediyor.
Yani sen sadece PKK'nın televizyonuna değil, onların gazetelerine de konuşuyorsun.
Ama sonra da hiç sıkılmadan kıvırıyor, karşına çıkardığım belgeleri bile inkár etmeye kalkışıyorsun.
Olmadı canım, olmadı.
Eğer yüreğin yetiyorsa, yaptığın iş doğruysa, sonra inkár etme. ‘‘Evet, ben konuştum’’ demeyi bil!
Eğer PKK'nın yayın organları senin ismini böyle kullanıyorlarsa, o zaman çık ortaya ve sana karşı yapılan (!) bu sahtekárlığı açıkla.
* * *
Ama benim kişisel görüşümü sorarsan, burada sahtekárlık yapan PKK'nın yayın organları değil. Sen onlara konuşuyorsun. Bu yaptığın belgelerle açığa çıkınca da korkuyorsun, yalan söylemeye başlıyorsun.
Yalanla bir yere varamazsın. Müslüman mahallesinde salyangoz satamazsın. Yazmakta olduğun dinci gazete senin bu yalanlarına nasıl göz yumuyor? Senin yalanlarına sütunlarını açınca, onlar da dinimizin kurallarını çiğnemiş olmuyor mu?
Haydi gel, doğruyu söyle... ‘‘Ben PKK'nın yayın organlarına konuşuyorum ama itiraf etmeye yüreğim yetmiyor. Ben işte böyle biriyim. Ben buyum. Ben Maoculuktan İslamcılığa, kuryelikten mollacılığa, entel barlardan sosyete meyhanelerine kadar her renge, her kılığa giren biriyim. Ben Amerika'da evinde kaldığım can dostum Turan Yavuz'la yaptığım konuşmaları bile ondan habersiz banda alıp yayınlayan, arkadaşıma bile ihanet eden adamım’’ de!
De ve kurtul. Haydi aslan parçası demokrat Cengiz, haydi!
Paylaş