İçişleri Bakanı’na açık mektup (2)

"SAYIN Aksu, Ankara rezalet durumda. Ankara’nın tüm ana geçişleri gereksiz bir biçimde kapatıldı ve her şey altüst oldu. Her gün -yaya ve sürücü- en az 500 bin insan işkence ve azap çekiyor. Başkentte "Ben yaparım, herkes katlanmak zorundadır" anlayışı egemen.

Bu konuda Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne hitaben 17 ve 20 Eylül günlerinde ’Ankara Rezaleti’ başlıklı iki yazı yazdım ve sorular sordum. Yanıt veremediler. Son olarak size hitap eden bir yazı yazdım. Tarihi 30 Eylül 2006. Başlığı: İçişleri Bakanı’na Açık Mektup.

Sayın Aksu, son yazımın çıktığı gün bakanlıktan basın danışmanınız İbrahim Saraçoğlu aradı ve sorularımın -sizin emrinizle- Valilik eliyle Büyükşehir Belediyesi’ne gönderildiğini bildirdi.

Bugün 18 Ekim. Aradan 18 gün geçti ve henüz bir yanıt yok.

Oysa sorduğum sorular çok basit: Büyükşehir Belediyesi, Ankara’yı felç eden -ve aylarca sürecek- olan bu işi hangi firmaya verdi? Kaça verdi? İhale açıldı mı? Açıldıysa, ihale ilanı nerede yayınlandı? Açılmadıysa niçin? O takdirde bu iş hangi gerekçeyle o firmaya -veya firmalara- verildi?

Mektubumda sorularıma devam etmiştim: Belediyecilik insanlara eziyet çektirme yeri midir? Milletin vergilerinden toplanan paraları böyle savurmak, plansız programsız ve zamansız iş yaparak insanları çileden çıkarmak ve milyonlarca insana hizmet tacizi yapmak mıdır?

Sayın Aksu, siz devletin bakanısınız. Belediyeler size bağlı. Ankara’da yüzlerce trilyon dönüyor. Halkın ve milletin parasıdır. Bunun hesabı sorulmazsa neyin hesabı sorulur? Belediye yanıt veremiyor. Size mektup yazıyorum, sizin bunları Ankara Valiliği eliyle Belediye’ye gönderdiğiniz bana resmen bildiriliyor, aradan net 18 gün geçiyor ve yine yanıt yok. Bu nasıl iştir?

Devletin ve milletin parası harcanırken, bunun hesabı kimden gizleniyor? Belediye Başkanı sizin partinizden olabilir. Ama bu durum, yanıtları halktan gizleme hakkını kimseye vermez.

Teşekkür ederim, ilgilenip sorularımı onlara göndermişsiniz. Fakat size rağmen yanıt gelmiyor. O zaman akıllara şu soru geliyor: ’Bunlar acaba aynı partiden olmaya güvenip İçişleri Bakanı’nı da umursamıyor mu?’

Bu soruları bir yanıt gelene kadar size sormayı sürdüreceğim Sayın Aksu. Saygılarımla."

***

Sevgili okuyucularım, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya yazdığım bu ikinci mektupta da yanıt gelmediğini ve beklemeyi sürdüreceğimi vurguladım.

Ancak bu konuda bir yanılgı yaratmak istemem! Aslında Melih Gökçek’ten iki yanıt geldi. Bana iki adet e-posta mesajı gönderdi. Bunları okurken kendisinin "düzeyini" de iyi görmenizi özellikle rica ediyorum:

"Yazında Abdülkadir Aksu’dan gelecek yanıtı merakla bekliyorum demişsin. Sorduğun suallere gelince gülünç oluyorsun. Gel televizyona tartışalım diyorum. Hadi bi cesaret geliver. Servetinizi çok merak ediyorum. Bakalım başkalarını atlattığın gibi beni de atlatabilecek misin. Gelemezsin. Cesaret ister. Ama çare yok seni eninde sonunda ekranda yakalayacağım. Tıklamanı bekliyorum. Gene tıklamazsan bak önümüzdeki günlerde seni nasıl tıklatıyorum."

Bu mesajı 2 Ekim Pazartesi saat 02.30’da, uykusu kaçınca yazmış. Şimdi ikinci mesaja bakalım:

"Bak şunu unutma, bu kez seni sonuna kadar kovalayacağım. Hadi köşende tıklasana. Zor değil mi?.."

Bu mesajı da 12 Ekim Perşembe gecesi saat 03.24’te, yine uykusu kaçınca yazmış! Size bunları adamın "düzeyini" göstermek için aktarıyorum.

Konuyu saptırıyor, kabadayı üslubuyla aklınca tehdit ediyor!

Ankara’yı felç etmiş, her gün yüz binlerce insana çile çektiriyor. Kendisine ihale ve para soruları sorulduğunda ise bir türlü yanıt veremeyip olayı başka yerlere çekmeye yelteniyor.

***

Servetimi merak ediyormuş! İnsanoğlu meraklıdır! Onun servetini merak edenler de çok! Şimdi ben kendisine burada açıkça soruyorum ve yanıtı faks veya mektupla, altına mutlaka imzasını atarak göndermesini bekliyorum:

"1- Servetimi hangi nedenle merak ediyorsun? Belediye başkanı sıfatınla mı, meraklı taze sıfatınla mı? Aynı merakı partili amirlerin ve yandaşlarının serveti için duyuyor musun?

2- Ömrüm boyunca bir üçkağıt, vurgun, avanta, rüşvet, yolsuzluk, komisyon, kara para, gizli iş, ortaklık, vergi kaçırma vesaireye bulaştığımı, iş takibi, iş bitiricilik yapıp çıkar sağladığımı, ahlak, yasa ve kural dışı bir lira bile olsa gelir elde ettiğimi mi iddia ediyorsun? Evet mi, hayır mı?

3- Evet ise nedenlerini belirteceksin. Eğer bildiğin bir şey varsa açıkça, kanıtlarıyla, ama altına imzanı atıp yazacaksın ve bana imzanla göndereceksin. Sonra sana çağrıda bulunacağım, -servet konusunda senin bazı adamlarını ve yakınlarını da aramıza katarak- ne gerekiyorsa birlikte, gerekirse yargı önünde yapacağız. Bu sorulara tek tek ve imzalı yanıt vereceksin. Sana yarın (19 Ekim Perşembe) saat 13.00’e kadar süre tanıyorum. Sakın ihmal etme, bekliyorum!"
Yazarın Tüm Yazıları