Paylaş
İstanbul'da düzenlenen Avrupa Yüzme Şampiyonası geçtiğimiz pazar günü sona erdi. Ben de bu yarışlardan bir bölümünü ekrandan izledim. Fakat kapanış günü ilginç bir olay olmuş, doğrusu onu kaçırmışım... Ve sanırım bizim gazetelerimiz ve televizyonlarımız da buna yer vermediler.
Dün resimlerini Star'da görünce midem bulandı, bir kez daha tiksindim. O gün bayanlar bayrak yarışı yapılacak. Dört Alman yüzücü bayan havuza geliyor. Başlarında sarı-yeşil-kırmızı renkli, tülbentli başlıklar. Bunlar sadece başlarında değil, yüzlerini de peçe gibi örtüyor.
PKK renkleri!
Dünya spor tarihinde herhalde ilk kez, yüzücüler böyle bir soytarılıkla havuza çıkıyorlar!
Gazetenin yazdığına göre Alman yüzücüler daha sonra ‘‘Bize bun- ları Almanya'da verdiler. PKK ile bağlantısını bilmiyorduk’’ demişler!
* * *
Bu yapılan, korkunç bir küstahlıktır. Terbiyesizliktir. Almanya'nın yarattığı yeni bir rezalet, Türkiye'ye karşı yapılan bir büyük saygısızlıktır. Alman yüzücüler bunun ne olduğunu bilmiyorlarmış! Varsayalım bilmiyorlar ve bu yalana inanalım.
Peki bunların hocaları, antrenörleri vesaire de bilmiyor mu?
Nerede o havuz başındaki uluslararası yetkililer, hakemler, görevliler, gözlemciler vesaireler?
Ama esas rezalet, bizim yetkililerimiz, yani ‘‘Türk’’ görevliler nerede?
Dünyanın neresinde ve hangi uluslararası yarışmada görülmüştür bayan yüzücülerin havuza böyle başlıklarla ve yüzlerini peçe gibi örten bez parçalarıyla çıktıkları?
Orada defile mi yapılıyor, siyasi atraksiyon mu, yoksa spor müsabakası mı? Hangisi?
Şimdi Almanya'dan durumu kurtarmak için açıklama yapıyorlar, bin dereden su getiriyorlar. Hiç inanmıyorum, hepsi hikáyedir.
* * *
Ama kabahat onlarda değil, bizde ve bizim medyamızda. Bize ne yapılsa layıkız.
İstanbul'da düzenlenen bir Avrupa şampiyonasında Alman takımı böyle bir atraksiyon çekecek ve orada kıyamet kopmayacak! Olacak şey midir bu?
Bir Türk takımı Almanya'da yapılan bir spor müsabakasına gitsin, kafasına gamalı haçlı nazi başlıkları geçirsin, kollarına gamalı haçlı pazubentler taksın, siz görün kopacak kıyameti.
Yarışmada böyle bir kepazelik yaşanacak ve medyadan düne kadar tık çıkmayacak! Neredeydi bizim medyamız?
Bayan yüzücülerin bacaklarının ve eğlence gecelerinin peşindeydi.
GÜZEL KİTAPLAR
Ben gazeteci kitaplarını severim. Gazeteci kitapları gerçekten güzel oluyor. Araştırmayı, belgeleri, yorumları onlarda buluyorsunuz.
Şimdi elimde yeni bir kitap var.
‘‘Ömerli Köyü'nden İmralı'ya. PKK'nın 20 Yıllık Öyküsü’’
İki gazeteci arkadaşımızın, Oktay Pirim ve Süha Örtülü'nün yazdığı bir belgesel.
Çoluk çocuk, asker sivil, kadın erkek demeden 30 binden fazla insanın ölümüne ve milyarlarca dolarlık kaybımıza neden olan bir terör örgütünün 20 yıllık serüveni.
Başlangıçta ülkeyi yönetenler tarafından bile ciddiye alınmayan, hatta ‘‘aydın’’ geçinen bazı tiplerin övgüler düzdüğü karanlık örgütün doğuşu ve çöküşü. Apo'nun öyküsü, bunların iç ve dış destekçileri, Türkiye'ye karşı kurulan tezgáhlar, emperyalizmin maşaları, Apo'yu kullanan mihraklar...
Oktay Pirim ve Süha Örtülü araştırmışlar, belgeleyip yazmışlar ve ortaya çok güzel bir eser çıkarmışlar. Onları kutluyorum, okumanızı öneriyorum.
(Boyut Kitapları).
* * *
Birkaç gün önce yayınlanan iki güzel kitap daha var. Ancak bildiğim kadarıyla bunlar piyasada satılmıyor.
İlkinin adı ‘‘Savaş ve Barış. 15-19. Yüzyıl Osmanlı-Lehistan İlişkileri’’. Çıkaran Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü.
Büyük boy, nefis baskısı olan bir anıt kitap.
Osmanlı İmparatorluğu, geçmiş yüzyıllarda Polonya ile çok inişli çıkışlı ilişkiler yaşıyor. Bazen dost oluyor, bazen de en büyük düşman. Bu ilişkide doruk noktasına 1683 yılında, İkinci Viyana Kuşatması'nda ulaşıyoruz. Kuşatmayı yapan Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Viyana önünde hezimete uğruyor. Leh (Polonya) ordusuna yenilip kaçıyor.
Tarihimizin en büyük hezimetlerinden birine uğruyoruz. Leh ordusu sadrazam çadırını, hazinesini bile ele geçiriyor...
Bu eserler şimdi İstanbul'da sergileniyor.
Kültür Bakanlığı'nın 462 sayfalık bu kitabında, Polonya ile olan birkaç yüzyıllık ilişkilerimiz yazılarla, fotoğraflarla ve muhteşem bir biçimde anlatılıyor. Tarihe ışık tutuluyor.
* * *
Bugün sözünü etmek istediğim son kitabı Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü yayınlamış. Hazırlayan: Genel Müdür Mehmet Özel. Bu da büyük boy, nefis baskılı ve 491 sayfadan oluşan dev bir eser.
‘‘Türk Ordusu’’
Geçmişten günümüze, ordumuzla ilgili ne öğrenmek istiyorsanız bu kitapta bulacaksınız.
Ancak gönül ister ki, bu güzel eserler sadece belli kişi ve kurumlarda değil, Türkiye'deki bütün kütüphanelerde bulunsun ve herkes yararlansın.
Bilmiyorum ama maliyetleri herhalde çok yüksektir. Ne olursa olsun, bunlar geniş kitlelere ulaşmalıdır.
Kültür Bakanlığı'nı kutluyorum.
Paylaş