Palavraya kanmayın

SEÇİM kampanyası başladı, palavralar hızlandı. Kürsülerde, miting meydanlarında, gazete ve televizyonlarda inanılmaz palavralara tanık oluyoruz.

Partilerin başındaki bu şahıslar meydanı boş bulunca sallıyorlar. Hem de ne sallama!

Vergiler inecek, KDV kalkacak, okul harcamaları sıfırlanacak, herkese iş bulunacak, 250 ilçe il yapılacak, esnaf kurtarılacak, çiftçi kurtarılacak, memura hakkı verilecek, emekli köşeyi dönecek, arsa beleş herkes ev sahibi yapılacak, bütün işsizlere derhal iş bulunacak ve daha neler neler...

Önceki gün biri çıkıp ‘‘İktidar olursak derhal 100 milyar dolar bulacağız’’ demesin mi!

Bu genel başkanlar ayrıca, her gittikleri ilde -din sömürüsü dışında- o yörenin nabzına göre şerbet veriyor. Giresun'da fındık, Rize'de çay, Konya'da buğday, Aydın'da tütün, Antalya'da turizm, Diyarbakır'da insan hakları, Kars'ta hayvancılık!

Halkımız sessiz, suskun. Bir Allah kulu ortaya çıkıp bunlara ‘‘ulan sayın parti başkanım bu işleri hangi parayla, hangi kaynakla yapacaksın, paraları nereden bulacaksın’’ diye sormuyor. Medyamız bu yalanların üzerine gidip açığa çıkarmıyor. Medyamız sadece bu sözleri ayna gibi yansıtıyor ve halkı kandırmaya ortak oluyor.

Şunu iyi bilelim: Türkiye'nin bu palavraları karşılayacak beş kuruşu bile yok. Türkiye'nin bütçesi neredeyse icralık!

Bir babayiğit parti başkanı çıkacakmış da, vergileri indirecekmiş, okul harcamalarını kaldıracak, esnafı, çiftçiyi, sanayiciyi, bütün kesimleri kalkındıracak ve işsizlere iş bulacakmış, evsizlere ev yapacakmış! Yalan! Palavra! Böyle tutarsız ve gülünç iddiaları ortaya atan her siyasetçi, bunların kaynağını, değirmenin suyunun nereden geleceğini de somut olarak göstermek zorundadır.

Göstereni hiç gördünüz mü?

Her seçim öncesinde bize bu çılgınca, akıl ve mantık dışı vaatler sıralanır. Bazı genel başkanlar seçimi kazanınca sıkışır, bu palavralardan geriye dönemez... Ve o konuda gerçekten bir şey yapar.

Ama ne pahasına? Ülkeyi yeniden altüst etmek, bütün dengeleri yerinden oynatmak, bütçeyi bir kez daha yerin dibine göçertmek pahasına.

Falanca ile gidip ‘‘tütüne kim ne kadar veriyorsa, biz şu kadar fazlasını vereceğiz’’ der. Verdiği anda bütün dengeler bozulur, her şey birbirine girer.

Emeklilik sistemini böyle seçim vaatleriyle bozdular. Erken emeklilik vaatleri nedeniyle 35-40 yaşındaki insanlara emekli olma hakkı verdiler, birkaç bin oy uğruna sistemi çökertmeyi başardılar.

Bu yalanların, bu ucuz oy avcılığının çoğu unutulup gidiyor. Kendileri bile unutuyor... Çünkü kimse onlardan hesap sormuyor. Ama yerine getirdikleri hesapsız kitapsız vaatler, hemen ardından enflasyon, zam, vergi olarak yine bize giriyor.

* * *

Türkiye'de her seçim öncesinde oynanan klasik oyun budur. Yalan, palavra, boş vaatler. Türkiye'de siyasetin temel kuralı yalan söylemek ve halkı aldatmaktan geçer.

Şunu çok iyi biliniz: Şimdi size söylenenlerin büyük bölümü yine bu yalanlardan oluşuyor. Kendini ‘‘en son kurtarıcı’’ olarak yutturmaya kalkışan bir sürü unvan sahibi aymaz çıkmış ortaya, yalanları sürdürüyor.

Onlar bizi bir koyun sürüsü olarak görüyor. Ne derlerse inanacağız, ne derlerse yutacağız! Ama hakları da yok değil... Çünkü toplum bu yalanlara tepki vermiyor. Kuzu gibi dinliyor, bazıları inanıyor, hatta alkış tutuyor. Bazıları ise ‘‘bunları denedik fos çıktı, biraz da öbürlerini deneyelim’’ diyor! Başına gelecekleri hiç bilmeden, düşünmeden!


KADIN UZMANINDAN TIK YOK!


Babasının oğlu, sevişme sanatları uzmanı (!) Ahmet Altan, Almanya'da yaptığı konuşmada İstiklal Harbi'ni görmezden gelip ‘‘Son 300 yılda hiçbir savaş kazanmadık’’ diyor! Lozan Anlaşması'yla 4 milyon 300 bin kilometrekare toprak kaybettiğimizi söylüyor! ‘‘Yeryüzünde 4 milyon kilometrekare toprak kaybedip de o anlaşmayı sevinçle karşılayan tek toplum biziz’’ diyor.

Yalan!.. Lozan'da bir karış toprak kaybetmedik ama egemenliğimizi kazandık. Kadın ruhundan (!) iyi anlıyor da, yakın geçmişimizi ya bilmiyor, ya da saptırmaya yelteniyor. Bunları cumartesi günkü yazımda yazdım, Lozan'da nereleri kaybettiğimizi açıklamaya çağırdım, yanıt beklediğimi söyledim.

Üç gündür bekliyorum, vallahi tık yok! Aslan parçasının süngüsü düşüverdi. O halde yineliyorum:

Boyunu aşan konularda konuşma. Bilmediğin konularda ahkám kesme. Haydi tosunum, öğren de gel!
Yazarın Tüm Yazıları