‘Çağla ve Okçu aileleri, oğulları Hüsnü ile Zihni’nin 19 Mart günü yapılacak nikah törenini onurlandırmanızı saygıyla rica ederler.
Töreni takiben Erenköy iskelesinden kalkacak ‘Saadet’ teknesinde gece boyunca düğün daveti düzenlenmiştir.’
Hüsnü ve Zihni smokinler içinde nikah memuru önüne çıkacaklar. Memur ‘Sağlıkta, hastalıkta, zenginlik ve yoksullukta birbirinize destek olacak mısınız’ türünden klasik laflar edecek. Ardından ‘Hüsnü yaşam boyunca Zihni’yi eş olarak görecek misin?’ diyecek. Aynı soruyu Zihni için de tekrarlayacak. ‘Evet’ yanıtı aldıktan sonra yanakları heyecandan pembeleşmiş çifti ‘Bir yastıkta kocayın’ diyerek ‘eş’ ilan edecek. İki erkek bir diğerinin parmağına yüzükleri geçirip bu mutlu olayı dudaktan ‘buse’ ile noktalayacak.
*
Yukardaki isimler, Leman ile Melahat da olabilir, gerçek değildir, düğün daveti de. Ama niye olmasın? Berlinli Koray Günay Ankaralı Ulaş Yılmaz’ı alıp götürmedi mi? Amerika’da yeni bir moda eşcinsel evlilik, biz niye geride kalalım? Taklitçilik, Edirne’nin batısından ileride olup bitenlere özentimiz hayli yaygın. Kilisede yortuya, Noel, paskalya ayinlerine giden, haçlı kolye modası başlatan Müslüman kadınlarımızı unuttunuz mu? Günlük konuşmalara ‘Senin için ne yapabilirim’, ‘İyi görünüyorsun’ gibi tercüme terimler katanlar yok mu çevrenizde? Bu ileri görüşlü (!) hatunlar ve erkekler San Francisco’da başlayan ‘aynı cins’ evlilikleri şimdi ‘Demokrasi, özgürlük, eşitlik hakları, seçenek serbestisi’ gibi nedenlerle haklı göstermeye çalışıyorlar.
Oysa doğaya olduğu gibi din, ahlak, aile ve toplum değerlerine ters düşen eşcinsel evlilikler ‘özgürlük’ sıfatı ardına sığınarak savunulamaz. Özgürlükler sınırsız değil. Aynı cins evlilik destekçileri ‘İki erkek veya kadın aşklarını niye evlenerek perçinlemesinler? Uygar ülkeler tüm özgürlüklere açık’ diye konuşuyorlar.
*
Acaba öyle mi? Özgürlük, hak eşitliği kanıtlaması bu kadar kolay ise dul bir kadın öz oğluyla, bir adam torunuyla, iki kardeş birbiriyle evlenebilecek mi? Eşcinsellere gelince özgürlük var, diğerlerine yok mu? Şaka değil, bir önceki cümlede verdiğim aşırı örnekler yakında bazı uygar Batı ülkelerinde gerçekleşirse şaşmayın. Karşımıza ‘Romeo-Jülyet’, ‘Kerem ile Aslı’ yerine ‘Romeo-Romeo’, ‘Aslı-Aslı’ gibi aşk destanları da çıkabilir.
Avrupa ve özellikle Amerika’da toplum kültürleri bize kıyasla çok farklı. Türkiye’de ‘Sorma-Söyleme’ felsefesinde eşcinsellere bakış Amerika’da ‘Özgür yaşamın bir kesiti’ olarak görülüyor. Amerikan ordusundan kongresine resmi ve özel kesimde eşcinselliğini saklamaktan kaçınan yok. Aydın topluluğun yaşadığı Massachusetts aynı cins evliliğe yeşil ışık yakan ilk eyalet. San Francisco belediye başkanı ‘Sevgililer Günü’nde (Valentine’s Day) yayımladığı genelge üzerine dört bin çift nikah dairelerine koşarak eşcinsel birlikteliklerini resmiyete döktüler. New York eyalet meclisi başkanı, Salt Lake City, Chicago, Minneapolis belediye başkanları eşcinsel evliliğe sıcak bakıyorlar. Henüz izin verilmeyen yerlerde eşcinseller rahip karşısında ‘din nikahı’ usulü izdivaç yapıyor. Geçen Ekim’de ‘Evliliği Koruma Haftası’ ilan eden Başkan Bush gidişatı tehlikeli görüp eşcinsel evlilikleri Anayasa değişikliği ile önleyeceğini açıkladı. Gene de saygın New York Times dahil 200’ü aşkın gazetede eşcinsel evlilikleri ilanları yayımlanıyor.
*
Eşcinsellerle alıp veremediğim bir şey yok. Ama birey olarak, örgüt halinde değil. Birkaç yıl önce Manhattan’da düzenlenen ‘Eşcinsel Gururu’ yürüyüşü iğrenç idi. Yarım milyon kişinin katıldığı bu gövde gösterisinde olimpiyat kule atlama şampiyonu Greg Louganis erkek eşiyle kamyona yüklenmiş yatakta sevişme figürleri yaparken Cindy Lauper popüler şarkılarını söylüyordu. Seyyar sergiler arasında yürüyen mini sutyen, mayo ve şortlu kadınlar beni fazla rahatsız etmedi ama ya sözde erkekler? Adem Baba çoğuna kıyasla daha kapalıydı. Kaldırımdaki seyircilere kırıtan, birbiriyle sarmaş dolaş öpüşen, şeffaf kadın elbisesi altında çıplak bedenini sergileyen, boynundaki köpek tasmasının zinciri sevgilisinin elinde, sağa sola göz süzenler manzarası evlere şenlik idi.
Birkaç kare resim için kameramı ayarlarken tanıdık bir sima ile yüz yüze geldim. Ünlü bir haber ajansının kıdemli fotoğrafçısının çıplak vücudu üzerine omuz başından topuklara inen file elbise giymişti. Torun sahibi olacak yaştaki Amerikalıyla bakıştık. Ayrı istikametlere yürüdük.