Türklük engelini aşan sanatçımız Şefika Kutluer

Uzun siyah saçları, bordo renkli saten tuvaletin sırtına düşmüş. Şefika Kutluer, ayakta Ekrem Zeki Ün’ün ‘Yunus Emre’nin Kabrinde’ parçasını üflüyor flütüne. Hüzünlü ve icraası güç bir parça bu. Notalar inişli-çıkışlı Carnegie Weill Salonu’na yayılıyor.

Kutluer, gözleri yarı kapalı, kısa fasılalarla, Japon, Çin, Azeri bestekárların flüt aranjmanlı parçalarını zorlanmadan çalıyor. İki elinin parmakları, flüt düğmelerinde birbiriyle yarış halinde. Salondakiler huşu içinde dinliyorlar.

*

Carnegie Hall, müzik dünyasının en ünlü salonu. Şarkıcısından enstrüman virtüözüne, bu salonda konser başarısını gerçekleştirenler sanat zirvesine erişmiş olanlar. Uluslararası klasik müzik çevrelerinde Sihirli Flüt sıfatıyla tanınan Kutluer, yabancı bir ortamda değil. Carnegie’de dördüncü konseri bu.

Genç kız görümündeki sanatçı, flüt aranjmanını kendi yaptığı ‘Katibim: Üsküdar’a giderken’ parçasının ardından, Bach, Gershwin, Doppler ve Mozart’ın Türk Marşı’nı içeren müzik turuyla konseri tamamlıyor. İzleyiciler ayakta alkış tufanına tutuyorlar Şefika Kutluer’i.

*

Ankaralı sanatçının özgeçmişi, gıpta edilecek zenginlikte. Ama başarı çıtasını her yıl daha yukarı taşıyarak flüt virtüözü seviyesine erişmesinde erkeklere taş çıkartan azim ve kararlılığı asıl etken.

Ankara Devlet Konservatuvarı’nı en iyi dereceyle bitirdikten sonra İtalya’da eğitim gördüm. 1980’de Roma’da bir okul konserimizi izlemeye gelen ünlü Avusturyalı flüt hocası Werner Tripp, ‘Seni beğendim, üstün kabiliyetlisin. Solistlik eğitimi için Viyana’ya gel’ diyerek beni sınıfına kabul etti. 1984-1987 arasında Viyana’da Tripp gözetiminde solistlik çalışması yaptım. Tüm öğrencileri gözünde, Tripp bir aile reisi idi. Üçüncü yıl sonunda ‘En iyi öğrencim sensin. Ancak Türklerin dünya müzik camiasına girmesi mümkün değil. Karşına hep engel çıkacak. Burada kal, sana Avusturya kimliği verelim. Ancak Avrupalı kimliğiyle layık olduğun şöhrete ulaşırsın’ dedi.’

Şefika Kutluer şaşırıyor. Sanatçı, kişiliğinden ödün verecek birisi değil. ‘Her şeyimi geride bırakmam lazım. Vatanıma çok bağlıyım. Müzik hayatıma Ankara’da başladım. Türkiye’ye çok şey borçluyum. Nankörlük edemem.’ Tripp yalnızca, ‘Bu inadın sana pahalıya mal olur’ diyor.

*

Tripp’in sınıfında bazı öğrenciler, adları Margareth, Helga, Sylvie gibi Avrupa adlarıyla anons edilerek konsere çıkarken, sanatçımız Viyana’da solo konserlere ’Şefika Kutluer-Türkiye’ kimliğiyle çıkıyor. Yoğun çalışmasıyla hocasının işaret ettiği ’Türk engeli’ni aşıyor.

1985’te Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Madalyası’nı, bir yıl sonra da Avusturya’da Uluslararası Flüt Yarışması’nda birinciği kazanan Kutluer’in şöhreti giderek sınırların, denizlerin ötesine ulaşıyor.

Komşu kapısı yaptığı Avrupa’da bir konser turunda İspanya Kralı Juan Carlos ve Kraliçe Sophia, ‘İnanılmaz bir müzik ziyafeti sundunuz. Bulutların üstünde, cennette duygusuna kapıldık’ diye övgü sunuyor.

Uzakdoğu turnesinde Japon Prensi Mikasa da, hayranlığını dile getiriyor: ‘Bir flütten böylesine büyüleyici seslerin çıktığına ilk kez şahit oldum.’

İsrail’de kendisini dinleyen ünlü orkestra şefi Zubin Mehta, genç sanatçıya Amerika kapılarını açıyor. Organizatörler Kutluer’e Carnegie Hall, Kennedy Center dahil Yeni Dünya’da 20’ye yakın konser düzenliyorlar.

*

1995’te Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Nişanı’na layık görülen Kutluer’in ekşi-tatlı bir anısı da Hollanda’da bir konser turunda: ‘1998 Cumhuriyet Bayramı’nda Amsterdam yakınında Leventer’de çalacağım. Kırmızı bültenle aranan kişilerin yaşadığı bu yerde hiçbir Türk etkinliğine izin verilmemiş. Hollandalı yetkililer, ’Tehditler aldık, sizi koruyamayız, vazgeçin’ dediler. ’Hayır, konsere çıkacağım’ diye direttim. Ankara devreye girip bir özel tim gönderiyor. Zıpkın gibi komandolar: ‘Abla merak etme, kimse kılına dokunamaz.’ Çok etkilendim. Flütümü üflerken sevinç gözyaşları döküyordum.’

‘Korkmadınız mı?’

‘Hayır. Acı duyduğum her an Atatürk’ün ‘Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur’ diye biten Gençliğe Hitabesi aklıma gelir.’

*

Berlin Senfoni, Royal Flarmoni dahil şöhretli orkestraların refakatinde çalan, onlarla 13 CD hazırlayan Kutluer’in evi, Sony Classics, Gallo International’dan aldığı altın CD’ler, çeşitli ödüller, klasik müzik eleştirmenlerinin övgülerini içeren gazete sayfalarıyla dolu.

American Records Guide dergisi, Şefika Kutluer’in sanat gücünü, ‘Tanrı’nın ilahi hediyesi’ şeklinde tanımlıyor.

20 yıllık eşi Ankaralı turizmci Refik Kutluer,Şefika çok mükemmeliyetçi. Başarılarını bireysel gayret ve çalışmaya borçlu. Bir notayı doğru üflemek için bir buçuk saat çalıştığını çok gördüm’ diyor.
Yazarın Tüm Yazıları