Yeni Türk Lirası’nı kullanmaya başladığımız şu yepisssyeni günlerde, küf kokan bir soruyu dile getirmek ayıba kaçacak belki ama pardon, dayanamayacağım: N’olacak bu Türk solunun háli?
Meselá Rahşan Ecevit hiç susmayacak mı? Susmayacak, değil mi?..
Kendilerine baktıkça artık dilime resmen zift kıvamında çay tadı geliyor. Ocağın üzerinde unutulmuş, tüt baba tüt, suyunu ve buharını tüketmiş çaydanlıkta pişe pişe karaya kesmiş, dil, geniz, boğaz yakan türden, mide döndüren türden çay...Hararet gidermekten ziyade, hararet yapan...
Bizler, kendileri vicdan şey ettirdiği için sokağa salınmış olan ite-kopuğa, hırsıza-hayduta cüzdan müzdan kaptırmaya devam ededuralım, han’fendinin bu aralar derdi başka: Avrupa’ya kuyruğu kaptırmaktan korkuyor ve mevzuu ne şekilde ele alıyor? ‘Din elden gidiyor!’
Rrröhhh!
Bu arada Deniz Baykal’ın çipil inadı sağolsun, Mustafa Sarıgül yakında huzura solu temsil eden mümtaz lider şeklinde gelebilir.
Burası Türiye’nin sol yakası, her an her şey olabilir.
Artık Mustafa Sarıgül, Mehmet Ağar ile AKP’ye karşı güç birliği babında koalisyon moalisyon şey ettirir; mutlu mesut ortalarda bir yerde buluşurlar; hoş olur...
Sağa döndüm Ağar, sola döndüm Sarıgül. E ne mutlu bize... Gül Allah gül!
Birbirinden şahane icraatlere imza atarlar; efsane mefsane olurlar. Haberler kesmez hatta; dizilere mizilere konu olurlar.
Söz konusu bir dizi olacaksa, yapımcılığını da Osman Yağmurdereli üstlenir; seyrine doyum olmaz. Rating rekorları kırarlar.
Duyanlar duymayanlara anlatsın: Ağır abilerin himayesinde aman da nasıl büyüyüp serpildiğini Arda Uskan’a tatlı tatlı anlatan Osman Yağmurdereli, Kurtlar Vadisi’ne rakip Köpek isminde bir dizi çekmeye hazırlanıyormuş. Zira efendim, bu konuda bir dizi çekilecekse, feriştahını Yağmurdereli çekermiş. Kabadayı áleminin en ağır abilerini, en yakından o tanıyormuş!!!
Böyle gef gef gerinerek dile getiriyor bunu: ‘Aslında Türkiye’de bir mafya dizisi yapılacaksa benim yapmam gerekir diye düşünmüşümdür hep. Mafya yanlış kullanılıyor Türkiye’de. ‘Kabadayı abi’ olan pek çok insanla şarkıcılık dönemimden kalma çok iyi dostluklarım var.’
Osman Abim, röportaj boyunca kabadayı abilerini öyle bir anlatıyor ki ortamın kuyruğuna dantelli bir fiyonk atmadığı kalmış yani. Bal damlıyor balll; daldır parmağını, yala yani. Eski Türk filmleri gibi... Mübarek, Robin Hood’un Sherwood’u... Zenginden alınacak, fakire dağıtılacak.
Arada da kayınvalide eli öpmeye giderken röfleli saçını başörtüsüyle kapatan ‘álemden çekip çıkarılmış’, taassuba, iffete gelmiş bir kadına aşık filan olunacak...Niyeyse bu abilerin ‘haysiyetsiz’ işlere bulaşanına da hiç rastlanmaz.
‘Osman Abim evde mi?’ diye sorası geliyor deli gönülün. Nafile soru, ‘netekim...’
Osman Abim de hiiiç öylesini tanımamış nitekim: ‘Bir abi, yani dışarıdaki deyimiyle mafya, abilik yapıyorsa, önemlidir. Biz yapacağımız dizide bu abileri anlatacağız. Bizimki Kurtlar Vadisi gibi testereyle adamların kafasının kesildiği bir dizi değil.’ Ne güzel! Bizimkisi Susam Sokağı... Bizim dizide elemanlar boğazlarına susam kaçması suretiyle boğulacaklar. Öyle şirin şirin, öksüre tıksıra ölecekler; temiz temiz... Kansız...
Röportajı okudukça aydınlanıyoruz: Abileri, G-Mall’daki yangından sonra hastaneye kaldırılan Osman Kardeş’lerine 10 tane kurbanlık koyun yollamışlar ama yüce gönüllü Osman Kardeş, Allah onun canını azat etti diye düşünmüş ve o da koyunları alınlarından öpüp azat etmiş.
Bir nev’i hindi azat eden Bush álicenaplığı...Otur hisli gözyaşları filan dök yani...Belki, diyorum, bizim dizide, yani Köpek’te, umduğumuz üzre aşk maşk da olacak ya, ince ruhlu bir delikanlı dizisi olacağı için bazı karakterler ince hastalıktan göçebilir.
Öhö-öhö derken, sakız beyazı ipek mendil ağıza götürülür ve a-a, o da ne?: Kan... Ama pardon, bizim dizi kansız olacaktı. Karı-kız satmasız ve uyuşturucuya bulaşmasız...
Olsun, belki karakterin gözlerine zum yaparlar, biz kanı görmeden, elemanın kan gördüğünü anlarız. Bu gözler ancak mendilde kan gördüğü için böyle açılmış olabilir diye düşünürüz. Metafor metafor takılırız.
Hey güzel Allah’ım... Soldan kalkıp nerelere... Şuur yitiminden mustaripiz yine... Yatağın, pardon, konunun solundan kalktığımız için mi böyle oluyor ne?
Osman Abimizin eski -ve yegáne- meşhur şarkısından bir alıntıyla ifade edecek olursak: ‘Bir, bir, biri-birilerine bakar, bakar, bakar dururum.’
Bakılası bir hál değil. Baktıkça durduğum yerde kuduz köpek misáli kudururum...