Aralık ayının ikinci yarısı en çok kartpostal, mektup, faks, e-posta mesajı aldığım dönem. Yabancı tanıdıklardan Noel, Yeni Yıl tebriklerine eş-dosttan Kurban Bayramı kutlamaları da katılınca tam bir mesaj trafiğinin içine düştüm.
Dışarda lapa lapa kar, ofis masamdaki zarfları sıraya koyup açmaya başlıyorum. Beyaz, renkli, değişik boyda kartlar, mektuplar arasında irice bir zarf. Açıyorum, içinde iki mektup, çiçek desenli uzunca kağıt tabak altı ve cüzdan boyunda katlanmış kahverengi garip görünümlü bir zarf. Önde adım, adresim yazılı. Üstte enlemesine yapışık zamklı kağıdı kesiyorum. Ortaya mahalle bakkalının un, pirinç koyduğu bir kağıt torba çıkıyor. Katlı torbanın arkasında iri puntolu bir mesaj: ‘‘Bu yemek torbasına yiyecek doldurmak muhtemelen sizin için bir sorun olmamalı. Ama herkes sizin gibi şanslı değil.’’ Altında ‘‘Aziz Dost’’ hitabıyla ufak puntolu yeni bir mesaj:
‘‘Bu torbayı doldurmak için iki kere düşünmeyeceksiniz. New York'ta her dört kişiden biri yoksulluk çizgisi altında yaşıyor. Bu insanlar her ay kirayı mı ödesem yiyecek mi alsam diye tercih yapmak zorunda. Biz kentin beş ilçesinde 700 gıda programıyla yoksullara frigofirik kamyonlarla bedava gıda dağıtıp 200 bin insanı doyuruyoruz. 40 dolar bağış yaparsanız 37 çocuğun bir hafta beslenmesini karşılarsınız. İlişikteki tabak altı kağıda adınızı yazdığınızda çocuklar yiyeceğin kimden geldiğini görecekler.’’ Mesajın altında ‘City Harvest’ adıyla direktörü Julia Erickson'ın imzası.
Gözümün önünde Charles Dickens romanlarında mideleri küçülmüş, pişmiş et kokusundan habersiz, bedenleri kürdan inceliğinde çocukların görüntüsü canlanıyor. Yemekte iken bu mesajı okumuş olsam lokmalar boğazımda dizilecek. TV'lerde Şükran Günü'nde kuzu boyu kızarmış hindiler, Noel'de somun ekmek, biftek, tatlılarla donanmış masaların etrafında besili çocukların mutluluk tablolarından geçilmiyor. Oysa City Harvest için gönüllü çalışanlar her dört New Yorkludan birinin geceleri aç karnına yatağa girdiğini vurguluyor. Refah düzeyi en yüksekte olan bir ülke hesabına utanç verici bir istatistik bu.
Defalarca yinelediğim gibi Amerika bir tezatlar ülkesi. Aylardır Irak'a karşı harp çığırtkanlığına şimdi Kuzey Kore'yi de ilave eden Bush yönetiminin muhalifleri ‘‘İki cephede sürdüreceğimiz savaşın maliyeti bir trilyon doları aşar’’ diye konuşuyorlar. Trilyonun kaç lira edeceğini hesap makinesine vursak ortaya çıkan meblağın Türkçe karşılığını söyleyemezsiniz. Savunma Bakanı Donald Rumsfeld gözünü kırpmadan Saddam'ın yanısıra K.Kore lideri Kim Jong İI'i tehdit ediyor ama New York'un yoksullarını niye doyuramadığından söz etmeye yanaşmıyor. Oysa Amerika gerçekten istediğinde yalnızca New York'taki değil yerküredeki tüm aç karınları doyuracak zenginliğe sahip.
HERKES ALIŞVERİŞTE
Hıristiyan Batı aleminde Noel ve Yeni Yılı içeren bayram-tatil döneminde kısa bir gözlem turuna çıkarsak Amerika'nın servet ve yoksulluk ikilemindeki muamma ile karşılaşıyoruz. Belirli kesimlerinde süper zenginlerin yaşadığı Manhattan'da, zenci mahallesi Harlem'de, cinayet-soygun gibi ağır suçların işlendiği Bronx'da dükkan, mağaza ve butikler müşterilerle dolup taşıyor. Yüz bin dolarlık keşmir yatak kaplaması, bol sıfırlı inci kolye, tek taş pırlanta yüzük, polis maaşını aşkın Kelly çantası, timsah derisi Gucci loferleri, Armani, Dolce Gabbana takım elbiselerin satıldığı özel butiklerden üç-beş durak ötedeki dar gelirli yerlerde mütevazı de olsa alışveriş furyası devam ediyor. Mağaza gezmekten üşenenler resimli Neiman Marcus kataloglarından 90 bin dolara Cadillac 2004 XLR ısmarlayıp Tahiti'de okyanus üstünde bambu villalarda 80 bin dolara birkaç haftalık tatil rezervasyonu yaptırıyorlar.
Geçen yılın son ayının aksine bu Aralık'ta tiyatro, sinema, bale, müzik ve eğlence aleminde görülen canlanma yabana atılır gibi değil. Broadway'de yüz dolara yakın tiyatro ve konser biletleri kapış kapışa gidiyor. Üç yüz milyon doları aşan lotarya biletlerini milyonerlik düşleyenler düzinelerle satın alıyorlar. Herkes harcayacak parayı, öyle de böyle olsa bulmuş durumda. Gene de Amerikalıların söylediği gibi ‘‘Rockefeller'e ağlayan gözsüz kalır’’ misali zenginin yakınması bitmiyor. Perakende iş yapan tüccarlar bu yıl da piyasa durgunluğundan şikayet ediyorlar. Ticaret Bakanlığı perakendecilerin son bir haftada 150 milyar dolarlık satış yaptığını bildiriyor. Tarım sektörünün sözcüleri 2002'de süt, peynir gibi gıda maddelerinde bir milyar doları aşkın ihtiyaç fazlasını imha edeceklerini söylüyor. ABD'nin resmi ve özel posta hizmetleri sektöründe taşınan hediye paketlerinin sayısı bir milyarı geçiyor.
Refah simgesi bu rakam cümbüşünde aç insanların işi ne?