12 Eylül öncesi anarşi ve terör döneminde Adana ve çevre iller Sıkıyönetim Komutanı, daha sonra Genelkumay Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı olarak görev yapan emekli Korgeneral Nevzat Bölügiray'dan zaman zaman ilginç mektuplar alırım.Bölügiray Paşa o dönemleri, anı, gözlem ve deneyimlerini, yazdığı kitaplarla gözler önüne sermişti. 12 Eylül öncesinde ülkemize yıllar boyu yaşatılan kanlı sağ-sol teröründe edindiği izlenimleri günümüze uyarlayan Bölügiray Paşa'nın bu mektubunu size iletiyorum. Sanırım ilginizi çekecektir. ***‘‘Son İslamcı terör olayları başta AKP olmak üzere, tüm toplumu şok etti. Oysa buna şaşmak anlamsız çünkü bir türlü çözümlenemeyen ekonomik-sosyal sorunların dolaylı etkisinden başka, irticanın da İslamcı terörün tırmanmasında önemli bir rolü ve katkısı var. Yıllardır laik-demokratik Cumhuriyet'in temel nitelikleri aşındırılarak ve bir kısım gençler İslamcı eğitimle beslenerek, İslamcı bir kuşak yaratıldı. Bunlar zamanla İslamcı terör için bir gizli güç (potansiyel) oluşturdu. Hocaları N. Erbakan başta olmak üzere, T. Erdoğan ve arkadaşlarının, geçmişteki İslamcı çağrılarına uyan kimileri, bunların ancak terörle gerçekleşeceğini düşünerek eylemlere başladılar. Bu nedenle şimdi, bazı AKP'lilerin olayları içlerine sindirememeleri bir ‘suçluluk' duygusundan ileri geliyor. Ne yazık ki, pişman olmakta çok geç kaldılar. Çünkü yaratılan canavar İslamcı terör, şimdi ‘demokrat İslamcı(!)' olan AKP'ye de savaş açmış durumda. Bu nedenle, bugüne dek bir ikilem içinde bocalayan AKP, bundan sonra daha da bunalacak. Hele de İslamcı uygulamalarını sürdürdükçe.Gerçekte İslamcılarla İslamcı terör arasında, en azından, bir ‘gönül bağı' bulunduğu yadsınamaz. İkisinin de ideolojisi şeriattır. İkisinin de amacı laik ve demokratik düzeni yıkmaktır. Sadece yöntemde ayrılırlar. İslamcılar demokrasiyi ‘araç' yaparak, İslamcı teröristler ise terörle bu düzeni yıkmaya çalışırlar. T. Erdoğan İslamcı teröre mazeret olarak ‘Hıristiyanların da aşırısı var' diyor. Doğrudur ama Batı'da, laik-demokratik rejimi yıkıp yerine Hıristiyan şeriatını içeren bir düzen getirmek isteyen Hristiyancı bir terör örgütünü biz duymadık! Bu tür yorumlarla İslamcı terör hafife alınmamalıdır.İslamcı geçmişi ve AKP'nin ‘‘çekirdek tabanı’’ nedeniyle, T. Erdoğan'ın kafasının karışık olduğu görülüyor. Birilerinin İslam'la terörü birleştirme gayreti içinde olduğundan söz ediyor. Oysa gayrete ne gerek var! Örgütlerin isimleri üzerinde: İBDA-C, Hizbullah, Müslüman Kardeşler, İmamlar Birliği vb. AKP'nin bugünkü tutumu bana 12 Eylül öncesindeki Adalet Partisi hükümetini anımsatıyor. Biz sıkıyönetim komutanları, olayları ‘aşırı sağ' ve ‘aşırı sol' olarak yansızlıkla değerlendirirken, Başbakan Demirel aşırı sağ terörü görmezden gelir ve sadece ‘komünist eşkıya'ya yüklenirdi... Çünkü sağ partiler sağcı terörü içlerine sindiremezlerdi!Hükümetlerin yanlı tutumları kendi görüşlerine akraba olan terör örgütlerini yüreklendirirken, güvenlik güçlerini ve yargıyı olumsuz etkiler. Nitekim, AKP iktidara geldikten sonra irtica operasyonları önemli ölçüde kesilmedi mi?Biz bu filmi, 12 Eylül öncesinde de görmüştük. Yıllarca süren kanlı iç çatışmanın nasıl başladığı gibi, 12 Eylül'de birdenbire nasıl bittiğine de biz sıkıyönetim komutanları da çok şaşmıştık. Sanki çatışmaları birileri başlatmış ve yine birileri bitirmişti. Acaba diyorum, şimdi de Türkiye'yi İslamcı teröre cephe yapmak için birileri düğmeye mi bastı?12 Eylül öncesinde, terörle savaşımı aksatan en büyük sorunlardan biri, polis-MİT-yargı arasındaki bilgi akışının ve işbirliğinin bir türlü sağlanamamasıydı. Bu konuda hep birbirlerini suçlarlardı. Diğer bir sorun da, radikal örgütlerin polis içinde yuvalanması ve bu nedenle kimi polislerin terör örgütlerini görmezden gelmesiydi. Aradan (1978'den bu yana) 25 yıl geçmesine karşın bu iki sorunun hálá çözümlenmemiş olmasına çok hayret ediyorum. Sağ iktidarlar döneminde siyasallaşan polisin, birkaç yıl öncesine kadar sol göstericilere saldırırken, dinci göstericilere ‘lütfen dağılın' diye neredeyse yalvardığı unutulmamalıdır. Polis, istihbarat ve yargı, bir ideolojinin, siyasi akımın ya da partinin değil de devletin yansız birer kurumu olmadıkça terör ve aşırı akımlarla mücadelede başarı şansı sınırlı olur. Tıpkı, 12 Eylül öncesinde olduğu gibi.Böyle bir dönemde AKP gibi İslamcı bir partinin iktidarda olması ise Türkiye için gerçekten büyük bir şanssızlık oluşturmaktadır.’’