Dolunay Kadıoğlu

Çocuksuzluk

23 Haziran 2015
Çocuk sahibi olmakta yaşanan güçlük ve mücadele çiftin özellikle de kadının tüm kimlikleri arasındaki dengeyi bozar.

Çocuk sahibi olmak toplumdan topluma değişmekle birlikte bizim ülkemizde aile olmak için olmazsa olmaz kabul edilen KABULlerdendir.

Kız çocuğu doğar, büyür, evlenir ve doğurur!

Evlenmezse evde kalmış kız, doğuramazsa kısır kadın olur!

Evde kalan erkek kavramı yoktur ya da kısır adam!

Yüklerin çoğu kadının omzundadır bu ülkede, çocuk sahibi olamama nedeni erkekden bile kaynaklansa kadından bilinir ve çoğu kadın da bunu otamatik kabul eder.

Taşığını RAHİM, doğurmasa bile onu anne yapar, eşine, ailesine, topluma annelik yapar.

Çocuk sahibi olmakta yaşanan güçlük ve mücadele çiftin özellikle de kadının tüm kimlikleri arasındaki dengeyi bozar. İş yerinde bile kendini başarılı hissedemeyebilir, arkadaşlar ve aile arasında eziklik, değersizlik, duygusu yaşayabilir.

Çift eğer çocuk sahibi olmak için tüp bebek yöntemine karar verirse tedavinin pek çok aşaması kadın üzerinden yürütüldüğünden kadın psiko-sosyal etkilere daha çok maruz kalır.

Yazının Devamını Oku

Ergenin bedenindeki orantısızlık ruhunda da yaşanır

6 Haziran 2015
Dalgalı ruh hali bazen öfke, bazen neşe, bazen de karamsarlık olarak kendini gösterir

Dalgalı bir ruh hali bazen öfke bazen neşe bazen de karamsarlık olarak kendini gösterir. İlk aşk çoğunlukla bu dönemde yaşanır ve toplumsal baskılar ya da platonik olması nedeniyle ilk aşk acısı da bu döneme düşer.

Okul başarısında göreceli düşüşler görülebilir. Gencin odağı derslerden daha çok kendine çevrilmiştir. Ben odağı önemli olmuştur onun için. Herkesin kendisine hayran olduğu duygusu, kendisini aşırı önemseme, beğenme, kılık kıyafetiyle çok uğraşma, ayna karşısında uzun zamanlar geçirme, telefon ve internette uzun gezmeler, sayısız özçekim bu dönemin en temel davranışlarıdır.

Ailelerin ergen çocuklarıyla bağlantıyı hep korumaları, iletişim içinde olmaları, yargılamadan dinlemeleri ve sohbet etmeleri onları pek çok kötü davranış ve alışkanlıktan koruyan en önemli faktördür.

Sırlar bu yaşta çok önemlidir. Onların ailelerden, toplumdan saklayacakları sırlar vardır, bu sırlar yetişkin dünyası için sıradan ama onlar için çok sıradışıdır.

Örneğin hoşlandıkları kişiler, arkadaşlarının kiminle flört ettiği, ilk bakışma, ilk öpüşme...

Ergen çocuğunuz size sırlarını veriyorsa o sırlara sadık kalın ve onunla paylaşın. Ve bu arada ona sır olarak saklanmayacak şeylerin neler olduğunu da anlatın. Örneğin, hoşuna gitmeyen bakışlar, dokunuşlar, sözler (okulda, çevrede büyüklerden ya da arkadaşlarından gelebilecek) gibi. Bu tür durumlarda da sizinle paylaşabileceği bilgisini ve güvenini verin ona. Kendine güvenilen çocuklar, kendine güvenen bireyler olur.

- Ben gencim.

Yazının Devamını Oku

Gülümse

1 Haziran 2015
Gülümseyecek ne var ki demeyin, gülümsemek için iyi şeyler olmasını beklemek, doymak için sadece kuş sütünün eksik olduğu mükellef sofranın kurulmasını beklemeye benzer!

Gülümsemek kalbin kapılarını açar. Yürekten gülümseyen bir insan çeker bizi kendisine, gözlerinden girersiniz sanki yüreğindeki köşke. İki insan arasındaki en güçlü ve pozitif bağdır, gülümsemek!

Bir insan kapattıysa kalbin kapısını ne kadar gülümsese de giriş yok yazısı okunur kaç metre öteden... Gülümsemek için sevmek gerekir gönülden... İnsanı, doğayı, kuşu, böceği, havayı, suyu, taşı, toprağı..

Zor günler geçirir insan, zor anlar, aylar belki de yıllar... Bazen atılan büyük bir dost kazığı, bazen ülkenin durumu, ekonomik zorluklar, sağlık sorunları, kadınlarının, genç kızların başına gelen insanlık dışı olaylar, bazen aşk acısı yüzümüzdeki gülümsemeyi donduracak gibi olsa da, kalbimizi kapatmak istesek de kendimizi korumak için, HAYIR her şeye rağmen her şeyle birlikte gülümsemektir HAYAT!

Sezen’in şarkısında dediği gibi;

Gülümse hadi gülümseBulutlar gitsinYoksa ben nasıl yenilenirimHadi gülümse

Gülümseyecek ne var ki demeyin, gülümsemek için iyi şeyler olmasını beklemek, doymak için sadece kuş sütünün eksik olduğu mükellef sofranın kurulmasını beklemeye benzer!

Yaşadığımız ülke ya da dünya söz konusu olduğunda dersek ki gülümseyecek hiç bir şey yok işte o zaman geleceğimize ihanet ederiz bence!

Yazının Devamını Oku

Ebeveynler ve cinsel eğitim

6 Mayıs 2015
"Ben nasıl oldum" sorusuna nasıl cevap vereceğinizi biliyor musunuz?

Uzun yıllardır okullarda cinsellikle ilgili bilgilendirme çalışmaları yaparım. Bu çalışmalar çoğunlukla öğrencilere, dönem dönem de velilere yöneliktir. Bir kaç hafta önce özel bir okulda velilerle biraraya gelme ve çocuklarıyla cinsel konuları nasıl konuşacaklarına dair paylaşımda bulunma fırsatım oldu. İşte o paylaşımdan bende kalanlar:

- Anne babalar çocukların cinsel eğitim sürecinden birinci derecede sorumludurlar.

- Cinsellikle ilgili konuşmak anne babalar için zordur, çocuklar için değil!

- Cinsel eğitim, çocuk cinsellikle ilgili ilk soruyu sorduğu zaman başlar. Çocuklar bu soruyu anne ya da babalarına sorar ve bu sorular genellikle "Ben nasıl doğdum, karnına nasıl girdim, (cinsel organını gösterek) bu ne?" gibi sorulardır.

- Cinsellikle ilgili ilk soruya doğal ve onun anlayacağı şekilde cevap vermişseniz çocuğunuz diğer sorularını da peş peşe sorabilir. İlk soruda sizin tepkinizden çekindiyse ‘Merak ettiklerini sorabilirsin merak etmen çok doğal, bedenimize ait her detayı öğrenmeliyiz. Lütfen sor.’ diyebilirsiniz. Cesaretlendirmek çocuklar için çok önemlidir. Çocuğunuzu geçiştirmeden sorusuna sadece sorduğu kadarına cevap vermek ve eğer sormaya devam ederse yeniden ve yeniden cevap vermek cinsel gelişimin sağlıklı olmasına katkı sağlayacaktır.

- Çocuklara sordukları sorular karşısında ayıp, günah, yasak vb cevaplar vermek, terslemek çocuğun cinselliğin normal olmadığı algısı yaratır ve bu da çocuğun cinselliği daha çok merak etmesine ya da kendini bu konuya tamamen kapatmasına neden olur.

- Cinselliğin ailede konuşulması cinsel etkinliği arttırmaz, doğru ve zamanında konuşulması tam tersine çocukların kendilerini korumalarına ve ilk cinsel ilişkilerini ertelemelerini destekler.

- Çocuklara mutlaka ve mutlaka anne ve babaları tarafından HAYIR deme davranışı öğretilmelidir. Bunun ilk yolu çocukların hayırlarına saygı duymakla başlar. Onların istemedikleri dokunuş ve öpmelere hayır demelerine saygı duyun, ‘dayına-amcana-dedene- kendini niye öptürmüyorsun, uslu kız ol gibi tepkilerden ve zorlamalardan kaçının.

Yazının Devamını Oku

Online vajinimus tedavisi

15 Nisan 2015
Çoğu çift vajinismus tedavisinin online nasıl olacağına anlam vermekte zorlanmaktır.

Vajinismusun ne olduğunu kısaca hatırlatmak ve sonrasında da online vaijinismus tedavisi hakkında bilgi vermek isterim.

Vajinismus; vajen girişindeki kasların istek dışı kasılması ve hiçbir şekilde girişe izin vermemesi durumdur. Kadın kasılmalar üzerinde hiçbir şekilde kontrol sağlayamadığını ve istese bile bacaklarını açamadığını düşünmektedir. Tamamen psikolojik bir sorundur.
Vajinismus sorunu yaşayan çiftler tam birleşmeyi deneyecekleri an kadında kontrol dışı kasılmalar, bacağı kapatma davranışı, kalçasını kaçırma gibi istenmeyen ve girişe izin vermeyen davranışlar görülür.

O ana kadar her şey çok iyidir ama o an sihir bozulur.

“Hadi deneyelim” dendiği anda ya da penis vajinaya yaklaştığında pelvik kaslar kontrol dışı kasılır ve cinsel girişe kişi izin veremez.

Nedeni ne olabilir?

Online vajinismus tedavisi; cinsel terapinin, internet üzerinden online görüntülü program desteği ile yapılmasıdır. Online vajinismus tedavisi ile yüz yüze seanlar arasında ve tedavinin başarısı üzerinde belirgin bir fark yoktur. Tedavi süresi yüz yüze tedavide olduğu gibi 4 ile 8 seans arasındanır. Dünyada halen kabul edilen tek bilimsel yöntem olan cinsel terapi modeli kullanılır. Vajinismus, ülkemizde ve vatandaşlarımızın yaşadığı yurt dışı ülkelerde çok sık yaşanan bir cinsel işlev bozukluğudur. Tedavisi kolaydır bununla birlikte yaşadığınız ilde bu konuda çalışan uzman bulmak zor olabilir. Bu nedenle online vajinismus tedavisi hayat kurtarıcı olabilir.

Çoğu çift vajinismus tedavisinin online nasıl olacağına anlam vermekte zorlanmaktır. Ama emin olun ki aynı mekanda yüz yüze olduğumuzda kullandığımız psikolojik teknikler, online tedavide de rahatlıkla kullanılabilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Çiftçi ve mısır

18 Mart 2015
Doğadaki güzelliğin, büyüleyiciliğin, ahengin nedeni, bence çömertliği, koşulsuzca paylaşımı ve kapsayıcılığı.

Masalları sevdiğimi uygun bulduğum her ortamda dile getirim, bu köşe aracılığıyla da sevdiğim masallardan bazılarını sizlerle dönem dönem paylaşıyorum. Masal anlatma ve yazma eğitimlerini aldığım güzel insan Judith Malika Liberman’ın geçen hafta ‘MASAL TERAPİ’ isimli kitabı yayınlandı. 7’den 70’e her yaş grubuna hitap eden çok güzel bir masal kitabı yazmış Judith. Kitabı incelediğimde ve ilk masalımı okuduğumda kendi kendime söylediğim ilk cümle şu oldu "Aaa bu kitap yaşıyor" :)

Hepimiz için ordan bir masal diledim ve sayfayı açtım, işte masalımız ve bende bıraktıkları…

‘O sene yetiştirdiği mısır, tarım festivalinde birinci seçilen bir çiftçi, tohumlarını ülkenin dört bir yanındaki çiftçilere dağıtarak herkesi şaşırttır. Ona neden böyle yaptığını sorduklarında "Çömert bir davranış gibi görünebilir ama aslında epey bencilce davrandım. Doğada hiçbir şey birbirinden ayrı değildir. Tarlalarımızın sınırlarını biz görürüz ama rüzgar görmez. Bir tarladan bir poleni alıp diğer tarladaki mısıra taşır. Bu yüzden komşularımın daha düşük kalitede mısır yetiştirmesinden ben zarar görürüm. Ancak etrafımdaki herkesle birlikte olursa en iyi kalitede mısır yetiştirebilirim’" diye açıklar.

Doğadaki güzelliğin, büyüleyiciliğin, ahengin nedeni, bence çömertliği, koşulsuzca paylaşımı ve kapsayıcılığı. Doğada her şey BİR ve dengede. İnsan eli doğaya karıştığında ise bu ahenk ve birlik sarsılıyor. Kibir, bencillik, her şeyin insana hizmet etmesi gerektiği düşüncesi, insanın üstün olduğu inancı sadece insana ait. Doğaya hükmedebileceğini zanneden insan!

Masaldaki çiftçi eğer ödül alan mısır tohumunu saklasaydı tohumunu saf bir şekilde koruyamayacağı gibi insanlarda bilgilerini, sevgilerini, neşelerini, paralarını, yemeklerini, emeklerini, acılarını-tatlılarını…vb paylaşmazlarsa sağlıklarını, varlıklarını ve birliklerini koruyamazlar!

Dünyanın bir ucundaki kelebeğin kanat çırpışından dolayı dünyanın diğer ucundaki varlıklarının bile etkilenebildiği gerçeğiyle bir insanın canının acıdığı, hakkının yendiği bir durumda diğer insanlarda etkilenir inancındayım. Dünyaya baktığımızda bunu net görüyoruz, yaşıyoruz! İnsan aklının, gönlünün, vicdanının çok zorlandığı olaylar ülkemizde dahil neredeyse tüm dünyada yaşanıyor.

Şimdi bir kaç dakikalığına bir hayale ortak olalım.

‘Bir ülke düşünün ki, bizimkiler, ötekiler, yarış, sınav, rekabet, ..vb tanımlarının paylaşım, barış, sevgi, birlik, neşe, bolluk değerleri ile yer değiştirdiği, dil, din, ırk, mezhep ayırımlarının çoktan insanlık tarihinin utanç dolu sayfalarında bırakıldığı, "hepimiz birimiz birimiz hepimiz için" ilkesinin tüm ülkede temel felsefe kabul edildiği, kadın ve erkeğin her alanda eşit ve tam sayıldığı, farklılıkların renk kattığı, çocukların çocukluklarını yaşadığı, doğayla uyumlu, bolluk içinde bir ülke, bir dünya…’

Yazının Devamını Oku

Haftada kaç kez seks yapmalıyım?

6 Mart 2015
Genç erkekler cinsellikle ilgili en çok neleri merak ediyor?

Üreme sağlığı ve cinsel sağlık konusunda sayısız çalışmaya imza atan Psikolojik Danışman ve Cinsel Terapist Dolunay Kadıoğlu, genç erkekler tarafından cinsellikle ilgili en çok merak edilen soruları yanıtlıyor.

Bir erkek ilk cinsel deneyimini hangi yaşta yaşanmalı?

Erkek için de kadın için de kesin bir yaş yoktur. Bununla birlikte ergenlik döneminde, henüz bedeni hakkında tam olarak bilgi sahibi olmadan ve beden tam gelişmeden yaşanan cinsellik, ergen gebeliğinden, küretaja ve HIV/AIDS ve cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklara kadar uzanan bir sonuç tablosunu gencin karşısına çıkarabilmektedir.

Cinselliğin sağlıklı olabilmesi için temel koşul genç kızların ve erkeklerin üreme organlarının gelişimini tamamlamış olmasıdır. Ancak bedensel gelişimden daha önemlisi, ruhsal gelişimdir. Ruhsal olarak cinsel ilişkinin hem kendiniz hem de partneriniz için sorumluğunu alabilmeniz gerekir. Erken ya da hazır olmadan yaşanan cinsellik; bireyde suçluluk, pişmanlık, utanç gibi içsel barışı bozabilecek duygular yaşatabilir. Tüm bu nedenlerle; güvenli cinsel ilişki kavramı öncelik kazanır. Güvenli cinsel ilişki; karşılıklı güvenin, dostluğun, sevgi ve saygının yaşandığı bir ilişkidir. Bireyler arası paylaşımın arttığı ve yoğun olumlu duyguların yaşandığı ortamda iyi iletişim kurmak, kendini ortaya koyabilmek, ‘hayır’ ya da ‘evet’ diyebilmek, cinsel eşini zorlamamak ilişkinin sağlıklı yürümesi için şarttır.

Ya ereksiyon olmazsam? Penisim sertleşmezse ne yaparım?

  

Özellikle ilk ilişki yaşanacağı zamanlarda erkeklerin bu tip kaygılar duyması doğaldır. İlkler her zaman heyecan verir. Ya ereksiyon olamazsam kaygısı daha da artarsa ereksiyon sorunları yaşanabilir. Rahat olmaya çalışın, herhangi bir sorun yaşarsanız da bunun doğal olduğunu bilerek üzerinde durmayın.

Yazının Devamını Oku

Ergenler ve şiddet

3 Mart 2015
Yapılan pek çok araştırma, gençlerin tv, internet ya da bilgisayar oyunlarında maruz kaldıkları şiddettin saldırganlık davranışını arttırdığını kanıtlamaktadır.

Şiddettin ülkemizde giderek arttığı bilinmektedir. Şiddetin bu kadar artmasında pek çok neden-sonuç ilişkisi vardır. Her yaş grubundan insanın EZİCİ çoğunlukla da erkeklerin şiddette başvurdukları bilinmektedir. Ergenlik dönemi gençler arasında da fazlasıyla görünen şiddetin nedenleri arasında:

- Şiddetin yaşandığı ortamda büyümek (aile içi, toplumsal…)
- Çocukluktan itibaren şiddet içerikli filmleri izlemek,
- Kontrolsüz şekilde tv programlarını, haberleri izlemek
- Şiddet içerikli bilgisayar oyunları oynamak
- Okul eğitimlerinde empati, insan ilişkileri, insan olmak vb…derslerin eksikliği
- Uzun süreli reklamların izlenmesi ve tüketime yöneltilmeleri

Yazının Devamını Oku