Dr. Nuri Soysal

Estetik yaptırıp korumayanlar en başa dönüyor

30 Kasım 2009
Estetik operasyonla hayal ettiğiniz yüze ve vücuda kavuşabilirsiniz. Ancak bu güzelliğin devamını sağlamak sizin elinizde.

Estetiği korumada yapılacaklar listesinin başında fazla kilo alıp vermenin önüne geçmek gelmektedir. Vücuttaki görüntü bozukluklarını ortaya çıkaran kilo ise, diyet ve hareketli bir yaşam sürdürülmesi estetiği koruyabilir. Ancak kadınların bu konuda birtakım önlemler alması şarttır.
Herkesin deri yapısı farklıdır. ınce, kalın, koyu, açık, yağlı, yağsız gibi. Hepsinin kendine göre avantajları ve dezavantajları vardır. Yaş ilerledikçe bu avantajlar şekil değiştirebilir. Gençken çok ince, kuru, güzel bir deri yapısı olan hastaların daha sonraki yıllarda güneşte kalmakla birlikte derilerinde ince çizgiler ve deformasyonlar daha çabuk ortaya çıkar. Bu kişiler bununla ilgili bir cerrahi işlem geçirseler de geçirmeseler de bu süreç içerisinde derilerini korumalı, uygun şekilde nemlendirmeli, güneşten korumalıdır.

LIPOSUCTION’DAN SONRA SPOR YAPMAK GEREKıYOR

Öte yandan sigara, sanıldığının çok daha ötesinde deri beslenmesini bozar. Cildin kurumasına, daha çok kırışmasına ve cildin damar yapısının bozulmasına neden olur. Kullanılan makyaj malzemeleri de, cilt uygun şekilde temizlenmezse, derinin hava almasını engelleyebilir. Bu nedenle cilt tipine uygun ürünler kullanmak gerekir.
Kadınların en sık yaptırdığı estetik işlemler arasında yer alan liposuction sonrasında, vücut güzelliğinin korunması büyük önem taşımaktadır. Liposuction işleminin başarılı olmasında, cildin elastikiyetinin büyük önemi vardır.

Yazının Devamını Oku

Lazerle 30 dakikada genclik

23 Kasım 2009
Yaşlanmayı durdurmak henüz mümkün değil.

Ancak günümüzde yaşlanmanın yarattığı etkileri azaltarak daha genç bir görünüme kavuşmak olası. Cildi gençleştirmek için en çok tercih edilen yöntemlerden biri de lazer...

Derinin gerginliğini sağlayan ve elastiki bir görünüme sahip olmasına imkan veren en temel madde, kolajendir. Genç yaşlarda oldukça kalın, sıkı ve elastik olan deri, zamanla kolajen sentezinin azalması ve elastik dokunun kaybı ile birlikte inceliyor, sarkıyor ve kırışıklıklar ortaya çıkıyor.
Bu yaşlanma sürecinde kişinin gerçek yaşı, güneş hasarı, yerçekimi, genetik yatkınlık, sigara içme alışkanlığı, hormonlardaki durum, beslenme alışkanlıkları ve stres gibi faktörler rol oynuyor. Deri yaşlanmasının en belirgin olduğu bölgeler ise yüz, boyun ve el üstleri.
YAşLANMAYI NASIL GECıKTıREBıLıRıZ
Kaliteli yaşlanma sürecinde güneşin zararlı ışınlarından korunmak, düzenli ve dengeli beslenmek, düzenli egzersiz yapmak, sigara ve alkol kullanmamak gibi kendi çabamızla alacağımız önlemler yer alıyor.
Buna rağmen genç yaşta incecik çizgilenmeler, kırışıklıklar oluşursa, “genetiğin de etkisi var” diyoruz. Bu durumda ise tıbbi çözümlere başvuranlara çeşitli seçenekler sunuyoruz.
Cilt gençleştirmede son yıllarda lazer yöntemlerinin adından sıkça söz edilir oldu. Minimal invazif, non-invazif lazer veya diğer ışık sistemleriyle yüz gençleştirme tekniği son yıllarda sıklıkla uygulanıyor ve sürekli yeni teknikler geliştiriliyor. Bu amaçla fraksiyonel lazer, Nd:YAG, KTP, diode gibi lazer sistemleri, infraruj ışınları, radyofrekans ve IPL kullanılabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Dudaklar dolgunlaşıyor

16 Kasım 2009
Güzel ve dolgun dudaklara sahip olmak, birçok kadının hayali. Estetik uygulamalar arasında da son yıllarda dudak dolgunlaştırma işlemi öne çıkıyor.

Dudak dolgunlaştırma işlemlerinde iki alternatiften söz edebiliriz; ameliyatlı ve ameliyatsız yöntemler. Eğer ameliyat yöntemi tercih ediliyorsa, dudağa başka bir alandan yağ taşıyoruz. Uygun dozda ve ihtiyaç ne orandaysa, yağ enjeksiyonu yapıyoruz. Ancak bu yöntemin kalıcılığının az olması ve tekrarlanma gerekliliği, biz doktorları uygulaması çok daha kolay olan dolgu maddelerine yöneltiyor.
Enjeksiyon ile dudak estetiği; yeniden şekillendirme, hacmini artırma ve dudak çevresindeki kırışıklıkları azaltmak amacıyla, direkt dudak dokusuna veya çevresinde belirlenmiş noktalara çeşitli dolgu maddelerinin ince uçlu özel iğnelerle enjekte edilmesi prensibine dayanıyor.
AğIZ ÇEVRESı DE ÇOK ÖNEMLı
Dudak estetiğinin, sadece dudağın kırmızı kısmını dolgunlaştırma işlemi olarak algılanmaması gerekiyor. Dudak çevresine yapılan dolgu işlemi, dudağın kendisine yapılanlar kadar estetik görünümün sağlanmasında önem taşıyor. Örneğin üst dudak çevresindeki hattın düzgünleştirilmesi ve ağız kenarlarının bir miktar kaldırılması, dudakların estetik görünümüne büyük katkı sağlıyor.
Dudak dolgusu işlemi, özel dolgu maddeleri kullanılarak yapılıyor. Sonuçları kalıcı veya geçici olmak üzere çok çeşitli dolgu maddeleri bulunuyor. Her birinin kendine göre avantaj ve dezavantajları olan bu maddeler, dudak dolgusu yaptırmak isteyenlerin ihtiyaçlarına ve elde etmek istedikleri sonuçlara göre tercih edilebiliyor.
DOLGUYU NASIL YAPIYORUZ?
Bu işlemi yapmadan önce kişinin beklentilerini öğrenmek çok önemli. Çünkü dudak da tıpkı burun gibi yüzün dikkat çeken bir bölgesinde bulunduğundan, yapılacak en küçük hata bile büyük mutsuzluk yaratabiliyor. Gerektiğinden kalın bir dudak yapmak, “arı sokmuş” gibi bir görüntüye neden olmak, bizim estetik cerrahide hiç istemediğimiz sonuçlar.

Yazının Devamını Oku

Botoks, etkisini 48 saatte gösteriyor

2 Kasım 2009
Botoks, ne kadar sürede etkisini gösteriyor? Uygulama öncesinde ve sonrasında nelere dikkat edilmeli? Kimler yaptırmamalı? ışte son 10 yıla damgasını vuran bu estetik harikasıyla ilgili merak edilenler...

Botoks, “Clostridium Botulinum” isimli bakteriden elde edilen, kasları gevşetmek amacıyla kullanılan bir ilaçtır. Bu ilaç, 20 yılı aşkın bir süredir tıbbın değişik dallarında kas kasılmalarını rahatlatmak amacıyla kullanılıyor.

Botoksun insanda nasıl etki gösterdiği konusu ise çok merak ediliyor. Yıllar süren mimikler sonucu, kaslarda gözle görülür çizgiler ve kırışıklıklar oluşuyor. Deriye bağlı yüzeysel kasları gevşeterek, kırışıklıkları rahatlatmak ve yumuşatmak mümkün oluyor.

Kasların gevşemesi ile daha fazla kırışıklık oluşması engellendiği gibi, daha huzurlu ve daha genç bir görünüm ortaya çıkıyor. Düzenli olarak yapılan botoks, yüzün üst kısmındaki yaşlanmayı yavaşlatıcı bir etkiye sahip. Botoksun etkisi, uygulandıktan 48 saat sonra ortaya çıkıyor. Son halini alması ise 10 günü buluyor.

Etkisi 4-6 ay sürüyor

Yazının Devamını Oku

Botoks, etkisini 48 saatte gösteriyor

2 Kasım 2009
Uygulama öncesinde ve sonrasında nelere dikkat edilmeli?

Kimler yaptırmamalı? ışte son 10 yıla damgasını vuran bu estetik harikasıyla ilgili merak edilenler...

Botoks, “Clostridium Botulinum” isimli bakteriden elde edilen, kasları gevşetmek amacıyla kullanılan bir ilaçtır. Bu ilaç, 20 yılı aşkın bir süredir tıbbın değişik dallarında kas kasılmalarını rahatlatmak amacıyla kullanılıyor.
Botoksun insanda nasıl etki gösterdiği konusu ise çok merak ediliyor. Yıllar süren mimikler sonucu, kaslarda gözle görülür çizgiler ve kırışıklıklar oluşuyor. Deriye bağlı yüzeysel kasları gevşeterek, kırışıklıkları rahatlatmak ve yumuşatmak mümkün oluyor.
Kasların gevşemesi ile daha fazla kırışıklık oluşması engellendiği gibi, daha huzurlu ve daha genç bir görünüm ortaya çıkıyor. Düzenli olarak yapılan botoks, yüzün üst kısmındaki yaşlanmayı yavaşlatıcı bir etkiye sahip. Botoksun etkisi, uygulandıktan 48 saat sonra ortaya çıkıyor. Son halini alması ise 10 günü buluyor.
Etkisi 4-6
ay sürüyor
ılk uygulamalarda dört ayda bir, tekrar eden uygulamalarda altı ayda bir, düzenli uygulamalardan sonra yılda bir yapılacak botoks enjeksiyonları, iyi sonuçlar alınmasını sağlıyor. Erkekler, kadınlara göre daha büyük yüz kaslarına sahip olduklarından, sık sık botoks işlemini yaptırmaları gerekebiliyor. Aynı durum, yüz kaslarını daha fazla kullanan, çok mimikli kişiler için de geçerli.

Yazının Devamını Oku

Yaşlılık izlerine ‘dur’ deyin

26 Ekim 2009
Alında derin ve yatay çizgiler, göz kenarlarında kırışıklıklar, gözaltı torbalarında belirginleşme, burun kenarlarında çizgilenmeler... Yani geçen yılların izleri... Herkes bir gün aynaya bakarken işte bunları görecek ve cildinin gençliğindeki o çizgisiz, ışıltısız duru görüntünün kaybolduğunu fark edecek. Ama bunların hepsi de estetik operasyonlar, dolgu maddeleri, botoks işlemleriyle halledilebilen sorunlar.
/images/100/0x0/55ea7e84f018fbb8f883a1ef
İster mimiklerin fazla kullanılması deyin, ister güneşin etkisiyle daha da kırıştı; fark etmez... Sebep her ne olursa olsun, alındaki derin çizgiler pek çok kişinin ortak sorunu... Ve bu sorundan estetik yardımıyla kurtulmak mümkün.

Alındaki çizgilerin yok edilmesi, şakaklara daha genç bir görüntü verilmesi için “alın germe” ve “şakak germe” işlemlerine başvuruluyor. Bunlarda botoksun yanı sıra endoskopik cerrahi yöntemlerinden de yararlanılıyor.
Bu arada, sadece alındaki çizgilenmeyle iş bitse iyi! Bir de kaşlar arasındaki dikey çizgiler problemi var. Yerçekimi, buradaki dokuyu kaşla birlikte aşağı doğru hareketlendiriyor, sarkmasına yol açıyor. Dolayısıyla ameliyat ile bunların tedavisini planlarken, oluşan kırışıklıkların giderilmesi, gerekirse buradaki yumuşak doku ve aşırı miktarda büyümüş kas yapısının orijinal yapısına getirilmesi için de birtakım sistemler kullanmak gerekiyor.

Bunların bir kısmı cerrahi işlemler, bir kısmı da “minimal invaziv işlemler” dediğimiz küçük girişimler (Yani minik iğneler ve dolgu malzemeleriyle yapılan işlemler)...

ALIN ÇİZGİLERİNDE BOTOKS MUCİZESİ

Alın ve üst yüz bölgesi problemlerinde, düşüklüklerin ve kırışıklıkların giderilmesinde botoks enjeksiyonları mükemmel sonuç veriyor. Bu sayede yer çekimiyle oluşan çizgileri, doku ve kasların bozulan dengelerini botoks teknikleri uygulayarak gideriyoruz.

Botoks uygulamalarını belirli sürelerle tekrarlamak gerekse de, alınan sonuçların yüz güldürücü olması nedeniyle kırışıklık ve çizgilerinden kurtulmak isteyenler bu tekniği öncelikle tercih ediyor.
Tabii sadece botoksun yeterli olmadığı kişiler de var. Botoks ile germe işlemi yaparken, çok derin çizgilerin ve çukurların özel dolgu maddeleriyle doldurulması, alnın daha genç bir görünüme kavuşmasına olanak tanıyor.

Tüm dünyada da alın germe işleminde aslında trend botokstan yana. Çünkü insanlar botoksla kısa sürede, ağrısız ve acısız bir germe işlemi yapmak mümkün olduğundan ameliyattan uzak duriyor. Dolayısıyla cerrahi yöntemlerle yapılan alın germe işlemleri son yıllarda bir hayli azaldı diyebilirim.

Botoks düzenli aralıklarla tekrarlandığında, yakalanan kırışıksız, çizgisiz görüntünün uzun süre korunmasını sağlıyor. Dolgu maddeleri de çukurlukların doldurulmasını sağlayarak destekleyici bir uygulama olarak elimizin altında bulunuyor.

ŞAKAK GERMEDE ENDOSKOPİK YÖNTEM

Aslında alındaki çizgilenme ve kırışıklıkların tek başına tedavisi, duru, genç ve ışıltılı bir görünüme sahip olmak için yeterli değil. Çünkü alından aşağıda yer alan şakak bölgesi de yaşlanma ve yerçekiminden nasibini alıyor. Bu durumdan kurtulmak istendiğinde ise şakak germe işlemi devreye giriyor.
şakak germede son 10-15 yıldır hekimler, alın germede de kullandıkları “endoskopik yöntem”i tercih ediyor. Çünkü endoskopik cerrahi sayesinde eskiden kullandığımız büyük cerrahi işlemlerin yerini daha küçük alın ve şakak germe operasyonları aldı.

Bu yöntemde germe işlemi, uygulanacak bölgeye birkaç küçük delikten girilerek (kamera aracılığıyla işlem yapılan alan da görülerek) yapılıyor

ENDOSKOPİK YÖNTEM SAÇLARI DA KORUR

Endoskopik yöntemde, birkaç küçük delikten içeri girip buradaki kas ve deri yapısını geriyoruz. Kas ve deri yapısını, yaşlanma ve yerçekiminin etkisiyle düşmüş olduğu yerden eski yerine taşıyarak dokuları sabitliyoruz. Ameliyattan sonra iki veya üç gün boyunca hastaya sargılı bandaj uyguluyoruz.
Germe işlemi uyguladığımız hastamız banyosunu, ameliyatın üçüncü ya da dördüncü gününden itibaren yapabiliyor. Ameliyattan sonraki dönemde rahatsız edici, şiddetli ağrılar görülmüyor. Sadece gerginliğin yarattığı hafif bir baş ağrısı olabiliyor. Bu da ağrı kesici bir ilaç alınarak gideriliyor.
ışlemden sonraki üç ve beşinci gün arasında şişme görülebiliyor. Ama bir hafta-10 gün içinde bu yakınmaların hepsi ortadan kalkıyor.

ALIN VE ŞAKAKTA CİDDİ İZLER KALMAZ

Bu yöntemlerle sadece şakak germe yapılabildiği gibi, yüz germe ile şakak germe işlemleri birlikte, yani aynı seansta da uygulanabiliyor. Germe işlemiyle beraber alın ve şakak bölgesinde dikkat çekici bir gençlik ifadesi kazanılıyor. Üstelik endoskopik alın germe işlemleri ciddi izler bırakmıyor.
Oysa saçlı deriden yapılan germe ameliyatları, endoskopik teknik kullanılmazsa iz bırakabiliyor, yer yer oluşan gerginlik nedeniyle saç dökülmeleri de yaşanabiliyor. Bizler, saçların dökülmesini önlemek amacıyla endoskopik alın germe işlemini tercih ediyoruz.
Yazının Devamını Oku

Kellik sorununa iki farklı çözüm

12 Ekim 2009
Günde 50-100 saç telinin dökülmesi normal kabul edilir, bu nedenle endişelenecek bir durum yoktur. Ancak daha ileri boyutlarda, tedavi için bir uzmana başvurulması gerekir. Çözüm için geç kalındığında ise iki farklı saç ekim yöntemi ile kellik sorunundan kurtulmak mümkündür.

Saç teli, vücuttaki diğer kıllar gibi büyüme, geçiş, dinlenme olmak üzere üç fazlı bir döngü gösterir. Saç telinin kaybı bu evrelerin herhangi birinde olabilir ancak sıklıkla dinlenme fazında meydana gelir.
Saç tellerinin yüzde 85’i büyüme fazında, yüzde 15’i dinlenme fazındadır. Ortalama her dört yılda bir bu oran değişerek saçların büyük kısmı yenilenmektedir. Günde ortalama 50-100 adet saç telinin kaybı normal sınırlarda olup endişe yaratmamalıdır.

Kişinin bu konuda hekiminden öğrenmek istediği ilk şey, saç dökülmesi sorununun kalıcı olup olmayacağıdır. Kalıcı saç dökülmelerinde, tedavi edilmediği takdirde (hatta bazen tedavi uygulansa bile) saç kaybı giderek artar. Kalıcı dökülmelerin bir kısmı saçlı deride harabiyet yaparak belli bir alanda iz de bırakabilir.
Doğal dökülmenin dışındaki saç kayıplarının birçok nedeni olabilir. Bu nedenler arasında en sık görülenler stres, yanlış kozmetik kullanımı, ilaç (kanser ilaçları, fazla A vitamini gibi), hormonal bozukluklar, ateşli hastalıklar, anemi, tiroid hastalığı, demir, çinko, protein eksikliği ve genetik kaynaklı olanlardır.
Erkeklerde en sık görülen ve kelliğe yol açan saç dökülmesi ise “dihidrotestesteron” da denilen erkeklik hormonunun genetik olarak kafa derisindeki saç foliküllerini etkilemesinden kaynaklanan “Androgenetik alopesi”dir.

SAÇ DÖKÜLMESİ GENETİK MİDİR

Saç dökülmesi, anne ve babanın her ikisinden gelen genlerin birleşmesiyle farklı bir yol izler. Bu farklı yol, erkek çocukta babasından tamamen farklı bir saç geleceği hazırlayabilir.
Erkeklerde saç oranı testosteron hormonuna bağlıdır. Bu oranın yüksekliğini ise yüzde 90 oranında anneden gelen genler belirler. Bu nedenle annenin ailesindeki erkeklerin saç durumu, babanın saçlarından daha fazla önem taşır.

Fakat hâlâ anneden gelen kromozomların neden daha büyük öneme sahip olduğu tam olarak anlaşılamamıştır.

25-35 YAŞ ARASI SORUN BÜYÜYOR

Saç dökülmesi ve kellik, erkeklerde kadınlara oranla çok daha sık rastlanan bir sorundur. 25 yaş üzerindeki erkeklerin yaklaşık yüzde 25’inde saç seyrelmesi görülür. 50 yaşındaki erkeklerde ise bu oran yüzde 50’lere kadar ilerleyebilir.

Ancak yaş ve saç dökülmesi arasında doğru orantı olduğunu söylemek yanlış olur. Kişide genetik yatkınlık söz konusu ise saç dökülmesi 20’li yaşlarda bile başlayabilir. Dökülme en yoğun olarak 25-35 yaşlar arasında görülür. 45’li yaşlardan sonra saç dökülmesinin azaldığı durumlar görülmekle beraber, 40’lı yaşlarda başlayıp hızlı bir şekilde devam eden saç dökülmeleriyle de karşılaşılabilir.

KADINLARDA DA GÖRÜLEBİLİYOR

Kadınlarda kellik çok nadir görülür ve saç dökülmesinin başlıca nedenleri, kalıtsal faktörler, hormonal değişiklikler, aşırı stres, tiroid rahatsızlıkları, anemi, hamilelik, kötü beslenme ve çok erken yaşlarda menopoza girilmesidir. Bunun yanı sıra saç kıran, mantar ve sürekli bir bölgeden saç koparma da (trikotilomani) bölgesel saç dökülmelerinin sebepleri arasında sayılabilir.

Anne ve kız kardeşte de benzer tipte saç dökülmesi varsa tedavi daha güç olmaktadır. Bu tipte kıl folikülü sayısı değişmez ancak saçlar giderek incelerek sert kıllardan yumuşak, ince tüyler haline gelirler.
Kozmetik ve buna bağlı psikolojik problemlere neden olabileceği için erken başvuru ve tanı önemlidir. Tedavisi mutlaka doktor kontrolünde yapılmalıdır. Saçlı deride hormon dönüşümünü sağlayan enzim inhibitörlerinin oral yolla alınması ve/veya incelmiş saç kılının çapını artıran losyonların uygulanması gereklidir.

ÖNCE SORUNUN KAYNAĞI BULUNMALI

Normalin üzerinde saç dökülmesi söz konusuysa, öncelikle sorunun sebebi araştırılmalı ve buna göre bir tedavi planı uygulanmalıdır. Tedaviye rağmen dökülmenin devam ettiği durumlarda ise tek ve kesin çözüm saç ekimidir.

Günümüzde uygulanmakta olan iki farklı yöntem bulunmaktadır: Foliküler Ünite Transplantasyonu (FUT) ve Foliküler Ünite Ekstraksiyonu (FUE)...

FUE YÖNTEMİ: Saç köklerinin özel ince uçlu iğneler ile ense üzerinden ya da vücudun belirli bölgelerinden tek tek alınarak seyrelmiş ya da tamamen dökülmüş olan bölgeye nakledilmesidir. Dikiş izi söz konusu değildir.

FUT YÖNTEMİ: Dünyanın en ileri ve gelişmiş saç nakli kliniklerinde en sık uygulanmakta olan tekniktir. Bu yöntemde, ense üzerindeki sağlıklı ve dökülmemiş bölgeden çıkarılan saçlı deri, mikroskop altında doğal yapıları bozulmadan uygun tekniklerle saç köklerine ayrılarak, seyrelmiş ya da tamamen dökülmüş olan bölgeye yerleştirilir. şerit olarak alınan kısım, plastik ve rekonstrüktif cerrahiye uygun olarak dikilir. Bu sayede, arkadaki dikiş izi en aza indirgenmiş olur ve iz ancak saç tamamen kazıtıldığında görülebilir. Dikiş, ameliyatı takip eden 12-15’inci günde alınır.
Yazının Devamını Oku

Çocuklardaki estetik sorunlara okul öncesi operasyon

28 Eylül 2009
Doğuştan gelen şekil bozuklukları nedeniyle çocuklara da estetik operasyonlar yapılıyor.

Bu ameliyatların, çocuğun farkındalık bilincinin gelişmediği okul öncesi dönemde uygulanması gerekiyor.

Çocuklarda doğumsal kaynaklı anomaliler gelecekteki yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir ve psikolojik olarak da kendilerini kötü hissetmelerine neden olabilir. Kepçe kulaklı olunması, el ve ayakta çoklu parmak bulunması, yarık damak ve dudak sorunu bunlardan sadece birkaçıdır.
Aileler çoğunlukla bu sorunlar nedeniyle çocuklarını ameliyat ettirip ettirmeme noktasında kaygılar yaşabilmektedir. Psikolojik olarak çocuğun ameliyat sürecinin altından kalkıp kalkamayacağı da en sık karşılaştığımız sorulardan biridir.

Bu konudaki yaklaşımımız, çocuk okula başlamadan önce, tıbbi gereklilik halinde estetik operasyon yapılması yönündedir. Okul çağındaki çocukların birbirine karşı sergilemiş olduğu olumsuz, kimi zaman ise acımasızlığa varan davranışlar, alay etmek, küçük düşürmek tarzındaki yaklaşımlar, doğumsal anomalileri bulunan çocukların ergenlik ve yetişkinlik dönemine de olumsuz yansıyacaktır. Ameliyat sürecinde ve sonrasında psikolog desteği alınması da yararlı olacaktır.

ALTI PARMAKLI OLMAK ÇOCUğU UTANDIRIYOR

Yazının Devamını Oku