Dr. Hüseyin H. Serdar
Dr. Hüseyin H. Serdar
Dr. Hüseyin H. SerdarYazarın Tüm Yazıları

Marmara nasıl kurtulur

Her gün yeni bir olay, farklı bir gelişmeyle uyanıyoruz.Haliyle konu sıkıntısı da olmuyor. Ortaya çıkan her yeni gelişme esas mevzuyu unutturuveriyor. 

Haberin Devamı

 

Türkiye güzel bir yer!.. 

Pandemiyle başlayan süreçte yaşanan olağandışı hadiselerle yıpranan insanlarımız işsizlik, geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, Türk lirasının döviz karşısında erimesi, ücret azlığı, enflasyon, atama bekleyen öğretmenler, emeklilikte yaşa yakılanlar, 3600 ek gösterge beklentisi, iflaslar, icralar, intiharlar gibi sorunlarla karşılaşıyor. Listeyi uzatmayalım… 
Ekonomik, sosyal ve siyasi yönden bir daralma yaşanıyor. Ruhsal açıdan da iyi olunmadığı aşikar, geniş halk kesimlerinin iyice daraldığı görülüyor. 


12 Eylül askeri darbesinden sonra, referandumla siyasi yasaklar kaldırılınca yeniden sahaya dönen ve ülkenin olumsuz gidişatı konusunda muhalefet yapan Süleyman Demirel’e gazeteci sorar;  
- “Sayın Demirel, Türkiye’nin durumunu tek kelimeyle özetler misiniz?” 
Demirel;  
- “İyi” der. 
Hükümeti eleştirmesi beklenirken verdiği cevaba gazetecinin ve orada bulunanların şaşırdığını gören Demirel devam eder; 
- “Ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz ‘iyi değil’ derim!..” 

Haberin Devamı

MARMARA CAN ÇEKİŞİRKEN 

Biz yeniye ayak uydurmaya çalışan ama eski Türkiye’yi de unutmayan, o devrin ürünleri olduğumuz için arada sırada böyle şeyler de geliyor aklımıza nedense… 

Gündem de bizler de savruluyoruz ama müsilaj öyle kolay kolay hayatımızdan çıkacak gibi değil.  
2007 yılında Marmara denizinde görülmesine karşın ciddi önlemler alınmamış, yarın oluşacak sorunlar hakkında tartışılmadan kaçınılmış, doğanın çığlığı duyulmak istememişti. 
Birkaç akademik çalışma yapılmış, 2008 yılında yayımlanmış ama bunlar da dikkate alınmamıştı. 
Her yeri betonlaştırma gibi daha önemli işlerimiz vardı bizim! 

2007‘den 2021‘e geldik. Marmara denizinin 14 yıl daha can çekişmesini izledik. 
Sorun kuzey Ege ve batı Karadeniz‘i de kapsıyor. 
Sorun, küresel iklim değişikliği ve sıcaklık artışlarıyla ilgisi bakımından küresel, 
Sorun, atıkların bertarafı, arıtma tesislerinin yapımı ve işletilmesi bakımından yerel, ülke yönetimiyle ilgili, 
Sorun, kirlilik ve kirleticiler konusunda yeterli hassasiyetin gösterilmemesi yönüyle bireysel özellikler içeriyor. 

MARMARA KOMADA 

Haberin Devamı

Marmara denizi aslında komada. 
Yaşatılması için yoğun bakım tedavisi alması gerekiyor. 
Yaşaması için Ulusal ve uluslararası işbirliğine ihtiyaç var. Günübirlik uygulamalarla geçiştirilemez. 
Deniz oksijensiz kaldı. 
Yıldan yıla deniz derinliklerde biyolojik canlılığın azalması ekosistemi etkiledi. Altı da üstü de kirlendi, deniz salyası ölüm köpüğü olarak Marmara’dan fışkırdı. 
Yanardağdan fışkıran lavlar, küller gibi… 

Denize kıyısı olan belediyeler vakumlu deniz araçlarıyla müsilajı toplamaya çalışıyorlar. Bu çabalarla deniz temizlenir mi? 
Sanmam! 

MARMARA NASIL KURTULUR 

Asiye’yi kurtaramadık ama Marmara’yı kurtarmalıyız. Derdimiz bu.  
Hükümet ilişkilere yeni bir sayfa açmalı, muhalefet partilerine mensup belediyelerle, başta İstanbul olmak üzere il, ilçe, tüm belediyeleriyle yapıcı işbirliği geliştirmeli, ‘onları hasım değil hısım olarak görmeli’ ve bu sorunla baş etmeli. 
Halkımız, Marmara denizi çevre kirliliği mücadelesinde yapılacak işbirliği ve diyalogların ülke genelinde de olumlu bir hava estireceğini düşünüyor. 

Çevre kirliliği akılcı ve bilimsel metotlarla, sürekliliği olan uzun vadeli programlarla çözülebilir. 
Gerekirse ‘Marmara çevre kanunu’ çıkarılsın…  
Tütün, şeker, pirinç ve daha birçok şey için kanun var da kirlilik için niçin olmasın!.. 

Haberin Devamı

BUĞDAY REKOLTESİ DÜŞÜYOR 

Marmara nasıl kurtulur
Yine iklime bağlı olarak yağış rejiminin değişmesi tarımı ciddi ciddi etkiliyor. Buğday rekoltesi düşüyor. 
Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği’nden Mayıs ayında yapılan, “Geçtiğimiz yıl 20,5 milyon ton olan buğday rekoltesinin yaşanan kuraklık nedeniyle 17,5 milyon ton olarak gerçekleşmesi bekleniyor.” açıklamasının ardından tarladaki buğday için daha karamsar bir tablo ortaya çıktı. Bazı uzmanlar rekoltenin daha da düşeceğini söylüyorlar. 
4-5 milyon ton kaybımız var. 

Sadece buğday değil, arpa, yulaf, mısır, pirinç, nohut, mercimek gibi hububat ürünlerini yetiştiren çiftçiler her geçen gün tarladan daha az ürün kaldırıyor. 
Girdiler artarken ürün miktarı düşüyor, çiftçi ve köylü zorda. 
Rekoltenin düşmesi daha çok ithalat, daha çok dövizin yurtdışına çıkması demek…

Yazarın Tüm Yazıları