29 Ağustos 2002
BENİM 11 yaşında bir yeğenim var. Bir süredir şiddetli karın ağrıları çekiyor. İlki 1-2 gün sürdü, 5 ay önceydi. Götürdüğümüz hastanede o gece kaldı. Serum falan verdiler, apandisitten şüphelendiler ama teşhis koyamadılar. Daha sonra 1 hafta önce yine şiddetli karın ağrısı oldu. Biraz kusma ve arada ateş de vardı. Bu kez götürdüğümüz hastanede Akdeniz ateşinden şüphelendiler, Cerrahpaşa'ya gönderdiler. Sizce Akdeniz ateşi olabilme ihtimali var mı? Bana bilgi verebilir misiniz?
EBRU DALSALDI/İSTANBUL
TIPTA kısaca FMF olarak da adlandırılan Akdeniz ateşi, belirli aralıklarla gelen şiddetli karın ağrısı ve yüksek ateşle kendini gösteren bir hastalıktır. Hastalığın kesin nedeni belli değil. Ailevi bir eğilim göstermekle beraber, ailenin tüm fertlerinde görülmesi şart değil.
Hastalık, şiddetli karın ağrısı atakları ile seyrettiği için zaman zaman apandisit tanısı ile karışabilmektedir. Bazı FMF hastalarının apandisit teşhisi ile ameliyat edildikleri gibi, böyle bir hataya düşmemek için apandisit olduğu halde teşhis ve ameliyat edilememiş vakalara da şahit oldum.
Sizin tariflerinize göre yeğeninizde FMF olma ihtimali yüksek. Şüphelenilen vakalarda, size de önerildiği gibi, bu konuyu iyi bilen bir uzmana ya da merkeze başvurmak daha doğru. Hastalık teşhis edildikten sonra genellikle kolşisin adlı ilaç kullanılmaktadır.
Yeğeninizi size önerilen merkeze götürdüğünüz takdirde kesin teşhis ve tedavisi yapılacaktır.
Brusella hastalığı nedir?
BEN 42 yaşında bir bayanım. Bir süredir bel ağrısından şikáyetim vardı. Doktor bana belimde iltihap olduğunu belirtti. Fakat daha sonra çekilen filmde Brusella hastalığına yakalandığımı söyledi. Bu hastalık hakkında hiçbir şey bilmiyorum ve uykularım kaçıyor. Brusella hakkında beni aydınlatırsanız çok sevinirim.
F.GÜL
BRUSELLA, aslında koyun, keçi, sığır gibi eti ve sütü için beslenen hayvanlarda görülen bir hastalık etkenidir. Bu, hayvanlarda gebelik sırasında düşüklere yol açar. Bu nedenle de ‘‘yavru atma hastalığı’’ olarak bilinir. İnsanlara da sıklıkla, çiğ sütten yapılan ve taze olarak yenilen peynirlerle bulaşmaktadır. Pişmiş sütte hastalık etkeni yaşamadığı gibi peynirlerin uzun süre dinlendirilmesinde de hastalık bulaşma riski kalmamaktadır. Belirli aralıklarla gelen yüksek ateş, hastalığın en tipik özelliğidir.
Teşhis konulduktan sonra kaygılanmayın; özel olarak planlanmış antibiyotik tedavileriyle başarılı olarak tedavi edilebilmektedir.
Yazının Devamını Oku 28 Ağustos 2002
38 yaşında bir bayanım. Kilom, boyuma göre çok fazla. Sadece salata yememe rağmen kilo veremiyorum. Bazen burnum ve ellerim buz gibi oluyor.
Bir yakınım, tiroit hastalığımın olabileceğini söyledi. Tiroit nedir? Bu ihtimal olabilir mi? Hangi doktora gitmem gerekiyor?
ŞULE R.
TİROİT, boynun ön kısmında bulunan kelebek şeklinde bir organdır. Halkımız bu organı, büyüdüğü zaman oluşan guatr hastalığı nedeniyle tanır. Görevi, salgıladığı hormonlarla vücudun metabolizmasını düzenlemektir. Vücudun istirahat sırasındaki enerji harcaması (bazal metabolizma), tiroit bezi tarafından düzenlenir. Tiroit bezinin hormonlarının az olduğu hallerde (hipotiroidi) hastalar, halsiz, kuru ciltli, kilo almaya eğilimli, vücudunda su toplanan ve kolay üşüyen kişiler haline gelirler. Doğal olarak her kilo almaya eğilimli olan ve kolay üşüyen kişinin hemen tiroit bezi hastası olarak nitelendirilmesi doğru olmamakla beraber, iç hastalıkları uzmanı bir doktora başvurarak tiroit kontrolü yaptırmakta yarar var.
Uykum sorun oluyor
BENİM sorunum uyku. Akşamları erken de yatsam gün boyunca birkaç saat arayla uyku bastırıyor. Arkadaşlar bol bol kahve içmemi söylüyorlar, bu çare olur mu?
F.MERYEM/İSTANBUL
BU denli yoğun uyku sorunu karşısında sadece kahve içmek önerisinde bulunmak yeterli olmayacaktır.
Aşırı uykuya yol açan birçok sorun olabilir. Bunlar arasında şeker hastalığı gibi sistemik sorunlar ile gece uykusunun yeterli kalitede olmaması gibi sorunlar da bulunabilir. Öncelikle bir iç hastalıkları uzmanı ile görüşerek sistemik hastalıklar açısından tetkik olmalısınız. Eğer böyle bir sorununuz yoksa, uyku araştırma merkezlerinden birine başvurun. Bu merkezlerde hastalar özel cihazlara bağlanarak uyku süresince izlenir. Böyle bir tetkikin ardından uyku ile ilgili durum aydınlığa çıkmış olacağı için, çare bulmak da kolaylaşacaktır.
Testis su toplar mı?
SPERMLERİMİN eksik olması nedeniyle yapılan tetkiklerde varikosel tanısı konuldu. 6 ay önce ameliyat oldum. Sperm sayısı arttı ama hareketli sayı hálá çok değil. Ayrıca testislerim su topladı.
Bana ne önerirsiniz?
N.TUNA/ANKARA
VARİKOSEL, özellikle ileri derecede olduğu takdirde testisin kan dolaşımını yavaşlatarak ısınmasına ve fonksiyonunda bozulmaya yol açar. Böylece sperm üretim sayısı düşer. Böyle durumlarda ameliyat yapılarak kan dolaşımı düzenlenmiş olur.
Ameliyat sonrası sperm sayınız düzelmiş ancak su toplaması oluşmuş ve hareketlilikte artma görülmemiş. Daha önce olmayan sıvı toplanmasının ameliyat sonrasında ortaya çıkması, incelenmeyi gerektiren bir durumdur.
Bir hastanenin üroloji kliniğine başvurmanızın yararı olacağı kanısındayım.
Yazının Devamını Oku 27 Ağustos 2002
BEN 52 yaşındayım. Benim sorunum kalp büyümesi. 3-4 yıl kadar önce bende kalp büyümesi bulunduğu söylendi. Düzenli olarak ilaç kullanıyordum. Bu sıralarda bir denge bozukluğu sorunum oldu, yapılan tetkiklerde kalbimin daha da büyümüş olduğu görüldü. Doktor, ilacımı değiştirdi. Bu durum beni çok endişelendiriyor. Kalp büyümesinin nedeni ne olabilir? En kötü ihtimalle bana ne sorun yaratır?
M.OCAK/ANKARA
KALP büyümesinin en önemli nedenlerinden biri yüksek tansiyondur. Bunun mekanizmasını açıklamak gerekirse, kaslardan oluşmuş bir organ olan kalbin, her kasılmayla, atardamarların içine kan pompalamakla görevli olduğunu hatırlatmakla sözlerime başlamak isterim. Tansiyon denilen olayın da atardamarlar içindeki kan basıncı olduğu bilindiğine göre, yüksek tansiyonlu kişilerde kalbin, basıncı yüksek olan bir yere kan pompalamak için daha fazla güç harcadığı ortaya çıkıyor.
Sürekli olarak ağır kaldırmak zorunda olan kişilerin kol kasları nasıl gelişiyorsa, sürekli olarak daha fazla iş yapan kalbin de kaslarının gelişmesi kaçınılmazdır.
Kalp sürekli olarak artan iş karşısında kaslarını geliştirerek, yani büyüyerek görevini yapmaya çalışır. Ancak kalbin kas kütlesinin büyüme kapasitesinin bir sınırı mevcuttur. Bir süre sonra, yani bu kapasitenin sonuna geldiğinde, artık görevinde aksamalar olmaya başlar. İşte bu duruma, kalp yetersizliği denilmektedir. Kalp, vücut için gerekli olan kanı bütün gücüyle uğraşmasına rağmen pompalayamadığında, vücudun alt kısımlarında kan ya da kanın sıvı kısmı birikmeye başlar ki buna tıp dilinde ödem adı verilmektedir.
Eğer akciğerlere temizlenmek için gönderilen kan, kalbin sol karıncığının yeterli görev yapamaması nedeniyle akciğerlerde birikmeye başlarsa, buna da akciğer ödemi adı verilir ve hasta bunu nefes darlığı olarak fark eder.
Önceleri hastalar yorulduklarında, yani vücudun kan ihtiyacı arttığında, kalp bunu karşılayamadığı için nefes darlığı hissetmeye başlarlar. Kalp yetersizliği ilerlediğinde, nefes darlığı, istirahat sırasında da olmaya başlar. Hastalar yattıkları zaman, yerçekiminin etkisiyle ödem akciğerde birikmeye başladığı için nefes darlığı oluşur. Bu nedenle hastalar yatamazlar. Kalbin, istirahat sırasındaki kan ihtiyacını bile karşılayamadığı durumun artması halinde hayatta kalmak mümkün olamaz.
Kalp büyümesindeki bir sorun da, büyüme sırasında kalbin kas kütlesinin artmasına karşın, kalbin kendini besleyen damar yapısının aynı kalmasıdır. Böylelikle her bir kas kütlesine düşen damar miktarı göreceli olarak azalmış olacaktır. Bu da kalp kasının beslenmesini bozacak ve yeterli beslenemeyen kalp kası hasara uğrayacaktır.
Sayın Ocak, kalp büyüme nedeninizin, iyi tedavi edilmemiş olan yüksek tansiyona bağlı olduğunu sanıyorum. Eğer, ekokardiyografi denilen tetkik yöntemi ile kalbinizin yapısını ve fonksiyonlarını inceletirseniz, kalbinizin durumu daha kesin olarak ortaya çıkacaktır. Ciddi bir perhiz, kilo kaybı, ilaçları düzenli kullanmak gibi yöntemlerle tansiyon yüksekliğinizi kontrol altına alabilir ve düzenli olarak doktor denetimi altında kalırsanız, en azından kalbinizin daha fazla büyümesi ve şu anda hafif gibi gözüken kalp yetersizliğinizin artması önlenmiş olacaktır. Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalar, takip ve tedavinin çok başarılı olduğu hastalarda kalp büyümesinin gerilediğini ortaya koymuştur.
Kalp ve yüksek tansiyon konusunda bilgi ve deneyimi fazla olan bir doktorun bu konuyu çözeceği inancındayım.
Yazının Devamını Oku 26 Ağustos 2002
BEN geçirdiğim psikolojik sorunlar nedeniyle değişik tedaviler gördüm. Yapılan bir iğne sonrası erkekliğim öldü. Şimidlerde daha iyiyim, artık bu ilaçları kullanmıyorum ama erkekliğimde düzelme yok. Bunun için çeşitli tetkikler yapıldı; uykuda sertleşme oluyormuş ama cinsel ilişki sırasında bir sertleşme olmuyor.
Ş.B./HOLLANDA
PSİKOLOJİK yapıyı etkileyen hastalıklar ve bu hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar bazen cinsel isteği azaltıcı etki yapabilir. Bu tür ilaçlar kullanıldıkları sürece etki gösterir, kesildikleri zaman bu etki ortadan kalkar. Sizin rahatsızlığınızın yoğun olduğu dönemde güçlü ilaçlar kullanılmış, bu da cinsel istek azalmasına yol açmış, ancak şimdilerde bu tür ilaç kullanılmadığı halde şikáyetiniz devam ediyor. Bence bunun nedeni tamamen psikolojik yapınızla ilgili. Uyku sırasında ereksiyonun (sertleşme) normal hatta fazla bile olması, cinsel gücünüzle ilgili organik bir sorunun olmadığını gösteriyor. Siz o iğnenin yarattığı etkiye takılı kaldığınız için psikolojik olarak etkileniyorsunuz; bunu kafanızdan atabilirseniz tedaviye gerek kalmadan her şey normale dönecek. Kendi başınıza bunu başaramazsanız sizi tedavi eden psikiyatri uzmanından bu yönde de yardım isteyin.
Fibrokistik hastalık tehlikeli mi?
GÖĞSÜMDE sertlikler olduğunu fark ettim. Gittiğim doktor muayene edip göğüs röntgeni çektirdi, sonrasında fibrokistik hastalık olduğunu söyledi. Her sene röntgen çektirmem gerekiyormuş. Bu fibrokistik hastalık tehlikeli mi? Çok korkuyorum.
Filiz H./İZMİR
MEME dokusunda fibrokistik hastalık bulunması, kadınlar arasında sık görülen bir durum. Ádet dönemlerine yakın hormonların etkisiyle ağrı yapması dışında bir sorun yaratmaz. Ancak her yıl muayene olmak ve mamografi çektirmek doğru bir davranış. Bunun da temel nedeni, fibrokistik hastalık nedeniyle meme dokusunda bulunan kitlelerin arasında kendiliğinden gelişebilecek başka kitlelerin, örneğin kanserleme riski olan bir kitlenin, kadının kendisini kontrolü ile fark edilmesinin zor olmasıdır. Endişe etmeniz için bir neden yok.
Yazının Devamını Oku 23 Ağustos 2002
BENİM bacağımın biri doğuştan kısa. Bu durum yürümemde sorun yarattığı gibi, psikolojik olarak da beni etkiliyor.Duyduğuma göre, bacak kemiği kırılarak biraz aralanıp tekrar vidalanıyormuş. Böylece kemiğin kısalığı gideriliyormuş. Bu doğru mu? Ben yaptırabilir miyim? Kemiğin kaynamaması gibi bir durum var mı?
K.K./KASTAMONU
BACAĞIN birinin doğuştan itibaren kısa olması, doğuştan kalça çıkığı ihtimalini hatıra getiriyor. Kalıtımla geçen bir sorun olan bu tabloda, bacağı kalçaya bağlayan eklem yeterli gelişmiş olmadığı için, bacak kemiğinin dayanma noktası, özellikle çocuk yürümeye başladıkça yukarı kayar. Yani leğen kemiğinin alt kısımlarındaki eklem çukuruna yerleşmesi gereken bacak kemiği (femur) başı, yukarı kayarak kemiğin herhengi bir yerine dayanarak yalancı bir eklem oluşturur. Böyle olduğunda da bacak kısalmış olur. Hasta sürekli aksayarak yürür. Bunun psikoljik etkilerinin yanı sıra, yürüme sırasında bacaklar ve beldeki eklemlerin normal dışı hareketlerine ve buna bağlı olarak ortaya çıkacak sorunlara neden olur.
Böyle bir durumda sorun, bacak kemiklerinin kısalığı değil de, bacak kemiği başının, eklemin olması gereken yerden daha yukarlara kayması olduğu için kemiği uzatmak türündeki işlemler yerine, yürüme sırasında kemiğin daha yukarılara kaymasını önleyici türde ameliyatlar yapılır.
Size tavsiyem, ortopedi uzmanlarıyla bu konuyu ayrıntılı olarak konuşmanızdır.
Akıntı ve yanma var
24 yaşındayım. Bir süreden beri cinsel organımdan akıntı geliyor. Son cinsel ilişkimden 5 gün sonra başlayan bu akıntının yanı sıra idrar yaparken yanma şikáyetlerim de var.
NECMİ.M/İSTANBUL
CİNSEL organdan akıntı olması ve idrar yaparken yanma hissetmeniz, dış idrar yolu olan üretrada iltihaplanma olduğunu düşündürüyor. Bunun cinsel ilişkiden 5 gün kadar sonra başlaması, bu ilişki sırasında mikrop aldığınızı düşündürür.
Tedavisi için vakit kaybetmeden bir üroloji uzmanına başvurmalısınız. Tedavide gecikirseniz iltihabın ilerleyerek prostat bezine yerleşmesi ihtimali vardır. Bu takdirde tedavinin çok daha zor olacağını bilmelisiniz.
Yazının Devamını Oku 21 Ağustos 2002
ŞU anda 60 yaşındayım. 20 sene önce burnum şiddetli kanamaya başladı. Kılcal damar çatlaması olduğu söylenerek bu damar yakıldı. Bu sene başında aynı işlem tekrarlandı, Son 1 aydan beri bu kanamalar tekrarlamaya başladı. MR çekildi, beyin kabuğunun altından geçen kılcal damarlarda tam olarak kan dolaşımı olmadığı söylendi. El ve ayak parmaklarım da uyuşuyor. Son yıllarda kulaklarım çınlamaya başladı. Tansiyonum büyük 10, küçük 7 civarında çıkıyor. Kanama başlamadan önce 1-2 gün süreyle baş ağrısı oluyor ve sersemliyorum.
Acaba bu kanamalar tehlikeli mi?
A.TURAN/İSTANBUL
OLAYI birkaç açıdan ele almak daha doğru. Sizin en önemli şikáyetiniz burun kanaması. Bu 20 yıldan beri olduğuna göre endişe etmeniz için bir gerek yok. Tehlikeli bir durum olsaydı şimdiye kadar size iş açardı. Burun damarınızın yakılmasıyla uzun yıllar boyunca bir sorun yaratmamış olması da çok iyi. Bu gibi olaylar, çoğu zaman yüksek tansiyona bağlıdır. Oysa, eğer ölçümlerde bir hata yoksa, sizin tansiyonunuz normalin bile altında. Böyle olunca kanamaları burun içi sorunlara bağlamak mümkün. Öncesinde 1-2 gün süreyle baş ağrısı olması, alerjik nezle, sinüzit gibi ihtimalleri akla getiriyor. Eğer böyleyse alerjik nezle ile burun içi damarları genişler ve en küçük bir dış etkene bağlı olarak genişleyerek kanar. Bu olay açısından kulak, boğaz ve burun hastalıkları uzmanı bir doktora muayene olmanızda yarar var. Özellikle kanama öncesi olduğunu söylediğiniz baş ağrısı döneminde muayene olursanız, daha aydınlatıcı olacaktır.
Sizin sağlık durumunuzda ikinci konu, çekilen MR'da beyin damarlarınızda dolaşım sorunu olduğunun belirtilmesi. Bu tablo damar sertliğini düşündürür. El ve ayak parmak uçlarındaki uyuşmalar da, öncelikle bu yönden tetkik edilmeli.
Damar sertliği yönünden tetkikleri bir iç hastalıkları veya kalp-damar hastalıkları uzmanına başvurarak yaptırabilirsiniz.
Yazının Devamını Oku 20 Ağustos 2002
26 yaşında 7 aylık evli bir hanımım ve bu süreden beri doğum kontrol hapı kullanıyorum.Fakat bu benim zaten kısa olan adet süremi 1-2 güne düşürdü ve kanamayı azalttı. Bunun üzerine hap kullanmayı sona erdirmeli miyim ya da başka bir hap mı denemeliyim. Hap seçiminde uygulanacak kişiye özel bir test var mıdır?
Feryal A.
Kanamaların uzun sürmesi ya da çok olması diye bir kural yok. Düzenli olması yeterli. Doğum kontrol hapı kullanılması sırasında, sizde de olduğu gibi sürenin kısalması ya da kanamanın azalması gibi durumlar görülebilir, kaygılanmayın.
Doğum kontrol hapları temelde birbirine yakın özellikte olmakla beraber, içerdikleri hormon miktarları açısından farklar gösterebilir. En doğrusu, bir kadın hastalıkları uzmanına danışarak kişisel yapıya uygun bir ilaç seçmektir.
Gebelikte kan uyuşmazlığı
SAKAT doğumlar anne babanın kan gruplarının uyumsuzluğu nedeniyle mi olur? Akraba evliliği neden sorun yaratır?
K.AKAN/İSTANBUL
Anne ve babanın kan grupları ile çocuğun sakat doğması arasında bir ilişki yok. Çocuğun sakat ya da kalıtsal hastalıklardan birini taşıyarak doğması, anne ve babanın üreme hücrelerinde bulunan genlerle ilgilidir. Akraba evliliklerinde, hastalık taşıyan genin çocuğa hem annesinden, hem de babasından gelmesi olasılığını arttırdığı için, çocuklarda hastalık ya da sakatlık oluşması olasılığı fazladır.
Kan gruplarının uyumu, bebeklerde doğumda kan uyuşmazlığı olması açısından önemlidir. Kan uyuşmazlığı, annenin kan grubundaki Rh faktörünün (-), babanınkinin ise (+) olması halinde ortaya çıkabilir. Bu durumda bebeğin kanının Rh(+) olması olasılığı yüksektir. İşte bu durumda bebeğin kan uyuşmazlığı açısından yakından takip edilmesi gerekiyor.
Kan gruplarındaki Rh faktörü yukarıda belirttiğim türde olan çiftlerin, gebelik oluşur oluşmaz, doktorlarına bu durumu hatırlatmaları gerekmektedir.
Yazının Devamını Oku 19 Ağustos 2002
60 yaşındayım. 12 senedir şeker hastasıyım. Hapla tedavi oluyorum. İlk başlarda günde 1 hap kullanıyordum, şimdilerde günde 5 hap alıyorum ama zaman zaman şekerim 200'e kadar yükseliyor. Doktora sık sık kontrole gidiyorum. Bunlara rağmen kan şekerim yaklaşık hep bu düzeylerde.
Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
K.YILBAŞ/İSTANBUL
Şeker hastalığının tedavisinde başlıca üç yol bulunmaktadır. Hafif yükselmelerde düzenli bir diyetle ve kilo vererek kandaki şeker düzeyini normalde tutmak mümkün olabilir. Diyetle sonuç alınmayan, ya da alınamayacağı görülen kişilerde ilaç kullanılır. İlaçlar da başlıca iki gruptur. Biri insülin, diğer grup ise tıp dilinde oral antidiyabetikler olarak adlandırılan şeker düşürücü haplardır.
Sizin şeker hastalığınız, tıp dilinde Tip 2 olarak adlandırılan ve ileri yaşlarda çıkan hastalık tipinde olduğu için oral antidiyabetiklerden sonuç alınacağı düşünülür. Siz her gün, iki ayrı ilaçtan toplam 5 tane aldığınız halde kandaki şeker düzeyini 200'ün altına indiremediğinizden şikáyetçisiniz. Genellikle 200 civarında seyreden bir şeker hastalığının kontrol altına alındığından bahsedilemez. Zaman içinde birçok komplikasyon (yan sorun) çıkarması ihtimali yüksektir. Bunun düşürülmesi gerekir. Düşürülememesi, öncelikle perhizinizi yeterli yapmadığınızı ve kilo fazlanız bulunduğunu düşündürür. Eğer böyleyse bir diyet uzmanı ile görüşerek çok titiz bir diyet uygulamanızı tavsiye ederim. Eğer kilo fazlanız olmadığı ve diyete titizlikle uyduğunuz halde şekeriniz bu düzeylerdeyse, ilaçlarınızın yeniden düzenlenmesi ve belki de insülin kullanılması gerekebilir.
Yazının Devamını Oku