Şölen top patlamasını andıran gürültüyle başlıyor. Telaşlanmaya gerek yok. Amerika’nın egemenlik gününde havai fişek gösterisinin başlangıç atışı bu.
Nehir üstünde hilal gibi açılmış üç dev mavnadan fırlatılan fişekler gece karanlığında gökte zambak, krizantem, sümbül desenlerine dönüşüp suya düşüyor. Hoparlörden J.P. Sousa’nın ‘Stars and Stripes Forever’ parçası nehrin iki yakasına yayılıyor.
Pencereden aşağı bakıyorum, rıhtım kalabalık. Aileler yemek sepetleri, buz kutularını yere sermişler, renk, müzik, ışık gösterisini izliyor. Giderek hızlanan tempoda turkuvaz, yakut, zümrüt renklerine bürünen çiçek desenleri gök karanlığını bastırııyor.
Gene de geçen yıllardaki coşkunluk yok. ’Amerika, Amerika’ sloganları kısıtlı. Nehir boyunca birikenler eskisi kadar kalabalık değil. Bana mı öyle geliyor yoksa Amerikalılar ’Fahrenheit 9/11’ filminden ötürü yönetime tavır mı koydu?
‘Fahrenheit’ görülmesi gereken bir film. Bir fabrika işçisinin oğlu Michael Moore’un Cannes Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü kazanan filmi, belgeseller tarihinde izlenme rekorları kırdı. Yarım saat kuyrukta bekleyerek seyrettiğim filmde Moore, Başkan Bush’un iç ve dış politika yanlışlıklarını belgelerle sergiliyor.
YEDİ DAKİKALIK SUSKUNLUK
Şaibeli Florida seçimlerinin kongrede tartışmasıyla başlayan filmde limuzinle yemin törenine gelen George W.Bush’a karşı gösteriler için ’ABD tarihinde bir başkan görev alırken ilk kez proteso edildi’ anonsu yapılıyor. Bush ilk aylarını Teksas’taki çiftliğinde at gezintileri, av, golfla geçirmesini sorgulayan bir muhabiri ’Başkanlık yapmak için ille Washington’da bulunmak gerekmez’ diye tersliyor. Bush ve yakın çevresinin El-Kaide tehditlerini ciddiye almadıklarını, kongrede terör uzmanların ağzından dinliyoruz. Sonra perde karanlığa gömülüyor, ardından 11 Eylül terörünün tüyler ürpertici görüntüleri beliriyor. Şaşkın New York’lular enkaz altında yakınlarını arıyor. Bush saldırıları bir yuvada çocukları ziyaret ederken kulağına fısıldayan bir yardımcısından öğreniyor. Raftan ’Küçük Keçim’ adlı bir masal kitabını alan Başkan yedi dakika hareketsiz açık sayfaya bakıyor.
Tüm ülkede uçak trafiği durduruluyor. Eski başkan Bush’un dahi özel uçakla seyahatine izin verilmiyor. Ama Beyaz Saray’ın emriyle yüzü aşkın Suudi’nin uçaklarla Amerika’yı terk etmesi sağlanıyor. 30 yolcu ise Usame bin Ladin’in ailesinden. Baba-oğul Bush’ların Suudi kraliyet ailesiyle buluşmaları, el ele yürümeleri, Suudilerin para yardımıyla genç Bush’un şirketlerini iflastan kurtardığı açıklanıyor. Petrol şeyhlerinin Bush Ailesi’nin şirketlerine 1.4 milyar dolar aktardığı, Amerika’da Suudi’lerin 860 milyar dolar parası olduğu bildiriliyor. Suudiler 11 Eylül kurbanlarının ailelerinin açtıkları davada George Bush’un Dışişleri Bakanı James Baker’i savunma avukatı olarak kiralıyor.
Arkadan Bağdat’ta bir evde düğün şöleninden gelin, damat ve ailelerinin mutluluk görüntüleri ekranda. Kameralar sokakta oynayan çocukların çehrelerinde gülümser ifadelerini yakalıyor. Ekran tekrar kararıyor, sağır edici gürültü ile bombalar düşmeye başlıyor kent üzerine. Çığlıklar feryatlara karışıyor. Her yer toz duman, binalar çöküyor. Hastanelerde ağır yaralılar, ölülerine kapanıp ağlayan Iraklı annelerin görüntüsü yürek parçalayıcı. Amerika’nın Irak’ı istila ve işgal harekatı başlıyor.
Başkan Bush, yardımcısı Cheney, Savunma Bakanı Rumsfeld ’Saddam toplu imha silahlarına sahip. 11 Eylül’le bağlantısı var. Irak, ABD için büyük tehlike’diyerek halka harbi haklı göstermeye çalışıyorlar. Daha sonra iddialarının asılsız olduğunu kabul ediyorlar.
İBRET VERİCİ SAHNELER
‘Fahrenheit’ traji-komik bir belgesel. TV gösterilerinde Bush ve yardımcılarının mimikleri, makyajları, Savunma Müsteşarı Wolfowitz’in tükürükle saçlarını ıslatıp şekil vermesi, Bush’un bir davette süper zenginleri işaret edip ’Benim tabanım bunlar’ demesi ibret verici.
Amatör çekimler, askerler, aileleriyle mülakatlar, Başkan yardımcısı Cheney’in eski şirketi Halliburton’ın Irak ihalelerinde kayrılması, Bush’un askerlik kayıtlarının degiştirilmesi de yer alıyor belgeselde. Moore’un doğduğu Flint kentinde askerde iki çocuğu olduğunu mutlulukla bildiren bir annenin oğlunun Irak’ta öldüğü haberi gelince, ‘Bizi kandırdılar, Amerika’nın ne işi var Irak’ta’ diye ağladığı, Beyaz Saray önündeki protestosu ekrana getiriliyor.
Belgesel dalında hasılat rekorlarını kıran ‘Fahrenheit’ artık Bush’un kabusu. Beyaz Saray film hakkında yorumdan kaçınıyor. Moore yüksek tirajlı dergilerde kapak konusu. ‘Seçim propagandası yapıyor’ eleştirilerine Moore ’Her şey gerçek. Yanlışımı çıkarana on bin dolar ödeyeceğim’ diyor. ‘Fahrenheit 9/11’ Bush ve yönetiminin kirli çamaşırlarını ortaya döktü.