Paylaş
Organize Sanayi Bölgesinde hastane girişine benzeyen bir merkezde iş güvenliği, iş sağlığı hizmeti veriyorlar. ... Son yıllarda yaşanan iş kazaları aslında bu işin ne kadar ciddi ve önemli olduğunu ortaya koyuyor. Soma, Ermenek, Asansör faciası ve daha bir dolu yaşanan üzücü olaylar.
2012 yılında çıkarılan İş güvenliği, İş sağlığı yasası 2013 yılında yürürlüğe girdi. Artık işverenler bu konuyu önemsemek durumunda. Tabii hala ne kadar önemseniyor tartışılır ama Barış Güzel “Biz Çukurova OSGB olarak kesinlikle önemsiyoruz, eğitimler konusunda çok hassasız ve her şeyi derin detaylı inceliyoruz.” diyor.
Ve 2016 yılının bu konuda çok önemli rol alacağından bahsediyor.
Barış Güzel kimdir?
1977 Hatay doğumluyum. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunuyum. 2002’den bu yana hep özel sektörde çalıştım, özel poliklinik, özel tıp merkezi, acil hekimliği süreçlerim oldu. Ve bu süreçlerde gerekli olan işyeri hekimliği sertifikaları, acil travma resüsitasyon ve benzeri sertifikasyonlara katıldım.
İş güvenliği ve iş sağlığı nedir?
Çalışanı, işvereni bir arada sağlığını korumak, kaza oranlarını azaltacak çok ayaklı bir yapı.
Neden bu alanı tercih ettiniz?
İşyeri hekimliği alanı. 2008 sürecince Kozan tarafında başlayan baraj inşaatları ve Türkiye’de inşaat sektörünün gelişmişliği ve yeni adımların atılmasıyla beraber iş güvenliği, işyeri hekimliği de beraberinde başlamış oldu. 2012 yılında da sağlık güvenliği kanunu yayınlandı. Yani geleceğini gördüğümüz, gerekli olduğunu düşündüğümüz bir sektör. Tüm dünyaca bugüne kadar kabul görülmüş, Türkiye’de de bir şeyler yapılmış ama artık daha ileri adımlar atılabilecek sürece girdik.
Çukurova Ortak Sağlık Güvenlik Birimi nasıl kuruldu?
Dr. Zekeriya Oktay Selçuk ile beraber bu işi ortak olarak yapıyoruz. Aynı üniversiteden mezunuz, beraber okuduk aynı zamanda ev arkadaşıydık işimizi de beraber kurduk. Adana’da 3. Türkiye’de de 140. OSGB olarak merkezimizi açtık. Şimdi Adana’da 67 tane var.
İş güvenliği konusunda 2013 yılından bu yana ne kadar yol alındı?
Çok hızlı bir süreç gibi görülse de yavaş giden bir süreç. İşverenin, işyeri hekiminin, İş güvenliği uzmanlarının bunların hepsinin kendi içinde kültürel, hukuki değişimlerinin olduğu bir süreç olduğu için biraz yavaş gidiyor ama zamanla daha iyi olacağına inanıyoruz.
Mesela Soma, Ermenek, Asansör olayları insanlara “Aman biz de önlem alalım!” dedirtmiyor mu?
Maalesef dedirtmiyor. Hukuki boyuttaki cezai yaptırımlarına bakınca gerçekten yetersizlik var.
İşçi mahkemelerinde 1-0 her zaman işçi haklı diye bir durum var. Bu tip olaylarla da işçi haklı bulunmuyor mu?
İşin temelinde kasıt aranıyor ki iş kazalarının hiçbirinde hakim kasıt kabul etmiyor. Kasten adam öldürme ya da yaralama olmadığı için cezalarda indirim ya da erteleme çok oluyor.
İşçi ne kadar önemsiyor?
Bırakın diğer iş güvenliği tedbirlerini ayakkabı, baret bile giydirmek uzun süre alabiliyor.
İşverenler ne kadar önemsiyor. “Aman bana ceza gelmesin” şeklinde mi yoksa “Çalışanlarımın başına aman bir şey gelmesin” mantığıyla mı yöneliyorlar?
Dediğiniz her anlamda işveren ile işimiz oluyor. Beni ve işçimi koruyun diyen de var aman ceza almayayım diyen de var. Ben Çukurova OSGB olarak hiçbir şekilde ödün vermedim. Biz işimizi yapmak istiyoruz, işverene her şeyi açıklıyoruz bilgilendiriyoruz. İşverene, alınan tedbirlerinin, iş güvenliği sürecinin tamamen kendisine ve çalışanına zamanla da oluşabilecek ona gelecek para dönüşlerin azalmasına yönelik ve en önemlisi vicdanına yönelik durumla ilgili olduğunu anlattığımız ve kavrattığımız zaman bize katılıyor zaten.
Peki her işyeri hekimi iş yerini korumaya yönelik hekimlik yapıyor mu?
Evet, burada bizlerin de özeleştiri yapması lazım. Her işyeri hekimi işyerini korumaya mı alıyor yoksa reçete hekimliği dediğimiz hekimliği mi yapıyor diye sorgulamak lazım.Tabii ki iş güvenliği uzmanlarında da çok değerli insanlar var. Geçtiğimiz günlerde Bakanımız da açıkladı, yeterli eğitimin, yeterli pratiğin ve branşlaşmanın eksik olduğu konuları konuşuldu. 2017 yılında yavaş yavaş buna doğru gidileceği konuşuluyor.
Bir de ilkyardımcı eğitimleri var, şirketler artık çalışana bu eğitimi vermek zorunda değil mi?
Evet ama bu çok daha eski bir durum. Belirli oranı var. Organize Sanayi Bölgesiyle beraber yaklaşık 3500’e yakın kişiye ilkyardımcı eğitimini beraber verdik. Bu konuda sanayicilerimiz de memnun, çalışanlar da eğitim alanlar da memnun. Bu aslında genel kültür. Sadece sanayide değil her evde bir ilkyardımcı olsa hayat kurtarır!
2016 yılında şirketleri iş güvenliği ve iş sağlığı yasasında neler bekliyor?
2014’ten sonra almak zorunda olunan hizmetleri almayan işverenlere geriye dönük ceza yaptırımlarının geleceği konusunda açıklamalar vardı. Bu alanda 2016 milat olacak, 2016 Temmuz ayında az tehlikeli diye gruplandırılan işyerleri İş sağlığı, iş güvenliği hizmetlerini almaya başlayacak ve beraberinde kamu kurumları da bu hizmeti almaya başlayacak.
Riskli yerler neye göre belirleniyor?
Tehlikeli gruplar üçe bölündü. Az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli. Az tehlikeli satış yerler, marketler gibi. Tehlikeli yerler üretim yerleri olanlar, çok tehlikeli yerler de daha branşlaşmış maden, nikelaj, eritme işleri ve inşaat işleri gibi alanlar.
Merkeziniz Organize Sanayi bölgesi içinde. Yalnız hastane gibi bir yapısı var! Bir fabrikada bir işçinin başına bir şey gelse burada tedavi mi yapıyorsunuz?
24 saat İlk müdahale ve acil yardım yapıyoruz. Bir tane de acil yardım ambülansımız var.
Bu formatta organize sanayi bölgesinde bir merkez var mi klinik filan?
Hayır yok. Bu tarzda şuanda biz varız ama diğer 66 OSGB şirketini bilemiyorum. Ama donanımlı OSGB olarak biz varız.
İş verenin ve işçilerin kesinlikle şunları bilmesi gerekiyor dediğiniz neler var?
Çalışanın kendi hakları konusunda bilgileri alması gerekiyor çünkü bilinmeyen çok şey var. İş güvenliği uzmanları olarak öncülüğü biz yapıyoruz, bu eğitimler verilirken hakları hakkında bilgiler veriyoruz.
Mesela ne gibi hakları var?
Yaptığınız işte güvenlik anlamında risk görüyorsanız o işi yapmak zorunda değilsiniz.
“Ben senin paranı veriyorum, sigortanı ödüyorum yapmak zorundasın” diyen bir işveren varsa?
Yine de yapmak zorunda değilsiniz. İşten çıkarılma durumu olursa da işe geri dönüş davası var.
Başka neler var?
Yaptığınız işle ilişkilendirilebilir bir meslek hastalığı tanısı aldığınızda, belki ömrünüzün sonuna kadar sizin hayatınızı etkiliyorsa o konudaki tüm maddi manevi tazminatları da işverenden talep edebilir konumuna geliyorsunuz.
Sektörde nasıl bir rekabet var? “En iyi eğitimi verirsek işi biz kaparız” olayı mı yoksa “ucuz eğitim verirsek biz kaparız işi” mi mevcut?
Çok güzel özetlediniz aynen öyle! Biz kaliteden ödün vermemeye çalıştık bu güne kadar. İşine hakim, kaliteli personel çalıştırmak durumundasınız bu da maliyeti arttırır. Ziyaretler vardır, ayda bir saat bile olsa firmalara ziyaretlerimiz var. Bunlar da bir maliyettir. Ama dediğiniz gibi gerek işveren bakış açısı gerekse bazı OSGB’ler bakış açısından “Yaa biz hekim girelim ama gitmesine gerek yok şu kadar da fiyat veririz” deyip bu şekilde dolaşan piyasa var.Ve bu piyasa içerisinde hem OSGB olarak ayakta kalabilmek hem de işverenlerin aklının karışması maalesef işi bozuyor. Bakanlık da bu konuda bizimle hemfikir. OSGB’lerin denetlenmesini firmalar üzerinden olacağını duyurdu ama henüz başlamadı.
Paylaş